1- Cinema Paradiso (Cennet Sineması) / Giuseppe Tornatore
Yapım Yılı: 1988
Oyuncular: Salvatore Cascio, Philippe Noiret, Marco Leonardi, Jacques Perrin
İtalyan yönetmenin ikinci filmi olan Cinema Paradiso, yayımlandığı zamandan bu yana İtalya başta olmak üzere dünya sinemasının klasikleri arasındadır.
Film, sinema perdesinin büyüsünü ve filmlerin hayatımızdaki doldurulmaz yerini saf bir şekilde anlatmaktadır. Filmin müzikleri olağanüstüdür.
Müziklerini yapan Ennio Morricone, 500'den fazla sinema filminin müziğine imzasını atmış bir efsanedir.
Cinema Paradiso için hazırlanmış olan "Love Theme" ve "For Elena" eşi benzeri görülmemiş güzellikte bir dramın notalarla canlandırılmış halleridir.
Ülkemizde çekilen ve vizyona giren "Vizontele", "Neden Tarkovski Olamıyorum" ve "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" sinema filmlerinin bu filmden esinlenerek çekildiğini düşünüyorum.
Dünyanın birçok ulusal televizyon kanallarında ve ülkemizde TRT kanalında yayımlanmıştır. Türkiye'de yaşayan herkesin izlediğinde etkileneceğini düşündüğüm bir film.
Bunun sebebinin kaynağı da Akdeniz toplumu olmamızdır. Orijinal adı Nuovo Cinema Paradiso olan filmin içinde Federicco Fellini'nin "Roma" filminden Lumiere Kardeşlerin filmlerine kadar birçok gönderme ile doludur.
Ayrıca içerisinde sinema sevgisine, sinema tarihine, sinemanın insan hayatıyla ilişkisine, sansüre, aşka, hristiyanlığa dair ince ayrıntılar barındırmaktadır.
Sinemanın teknik olarak geldiği noktayı ve sinema salonlarının kültürel açıdan o dönemki konumunu en iyi anlatan, bunu da gösterirken de izleyenlere gerçek aşkın yalnızca filmlerde olabileceğini anlatan filmlerdendir.
2- Ladri di Biciclette (Bisiklet Hırsızları) / Vittorio De Sica
Yapım Yılı: 1948
Oyuncular: Enzo Staiola, Lamberto Maggiorani, Lianella Carell, Gino Saltamerenda
Ladri di Biciclette, hem tekniği hemde sinematografik estetiği bakımından İtalyan Yeni-Gerçekçilik akımının simgesi olarak kabul edilir.
Filmde, yönetmen İkinci Dünya Savaşı sonrasında fakirleşmiş Roma şehrinin içerisinde var olma mücadelesi veren işçi sınıfının sıradan yaşamı gözler önüne serilmektedir.
Benzersiz bir yalınlıkla, zor iş bulan işsiz birinin bisikletinin çalınması dramatik bir şekilde anlatılmaktadır. Çekimleri baştan sona kadar siyah-beyaz olarak gerçekleştirilmiştir.
İtalyan hükümetinin İtalya'yı kötü tanıttığı gerekçesiyle bir dönem gösterimini yasaklağı bir filmdir. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yaşanan sefalet çıplaklıkla gözler önüne serilmektedir.
Filmde yer alan tüm oyuncular tamamen amatördür. Çekimlerin tamamı herhangi bir stüdyo olmadan Roma şehrinin içinde gerçekleşmiştir.
Yalın anlatım dili ve sinematografinin eşsiz güzelliği mükemmel bir film oluşmasına yol açmıştır.
Film, gösterime girdikten günümüze kadar geçen süreçte dünyanın farklı yerlerinden yüzlerce sinemacıyı etkilemiştir.
Ülkemizde ise birçok sinemacıyı etkilemesinin dışında birçok defa hem İstanbul Film Festivali'nde hem de farklı film festivallerinde gösterimleri yapılmıştır. TRT 2, Kanal 6 kanallarında da yayımlanmıştır.
Birçok ülkede kilise sahnesi din propagandası yapılıyor gerekçesiyle sansürlenmiştir.
Filmdeki çocuk, hep varolması gereken umudu, insan vicdanını, hoşgörüyü, sağduyuyu, iyi niyeti, saf insan ilişkilerini, temiz ahlakı sembolize etmektedir.
Çekimleri ile birlikte oyunculuk yönüyle de çığır açan film, konusu ise seyircisinin algılamasına göre farklı yorumlanabilmektedir.
Hem toplumsal hemde bireysel mesajlarla doludur. Her sahnesinin her planı ayrı bir sinematografik şölen niteliğindedir.
Ayrıca filmde Türkiye-İtalya arasında benzerlikler görülebilmektedir. Filmi izlemeyenler bu bakış açısıyla tekrar izleyebilir, izlemeyenlerde bu bakış açısıyla tekrar izleyebilirler.
3- Riso Amaro (Acı Pirinç) / Giuseppe De Santis
Yapım Yılı: 1949
Oyuncular: Silvana Mangano, Vittorio Gassman, Doris Dowling, Raf Vallone
İtalya'da pirinç üretimi ile ünlü Po Vadisi'nde pirinç tarlalarında çalışan işçilerin yaşamlarının anlatıldığı filmdir.
Konusu işçilerin hayatında yer alan hırsızlık, aşk, karmaşık ilişkiler, cinayet ve ihanet üzerine kurulmuştur.
Film, İtalyan Neo realismo akımının kült filmleri arasında gösterilmektedir. İçerisinde metaforlar, alt metinler bulunan zengin bir melodram yapısına sahiptir.
Ülkemizde daha önce Kanal 24 ekranlarında yayımlanmıştır. Filmin içeriğini yeşilçamdan kesitlere, saykodelik western kuşağından esintilere, Fransız sineması ve Brezilya sinemasının karışımı aşk hikayeleriyle ilişkilendirebilirsiniz.
Anlatım dili olarak ağır sayılabilecek bir siyah beyaz renklere sahiptir. Riso Amaro filmi için İtalyan sinemasının "Susuz Yaz"ı, yönetmen Giuseppe De Santis içinde İtalyan sinemasının "Metin Erksan"ı diyebiliriz.
Her iki filmin kendilerine özgün yanları vardır. Fakat kullandıkları anlatım diline ek olarak taşrada yaşayan işçi-köylü sınıfı arasındaki rekabet ve mülkiyet ilişkisi gibi konuları işlemeleri benzerdir.
4- La Vita e Bella (Hayat Güzeldir) / Roberto Benigni
Yapım Yılı: 1997
Oyuncular: Roberto Benigni, Giorgio Cantarini, Nicoletta Braschi, Horst Buchholz
İkinci Dünya Savaşı sırasında eşi ve çocuğu ile birlikte Yahudi toplama kamplarına esir olarak götürülen Yahudi bir babanın babanın ve peşlerinden giden İtalyan bir annenin çocuklarını korumak için yaptığı özverileri anlatmaktadır.
Filmi iki farklı bölüme ayırmak gerekirse ilk yarısı İkinci Dünya Savaşı öncesinde geçen romantik ve slapstick türdedir.
İkinci yarısı ise İkinci Dünya Savaşı başlamıştır ve Yahudilerin toplama kamplarına götürülmeye başlanmıştır.
Filmin müziklerinin bestecisi Nicola Piovani, 1997 yılında En İyi Özgün Müzik Akademi Ödülü almıştır. Ülkemizde Kanal D televizyon kanalında yayımlanmıştır.
Filmin unutulmaz repliklerinden bazıları şunlardır:
- "Sessizlik en büyük haykırıştır." Vittorio De Sica
- "Ayçiçeklerini düşün. Başlarını güneşe eğerler, ama fazla eğileni görmüşsen ölmüşler demektir. Sen hizmet ediyorsun, bir köle değilsin."
- "Senden sonra kimseyi sevmedim, dedi adam. Senden sonra bile sevebildim seni, dedi kadın."
5- L'avventura (Macera) / Michelangelo Antonioni
Yapım Yılı: 1960
Oyuncular: Monica Vitti, Gabriele Ferzetti, Lea Massari, Dominique Blanchar, Esmeralda Ruspoli
Film, özellikle modernleşme adı altındaki yalnızlaşmayı anlatıp sembolik bir dille eleştirmektedir. Siyah-beyaz çekilmiş bir film olmasına rağmen Akdeniz'i güzel gösteren sahneleri vardır.
Uluslararası film festivallerinde ve yarışmalarda "The Adventure" ismiyle gösterilmiştir.
L'avventura filmiyle aynı yıl gösterime giren bir başka İtalyan yönetmen Federico Fellini'nin "La Dolce Vita" ve Fransız yönetmen Jean-Luc Godard'ın "A bout de Souffle" ile birlikte sanat sinemasında yeni bir akım başlattılar.
Yönetmenin "İletişimsizlik Üçlemesi" adını verdiği serinin ilk filmidir. Üçlemenin diğer iki filmi ise 1961 yapımı "La Notte" ve 1962 yapımı olan L'eclisse'dir.
Filmde toplum içindeki burjuva bireyinin sıkışmışlığı, izalasyonu ve yalnızlığı üzerine çekilmiş roman derinliğinde bir sinema filmidir.
Antonioni'nin hayranı olduğu bilinen Amerikalı usta yönetmen Martin Scorsese'in etkilendiği ve en gözde filmidir. Yalnızlığı imgeleyen ve yabancılaşmayı sinemamıza kazandıran filmdir.
Filmde yönetmen tarafından gösterilen manzaralar, doğanın sesi, binalar, heykeller, sanat eserleri, kullanılan kıyafetler özenle seçilmiştir.
Sinematik olarak görsel bir şölen niteliğindedir. Türkçe adı bazı kaynaklarda "Macera" bazı kaynaklarda ise "Serüven" diye geçmektedir;fakat beklenenin aksine filmde bir serüven (macera) yoktur.
6- La Dolce Vita (Tatlı Hayat) / Federico Fellini
Yapım Yılı: 1960
Oyuncular: Anita Ekberg, Marcello Mastroianni, Anouk Aimee, Yvonne Furneaux
1950'li yılların sonuna doğru İtalya ulusal sinemasında yenilenmenin sembolü niteliğindeki filmlerden birisidir.
Yenilenmenin sembolü olan diğer filmler ise Michelangelo Antonioni'nin L'avventura ve Luchino Visconti'nin Rocco e i Suoi Fratelli isimli sinema filmleridir.
1960 yılında Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ödülü almıştır. Film Modern Roma şehrinin yozlaşan şehir kültürüne, ahlaki çöküntülerine ironik göndermeler nedeniyle Vatikan tarafından yasaklanması istenmiş fakat halkın beğenisiyle elde ettiği sanatsal başarılardan dolayı yasaklanmaktan ve sansürlenmekten kurtulmuştur.
Roma ile bütünleşmiş bir sinema filmidir. Günümüzde dahi Roma şehrinin her yerinde filme dair bir yazı, resim, grafitti, karikatür, duvar yazılaması bulunmaktadır.
Şehrin sembolü haline gelmiş sanat eserlerinden birisidir. Film, orta sınıf taşra bir ailenden çıkıp Roma şehrine gelen Marcelo karakterinin hikayesi anlatılır.
Yönetmen Fellini'nin kendine has üslubuyla filmleştirdiği hikayesi ile vücut bulmul olan toplumsal çürüme, toplumsal yozlaşma, şehirdeki ahlaki çöküntü, magazin gazetecisi üzerinden anlatılmaktadır.
Film, renkli gibi görünmesine rağmen siyah beyaz olarak çekilmiştir. Filmde kullanılan Roma görüntüleri olağanüstü bir sinematografiye sahiptir.
Roma tanıtım filmi kıvamındadır diyebiliriz. Film boyunca çürümüş medya ve toplum eleştirisi ile karşılaşıyorsunuz.
İtalyan sinemasındaki ilk 180 dakikalık filmidir. Filmin 60 yıllık bir marzisi vardır bu yüzden filmi izlerken o günün şartlarını düşünüp izlemek gerekmektedir.
Genel kültürle ilgili olarak; Paparazzi kelimesinin anlamı, Roma şehrindeki Aşıklar Çeşmesi'nin sıradışı hikayesi film de yer almaktadır.
Geleneksel anlatım tarzının dışında oldukça yenilikçi bir film olan La Dolce Vita çok katmanlı ilerlemektedir. Tüm bu katmanlardan farklı izleyiciler farklı yorumlarda bulunabilmektedir.
Filmin ilerleyişi ve anlatım dili zaten buna izin vermektedir. Amerikalı yönetmen Woody Allen'nın 1998 yapımı olan "Celebrity" sinema filminin iskeletini bu filmden almış ve Hollywood sineması için güncellenmiş versiyonunu çekmiştir.
"Celebrity" filmi de La Dolce Vita gibi bir başyapıt olmasa bile keyifle izlenebilecek bir filmdir.
7- La Notte (Gece) / Michelangelo Antonioni
Yapım Yılı: 1961
Oyuncular: Marcello Mastroianni, Monica Vitti, Jeanne Moreau, Bernhard Wicki, Maria Pia Luzi
Psikolojik bir drama filmi olan La Notte 1963 yılında ülkemizde gösterilmiş, 1971'de Sinematek Derneği'nde ikinci gösterimi gerçekleştirilmiştir. Filmin müziklerini Giorgio Gaslini yapmıştır.
Yönetmenin "İletişimsizlik Üçlemesi" adı verilen üç filminden ikincisidir. Diğer film ise L'Eclisse (Batan Güneş) filmidir.
Michelangelo Antonioni, tüm filmlerinde farklı oyunculara yer verirken Monita Vitti'ye tüm filmlerinde yer vermiştir.
İtalya'nın Milano şehrinde bir cumartesi öğleden sonrasında başlayan ve pazar günü sabaha karşı sonlanan La Notte filmi, evli bir entelektüel çiftin yaşamından kesiti anlatır.
1966 senesinde ülkemizde Bilgi Yayınevi tarafından Ülkü Tamer'in çevirisiyle filmin bir senaryo kitabı da yayımlanmıştır.
İnsanoğlunun duygularının belirsizliği, yaşadığı bulanımlar, yalnızlık, ölüm, gerçeğin bilinmeyen yüzünün anlatıldığı filmdir. Filmi iki farklı bölüme ayırıp öyle okumak gerekir.
İlk bölümde genellikle dış etkenlerler tarafından dayatılan tedirginlik, kaygı, her geçen gün anlamsızlaşan hayat ve insan zihninin iletişimsizlik hali vardır.
Filmin ikinci bölümünde ise insan zihninde oluşan kaygıdan kaçış yolları aranır. Bireyin kendi çıkmazlarından bahsetmektedir.
1961 yılında Berlin Uluslararası Film Festivali'nde "Altın Ayı" ödülünü kazanmıştır.
8- II Postino (Postacı) / Michael Radford
Yapım Yılı: 1994
Oyuncular: Massimo Troisi, Maria Grazia Cucinotta, Philippe Noiret, Renato Scarpa
İtalyan sinemasının dramatik yapıya sahip en iyi dönem filmlerindendir.
Şilili ünlü şair Pablo Neruda'nın yaşamından hayali bir kesitin anlatıldığı filmde siyasi görüşleri sebebiyle İtalya'da bir adada sürgünde olan şaire bisikletiyle mektuplarını taşıyan basit bir postacının yavaş yavaş şiiri sevmeye başlaması ve şairle aralarında gelişen sıcak dostluk anlatılmaktadır.
Özünde de bir dokunuş filmi olarak görebiliriz. Bu ince ve zarif dokunuş; aşka, dine, arkadaşlığa, komünizme, insanlığa, insana olan inanca, şiire, içtenliğe ve saflığa yapılmaktadır.
Film, şiirin esasında ne olduğunu, şiirin hayatımızdaki karşılığı, şiirin ne işe yaradığını, edebiyatın içinde şiirin yerini Dünya edebiyatında önemli bir yeri olan Neruda'nın ağzından son derece bilge cümlelerle anlatan nadide bir eserdir.
1995 yılında Akademi ödüllerinde en iyi film, en iyi özgün müzik, en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen ödüllerini almıştır.
Filmin unutulmaz repliklerinden biri şöyledir:
- Neruda: Benim şiirimle kızı baştan çıkarmışsın.
- Postacı: Senin yazdığın şiirle kızı baştan çıkardığım doğru. Ama o şiir sana ait değil.
- Neruda: Benim yazdığım şiirin bana ait olmadığını mı söylüyorsun?
- Postacı: Evet. Şiir, yazana değil ihtiyacı olana aittir.
9- Cesare Deve Morire (Sezar Ölmeli) / Taviani Kardeşler
Yapım Yılı: 2012
Oyuncular: Salvatore Striano, Cosimo Rega, Giovanni Arcuri, Antonio Frasca
Jül Sezar'ı, Brütüs'ü bir de gerçek mahkumlardan izlemek gerekir. Cesare Deve Morire de tam öyle bir yarı belgesel niteliğinde çekilmiş olağanüstü bir gerçekçiliğe sahip.
Gerçek mahkumlara bir yandan üzülürken bir yandan da oyunculuk işini kadar önemsediklerine şahit olduğumuz bir resital.
Filmden sonra şartlı olarak tahliye olan bir mahkum hayatına oyuncu olarak devam etmiştir. İki mahkumda filmde yaşadıklarını kaleme alıp kitap yazmıştır.
Mahkumlar film boyunca sahnelemek için tiyatro oyununa odaklanıp çalışırlar. Hazırladıkları tiyatro oyununun sonunda izleyicilerden övgüler alırlar.
Tiyatro oyununun gösterimi sonrasında cezaevinden ayrılırlar ve oluşan sessizliği mahkumlar hücrelerine girdikten sonra üzerlerine örtülen demir sürgülü kapıların sesi bozar.
Yönetmen Taciani Kardeşler; film süresi boyunca, kameralarını belgesel kadrajından ayırmamıştır. Zaman zaman alt açılar kullanarak izleyicilerin zihninde ikilemler ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Filmi izlediğiniz zaman aklınıza gelecek tek şey sanırım başrolünde Kadir İnanır ve Müjde Ar'ın oynadığı 2001 yapımı Komser Şekspir'dir.
Uluslararası Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı" ödülünü almıştır. Filmin yarısı renkli yarısı da siyah beyaz olarak çekilmiştir.
Ayrıca film 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin kapanış filmi olarak seçilmiştir.
Filmin unutulmaz repliklerinden biri şöyledir:
- "Sanat öyle güçlüdür ki, en katı bedende bile çiçekler açtırır."
- "Asıl sanatı tanıdıktan sonra gerçek bir cezaevi oldu burası benim için."
10- Miele (Bal) / Valeria Golino
Yapım Yılı: 2013
Oyuncular: Jasmine Trinca, Carlo Cecchi, Libero De Rienzo, Vinicio Marchioni, Laia Forte
Yönetmen, oyuncu Valeria Golino'nun ilk uzun metraj sinema filmidir. Film, Mauro Covacich'in "A Nome Tuo" adlı romanından uyarlanmıştır.
İrene, Roma şehri yakınındaki denize kıyı olan evde yaşamını sürdürmektedir. Babası, ailesi, yakın arkadaşları onu üniversite de eğitimini sürdüren bir öğrenci sanmaktadır.
Gerçekte ise "Miele" takma adına sahiptir. Bu isimle ölümcül hastalığı olan ötanazi kararı almış acı çeken insanları acı çekmeden ölmeleri için yasa dışı bir şekilde yardımcı olmaktadır.
Tüm hayatı bir gün Grimaldi ile karşılaşması sonucu değişir. Grimaldi de diğer ağır hastalar gibi Miele'den yardım istemiştir fakat onun hikayesi herkesten farklıdır.
Ayrıca filmin yönetmeni olan Valeria Golino, Türk asıllı italyan yönetmen Ferzan Özpetek'in "Harem Suare" isimli sinema filminden tanıdığımız Anita karakterini canlandırmıştır.
Filmi izlediğiniz zaman aklınıza gelecek tek şey sanırım başrolünde Başak Köklükaya ve Öykü Karayel'in oynadığı 2017 yapımı İşe Yarar Bir Şey filmidir.
Filmin unutulmaz repliklerinden biri şöyledir:
Uymamız gereken kurallarımız var bizim: Keşke ve görüşümüz diyemeyiz; gelecek zamanlı cümleler kuramayız.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish