Futbolun öfke, kin ve kaos yarattığı bir ülkeye döndü Türkiye. Dünyanın birçok yerinde eğlence ve mutluluk veren futbol, bu topraklarda gerginlik yaratıyor.
Bir spor organizasyonunun nasıl bu kadar ayrışmaya, nasıl bu kadar maddi zarara sebep olduğunu anlamak için hafta sonu Süper Lig'i takip etmek ve arkasından sosyal medyaya bakmak yeterli.
Kaybolan adalet ve güven yerine gelmedikçe de bu kaos devam edecek.
Hakem kararları ile kurulların kararları güvensiz bir ortam yarattıkça, maddi zarar da o kadar artıyor.
Güvenin ve adaletin olmadığı bir spor organizasyonunda, yayın gelirlerinin artması ve sponsorların gelmesi zor.
Çünkü sponsorlar ve yatırımcılar, kirlenmiş bir organizasyonda tartışmaların içine girmek ve markasını kullanmak istemezler.
Zaten takımların sponsorlarına bakıldığında, sponsorların bir yatırımdan çok, kulüpler ile destek amaçlı bir iş birliği yaptığı görülüyor.
Bununla beraber, önümüzdeki yıl yayıncı kuruluşun değişme ihtimali de her geçen gün artıyor.
Spor kamuoyunda güven problemi yaratan ve tartışma konularından biri olan BeinSports'un, Türkiye'de para kazanamadığı ortada.
Mevcut şartlarda herhangi bir yayıncı kuruluşun, bu futbol sisteminde para kazanması da zor zaten.
Yayıncıların toplam abone gelirleri yaklaşık 300 milyon TL
2017 yılında 500 milyon dolara yapılan yayın ihalesinin, önümüzdeki yıl en fazla bu rakamın yarısına kadar ulaşması bile başarı sayılabilir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) raporuna göre; 3 yayın platformu DigiTürk, D-Smart, Tivibu, 2020 yılında 9 aylık süreçte toplam yaklaşık 227 milyon TL gelir sağlamış.
Ortalama 3 aylık periyotlarda 75 milyon TL gelir oluşmuş. Buna göre 3 platformun toplam geliri, yıllık 300 milyon TL civarında.
Bu gelirin büyük kısmı Digitürk'e ait olmasına rağmen, yayıncı kuruluşun futbola ödediği paraları, mevcut kullanıcı sayısından karşılaması imkânsız.
Televizyonlara verilen toplam reklam pastasındaki payı eklense bile BeinSports, Türkiye'de zarar ediyor.
Gelirlerin düşeceği belli olmuşken, Türkiye Futbol Federasyonu'nun buna bir çözümü var mı bilinmiyor.Muhtemelen mevcut şartlarda yerli bir yayıncı, yeni yayıncı olabilir.
Geçen hafta Sadettin Saran, yayın ihalesine hazırlandıklarını açıklamıştı. Kulislerde başka bir yerli yatırımcının da bu ihale için şartları zorlayacağı konuşuluyor.
Fakat yerli yayıncı, yeni tartışmaları beraberinde getirecek, çünkü kimse kimseye güvenmiyor.
Mevcut şartlarda, önümüzdeki dönemlerde futbolun yayın gelirleri düşecek. Olmayan değerli rekabet, adaletsizlik ve güvensiz ortam ile büyük rakamlı ihaleler bitti artık.
Geçmişte büyük rakamlarla bile batmış olan kulüplerin, bundan sonra işi daha da zor.
Özellikle gelir problemi yaşayacak Türk futbolunda, güven ortamının yeniden oluşması için büyük kararlara ve değişimlere ihtiyaç var.
Bir futbol kurulu ile yeniden yapılanmaya ihtiyaç var
Öncelikle profesyonelleşmesi gerekiyor futbol yönetiminin. Ligin bir şirket olarak yönetilmesi artık bir ihtiyaçtan öte, bir zorunluluk haline geldi.
Var olan bir yapının onarılması ya da düzelmesi imkânsız hale gelmişken, hakem kurulları ve diğer kurulların sıfırdan kurulması mecburi artık.
Ve profesyonellerin yöneteceği bir lig ile gelirlerini artırabilir kulüpler. Bir şirket olarak yönetilen liglerin, daha iyi durumda olduğu ve sorunlara karşı çözüm üretmede daha dinamik olduğu görünüyor Avrupa'da.
Belki bu kriz durumundan bir futbol kurulu oluşturularak çıkılabilir ilk adımda. Herkesin kendi adamını sokmaya çalıştığı, hatta içinde futbol ile alakası olmayan yöneticilerin olduğu Türkiye Futbol Federasyonu'nun, sorunlara çözüm üretmesi mümkün görünmüyor.
Bu yüzden, akademik düzeyde bir çalışma yapacak bir kurul ile endüstriyelleşen futbolun ihtiyaçlarına göre yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var.
Milyon euroların harcandığı, milyon eurolarca borcu olan sistemi, artık bir hakemin düdüğüne, bir kurulun kararlarına ya da sürekli tartışılan Türkiye Futbol Federasyonu yönetimine mahkûm edilemez.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish