Tüm dünyada 6 milyondan fazla insana bulaşan koronavirüsün altı aydır işgal ettiği “gündem koltuğunu” sallayan en büyük olay, ABD’de bir polisin, gözaltına aldığı bir Afroamerikalının ölümüne sebebiyet vermesi oldu.
Tamar Rice, Eric Garner, Michael Brown, Philando Castile gibi isimlerden sonra 46 yaşındaki George Floyd’un da bir beyaz polis tarafından öldürülmesi, ülkede yıllardır devam eden “ırkçılık” ve siyahlara uygulanan kasti orantısız güç tartışmalarını çok şiddetli şekilde yeniden gündeme getirdi.
Avrupa’daki şehirlerden bile destek gören protestolar ABD’nin her yerine yayıldı. 15 eyalette ordu, sokağa indi. Bunların başında Floyd’un öldürüldüğü Minnesota kenti Minneapolis geliyor.
Protestolarda 2 bine yakın kişi göz altına alındı. The New York Times, toplamda altı kişinin yaşamını yitirdiğini yazdı.
Başta Apple, Target, Walmart olmak üzere Amerikalı şirketlerin dükkanları yağmalandı. Şirketler ve evler, kapılarını kalın ahşap barikatlarla kapatıyor.
Ülke, siyahların en önemli insan hakları savuncusu Martin Luther King’in 1968’te öldürülmesinden bu yana en büyük “ırkçılık” temelli ayaklanma ile karşı karşıya.
Bu kaosun Floyd’un ailesindeki yansımasını ise küçük kardeşi Terrence Floyd anlattı.
ABC News’a konuşan Terrence Floyd, kendisinin de öfkeli olduğunu ancak mağazaların yağmalanmasına, binaların yakılmasına tüm ailenin karşı durduğunu söyledi.
Ağabeyinin barışçıl bir insan olarak tanındığını, 2 metrelik boyu nedeniyle kendisine “Nazik Dev” denildiğini söyleyen Floyd, yağmalama ve kundaklama nedeniyle verilmek istenen mesajın kaybolduğunu belirtti.
Terrence Floyd, ağabeyi hakkında “Karşıdan geldiğini gördüğünüzde “Ne kadar büyük bir adam” derdiniz. Ancak onunla konuşmaya başladığınızda ne kadar pozitif, motive eden biri olduğunu görürdünüz. Gittiğine inanamıyorum” ifadelerini kullandı.
İnsanların öfkesini başka yere kanalize etmesi gerektiğini söyleyen Floyd, şöyle devam etti:
Şehrinizi yıkmayın! Bunlara gerek yok. Çünkü eğer onun kanından olan ailesi bunu yapmıyorsa, siz neden yapıyorsunuz?
Onun kanından olan ailesi, bu durumla mücadele etmeye ve pozitif kalmaya çalışıyorken, adalet için başka yollar ararken siz neden toplumunuzu parçalıyorsunuz?
Tüm bunlar bittiğinde geri dönüp yakıp yıktığınız yerlerden bir şeyler almak isteyeceksiniz. Yani kendi yaşam alanınızı mahvediyorsunuz. Bu nedenle sakin olun. Adalet gelecektir.
Ne olmuştu?
25 Mayıs’ta gerçekleşen olayda George Floyd'un girdiği bir markette çalışanlar, Floyd’un kasada ödeme yapmak için verdiği 20 doların sahte olduğunu fark edip polise haber verdi.
Olay yerine gelen dört polis memurundan 44 yaşındaki polis memuru Derek Michael Chauvin, Floyd'u gözaltına almak istedi.
fazla oku
Chauvin'in Floyd’u yere yatırdıktan sonra dizini boynuna bastırdığı görüntüler çok kısa süre sonra sosyal medyada yayıldı.
Dokuz dakikalık video boyunca “Nefes alamıyorum” diyen Floyd'un yaklaşık üç dakika boyunca hareketsiz kaldığı görülüyor. 46 yaşındaki ABD’li, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Görevden alınan Chauvin, tutuklandı ancak protestocular, olay anında orada olan diğer üç polisin de ceza almasını istiyor.
Kuzey Carolina’nın Fayetteville kentinde doğan Floyd, Houston’da büyümüştü. 2007’de silahlı soyguna karışan Floyd, 2009’da başlayan beş yıllık hapis cezasından sonra iş bulmak için Minnesota eyaletinde taşınmıştı.
Kendisinin çocukluk arkadaşı Christopher Harris, Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada iki çocuk babası Floyd’un “yeni bir başlangıç” için 2014 yılında Minneapolis’e geldiğini söyledi.
Kardeşi Terrence Floyd da ABC News’a yaptığı açıklamada, ağabeyinin çevresinde çok sevildiğini, herkesi motive etmesiyle bilindiğini anlattı.
Bir restoranda güvenlik görevlisi olarak çalışan Floyd, koronavirüs salgını nedeniyle işsiz kalmıştı.
Conga Latin Bistro’nun sahibi Jovanni Tunstrom, Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada Floyd için “her zaman neşeliydi” dedi ve ortak bir anılarını paylaştı:
Çok iyi bir tavrı vardı. İnsanları güldürmek için çok kötü dans ederdi. Latin müziğini çok sevdiği için ona dans etmeyi öğretirdim ama beceremezdim çünkü benim için çok uzundu. Beni her zaman ‘Patron’ diye çağırırdı. ‘Bana patron deme. Ben senin arkadaşınım’ derdim.
Independent Türkçe, ABC News