Son yıllarda akıllı telefonları kullananların vazgeçilmez iletişim yöntemlerinden biri WhatsApp.
Geçtiğimiz günlerde, kullanım koşullarında değişikliğe gitmeye hazırlandığını açıklamasıyla Türkiye'de siyasilerden halka kadar adeta bir "panik" havası yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor.
Gerekçe olarak kişisel verilerin "Facebook" ile paylaşılacağının açıklanması gösteriliyor.
Bu kitlesel paniği hayretle izleyenlerdenim doğrusu.
Toplumun geneli olarak okumayı sevmiyoruz maalesef.
Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg, bildiğiniz üzere aynı zamanda WhatsApp'ın da sahibi.
Facebook'a üye olan herkesin kabul etmiş olduğu Facebook 2011 sözleşmesinin ötesine geçen bir sözleşme değil bu.
Yani sahip olunmasından korktuğunuz verileri, özellikle 2011 yılından bu yana çoktan Facebook'a verdiniz.
Cep telefonlarınıza yüklediğiniz tüm aplikasyonları indirirken de tüm verilerinizi kendi ellerinizle sistemlere girdiniz.
Oysa her bir sözleşmede detaylar ve bilgilerin üçüncü şahıslarla paylaşılabileceği açık açık yazıyor.
Bu üçüncü şahıslar kim?
Reklam amaçlı sizi arayan ya da telefonunuza reklam gönderen firmalar.
Bir anlamda bu bir data paylaşımı.
Daha basite indirgeyerek şöyle de izah edilebilir; hani çeşitli kampanyalardan haberdar etmek için aranıyorsunuz ya, bu sizin isim, telefon… vs bilgilerinizin kullandığınız telefon hattı tarafından üçüncü şahıslarla paylaşıldığı anlamına geliyor zaten.
Peki, WhatsApp sözleşmesi ne diyor? Çok basite indirilmiş diliyle şöyle;
1- "Hesap bilgilerine bakacağım"
Siz zaten bunu telefonlarınıza çoktan yüklediniz. Her hangi bir aplikasyonu satın alırken hata olması durumunda "hesap bilgilerinizi güncelleyin" uyarısı işte ondan.
2- "Bağlantılarına bakacağım"
Siz zaten bunu da instagram, facebook, WhatsApp… uygulamalarını yüklerken çoktan kabul ettiniz. "….uygulama rehberinize ulaşmak istiyor" uyarısı da bundan.
3- "Durum bilgine (yer bilgisi) bakacağım"
WhatsApp kullanıcıları olarak sizler şu ana kadar birine hiç konum göndermediniz mi?
Ayrıca akıllı telefonların her birinde zaten hangi fotoğrafı nerede çektiğiniz kaydediliyor. İşin trajikomik tarafı, Instagram'da konumumuzu zorunlu olmadan özellikle paylaşmıyor muyuz?
4- "İşlem ve ödeme bilgilerine bakacağım"
Aplikasyonları satın alırken, haftalık / aylık / yıllık para ödemesi yapılabilmesi için zaten tüm aplikasyonlar bakıyor.
5- "Müşteri desteği vereceğim"
Zaten verilmesi gerek.
6- "Cihaz bağlantı bilgilerine bakacağım"
WhatsApp kullanıcıları bilgisayardan WhatsApp Web'e girdiklerinde telefonlarına zaten "başka bir cihazdan giriş yapıldı" uyarısı geliyor.
7- "Kullanım ve giriş bilgilerine bakacağım"
Hali hazırda zaten gerekli izni verirseniz en son hangi gün hangi saat WhatsApp'ı kullandığınız, çevirim içi olup olmadığınız görülebiliyor.
8- "Çerezler kullandıracağım"
Reklam verilmesi için tıpkı online gazete aplikasyonlarında bile olduğu gibi olan bir özellik.
9- "Başkalarının senin hakkında baktığı bilgilere bakacağım"
Instagram'da da yok mu kim sizi takibe almış, kim beğenmiş, hatta yan aplikasyonlar aracılığıyla kim sizi çıkartmış, engellemiş bilgisi?
10- "Kullanıcı şikayetlerini alacağım"
Bu da zaten olması gereken…
Şu ana kadar yeni bir şey yok yani.
Verilen tepkinin en geçerli gerekçesi AB ülkeleri dışındakilere uygulanacak olması.
WhatsApp'ın ortağı falan değilim ama yeni çıkan Telegram'ın sahibine neden güvenilmesi gerekildiğini sorgulayanlardanım.
Ya da BİP ve Dedi gibi uygulamaların da bilgileri üçüncü şahıslarla paylaşıp paylaşmadığını (paylaşmaması imkansız gibi) soranlardanım.
Bunlar benim "kabul et"meden okuyup onayladığım ve sonrasında karşılaştırdığımda edindiğim tecrübeler.
Konunun çok daha detayı var elbet. WhatsApp'la ilgili neden panik yapmamamız gerektiğini konunun bilirkişisi, NATO karargahlarına da danışmanlık veren CNK Global Şirketi'nin Siber Güvenlik Direktörü Emekli Albay Kani Hacıpaşaoğlu ile konuştum.
"WhatsApp'ın birlikte olduğu Facebook, bütün bilgilerimizi kullanacağını zaten söylüyor"
- WhatsApp'ın yaptığı bir açıklama üzerine WhatsApp kullanıcılarının pek çoğu farklı platformlara kaymaya başladılar. Peki, gerçekten kaygı duymalı mıyız? WhatsApp kullanıcılarının içinde bulunduğu bu kaygılar, yerinde kaygılar mı? Yerindeyse neden, yerinde değilse neden?
Öncelikle davetiniz için çok teşekkür ediyorum Benan Hanım. Kısıtlı zaman içerisinde ana başlıklar olarak konuyu özetleyeceğim, hem sosyolojik hem teknolojik hem de psikolojik boyutlarını bir arada göz önünde tutarak…
Çünkü gerçekten bu içinde bulunduğumuz WhatsApp ile ilgili konu, tatbikatlara, eğitimlere ve dahi günlük hayata dair birçok kitaba bir örnek durum olarak girebilecek nitelikte…
Hem sosyolojik; sosyal medya boyutu olan hem de psikolojik hem teknolojik boyutu bir arada son derece güzel bir örnek. Bir key study (anahtar çalışma). Bunu cidden çok kısa başlıklar altında özetleyeyim. Arzu ettiğiniz sorulara da takiben cevap veririz.
Efendim bir kere WhatsApp malumunuz dünyada iki milyar kullanıcısı olan bir mesajlaşma sistemi. Ve bir duyuru yayımladı; "8 Şubat'tan itibaren ben, kendi diğer firmam Facebook ile bazı bilgileri paylaşacağım" dedi. Tabii ki bizim sosyal medya acayip bir panik içerisinde; bilgilerimizi birileri alacakmış.
Biz burada yanlış bilgi ve yanıltıcı bilgi olarak kullandığımız misinformation ve disinformation (dezenformasyon) bunun burada en güzel örneği Benan Hanım. Panik, toplumun psikolojisi (sürü psikolojisi demek istemiyorum), anlık duygusal tepkiler ve bilimsel olarak teknik de hukuki yönünü de bilmediğimiz için bir panik. Kim söylerse onun peşinde gitmek şeklinde zuhur etti bu konu.
İşin aslı ne? Birincisi, WhatsApp'ın birlikte olduğu Facebook, bütün bilgilerimizi kullanacağını zaten söylüyor. Ben 10 sene evvel, 2011 yılında Facebook'a üye olurken tıkladığımda hani bir sözleşme geliyor ya -kimsenin okumadığı, hayatta okumazlar- merak ettim yine, tipik bir öğrenci olarak oturdum okudum.
8 sayfalık sözleşmenin üçüncü sayfasında diyordu ki zaten; "Gerektiği zaman Facebook, Amerikan resmi makamlarına bu bilgilerin tamamını verir." Siz buraya girmekle bunu peşinen kabul etmişsiniz, diyor. 'Bir yasal durum, bir ihtiyaç olduğunda ben senin verilerini kullanırım, gayet doğal.'
Dolayısıyla bizim verilerimiz bu ve benzeri durumlar için zaten kullanılıyordu. Şu anda bahsettiğim verilerin içeriği. Ayrıca biz zaten çok 'like almaya' meraklı olduğumuz için her türlü bilgimizi, her şeye zaten açıyorduk… Hangi bilginin gizliliğinden bahsediyorsunuz?.. Bunu bir kenara koyun.
İkinci kışı, burada WhatsApp'ın bahsettiği verilerimizi kullanma işi, verilerimizin içeriği değil; konum bilgisi, hesap bilgisi, nerede nereye tıkladığımız, temayüllerimiz, eğilimlerimiz gibi, davranışsal bilgilerimizden bahsediyoruz.
Ki diyor ki "Ben Facebook'un ortağı, sahibiyim aynı zamanda. Bu davranışsal verilerinizi, konum bilgilerinizi, ilgilerinizi, meraklarınızı onlarla paylaşacağım ve bunları reklam için kullanacağım. Para kazanmak için kullanacağım. Bilgilerinizin içeriğini değil..." Mantıklı mı? Mantıklı. Zaten diğer bütün firmalar da yapıyor, bizim yerli ve milli dediklerimiz de dahil…
- Öyle mi?
Evet. Şimdi bahsedeceğim. Şöyle düşünün, iki milyar kullanıcısı olan bir WhatsApp uygulaması. Siz yazılıma para vermiyorsunuz, hizmete para vermiyorsunuz. Var mı bedava böyle bir şey? Bir tane antivirüs yazılımını kullanmak için yıllık 100 lira ödüyorsunuz. Bir ofisi kullanmak için yıllık lisans ücreti 400 lira veriyorsunuz. Her yıl bu yazılımlara belirli bir lisans ücreti veriyorsunuz.
"Eğer bir yazılım ürününü kullanıyor ve hiç para vermiyorsanız, bilin ki ürün sizsiniz!"
Söz konusu Facebook olunca, WhatsApp olunca… Bu bir yazılım. Yazılımın altında çalıştığı donanımlar, sistemler, firmalar var. Siz saatlerce konuşun, bu yazılımı kullanın, bir kuruş da vermeyin. Böyle bir dünya yok!
Şöyle bir görüş vardır Benan Hanım; "Eğer bir yazılım ürününü kullanıyor ve hiç para vermiyorsanız, bilin ki ürün sizsiniz!" Gayet tabi, ürün sizsiniz! Niye? Sizin üzerinizden de biri gelip para kazanacak. Adamın milyonlarca dolar harcayıp geliştirdiği yazılımı kullan, o yazlımın altında çalışan bütün bilişim sistemlerini kullan, saatlerce birileriyle dedikodu yap, görüntülü, sesli konuşun, bir kuruş para vermeyin…
Ne olacak? Birilerinden, bir yerlerden para kazanacak bu firmalar. Dolayısıyla da bunun ticari tarafına baktığınızda, yapılan işin hiçbir ahlaksız tarafı yok. Adam reklam için bunu kullanacak, diğer firmalarla iletişim kuracak ve başka firmalarla bunu paylaşacak. İşin bu tarafına baktığınızda burada da hiçbir problem yok.
Yani vatandaşlarımızın bundan yana da bir endişe duymaması lazım. Söz konusu olan, paylaşılan, bilginin içeriği değil, konum bilgisi, hesap özeti, durum, kullanım tarzınız gibi bilgiler… Ki size birtakım reklamlar gelerek bu firmanın, diğer firmalarla olan ilişkisi üzerine o firmalar para kazansın.
Başta arz ettim, eğer içerikse, siz zaten peşinen Facebook gibi yerlere tıklamakla, yasal olarak "Gerektiğinde bilgilerimin kullanılmasına izin veriyorum" dediniz. Kaldı ki –parantez içi bilgi- gayri yasal olarak da isterse o bilgileri kullanabilir, ruhunuz bile duymaz! Bu risk her zaman için var. Bilgi elinde çünkü. Bunu nazara dikkate almayalım.
"WhatsApp'ta da Signal'da da kriptolamayı geliştiren aynı kişi; kullandıkları kriptolama algoritması aynı"
Paniğe kapılmaya gerek olmayışının son tarafı ise şu; şimdi dediler ki, "WhatsApp var, Telegram var, Signal var… WhatsApp yoksa Telegram'a kaçalım. Telegram değilse Signal'a gidelim." Hemen çarçabuk LinkedIn'de bir sürü çarklar çıkmaya başladı: karşılaştırma tabloları. Alelacele hazırlanmış, eksik bilgi, eski bilgi, yanıltıcı bilgi, her şey içerisinde var.
Bakıyorsunuz diyor ki "Şu uygulama uçtan uca kriptoluyor."
Teknik olarak söylüyorum, ayrıntıya gerek yok. Ötekisi diyor ki "Evet, uçtan uca kriptoluyor ama kullanıcı davranışlarını kriptolamıyor." Ötekisi diyor ki "Diske kopyalarken, yedeğini alırken, orada kripto etmiyor, orada sakatlık var."
Şimdi baktığınızda aslında üç aşağı beş yukarı teknoloji olarak hepsi aynı. Daha ilginç bir şey söyleyeyim mi size, bugün diyorlar ya "WhatsApp'tan kaçalım, Signal'a gidelim, Signal çok kuvvetli…" Bu konuşulan iki kişi arasındaki kriptolama işini geliştiren insan WhatsApp'ta da aynı kişi Signal'da da aynı kişi. Aynı kişiler, aynı mantıkla… Çünkü adam daha önce WhatsApp'ta çalışmış, oradan çıkmış Signal'a gelmiş, her ikisinin de kullandığı kriptolama algoritması aynı.
Üçüncü bir firma Telegram, onun da ne olduğunu kimse bilmiyor. Ne yapıyor, ne kadarını alıyor, nasıl bir kriptolama algoritması kullanıyor bilmiyorsunuz, çünkü nevi şahsına münhasır özel bir şey. Dolayısıyla vatandaşın bakıp da anlayabileceği çok fazla bir şey yok. Geri planda böyle değişik değişik kombinasyonlar var.
Teknik tarafıyla ilgili olarak son bir husus da kendi işimiz olduğu için biliyoruz, özellikle pandemi döneminde en güçlü sistemler bile hack edildi. Buna ABD Hazine Bakanlığından, Sağlık Bakanlığından tutun nükleer silah üreten başkanlığından tutun hack edildi. Daha aralık ayında yüzbinlerce sistem bir anda bir virüsle, zararlı yazılımla hack edildi.
Dolayısıyla bu WhatsApp, Telegram vs ne kadar kuvvetli olursa olsun kendi istekleri dışında da hack edilme ihtimalleri her zaman var.
Sonuç olarak, vatandaşımız şunu bilecek:
1- Yasal olarak zaten bazı hakları almış durumdalar
2- Kullanılan, satılan bilgilerin hemen hemen hepsi içerik dışında olan diğer bilgiler. Reklam ve pazarlama, ticari amaçla…
3- Bu sistemlerin her zaman için başkaları tarafından, iradeleri dışında hack edilme var, çünkü yüzde 100 güvenli bir sistem yok. Kaldı ki bu bilgileri isterlerse kötü niyetle de kullanabilirler.
Dolayısıyla vatandaşımız şunu bilecek, 'buradan kaçtım da diğer firmaya gittim' o daha iyi değil. Üç aşağı beş yukarı teknik özellikleri aynı, arkadaki senaryolar aynı, başlarına gelebilecek belalar aynı. Dikkat edecekleri şey, fazla gizlilik bilgi koyamayacaklar.
"WhatsApp'tan ayrılmak için bir tek sebep var"
Bu bir tercih meselesidir, bir risk alma meselesidir. Ama kişisel bilgisini, eğer çok hassas bir bilgi ise koymayacak. Aslında koysa bile çok büyük bir şey değil. Dediğim gibi bu firmalar, özel olarak da tutup da kullanılan bilginin içeriğiyle uğraşmıyor. Eğer bunla uğraşıldığı gibi bir endişe varsa –kesinlikle uğraşmıyorlar ama- gizlilik derecesinde bir şey koymayınız. Koyarsanız da sonucuna katlanılınız.
Benim şahsi düşüncem, hiçbir şekilde WhatsApp'tan kalkıp da Telegram'a, oradan bilmem nereye gitmek için güvenlik açısından bir gerekçe yok. Ama çok hassas biri olarak "Bunda 10 tane özellik var, bunda 8 tane… Bundakiler benim daha çok hoşuma gidiyor" derseniz anlarım.
WhatsApp'tan ayrılmak için bir tek sebep var. Bunu vatandaşlarımız için özellikle söylemek isterim. Saydığım hiçbir teknik sebep, sebep değil. Dediğim gibi üç aşağı beş yukarı hepsi aynı. İyi niyetli baksanız da aynı, kötü niyetli baksanız da aynı. İstemleri dahilinde ve istem dışı olarak başlarına gelebilecek şeyler aynı. Bu nedenle ayrılmak akıllıca bir şey değil. Teknik tarafı bu.
Ayrılmak için bir tek şu sebep olabilir: WhatsApp, bu kuralı koyarken, Facebook ile WhatsApp'ın bilgi paylaşımına kabul diye zorlamayı Türkiye olarak bize dayattı, ama GDPR dediğimiz (General Data Protection Regulation) aynı bizim KVKK'nın (Kişisel Verileri Koruma Kurumu) karşılığı ollan Avrupa Birliği ülkelerini bundan muaf tuttu.
- Direkt korudu?
Evet. Ama ekonomileri büyük olduğu için, ama kullanıcı potansiyelini büyük görmüştür, ama onlarda, GDPR'ın içerisinde, kişisel verileri korumaya karşı bir ihlal olduğu zaman 20 milyon euroya kadar giden cezalar olduğu için.
- Türkiye'de yok mu?
Bu kadar büyük rakamlar değil. Şartlar da çok ağır öteki tarafta. Belki tabi ticari şeylerin ötesinde siyasi münazaalar da olabilir. Ama o taraf korundu. WhatsApp'ta gerekli çalışmayı yapacaklar, sonucu ne çıkar
Şunu söyleyebiliriz. Bizim de Kişisel Verileri Koruma Kurumumuz (KVKK), Rekabet Kurulumuz var. Zaten bizde önce Rekabet Kurulu, arkasından bir gün sonra da Kişisel Verileri Koruma Kurumu bu işi incelemeye aldı. Sonucu ne çıkar bilemiyoruz.
Ama bizde de bir mevzuat, bir yapı olmasına rağmen, Türkiye'yi nazara dikkate almadan dedi ki "Türkiye, sen buna uyacaksın." Bu bir dayatma, bu hoş değil. Sırf bu nedenden dolayı bir direnç olsun diye "Sizi bırakıyoruz kardeşim" denilebilir.
Ama arz ettiğim gibi, işin teknik yönüyle, güvenlik yönüyle hiçbir farkı yok. Korkmayı gerektiren bir şey de yok. Bugüne kadar çaldırdıklarımız, verdiklerimiz neyse onlardır; istem içi, istem dışı… Ama bu tür bir korkudan dolayı "Bu adamlar bizim verilerimizi kullanacaklarmış" gibi buradan kalkıp da başka bir uygulamaya gitmenin mantığı yok efendim.
- Şimdi bu arada "Yerli ve milli konusu da açılıyor ama onlar da benzer şekilde işliyorlar" dediniz. Adres olarak BİP gösteriliyor, Dedi gösteriliyor… Bütün bunların hepsini de kapsıyor değil mi sizin bu söyledikleriniz?
Efendim şöyle arz edeyim. Birincisi, şöylesine kapsıyor, dürüst olmak lazım Benan Hanım. Çünkü bizdeki yerli ve milli dediğimiz birtakım uygulamalar da diyor ki;
"Verilerinizi alırız –veri içeriğinden bahsetmiyorum; kullanım verileri, istatistikler, konum verileri vs) ve biz bunları ticari maksatlarla –daha çok sistemi geliştirmek için, reklam için, diğer firmalarımıza ortak yapmak için- diğer ilişkide olduğumuz firmalarla ve üçüncü ortaklarla paylaşırız."
Kardeşim kim sizin üçüncü ortağınız, yerli mi yabancı mı, neyin nesi, kimle paylaşıyorsunuz… Biliyor muyuz, bilmiyoruz. Ama bize ekranda bir tık ettirdikleri vakit, bu hakkı almış oluyor. Ben kiminle, neyi paylaştığımı bilmiyorum ki, bu bir.
İkincisi, teknik yönüne baktığımda üstlere şunu söylemem lazım. Bunu çok söyledim, yazdım. Bu bir vatandaş olarak içimde bir uhdedir. "Yerli ve milli" lafını çok ayağa düşürdük.
Milli demek, o geliştirdiğiniz yazılım ya da donanım, her neyse, bütün mülkiyet hakları, lisans hakları, almak, satmak… her türlü hakkı yasal olarak sizin demek. Yerli demek ise, tamamıyla ülkenizde, sizin mühendisinizle, sizin tesisinizde, sizin kontrolünüzde, mimarisi, tasarımı, üretimi sizin tarafınızdan yapılmıştır.
Şimdi bu "yerlilik ve millilik" diye herkesin ağzında artık sakız olmuş lafa bakınca… Reklamlarda o kadını görünce; pencere reklamına bile, her gece yarısına yakın bir saatte bir kanalda pencere çerçevesine "yerli ve milli" diyor hanımefendi. Yahu pencerenin, çerçevenin yerlisi millisi olmaz. Adamın da yerlisi millisi olmaz. Sadece sistemin olur.
Sistemlerin –donanım ya da yazılım- her türlü telif haklarının size ait olması, yerli olması da tamamıyla, sizin beyniniz, ürünü adamınızın sizin tesisinizde yapması demek.
Şimdi böyle baktığımız da yerli ve milli diyebileceğimiz ürün, herkes dönsün kendine baksın, yok gibi. Kimin içindeki araba motoru Rus, kiminin içindeki açık kaynaktan alınmış, kimisinin ki İsrail yazılımınındın alınmış, araya başka parçalar konulup geliştirilmiş, ama yüzde 100 yerli ve milli diyebileceğim bir ürünü ben hiç görmedim.
- Şimdi siz anlatırken kıyaslama yaptığımızda, ben WhatsApp sözleşmesinin detaylarına da baktım. Maalesef bazı eksik ve yanlış anlaşılır şeyler de var. Söylediğiniz gibi. Ne diyor WhatsApp sözleşmesi, "Hesap bilgilerine bakacağım"; Zaten normalde biz herhangi bir uygulama yüklediğimizde, "Hesap bilgilerinizi güncelleyin" gibi uyarılar çıkıyor. Bu ne demek, zaten hesap bilgilerimiz var. Diğer tarafta "bağlantılarına bakacağım", kiminle irtibatta olduğuma, zaten buna da izin veriyoruz. "Durum bilgine bakacağım" zaten Instagram dahil durum paylaşma var. WhatsApp'ta taksi çağırırken dahi konum bilgisi paylaşıyoruz…
Onların istemediklerini de biz veriyoruz zaten ayrıca.
- Konum bilgimizi paylaşıyoruz, durum bilgimizi paylaşıyoruz, işlem ve ödeme bilgilerini zaten bir ürün alırken paylaşıyoruz. "Müşteri desteğini kuracağım" zaten kurması lazım. "Cihaz bağlantı bilgilerine bakacağım" diyor, WhatsApp Web'de zaten bu cihaz baülantılarını görüyorduk…
Değişen bir şey yok Benan Hanım. WhatsApp'ın, bizim şimdiye kadar gönülden kabul edip de hepimizin kullandığı 2016'daki sözleşmesi ile şimdi 8 Şubat 2021'den itibaren çıkarılacak sözleşmesinin arasında bir iki madde var –konum maddesi falan- ve bir de "Facebook'tan bilgi alacağız" diyor.
Başka zaten bir değişiklik yok. İçeriği zaten yok. Olsa da zaten ruhunuz duymaz. Size çok küçük bir örnek vereyim, geçen gün büyük bir markette alışveriş yaparken "İki tane alın, bir tanesi bedava". "İyi olur" dedim, aldım. Büyük bir market zincirlerinden bir tanesi bu. "Ama market kartınız olması lazım" dediklerinde "tamam" dedim verdiler kartı. Ama "2210'a bir mesaj göndermeniz lazım abone olmanız için…" Ben de hayatımda hiçbir şeyi okumadan, okuduğumu da anlamadan, ne bir yere imza attım ne de tıkladım.
Bir baktım ki okuyunca, o 2210'a mesaj göndermenin altında diyor ki "Siz bu mesajı göndermiş olmakla bundan sonra bütün bilgilerinizi bizim firmamıza ve bizim firmamız üzerinden üçüncü firmalara taahhüt etmiş olursunuz." Aha kanunu da ihlal, bir örnek daha.
Efendim durum bu kadar açık. Konuşmanın başında sosyolojik, psikolojik ve teknolojik yönü derken bu yüzden arz ettim. Vatandaşın bunları anlaması için ne hukukçu ne bilgisayar mühendisi olması gerekiyor. Yalnızca birazcık okuması gerekiyor. Bir kereye mahsus, o başlangıçta tıklarken bir zahmet edip yarım saatini ayırırsa, bir şey değiştiremez ama en azından neye tıkladığını bilir. Üç dört sene sonra, 10 sene sonra "Ay aman bilgilerimiz gidiyormuş" demez.
Benim Facebook'u onayladığım 2011 yılı ile 2021 yılını arasındaki teknolojideki tek fark, bugün yapay zeka çok daha ağır. Ve dolayışla o bahsettiğimiz bilgileri geçmişte daha aptal, daha hantal kullanıyorlarken, bugün yapay zeka sayesinde çok daha ayrıntılı kullanıyorlar. Taksiye ederim Netflix üzerinde The Social Dilemma'yı izlesinler. Bir saatlik bir belgeseldir. İşte o verilerimizin nasıl kullanıldığını –dediğim gibi verilerin içeriği değil- orada görürler.
- Peki, efendim çok teşekkürler. Kısa ve öz, nokta atışıyla, gayet bilgilendirici bir röportaj oldu. Ağzınıza sağlık Sayın Hacıpaşaoğlu. Bu arada eklemek istediğiniz bir başka şey var mı?
Sağ olun efendim. Ben sadece şunu söylerim, vatandaşın kendisinin incelemesini, mutlaka ve mutlaka gördüğü şeylerdeki bu bilgi kirliliğinde - sosyal medyadaki LinkedIn olsun, Facebook olsun, diğer ortamlar olsun, birazcık daha geniş, sağlıklı düşünmesini, hemen dolduruşa gelmemesini ve aklıselim karar vermesini öneririm bu konularda. Çok büyük teknoloji bilmeye gerek yok, sadece biraz dikkatli, olmak gerekiyor.
Ben şahsen son cümlem olarak şunu söyleyeyim: WhatsApp'ı kullanmaya devam ediyorum. Bilinçli olarak, şuurlu olarak, oraya hangi bilgileri koyduğuma devam ederek kullanmaya devam ediyorum. İki milyar insan kullanıyor. En çok da kullandığım şey.
Bir rüzgar, Elon Musk da bu arada Telegram'ı işaret etti. Düşünmek lazım niye ettiğini… "Signal, nonprofit bir firma" deniyor. Nonprofit (kar amacı gütmeyen) diye bir şey olur mu bu yaşadığımız dünyada?.. Belli ki bunun arkasındaki bağışçılar büyük büyük firmalar ve ne maksatla destekliyorlar bellidir.
Dolayısıyla kimse oyuna, dolduruşa gelmesin. Bilinçli ve dikkatli bir şekilde istediği ortamı kullanmaya devam etsin, keyfine, zevkine bağlı olarak…
© The Independentturkish