Muhafazakar görüşleriyle bilinen Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı'nın kurucusu Alparslan Kuytul, son yıllarda adalet sistemindeki aksaklıklara yönelik yaptığı açıklamalarla gündeme geldi.
Kuytul, açıklamaları kadar zaman zaman girdiği polemiklerle ve farklı konu başlıklarındaki eleştirileriyle de kendinden söz ettiren biri.
Açıklamaları sosyal medyada ses getiren Kuytul, 1965 yılında Adana'da doğdu.
Çocukluk yaşlarından itibaren dine ilgi duyan Kuytul, 1991 yılında Çukurova Üniversitesi Mimarlık-Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra 1993-1997 yılları arasında da Mısır'ın El-Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesi'nde İslam hukuku okudu.
1994 yılında da Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı'nı kuran Kuytul, yüzlerce seminerde konuşma yaparak, yazılar yazdı.
Başında bulunduğu vakıf kimilerince İrancı, kimilerince Selefi, kimilerince de FETÖ'ye yakın olmakla suçlandı.
Bu iddiaları reddeden Kuytul, sosyal ve siyasal konularda açıklamalarına ve yeri geldiğinde eleştirilerine devam etti.
Bunun da etkisiyle 2014 yılından itibaren Türkiye'nin farklı yerlerinde yapacağı kimi konuşmalara farklı gerekçelerle izin verilmediği de oldu.
Ancak 2018 yılı başlarında Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı'na yönelik "kamu düzenini bozmaya karşı faaliyet yürütme ve suç örgütü" iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklandı.
İlk mahkemede tahliye kararına karşın savcının itirazıyla yeniden tutuklanan ve 22 ay boyunca tutuklu kalan Kuytul, şu ana kadar hakkında açılan 10 davadan beşinden beraat etti. Geri kalan beş davada ise yargılanması sürüyor.
Kuytul, tahliyesinin ardından da açıklamalarıyla zaman zaman gündem olmayı sürdürdü.
Son olarak Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tarafından yargı reformu yapılacağına dair açıklamaya da sert eleştiriler yöneltti.
Kuytul, Adalet Bakanı Gül'ü yargıdan kaynaklanan haksızlıklara ve mağduriyetlere ses çıkarmamakla suçladı.
Kuytul, Zoom aracılığıyla sorularımızı cevapladı.
Kurucusu olduğunuz vakfı nasıl tanımlıyorsunuz?
Furkan Vakfı'nın gayesi İslam rızasını kazanmak, hedefi de İslam medeniyetidir. Allah'ın dünyasında 'Allah'ın dediği olmalı' diyor buna ek olarak 'Bir şeyin sahibi kimse onun dediği olur' diyoruz. Çünkü dünya Allah'ın ve bir şeyin sahibi kimse onun dediği olur. Dünyada Allah'ın, insanlarda Allah'ın kulları o halde Allah'ın dediği olmalı ve bu topraklar bin yıldır Müslümanların topraklarıdır, burada İslam medeniyeti olmalıdır.
"Kendi mahallelerinden birinin konuşmasına tahammül edemiyorlar"
Size yönelik baskılar var mı? Konferanslarınız iptal ediliyor mu?
Bir sürü konferansım iptal edildi. Susturamadılar. Yaptığım siyasi eleştirilere tahammül edemiyor ve 'hiç kimse konuşamaz' diyorlar. Özellikle de kendi mahallelerinden birisinin konuşmasına tahammül edemiyor. Yani 'sen bizim mahallemizdensin, nasıl bizi eleştirirsin' gibi düşünüyorlar. Halbuki zaten olması gereken budur. Aslında o mahalleden olanlar eleştiri yapmalıdır karşı taraf zaten eleştirecektir. Onların eleştirisi ise doğru söyleseler bile zaten yanlış anlaşılır yine de doğru kabul edilmez. Aynı mahalleden olanların yaptığı eleştiriler ise makbuldür ama onlar bunu istemiyor. Hükümet kendilerine yapmış olduğumuz eleştiriden rahatsızdır. Derin güçler de tevhidi anlatmamdan yani; Lailahaillallah'ın gerçek manasının Allah'tan başka bir otoritenin olmamasının ve Allah'tan başka hiç kimsenin olmaması, Allah bir şey dediği zaman onun dediğinin olmasının anlamını halkın anladığı dille anlatmamdan rahatsızlar. Yani bu iki sebeptir.
"Ne yaparlarsa takdir etmemizi istiyorlar"
Başka ne tür sebeplerden dolayı sizi engellediklerini düşünüyorsunuz?
Konuşmalarımda "derin devletten" bahsediyorum. Aslında bu ülkede oldubittiye sadece derin devlet hakim. Hükümetlere verilen rol sadece hamallıktır! Bundan bahsetmemden rahatsız oluyorlar. Ama hükümet sanki her şeye hükmediyormuş gibi, bütün kötülüklerin de faili hükümetmiş gibi göstermek istiyorlar. Böyle yaparak kendilerini gözlemeye çalışıyorlar. Aslında perde arkasında kendileri çok hakim durumdalar, birçok şeyi onlar (derin devlet) yapmaktalar.
İşte bu derin devletten bahseden birinin olmasını ve açığa çıkartılmasını istemiyorlar. Derin devletin gücü zaten buradan gizli olmasından kaynaklanıyor. Ne yaparsa yapsın ortaya çıkmıyor ve ortaya çıkmayacağı için de istediğini yapıyor. Bugün bu ülkedeki birçok haksızlığın, hukuksuzluğun perde arkasında derin devlet var! Her şeyi yapabiliyor çünkü nasılsa kimse onu (derin devleti) suçlamıyor. Ve kimse onun yaptığını bilmiyor. Her zaman görüntüde emniyet, hükümet, adliye var ama aslında perde arkasında başka güçler var. Bunlardan da bahsetmemden daha önce belirttiğim gibi rahatsız oldular.
"Derin devlet' tarifi: Hepsinde Kemalistlik, Laiklik ve Türkçülük vardır"
Derin devlet konusunda iddialarınız var. Size göre bu yapının ideolojik görüşü nedir?
Uzaktan ve hükümeti yönlendirmelerinden anlayabildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar Türkiye'de yapılanlara bakılırsa onlardan (derin devletten) çıkardığım sonuç şu: Derin devlet sadece bir görüş değil. Kendi içerisinde sağcı, solcu ve belki sağcı ya da solcu olmayan daha fazla kendini dindar olarak tanımlayan bazı kimseler de olabilir.
Gördüğüm ve anlayabildiğim kadarıyla derin devlette ağırlıklı olan sağcılıktır, milliyetçiliktir. Aşırı solcularda vardır. Hatta bunların içerisinde Maocular da olabilir. Bunlarda ortaklık şudur; hepsi sonuç itibariyle bir kısmı koyu, bir kısmı daha ılımlı Kemalist'tir. Renk tonları farklı olabilir ama bunların hepsinde Kemalistlik, Laiklik ve Türkçülük de vardır. Bunların aslına bakılırsa anayasası budur. Yani; Türkçü, Kemalist, Laik olacaksınız. Türkiye'nin bölünmezliğini savunacak ve güvenliğini birinci plana alacaksınız.
Türkiye'deki insan hakları, özgürlükler, ifade ve fikir hürriyeti gibi konuları ikinci plana bırakacak. Buna ek olarak her zaman öncelikli olan devletin güvenliği olacak. Aslında devletin güvenliği diye bahsettikleri daha ziyade kendi güvenlikleridir. Yani kimsenin devlete bir şey yaptığı yoktur. Böyle diyerek şu anda her dediklerini yaptırabiliyor. Türkiye'de gerçek güç onlar! Her istediklerini diledikleri gibi yapıyorlar ve hiç mahkemeye bile çıkmıyorlar. Saltanat sürüyor, çok büyük paralara da sahipler. Bunların paralarının sınırı yok! Yani böyle ve rahat bir şekilde yaşıyorlar.
Ekseriyetle emekli askerler, istihbaratçılar, emniyetçiler, hakimler ve savcılar tarzında olduklarını tahmin ediyorum. Tabii bunların içerisinde ayrıca çok zengin insanlarda olabilir. Türkiye böyle bir güç ile karşı karşıya. Kendini hiç göstermeyen fakat büyük bir güç! Bunların teşkilatlandığını zannediyorum. Çok teşkilatlı bir şekilde devletin bütün kurumlarını ellerine almış vaziyetteler. İstihbaratından emniyetine, askeriyesine ve ordusuna yani her tarafa hakim olmuş vaziyetteler. Bir taraftan bu şekilde her tarafa yerleşmiş durumdalar bir taraftan da çok tecrübeli ve birikimli insanlardır bu insanlar. Devlet nasıl çalışır, nasıl yönlendir, hareketlerin içi nasıl boşaltılır nasıl ılımlı hale getirilir nasıl radikalleştirilir? Bunları çok iyi ve stratejik olarak bilen insanlardır.
"Bunlar yerlilikte ve millilikte ittifak etmiş bir güç"
Kanaatimce derin devlet; birkaç temel prensibi kabul etmiş ve bu ilkeler dışında farklı görüşleri olan kimselerden oluşuyor. Siyasi konularda farklı görüşleri olabilir. İnsani özellikler göstermelerinden ötürü mutlaka onların da aralarında problemler oluyordur ama bu konularda müttefikler. Son zamanlarda en çok kullanılan kelime yerli ve milli kelimesi.. Bunlar yerlilik ve millilikte ittifak etmiş olan bir güç! Ama bu yerlilik ve millilik aslında halktan çok onların işine yarıyor. Öyle bir yerlilik ve millilik ki istediklerini yapıyorlar ve kimse onlara hesap soramıyor ve zaten görünmüyorlar da yani görünen hükümettir ve herkes her lafı hükümete söylüyor onlara ise kimse bir şey söylemiyor ve bu şekilde kendilerini gizleyerek de bu güçlerini devam ettirebiliyorlar.
"Devlet kendisiyle işbirliği yapmayan tarikatı, cemaati engellemeye çalışır"
Altan Tan, yaptığı bir açıklamada "Türkiye'deki tarikatların yüzde 95'i devlet ile bağlantılıdır'' dedi. Bu iddiaya ne diyorsunuz?
Türkiye'deki bütün tarikat ve cemaatler için bir genelleme yapmak pek mümkün değil. Şunu söyleyebiliriz; devlet kendisi ile işbirliği yapmayan bir tarikat ve cemaati engellemeye çalışır. Eğer önünü açıyorsa küçük olduğundan onunla uğraşmaya gerek görmediğindendir. Küçük oldukları için kendilerince dağılıp gittiklerini bildiğinden bunu biliyor. Buna dair birçok tecrübeler var. 'Türkiye gruplar hatta cemaatler mezarlığı' da diyebilirsiniz.
Bir sürü bu tarz küçük grup oluşmuştur ve zamanla yok olup gitmiştir. Belli bir ölçüye ulaştığı zaman ve halkta da karşılığı olduğunda eğer kendi isteğiyle işbirliği yapmayı kabul ederse onlar ile olur, onları büyütür ve onlara yön verir. Ama yön verilenlere aynı zamanda yolda vermektedir. Bu yüzden samimi bir harekete de yol verilmesi beklenilmemekte. Allah bize yol versin, bu derin güçlerin yol vermesine ihtiyacımız yok.
Onlar yol verdikleri zaman yön de verirler ve yönetmeye kalkarlar. Bu şekilde bir durum var. Evet, devletin hiç ses çıkarmadığı ve duruma el atmadığı hatta gizli gizli desteklediği yetmiş seksen yıllık bazı yapılar var. Bunların bir kısmı doğrudan doğruya devlet tarafından kurulmuş da olabilir fakat belki bir kısmı da samimi insanlar tarafından kurulmuştur ancak korkmaktadır.
Yani aslında Altan Tan'ın söylediği şey bir bakıma budur. Korkuyorlar ve devletle karşı karşıya gelememek için sessiz kalıyorlar. Devlet ise onları bu şekilde kullanmış oluyor. Doğrudan doğruya bir bağlantı belki olmayabilir fakat devlet onları istediği şekilde kullanmış oluyor.
"Mevcut tarikat, cemaatlerin birçoğunun davası yoktur"
'Türkiye gruplar hatta cemaatler mezarlığıdır' ifadenizi biraz açar mısınız?
Mevcut tarikatların ve cemaatlere 'Davanız nedir?' diye sorarsanız birçoğu davasını söyleyemez. Çünkü davaları yoktur. Bunda ibadet ve ahlakı anlatmaktadırlar. Bu dava değildir, önce bir dava ve fikriniz, inancınız olur. Ondan sonra o inancın gereği olarak ibadet eder ve ahlakınızı düzenlersiniz.
Aslına şu anda öyle bir durum yok. Ortada cemaatler var dava yok! 'Bu cemaatlerin davası ne? Neden varlar?' Bir dava olmadan başladıkları için aslında. Bir muhalefetle başlamamışlar. Ortada dava muhalefet yok ve dolayısıyla bunlar zaman içerisinde bir devlete entegre olabiliyorlar. Aslında sorun budur yani; başlangıçta problem vardır.
"Alimler hocalar saraya gidip gelirlerse hakkı söyleyemezler"
"Furkan Vakfı bir tarikat ve cemaat midir? Ya da bir bağlantısı var mıdır? Siyasi açıklamalar yaptığınız için ileride Furkan Vakfı'nın partileşme ihtimali var mıdır?"
Hiçbir parti ile bir bağlantımız yok. Parti metodunu da uygun bulmuyoruz. Bir cemaatin ve tarikatın görevi herhangi bir partinin arka bahçesi olmak değil. Kur'an'ı anlatmak Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olur demek ve insanları buna davet etmek. Bunu yapmayıp basit menfaatler peşinde koşuyorlar bazıları. 'Şurada yurt açalım şurada şunu yapalım' diyerek bu tür birtakım menfaatler uğruna devletle, hükümetlerle anlaşıyor onları destekliyorlar. Halbuki bunun sonucunda elde ettikleri çok küçük bir şey. Belki o yurtlar yapılıyor belki o arsalar belediyelerden alınıyor ama aslında o yurtların içi boş! O yurtlarda bizim istediğimiz bir Müslüman modeli yetişmiyor. Mücadeleci, İslam'ı, davasını anlamış bir insan modeli yok! Basit birtakım menfaatler için susuluyor, partiler ile iş birliği yapılıyor. Sonrasında Hakkı konuşamıyor zalime 'zalim' zulme 'zulüm' diyemiyorlar. Halbuki böyle olduğu zaman milyonları hatta İslam'ı kaybediyoruz.
İslam'ı bilmeyen insanlar bu duruma baktığında zulüm yapan ve zulme sessiz kalan Müslüman insanlar gördükleri zaman demek ki İslam buymuş demeye başlıyorlar ve İslam'dan nefret etmeye başlıyorlar. Aslında benim bu çıkışlarım, Saadet Partisi'nin çıkışları da önemlidir. Hükümet ile beraber olmamasının İslami kesimden böyle bir muhalefetin olması İslam'ın da şerefini kurtarmıştır. Herkes aynı değil demek ki demek İslam böyle değil! Bunun anlaşılmasını sağlamış oldu ki internet ortamında birçok insan bana bunu yazdı: '' İslam'dan soğumuştum sizin bu muhalefetinizi görünce İslam'ın böyle olduğunu anladım.. Bu hatalar demek Müslümandan kaynaklanıyor İslam'dan kaynaklanmıyormuş, siz de hocasınız İslami görüşümüz buymuş aslında bunu anladım ve tekrar İslam'a yöneldim.. '' şeklinde, bu manada binlerce tweet görebilirsiniz.
Müslümanların yapması gereken şey bir partiyi desteklemek değil. Kuran'ı desteklemek, hakkı-hakikati ortaya koymaktır! Aslında tarihimiz boyunca da eski kitaplarımıza bakarsanız da göreceğiniz üzere alimlerimizin tavrı şudur: Alimler ve hocalar devlete, krallara padişahlara yaklaşmamalıdır! Öyle olursa hakkı konuşamaz, saraya gidip gelirlerse hakkı söyleyemezler. Saraya gittiklerinde hakkı bağıra bağıra söyleyebilecekse sultanın karşısında o zaman buyursun gitsin! Şehit olursa en büyük şehitlerden sayılır. Şehitlerin efendisi olmuş olur.
Ama bunu yapmıyorlar ki bugün ne sarayda ne de internette hakkı konuşuyorlar. İşin kolayını bulmuşlar. İbadet ve ahlaktan bahsediyorlar. İslam'da aile nasıl olmalı? Vatan millet sevgisi, sağlığı korumak, namaz, abdest birtakım ahlaki konular gıybettir, hasettir vs. bunlar ile insanları bir bakıma uyutuyorlar ve Türkiye gerçeğinden uzaklaştırıyorlar. Devlet neden bunlardan rahatsız olsun ki çünkü bunlar insanları aslında bu halleri ile uyutuyorlar, insanların uyanmasını engelliyorlar devlette bunlardan gayet memnum.
"Çakıcı'nın Kılıçdaroğlu'nu tehdit etmesi kabul edilebilir bir şey değil, Türkiye'nin geldiği noktayı gösteriyor"
Alaattin Çakıcı'nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik tehdit içeren açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye 90'lara dönüşü mü yaşıyor?
Alaattin Çakıcı'nın koskoca ana muhalefet partisi genel başkanını kazığa oturtmak ile tehdit etmesi kabul edilebilir bir şey değil. Türkiye'nin geldiği noktayı gösteriyor. Bir kişi ya da bir suç örgütü ya da her neyse adı isterse böyle bir örgütte olmasın tek başına bir insan olsun yada bir mafya olsun her neyse, bir partinin genel başkanını bu üslupla bu ifadelerle tehdit edebilmesi Türkiye'nin geldiği noktayı göstermektedir. Artık demek ki devlet emniyet, yargı, istihbarat ile yapamadığını bu gibi insanlarla mı acaba yapmayı planlıyor? Derin devlet tamamen kendisini ortaya koyacak aleni bir şekilde bundan sonra bu gibi şeylere mi kalkışacak? Bunları düşündürtüyor.
CHP tabii gereken cevabı verdi. Onların sert cevabını dün okudum birkaç defa ''mafya bozuntusu'' diyerek çok sert cevaplar verdiler. Suç duyurusunda da bulunmuşlar ama ben bir şey çıkacağını pek sanmıyorum. Türkiye'nin geldiği nokta itibariyle bu tür insanlara dokunulabileceğini zannetmiyorum, zaten dokunulabileceğini bilseydi o da böyle konuşmazdı.. Düşünün hükümetin ortağı durumunda olan MHP aslına bakarsanız gerçek devlet onlardır. O açıkça savundu Çakıcı'yı, 'benim dava arkadaşımdır' dedi. Yani biz Çakıcı'nın davası nedir bilmiyoruz.. Nasıl bir davası var? Bugüne kadar nasıl bir dava için hizmet etmiş? Ben şahsen bilmiyorum. Belki devletin birtakım verdiği ve gayrimeşru mu meşru mu kendilerinin bildiği işleri yapmış olabilir.
Çakıcı'nın nasıl bir davası var ki Devlet Bahçeli ile dava arkadaşı olabiliyor? Devlet Bahçeli'nin böyle bir üslupla konuşan insanı savunması, onun hapisten çıkması gerektiğini daha evvel de çok defa söylemişti.. Hapisten çıkarıldı ve bugün böyle konuşuyor. Onu Devlet Bahçeli'nin savunması ki o da ayrı bir düşündürücü olaydır. Bir taraftan Çakıcı'nın böyle konuşması bir taraftan da Bahçeli'nin onu savunması; ''Dava arkadaşımdır ona kimse karışamaz" demek istemesi ve diğer taraftan AK Partililerin suskunluğu.
Başta cumhurbaşkanı olmak üzere hiç kimsenin bir tepki göstermemesi, nasıl böyle konuşursun dememeleri.. Bunların hepsi Türkiye'nin geldiği noktayı göstermektedir. Ve artık bundan sonrasında sizin muhatabınız böylesi örgütler olabilir diyorlar adeta, bu mesajı veriyorlar. Yani artık biz de varız bu kavgada.. Benim anladığım bu aslında bunu demiş oluyorlar.
"Çok kötü bir noktaya gidiyor Türkiye. Gücü eline almış olanlar, gücü kaybetmemek için her şeyi yapmayı düşünüyorlar"
'Devlet, Çakıcı'nın yaptığı işleri bilebilir, geçmişte verdiği görevlerden bunu biliyor olabilir' ifadesinden ne anlamak gerekiyor? Birileri tekrar görev mi veriyor?
MİT Kanunu'nda değişiklik yapılmıştı 2014'ün başında. MİT normalde yurtdışında görevlidir. Yurtiçine döndürüldü 2014'ten itibaren o yüzden de şuan da bir bakıma Emniyet'in başında MİT var da denilebilir. Zaten birçok şey karman çorman edildi. Birçok entelektüel de bunu yazıp çiziyor. MİT'in adliyeye talimat verdiğine dair birçok duyumlar var. Benim de başıma geldi bazı hadiseler.. Bu yetmemiş demek ki MİT artık Emniyet'e müdahale ediyor, Emniyet'in üstü konumunda ve birtakım kanunsuz işler yapılıyor artık. Haksız yere tutuklanmalar gerçekleştiriliyor, bunu herkes biliyor kim bunu inkar edebilir?
Türkiye'de yargının bağımsız olduğuna kim inanıyor? Bu derin güçlerin hakimlere ve savcılara talimat vermediğini kim söyleyebilir? Bu yetmemiş demek ki; MİT'in görev tanımının değiştirilmesi, MİT Kanunu'nun değiştirilmesi demek ki yetmemiş. Emniyet'in yaptığı kanunsuzluklar demek ki yetmemiş. Demek ki bu şekilde örgütlerin de artık devreye girmesini düşünüyorlar. Bunları nerede kullanacaklar bilmiyorum.. Şahıslara suikast tarzında mı düşünüyorlar yoksa 15 Temmuz gibi birtakım hadiseler olursa orada mı kullanmayı düşünüyorlar? Yoksa bütün muhalifleri korkutmak amaçlı mı kullanılacaklar? Bilmiyorum..
Ama çok kötü bir noktaya gidiyor Türkiye. Benim gördüğüm kadarıyla gücü eline almış olanlar, gücü kaybetmemek için her şeyi yapmayı düşünüyorlar.
"Öngörüm birtakım dosyaları koyarlar, hükümeti önce halkın gözünden düşürürler"
15 Temmuz benzeri yeni hareketler olur mu diyorsunuz? Ya da öyle bir düşünceniz mi var?
Beklemiyorum 15 Temmuz benzeri bir şeyi. Öngörüm şu anda hükümetle birlikte olan ve kendini gösteren ama esasında hükümetten nefret eden bazı güçler, partiler var. Bunlar bence birtakım dosyaları ortaya koyarlar... Hükümeti önce halkın gözünden düşürürler. 15 Temmuz gibi şeyler ile hükümet aslında daha da fazla halkın gözünde güçleniyor. Ondan dolayı bu yolu seçmeyeceklerdir. Ekonomiyi bozacaklardır ki zaten bozdular.
Bu hükümet ile düzeleceğini sanmıyorum. Çünkü ekonomiyi bozan güçler zaten hükümeti devirmek için bozdular! Seçim yoluyla devirebilmek için halkın desteğinin azalmasını sağlamaları lazım. Önce ekonomi ile başladılar, sonrasında da tahmin ediyorum dosyalar ortaya konmaya başlanacak.
Yani hükümetin çevresindeki bazı kimselerin yaptığı yanlış işler..
"Seçim kaybedilirse hakim olan güçlerin bunu hazmedeceğini sanmıyorum"
Hatırlarsanız Doğu Perinçek birkaç yıldır aynı şeyi söyleyip duruyor. Ben hapse girmeden üç dört ay önce söylemişti diye hatırlıyorum. Açık açık dedi ki: ''Cumhurbaşkanının yolsuzluğuna dair 38 tane dosya elimde var, canımı sıkmayın açıklarım''. Ve hiç kimse onun hakkında dava açmadı. Herkesin susturulduğu bir ülkede bir tweet atanın, bir beğeni yapanın mahkemelerde süründüğü, hapislerde yattığı bir ülkede cumhurbaşkanı hakkında böyle söyleyen bir insana kimse bir şey yapmadı, soruşturma bile açılmadı. Bu insanların bu gibi dosyaları öne süreceklerini tahmin ediyorum.
"Yargıda reformdan bahsediyorlarsa dün zulüm varmış, bunu itiraf ediyorlar"
Adalet Bakanı Gül'ün yargı reformu açıklamasına yönelik eleştirilerinizin ardından herhangi bir dönüş aldınız mı?
AK Parti ya da başka bir partiden bir dönüş olmadı. Onlar da söylediklerimin doğru olduğunu biliyorlar. 'Yargı reformu ne demek?' Bir ''itiraf'' demek. 'Yıllardan beri insanlara zulmettik' demek. Yargıda reform mu olurmuş? Ne dinde ne de yargıda reform olur! Dini gönderen Allah'tır. Dinde kendi kafamıza göre değişiklik ve reform yapamayız daha iyi bildiğimizi düşünemeyiz. Aynı şekilde yargıda da bir reform olamaz. Eğer olursa bu, 'Daha evvel bir zulüm var' demektir. Zulüm yoksa adalet varsa reforma gerek yoktur. Eğer bugün reformdan bahsediliyorsa demek ki, dün zulüm varmış ve bunu itiraf ediyorlar. Ben aslında bunu bir itiraf olarak değerlendiriyorum.
Türkiye'de yargının bağımsızlığına inanan bir insan olduğunu sanmıyorum. Belki bazı hakimler gerçekten insan evladıdır ve gerçekten yiğittir, cesurdur. "Burada hakim benim" deyip masaya yumruğunu vurup, "vicdanına ve kanunlara göre karar veriyorum kimseyi de dinlemem'' diyen birkaç tane hakim olabilir. Yoksa benim ifademle siyah gözlüklüler gelerek hakimin odasına girip hakim bey şunları bırakacaksın, şunları tutuklayacaksın dediklerinde yüzde 99 hakim ve savcıların buna karşı gelebileceğini zannetmiyorum.
"Abdülhamit Gül'ün açıklamalarını izlediğim zaman başımı duvara vurasım geldi"
İki sene sorgusuz, sualsiz dosya bomboş iken hapiste yatmış birisi olarak Abdülhamit Gül'ün açıklamalarını izlediğim zaman başımı duvara vurasım geldi. İlk duruşmada ben tahliye oldum. Müdahale ettiler ve tekrar hapse attırdılar. Bunları yaşamış birisi olarak o konuşmayı dinlediğim zaman çıldırıyorum. "Tutuksuz yargılama esas olmalıdır" diyor. Maşallah dedim maşallah! Bunu sen yeni mi öğrendin? Bu tüm dünyanın bildiği bir şey zaten. 4,5 yıldır herkesi tutuklu yargılıyorsunuz, zulmediyorsunuz ondan sonra da bugün mü aklınız başınıza geldi? Gelin de çıldırmayın.
Yüksek sesle konuşmamın sebebi o! Sanki insanlar ile alay eder gibi sanki kendisi Türkiye'nin Adalet Bakanı değil de İsveç'in Norveç'in Adalet Bakanıymış gibi. Sanki kendisi Adalet Bakanı değil de Tarım Bakanıymış gibi konuşuyor. Senin döneminde oldu bütün bunlar! Şimdi mi konuşuyorsun?
"En güçlü oldukları yıllarda onları şiddetle eleştirdim"
FETÖ'ye bakış açınız nedir? Hocaefendi olarak anılmak Gülen ile bir bağlantı kurulması sizin için bir endişe yaratır mı?
Onları en güçlü yıllarda 90'lı ve 2000'li yıllarda şiddetle eleştirdim. Bizimle onlar arasında birçok mesele de farklılık var. Temel davamız farklı bir kere. Biz İslam medeniyeti taraftarıyız ve laikliği doğru görmüyoruz. Onlar da böyle bir söylem var mı? Dosyada savcı "Fethullah Gülen'e de Alparslan Kuytul'a da hocaefendi deniliyor" diyor. Halbuki benden başka binlerce insana da deniliyor. Tüm hocalara hocaefendi denilebilir Ahmet Bey, Mehmet Bey gibi. Bundan ötürü bir bağlantı kurulması saçmalıktan başka bir şey olmaz.
"1998'de Gülencilere diyorum ki 'Siz dini bozuyorsunuz, Allah'ın tokadını yiyeceksiniz"
FETÖ ile ilgili görüşlerimize gelince; Ben FETÖ'ye yardımdan yargılandım ve beraat ettim. 14 konuşmamı FETÖ'ya yardım 6'sını da PKK propagandası olarak kabul edip oralardan dava açtılar. Hepsinden de aklandım. Bununla ilgili görüşlerimi mahkemede anlatırken hakimler şok oldu. 98'de Gülencilere ''Siz kızların başını açıyorsunuz, dini bozuyorsunuz. Bir kadın başını açar o başka bir şey ama bir cemaatin ya da hocanın mensuplarına ya da kadınlara başınızı açın demesi dini bozmaktır. Siz dini bozuyorsunuz, bu din Allah'ın dinidir ve Allah buna müsaade etmez. Ve Allah'ın tokadını yiyeceksiniz" dedim. Dinler arası diyalog ile ilgili yaptığım konuşmalar ve konferanslarda, bunları yerden yere vurdum. Dindarlar arası diyalog başka, dinler arası ise bambaşka. Dinleri yaklaştıramazsınız!
"İslami kesim bu imtihanı kaybetti"
AK Parti iktidarının siyasal İslam'ı bitirdiğini iddia edenler veya bu süreçte bazı insanların para ve makam derdine düştüğünü iddia edenler var. İslami kesim, iktidar sürecini iyi bir sınav vererek geçiriyor mu?
Müslümanlar, iktidara gelince dünyaperest olmadılar mı? Evet oldular. Zaten bu sadece samimi insanların dünyaperest olması olayı değil. Aslında iktidar bir bal gibi sinekleri çeker. Yani siz eğer iktidarsanız bir sürü menfaatçi insan size yaklaşır. İhale alabilmek için, işlerini halledebilmek için bütün kötü niyetliler yaklaşmaya başlar. Bugün AK Parti iktidarı bu duruma düştü. Yarın başka bir iktidar gelse onlar da aynı duruma düşecek. İktidar olmanın kaderi budur. Her iktidarın aslında insanlar tarafından çevresi kuşatılır. İslami kesim bu imtihanı kaybetti, zaten kaybederdi, kaybetmek zorundadır.
"Bu tür olaylar Kemalistlerde de, başka yurtlarda oluyor ama hepsinin üstü örtülüyor"
Son dönemlerde özellikle kimi kadın ve çocukların istismar edildiği davalarda kendilerine hoca ya da şeyh olarak hitap edilen insanlarla ilgili haberler çıkabiliyor. Bu konudaki düşünceniz nedir?
İslam hukukuna göre bir erkeğin bir kadınla tenhada yalnız kalmaması lazım! Bu çocuk da olabilir. Yani İslam fıkhında kız çocuğunun erkeklerin dikkatini çeker hale gelmesi diyoruz. En geç dokuz yaşındadır. Bu bazen sekiz ya da yedi yaşında da olabilir. Boylu poslu ise kemikli ve biraz daha kendini büyük gösteren bir kız çocuğu ise bu yedi ya da sekiz yaşında da olabilir deniliyor. Ama en geç dokuz yaşında yani müştehat (şehveti celb eder hele gelen-yetişmiş kız) sayılmaktadır. Bu gibi konular ve hususlar böyle insanlar olduğu için konulmuştur. Yoksa her insan tabii ki böyle namussuzluk yapmaz. İslam herkes için ayrı ayrı kural koyamayacağı için genel kural koyuyor. Diyor ki; "kız çocuğu ya da bayanlardan uzak durun, kadın ve erkek bir arada tenhada olursa, üçüncüler şeytandır!'' diyor peygamber efendimiz. Yani bu gibi kurallara uyulmadığı zaman mutlaka şeytan devreye girer ve böylesi zayıf karaktersiz insanlar yapabiliyor. İslam bunu önlemeye çalışıyor, İslam'ın bu gibi kurallarıyla alay edenler ve hor görenler şimdi ne diyecekler? Herkes peygamber gibi değil. İradeli, şahsiyetli değil. O yüzden İslam genele bir kural koyuyor ve 'uzak durun' diyor. Kız çocuğu da olsa yüzünü öpme, sekiz ve dokuz yaşından sonra tenhada kalma. O terbiyesizliği yapan adam yanında biri olsa yapabilir miydi? Kızın yaşı 12 eğer doğru hatırlıyorsam.. 12 yaşında bir kız çocuğu ile tenhada beraber kalmak haramdır! Bir odada, kimse yokken kalmak haramdır!
Bu kurala uyulmuş olsa idi, İslam'ın bu gibi kurallarını aşağılayanlar ve kabul etmeyenler bu durumda ne diyeceklerdi? Sadece o adam mı bunu yapıyor? Bir karaktersiz o mudur Türkiye'de ya da dünyada? İnternete bakın kendi annesi ile zina edenler var. O da mı şeyh ya da hoca yani? Hayır! Kendi annesi ile zina eden, kendi kız kardeşi ile zina eden, kendi kızı ile zina eden.. Benim eşim de hocadır ve öğrencileri telefon açıyor ve diyorlar ki; ''Hocam benim babam yıllardan beridir benimle zina ediyor engel olamıyorum. Erkektir güçlüdür. Yıllardan beridir bana tecavüz ediyor. Ben bir şey diyemiyorum. Babam, 'öldüreyim mi, ne yapayım? Buyurun bu da mı hoca şimdi? Her insan aynı değil ama böyle insanlar var. İslam o yüzden kurallar koyuyor. Bu kurallar koyuluyor ondan sonra kabul etmiyorlar ve böyle olaylar olduğu zaman İslam'a saldırıda bulunuyorlar. İslam'a saldırıda bulunmak için bahane arıyorlarsa kendileri bilir!
Yoksa bu tür olaylar Kemalistlerde de, başka yurtlarda, sendikalarda, derneklerde de oluyor. Devlet yurtlarında da çocuk esirgeme kurumunda da oluyor. Bunların hepsinin üstü örtülüyor. Ama bu adamın yaptığı bir kesim tarafından ayyuka çıkarılmak istendi. Yaptığı alçaklıktır, şerefsizliktir.
"Kürt sorununda Kuran'ı hakem yapalım bu işi çözelim!"
Kürt sorununa dair görüşünüz ve çözüm öneriniz nedir?
Bundan aşağı yukarı beş sene önce bir konferansta büyük afiş yaptırdık. Onunla ilgili konuştum. Afişte şunu yazdık: Kur'an hakem olsun; silahlar sussun, kardeşlik olsun! Bizim bu konudaki görüşümüzü özetleyen bir slogandı bu.
Bu işin çözümü olarak sunduğum şey: Kuran'ı hakem yapalım. Madem ki hepimiz Müslümanız MHP, CHP, AK Parti ve HDP 'Biz Müslümanız' diyor. Hepsi Müslüman olduğunu söylüyorlar. O halde ben de diyorum ki, Kuran'ı hakem yapalım. İnsanların koyduğu kanunlar ile bu iş çözülmüyor! Herkes Müslüman Allah'tan gelen kanunlara göre herkes bunu kabul edeceğine başta söz verecek. Türkiye dışından alimlere danışılacak. Türkiye'dekilerin tarafgil olma ihtimali olduğundan dolayı.. Tarafsız alimlere danışılsın ama önce herkes söz versin, İslam'a göre bu işin kuralı ne ise Kürtler şunları şunları istiyorlar bunları vermek zorunda mıyız değil miyiz? Ya da hangilerini vermek zorunlu hangilerini değil? Bunları alimlere danışacağız alimler ne diyorlarsa İslam'ın görüşünü ortaya koyacağız ve ona hep beraber uyacağız desinler parlamentoda olan kaç parti varsa hepsi söz versinler. Kur'an'ı hakem yapalım bu işi çözelim!
Hapse girmeden önce Demirtaş'a bu söylediğimi bir milletvekili söylemiş. Demirtaş o zaman onu televizyonda söyledi. İsterseniz Kur'an'ı hakem yapın isterseniz de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi. En azından siyaseten de olsa bunu söyledi Demirtaş. Ama AK Parti, MHP ve diğer partiler tarafından böyle bir cevap gelmedi.
"Son çare olarak AİHM'e başvurmayı düşünürüm"
Davalarınızla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurmayı düşünür müsünüz?
Şu an davalarımız AİHM'e götürülecek durumda değil. Beş davadan beraat ettim. Beşi duruyor, bilerek uzatıyorlar. İleride o noktaya geldiğinde eğer ceza verirlerse her ne kadar istemesem de bu işin prosedürü o şekilde olduğu için, hakkınızı başka türlü alamadığınız için son çare olarak oraya başvurmayı düşünürüm. Çünkü İslam'a göre nerede adalet bulacaksanız oraya başvurmanızda sorun yok.
"Dine karşı din hocaya karşı hoca çıkartıyorlar"
Cübbeli Ahmet ile yaşadığınız polemiklerin nedeni nedir?
Aslında bu konu kapanmıştı. Fakat yine kendisi birtakım yerlerden sanki görev veriliyor. Dine karşı din, hocaya hoca çıkartıyorlar. Gerçek İslam'a karşı ılımlı İslam, hocaya karşı da başka bir hocayı çıkartıyorlar. Bir meseleden dolayı yine saldırdı. Ramazan Bayramı'nda sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Her gün sokaktayız, bayramda sokağa çıkma yasağı var. Ben dedim ki 'Bu İslam'a ihanettir.' Bu benim görüşüm. Her gün sokaklardayız, bayramı neden zehir ediyorsunuz, İslam'ın bayramını mı bitirmek istiyorsunuz. Ben aslında bunu AK Parti'ye de söylemedim. AK Parti böyle bir şey yapmak istemez. Başka derin güçler var. Onlar şu an devlete hakim durumdalar. Ben aslında onlara söyledim.
Sanki kendisine bir şey söylenmiş gibi çıkıp bana cevap veriyor. 'Bu adam ajan mı provokatör mü" dedi. Bana öyle bir laf söyledi. Oysa ben ondan bahsetmemiştim bile. Sadece İslam'ı muhafaza etmek maksadıyla geleneklerini korumak maksadıyla söyledim. Bayramda sokağa çıkma yasağını yanlış buluyorum. Bu benim görüşüm beğenmeyebilirsiniz. Ben sokağa çıkma yasağını da delmedim.
Böyle bir karar alındığı zaman ben de evde oturdum. Ama ben görüşümü söylemeyecek miyim? Ne alakası var, bunun ajanlıkla provokatörlükle.
"Devran değişirse Cübbeli Ahmet, bundan dolayı mahkemelerde sürünür"
Geçenlerde Habertürk'te yine derin devleti savundu. 'Derin devlet lazımdır, Allah zeval vermesin' dedi. Ben de buna cevap verdim. Derin devlet gayrimeşrudur. Eğer bu devran değişirse Cübbeli Ahmet, bundan dolayı mahkemelerde sürünür. Sen nasıl olur da gayrimeşru bir yapıyı savunursun? Zaten bir devlet var. Derin devlete ne gerek var? Derin devlet faili meçhullerin faili. Derin devlet yapıyor bu failli meçhulleri. Sen bunu mu savunuyorsun? Güya devletin derin tarafı da olmalıymış. Hayır biz devletin derin olmasını istemiyoruz. Devlet dediğin her şey şeffaf ortada olmalıdır. Neden cemaatler tarikatlar şeffaf olsun deniyor da devlete gelince devletin derin kısmı olması gerektiği söyleniyor.
"Cübbeli Ahmet, dini bozuyor, bidatleri, hurafeleri çoğaltıyor"
Bidat şeyleri İslam gibi anlatıyor. Birtakım şeyler satıyor. Dini kullanmak suretiyle zengin olma yoluna girmiş bir durumu var. Sürekli para kazanma, şu kitabı alın okuyun, şu duayı okursanız bu mikrop size bulaşmaz gibi ilme ve İslam'a uygun olmayan birtakım laflar… Ticarete dökmüş artık işi. Ben bunlara tepki göstermek zorundaydım ve tepki mi gösterdim. Bu kişinin kitaplarını basmak, satmak, almak caiz değildir dedim. Yani dini bozuyor. Bidatleri, hurafeleri çoğaltıyor. Ben daha önce Gülencilere de buna benzer eleştirileri yapmıştım. Şimdi o eleştirilerin 100 katını başkaları yapıyor. Yarın bu devran değiştiği zaman Cübbeli'ye benim yaptığım eleştirilerin 100 katını başkaları yapacak, göreceksiniz.
"Kovid-19'u bahane ederek sosyal ve siyasal faaliyetleri bitiriyorlar"
Koronavirüs konusunda sevenlerinize ne tür tavsiyelerde bulunuyorsunuz?
Arkadaşlar fiziki mesafeyi koyabilir, maske kullanabilirler. Tokalaşmayabilirler, kucaklaşmayabilirler ama işini gücünü bırakmayı, korkmayı, evinden dışarı çıkmamayı, sosyal hayatı tamamen terk etmeyi doğru görmüyorum. Sosyal hayatımız ve faaliyetlerimiz devam etmeli. Devletin içinde bir ekibin böyle bir projesi var. Bunu bahane ederek bütün sosyal ve siyasal faaliyetleri bitirmek istiyorlar. Ben buna baştan beri karşıyım. Bunu bahane ediyor, nasıl 15 Temmuz'u bahane ederek tüm Türkiye'de İslami camiada bir korku meydana getirdilerse aynı şekilde şimdi de Kovid-19'u bahane ederek bir korku meydana getirip sosyal ve siyasi faaliyetleri bitiriyorlar. Kendileri miting yapıyor, insanlar izdiham halinde. Hatta onlara çay bile atıyor daha beter izdihamı artırıyorlar. Ama sonra bize sosyal mesafe diyorlar. Bunlar biraz düşündürücü. Ben çevremdekilere 'Elbette tedbir almak İslam'da vardır, tedbirinizi alın ama abartmayın' diyorum. Sosyal faaliyetlerimiz, dini faaliyetlerimiz devam etmelidir.
© The Independentturkish