İktidarın gölgeleri ve "Kaçış"taki güç isteği

Mustafa Orman Independent Türkçe için yazdı

Sanat, gerek etki alanıyla gerek yazarın söylem biçimiyle iktidarı da yörüngesine alır. Elzemdir ki, iktidar gölgeleri sadece ve sadece siyasi arenanın varlığında yer almaz.

Bu noktada yazar ya da sanatçı insanı kendi doğasına yakın tutarak, bireyin iktidar biçimlerini gözetir, gündelik iktidarların kesişmesini sağlar.

Yazar talepkar değildir, var olan düzen içinde birbirine dirsek temasında bulunan niteliksel durumları açığa çıkarır.

Yaşamın izahına katılan güçlü istekler, kaynamış arzular, hülyalı gelecek, çalkantılı geçmiş bireydeki rahatsızlık fikrini iktidar kaygısının zeminine oturtur.

Öfkenin "suskunluk" sarmalıyla buluşmasını doğurur iktidarın sınırlarına girememek. Kapı dışarı edilme düşüncesiyle, dışarıda yer edinmeyi sürdürürken içten içe, içeriye girmenin hayalini de henüz bırakmamıştır.

Yenilgi hanesi, yenilmezlik öngörüleriyle görünmezliğini yitirmeden sürdürmektedir. Öfkenin yöneldiği yer susmak, yaşamdan kaçarak nesnelerden intikam almaya dönüşür. İstek hala devam eder.

Bireyin çıkmazları, gözle görülmeyecek elekten bile geçemeyecek kadar ufaktır artık.

Halil Yörükoğlu'nun Kaçış Rampası'ndaki öykü karakterleri, herhangi bir düşünceyi gerçekleştirme istenci içinde kalarak, var olan yaşamlarını sekteye uğratırlar -bu soyut ya da hayalidir-.
 


İktidarı elde edememe öfkesi iktidar arzusunu hep diri tutar. Kendi kendine soru sorabilme, olasılıkları düşünme illetine sahip insanı anında gösterir.

Gözleri Fettan Güzel öyküsünün karakterlerindeki anlık gerilimler, gelgitler, iktidarı çağrıştıran diyaloglar, düzendeki düzensizliği, karakterlerin kıstaslarındaki eksiklikleri çağrıştırır.

Söylemden uzak, ama söylemi ortadan kaldıran bir güç yok, arzunun arka perdedeki gücü yansır. 

Bakın abicim, adam hem zengin hem aç. Bence müteahhit. Belki de vekil. Belinde silah var. Levrek yemiş, bir tek iskeleti kalmış levreğin. Limonu bile yemiş. Bahşiş var mı? Çok! Neden? Çünkü parası çok! İstiyor ki kimse onları rahatsız etmesin, servis bitsin, etrafından herkes çekilsin. Garson alsın bahşişini, o kendi mavrasına baksın.


Düzenle kaynaşan, onun bir parçasına dönüşen bireyin, metne kendi tabiatını dayatması kadar normal bir şey yok.

Karakterlerin, karşı çıkma cümlelerinde bilinçaltındaki izlenimleri de öykünün akışına düşer.

Güç ve otoriteden görünen iktidar söylemini iktidara maruz kalan, kendi iktidar arzusunu taşırarak söyler; ama bilinçli ama bilinçsiz. 


Bir Sonraki Durak Maslak öyküsünde, 'her ne kadar bir yabancının hikâyesini anlatmak istesek de eninde sonunda hep kendi hikâyemizi anlatırız' 1 cümlesindeki deneyim, izler ve iç sesler halinde dökülür metnin içine.

Kaygılarla ihtimalleri içinde götürüp getiren, korkuya kapılan ve tedirginliği iktidara karşı gösteren kaçışlar devreye girer karakterin iç muhasebesinde.

İçeride söylenen dışarıya aynı şekilde yansımaz, iktidara duyulan öfke aynı biçimde suskunluğa gömülür, aslolan değil, iktidarın istediği söyleniş biçimi devreye girer, gerçek olandan kaçılır. 

Üzerimdeki insan kokusu mu hapsediyor beni buraya? Belki de korkular, telaşlar, sahip olunabilecek ne varsa işte onlar hapsediyordur. İşe gitmesem mesela. Ama evden her zamanki gibi çıksam. Neler olabileceğini biliyorum. Telefonum çalabilir. Muzipçe tersten sorularla durumu anlamaya çalışan ekip sorumlusudur arayan. '

Sizi göremedim, bilmediğim bir toplantı mı var yoksa?' Oysa bilmediği toplantı olabilir mi? Sanmam. Ya cevap vermezsem, mailler, telefonlar, mesajlar... İşten atılabilirim mesela; senelerdir çalışarak hak ettiğim tazminatı, rahat koltuğumu, ilmek ilmek işlediğim tuhaf kariyerimi yakabilirim. O ay kirayı nasıl ödeyeceğimi kara kara düşünebilirim.

 


Düşüncenin geliş biçimi, hangi ifadelerle zincirlendiği, nerede doğduğu gizlenmemiştir okura. Fakat arka perdede gizliliğin iktidarın duvarında kapandığını, sadece içe doğru sürüklendiği izlenebilir konumdadır.

Manzaranın beliren kısımları, ayırt edilebilir yanları, çoğunlukta tanıklığı da içerir. Öfke, söylenmek, kötücül olanı göstermek, aynı zamanda dilenen, umut edilen şeyi de beraberinde getirir.

Yine Sınır öyküsünde, bulunduğu durumun dışına çıkma arzusu ön plandayken, orada çıkamamanın kaçışı net şekilde belirir. 

O an bir kuş olmak istiyorum gündüz vakti havada. Ya da geceleyin bir ağaç kovuğunda uykuda. Ah o uyku! Her yerde her şey olmak istersin ama ayakların koptu kopacak orada olmak istemezsin.


Yazarın, öykü fikirleri, fikirlerin çıkardığı duygu ve düşünceler, onun çıktığı ve gezindiği noktaları gösterir.

Deneyimin içine karışmış tanıklık da denilebilir. İnsanın insana ettiğinden kaçmadan, onu gösteren, gösterirken kaçan, kaçtığı yerde arzusunu saklayan karakterleri penceresinden görür yazar.  

Karakteri iç dünyasında olanaksız bırakırken, kendi penceresinden olanağın neye tekabül ettiğini, hangi sınırları çizdiğini, okuru neye dahil ettiğini silik durumlarla ve hissetme yöntemleriyle geçirir metne yazar.

Barizdir ki, karakterlerin çoğunluğu var olan durumların üstesinden gelemediğini anladıkları için hep bir kaçışa sürüklerler kendilerini; ama bu kaçış içinde bir iktidar istencini fark ettirir. 

 

 

1. Alejandro Zambra, Eve Dönmenin Yolları, Syf. 94

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU