Omniscient'e merhaba: Kameralar politik görüşlerimizi de bilecek

Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Netflix

Hangi bilim kurgu senaryosunun gerçek olma ihtimalini en yakın görüyorsun diye sorsa birileri, tereddütsüz Omniscient derdim.

Yine gerçekleşmesinden en çok korktuğun senaryo hangisi diye sorsalar, ona da vereceğim cevap muhtemelen Omniscient olurdu.

Her insanın bir drone ile her an takip edildiği bir toplumu anlatan Brezilya yapımı dizi, özel hayatın düzen sağlama gerekçesiyle nasıl yok edildiğini çok güzel resmediyordu.

Tuhaf olmasının yanında oldukça düşündürücü olan dizi, aslında gelecekte oluşacak toplumu anlatıyordu. 
 


Omniscient'den yola çıkarak şöyle bir toplum hayal etmenizi istiyorum. Son derece güvenli, insanların suça bulaşamadığı, herkesin istediği saatte en kuytu sokaklarda dahi özgürce ve gönül rahatlığıyla dolaşabildiği bir toplum.

Aklınızın çocuklarınızda kalmadığı ya da çalınma korkusu olmadan malınızı iş yerlerinizde bırakabildiğiniz bir toplum.


Fakat bu toplum aynı zamanda tüm özel hayatını sistemin kontrolüne vermiş durumda. Sistem yüksek teknoloji sayesinde toplumun her anını takip edebiliyor.

Ne yediklerini ne içtiklerini, hasta mı sağlıklı mı olduklarını biliyor. Kalp atışlarından nelere kızdığını, nelere duygulandığını biliyor.

En çok nerede vakit geçirdiğini, hangi aktivitelerden hoşlandığını, kimleri kendine yakın gördüğünü, en çok hangi yazarı sevdiğini ya da en çok hangi şarkıcıyı dinlediğini biliyor.

Sistem yapay zekadan da faydalanarak insanların olası politik görüşlerini dahi tespit edebiliyor. Biri sistemin destekçisi mi muhalifi mi kolayca anlayabiliyor.

Böylece elindeki devasa enformasyon sayesinde toplumu kolayca manipüle ediyor ve iktidarını ölümsüzleştirip insanlara kendi kendilerini yönettiklerini düşündürerek onları kontrol etmeye devam ediyor. 


Bu söylediklerim abartılı gelebilir ancak bunların uygulandığını zaten biliyoruz. Üstelik sistem her geçen gün kendini güçlendiriyor.

Belki Omniscient'teki gibi her birimize bir drone verip tek tek yatak odamıza kadar takip etmiyorlar ama evlerimizden çıktığımız andan itibaren etrafımızı saran milyonlarca kamera sayesinde sistemin takibinde olduğumuzu biliyoruz.

Evlerimizin dışında dediğim için ne kadar da iyi niyetli diyeceksiniz muhtemelen. Belki de haklısınız, zira her an elimizden düşürmediğimiz telefonlar, bilgisayarlar, sosyal medya, akıllı saatler, bileklikler sayesinde muhtemelen o şansı da kaybetmiş gibiyiz.

Üstelik önümüzdeki yıllarda akıllı gözlükler ve kontakt lensleri de düşünürsek artık evlerimizin de mahrem bölge olmaktan çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. 


Evet, bir yandan özel şirketler; sosyal medya ve telefonlar sayesinde bize ait en mahrem bilgileri dahi öğrenirken, diğer yandan da devletler ne yaptığımızı an ben an izleyebilmek için dünyanın tüm sokaklarını kameralarla dolduruyor.

Mantar gibi artan bu kameralar bireyin mahremiyetini yok ettiği için oldukça endişe verici hale gelmiş durumdalar. 


İngiliz Güvenlik Endüstrisi Birliği'nin raporuna göre, Birleşik Krallık'taki toplam CCTV kamera sayısı 4 milyon ila 6 milyon arasında. Ülkedeki her 100 kişi için yaklaşık 7,5 kamera bulunuyor.

ABD'deki güvenlik kameralarının sayısının 50 milyon olduğu bilinirken, en fazla güvenlik kamerasının bulunduğu ülke ise 200 milyondan fazla kameranın olduğu tahmin edilen Çin. ABD'de her 100 kişiye 15,28 kamera düşerken, bu sayı Çin'de 14,36.

Dünyanın diğer ülkelerinde ise durum çok da farklı değil ve her ülke gün geçtikçe toplumun gözetlendiği sistemlere yönelik yatırımlarını arttırıyor ve özellikle yapay zekâ entegre edilmiş CCTV'lere yönelik devasa yatırımlar yapıyor. 

Küresel şirketler için bilgi ve analitik raporlar hazırlayan IHS Markit'in verilerine göre 2021 yılında bu sayılar daha da artacak ve dünya çapında 1 milyar kamera kullanıma sunulacak. Çin'deki kamera sayısının 560 milyonun üzerine çıkması, ABD'deki sayının ise 85 milyonu aşması bekleniyor.  


Görüldüğü gibi her devlet gözetleme sistemlerine özel bir önem verip bu iş için korkunç bütçeler hazırlıyor. Üstelik sadece gözetlemekle kalmayan devletler, bu kameraların içine yapay zekaya sahip sistemler de entegre ediyorlar. 

Toplum üzerindeki kontrol ve egemenliklerini artırabilme motivasyonuyla hareket eden yöneticilerimiz, sistemi sadece güvenlik amaçlarıyla da kullanmayacakmış gibi görünüyor.

Kameralar güvenliğin sağlanması noktasında bir yere kadar anlaşılabilir fakat durum artık güvenliğin de ötesine geçiyor.

Kişiye ait ırk, cinsiyet, psikolojik durum gibi bilgileri topladığını bildiğimiz sistem, bu kez bizlerle ilgili çok daha özel tahminler yapmaya başlayacak.


Bu yazının esas konusu kameraların kullanım alanlarının ve sayısının artması değil aslında.

Geçenlerde gözüme ilişen bir makale üzerine böyle bir yazı yazmaya karar verdim ve durumun geldiği korkunç boyutu anlatmak istedim.

Bahse konu makale Nature dergisinde 11 Ocak 2021'de yayımlanmış. Yani daha çok yeni. Makalenin yazarı Stanford Üniversitesi'nden Michal Kosinski.

Makalenin başlığı ise şu; "Yüz tanıma teknolojisi doğal fotoğraflardan siyasi yönelimi ortaya çıkarabilir"

Kosinski makalesinde, ister liberal ister muhafazakâr olsun, yüz tanıma sistemlerinin bireylerin siyasi yönelimlerini doğru bir şekilde belirleyebileceğini öne sürüyor.

Kosinski, Facebook ve bazı arkadaşlık uygulamalarından topladığı bir milyondan fazla görüntüye bir algoritma uyguluyor.

Algoritma daha önce kendisine sunulan muhafazakâr ve liberal kişilerin yüz hatlarındaki benzerlik ve farklılıklardan yola çıkarak bir hesap yapıyor ve sonuç şu:

Liberal-muhafazakâr yüz çiftlerinin yüzde 72'sinde siyasi yönelim doğru bir şekilde sınıflandırılıyor.

Bu gayet iyi bir oran aslında. Ve olası geliştirmelerle birlikte oranın daha da arttırılabileceği tahmin ediliyor. 

Peki bu ne demek?

Gördüğü her yüzün muhtemel politik görüşünü ortaya koyan algoritmalar en çok kimin işine yarayacak? 

Cambridge Analytica olayını hatırlıyor musunuz?

Hani 50 milyon Facebook kullanıcısının psikolojik profili çıkarılmıştı ve bu veriler sayesinde ABD Başkan adaylarının reklam hedeflemeleri oluşturulmuştu.

ABD seçimleriyle de yetinmeyen Cambridge Analytica, Brexit sürecinde de oldukça etkili olmuştu. Hatta şirketin CEO'su Alexander Nix topladıkları verilerle dünya genelindeki seçimlere müdahil olduklarını ve kampanya yürüttüklerini dahi itiraf etmişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Öyle görünüyor ki modern çağda kişisel verilerimizin hiçbir mahremiyeti kalmayacak ve bu veriler sayesinde küresel ve bölgesel kontrol edilebilir toplumlar oluşturulacak.

Manipüle edilen bireyler de demokratik bir evrende yaşıyor izlenimiyle kendi yöneticilerini kendilerinin seçtiklerini düşünecek.

Üstelik verinin korunmasına dair hiçbir önlem almadan, bununla ilgili sıfır endişeyle yaşananları sadece izleyip Cem Yılmaz sözleriyle olayı sulandırmaya çalışarak "CIA mı peşinde. Pentagon'da sen konuşuluyorsun" diyerek olayı sadece mizah konusunu yapmaya devam edeceğiz.

Oysa ki mahremiyetimiz yerle bir ediliyor ve bilgilerimiz sayesinde dijital diktatörlükler oluşturuluyor. Evet terörist değiliz, hiç kimse için risk barındırmıyoruz fakat yöneticilerimizi hala biz seçiyoruz.

Bizim verilerimiz sayesinde seçim kampanyaları oluşturuluyor ve bizler manipüle edilerek onları ayakta tutuyoruz.

Her anı gözetlenen bir toplum oluşturuluyor ve bu toplum yakında tüm özgürlüğünü yitirecek. Üstelik özgür olduğunu düşünerek, isteyerek, bilerek yapacak bunu.

Sözü daha fazla uzatmadan Omnisciente'e tekrar dönmek istiyorum.  

Dronelar, parçası oldukları kişinin görüntülerini 7/24 kaydedip bunları psikolojik durumlarına göre analiz ediyor. Çok küçük bir suçta bile ceza veriliyor.

Yere tükürmek, hakaret etmek ve çöp atmak gibi eylemler bile anında cezalandırılıyor. Fakat sistem hala bütün dünyada uygulanmıyor. Sadece bir şehirde uygulanıyor.

Belli ki pilot şehir ve sistemin açıkları tespit edildikten sonra dünyaya yayılacak. Hatta başka şehirlerde uygulanması için yeni anlaşmalar da yapmaya çalışıyor.

Sistem sayesinde şehirde suç oranları ciddi şekilde düşmüş durumda. Bir yılda suça bulaşan 3-4 kişi ise hemen tespit edilip cezalandırılmış.

Bu senaryo size tanıdık geldi mi? Gelmediyse "Gelecekte bizi nasıl bir dünya bekliyor: Aslında biliyoruz!" yazımı tekrar okuyun. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU