Son zamanlarda en çok konuşulan konulardan biri salgından Çin’in sorumlu olduğu ve Pekin’in bu sorumluluktan dolayı tazminat ödemesi gerektiği.
Konu hem basının hem de sosyal medyanın gündeminden düşmüyor. Birçok kişi Çin’in tazminat ödemesi gerektiğini ifade ederken, Türkiye de dahil bazı ülkelerde tazminat davaları için hazırlıklar dahi yapılmış vaziyette.
Örneğin ABD’li avukatlar 20 trilyon dolar tutarında bir tazminat davası açarken, Türkiye’den de iki avukat karantina tedbirleri kapsamında kapatılan ticari işletmelerin aylık cirosu üzerinden kâr mahrumiyeti davası açtı.
Bununla da yetinmeyen avukatlar, zarar gören tüm kurum ve vatandaşların hızlı bir şekilde tazminat davaları açmasını tavsiye etti.
Peki, sürekli konuşulan tazminat konusu ne kadar gerçekçi?
Her önüne gelen Çin’e tazminat davası açabilecek mi?
Her şeyden önemlisi Çin tazminat öder mi?
Aslında bu soruların cevaplarını ben de çok merak ediyorum ve konuyla ilgili kapsamlı bir bilgim de bulunmuyor.
Bu sebeple gündemde olan soruları uluslararası hukuk konusunda uzman bir kişi ile konuşmak istedim.
Konuyu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Departmanında araştırma ve öğretim görevlisi olan Deniz Baran ile konuştum.
Daha önce tazminat iddialarıyla ilgili yazmış olduğu makaleler ve meseleye hâkimiyeti nedeniyle bizleri en iyi aydınlatacak kişinin o olacağını düşündüm.
Baran’ın özellikle vurguladığı bazı konular vardı. Mesela salgın sebebiyle ortaya çıkan zararla Çin'in ihlalleri arasında doğrudan nedensellik bağı kurulması halinde tazminat talebi için hukuki bir zeminin yaratılabileceğini söylüyordu.
Fakat tazminat istemekte beis olmadığını söyleyen Hocamız, özellikle şu konuyu vurguluyordu:
Hiçbir uluslararası mekanizmada Çin'in rızası olmadan dava açmak mümkün değil.
Uluslararası hukukta zorlayıcı bir yargı mekanizması olmadığı için devletlerin kendi yaptırımlarını uygulama imkanı olduğunu ifade eden Baran, bu yolun da çok pürüzsüz bir yol olmadığını söylüyordu.
Yazının girizgâhını fazla uzatmadan Deniz Baran’a sorduğum soruları ve cevapları sizinle aynen paylaşmak istiyorum:
- Salgından dolayı başta ABD olmak üzere bazı devletler Çin’i suçluyor ve Çin’in tazminat ödemesi gerektiğini ifade ediyorlar. Hatta konuyla ilgili tazminat davaları da açılmaya başlandı. Sorum şu; Çin uluslararası hukuk nezdinde sorumlu tutulup tazminat ödemeye zorlanabilir mi?
Teorik olarak mümkün. Uluslararası hukuka göre bir devletin sorumluluğunun doğması için ortada icrai veya ihmali bir şekilde uluslararası hukuka aykırı bir eylem olması ve bu eylemin o devlete atfedilebilmesi gereklidir.
İcrai veya ihmali bir şekilde uluslararası hukuka aykırılık değerlendirmesi ise, o devletin uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal edip etmediğine bakılarak gerçekleştirilir.
Söz konusu yükümlülüklerin kaynakları uluslararası teamül hukuku ve uluslararası hukukun genel ilkeleri gibi genel kaynaklar olabileceği gibi, o devletin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar da olabilir.
Şimdi Çin'in hem Dünya Sağlık Örgütü'nün 2005 tarihli Uluslararası Sağlık Düzenlemeleri başta olmak üzere taraf olduğu bazı uluslararası anlaşmalara, hem de uluslararası teamül hukukunun özen yükümlülüğü gibi bazı normlarına aykırı hareket ettiğine dair ciddi emareler var.
Bu emareler düzgün bir şekilde delillendirilip bir araya getirilirse ve -burası çok önemli- salgın sebebiyle ortaya çıkan zararla Çin'in ihlalleri arasında doğrudan nedensellik bağı kurulursa tazminat talebi için hukuki bir zemin yaratılmış olur.
ABD Başkanı Trump'ın imzasıyla Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü'ne 18 Mayıs'ta yollanmış bir mektup var. Oraya bakılırsa adeta olası bir tazminat talebi için esas alınacak dayanakların derli toplu bir taslağı görülebilecektir.
- Böyle bir tazminat davasında süreç tahminen ne kadar sürer ve Çin çıkan karara bağlı kalır mı? Yani Çin tazminat öder mi?
Bir önceki soruda, "tazminat istenebilir" cevabını verdik. İstemekte bir beis yok; ama işin bir de usuli kısmı var: Bu talep nereye yöneltilecek? Bunun cevabı verilmeden, ikinci sorunun çok anlamı yok.
Birincisi, hiçbir uluslararası uyuşmazlık çözüm mekanizmasında (Uluslararası Adalet Divanı, tahkim divanları, hakemlik heyetleri) Çin'in rızası olmadan dava açmak mümkün değil.
Uluslararası hukukun temelinde devletlerin egemen eşitliği ilkesi yer aldığı için, bu tip durumlarda karşılıklı rıza aranıyor.
Çin'in muazzam bir politik ve ekonomik baskı altında kalmadan, aksi durumda varoluşsal bir tehditle karşı karşı kalacağını hissetmeden böyle bir şeye rıza göstereceğini beklemiyorum.
Belki de Çin'in rızası olmadan başvurulabilecek tek istisna yol, Uluslararası Adalet Divanı'nda dava açmak değil; ama Divan'dan danışma görüşü istemek. Bu yönde bir talebi, BM'nin organları yapabiliyor.
Bu görüşte ortaya konacak karar da bağlayıcı olmayacak. Sadece teorik olarak Çin'in haksızlığını-haklılığını tescil etmenin bir yolu olmakla sınırlı kalacaktır.
İzah ettiğim üzere, uluslararası hukukta henüz küresel anlamda, devletlerin rızalarından bağımsız olarak zorlayıcılık yetkisini haiz bir yargı mekanizması olmadığı için her devletin kendi yaptırımını kendi uygulaması imkânı var.
Buna zararla karşılık veya karşı önlem deniyor. Ama bunun detaylarına girmeyeceğim, zira bu bir doğrudan tazminat alma yolu değil.
Sadece Çin'in sorumluluğunu yerine getirmediğinden hareketle diğer devletlere Çin'e karşı olan sorumluluklarını yerine getirmeme imkânının kapısını açıyor.
Son seçenek, her devletin kendi ulusal hukuk sistemi çerçevesinde Çin'e karşı tazminat davaları açılması. Kimi zaman devletlerin kendi mevzuatları bu tip sınır aşan yetkiye dayalı davalara imkân veriyor.
Örneğin, ABD'nin hukuk sistemi bu konuda çok geniş. Bu yolda, bir devletin uyruğundaki gerçek veya tüzel kişiler (bazen uyrukluk şartı bile aranmıyor) eğer başka bir devletin uluslararası hukuka aykırı eylemleri kendilerine zarar verdiyse, kendi devletlerinin mahkemeleri nezdinde zarar veren devletten davacı olup davayı kazanmaları durumunda, davalı devletin davanın görüldüğü devletin ülkesindeki malvarlıkları üzerinde bu kararı icra ettirebiliyorlar.
Bilhassa uluslararası yatırım hukukunda yabancı yatırımcıların sıkça başvurduğu bir imkân bu. Ancak uluslararası hukukta devletlerin dokunulmazlığına (yargısal bağışıklık-icrai bağışıklık) ilişkin başkaca temel kuralların varlığı sebebiyle bu yol öyle pek pürüzsüz bir yol değil.
Bu sebeple, her devletin kendi ulusal mevzuatına ve icra mekanizmalarına göre bu davalar ne olur, ne kadar sürer gibi soruların cevapları değişir.
Neticede, Çin elbette seve seve kararlara saygı gösterip tazminat ödemez ama davanın açıldığı başka bir ülkede Çin ile bağlantılı bazı malvarlıkları zorla icraya konu edilirse siyasi kanallar dışında pek bir çaresi kalmayabilir.
Misal, yılan hikayesine dönmüş olan güncel bir uluslararası yatırım hukuku davasında çıkan karara (hem de bir ulusal hukuk değil, uluslararası hukuk davası olmasına rağmen) riayet etmeyip uzun süredir tazminat ödemeyi reddeden Rusya'ya karşı geçtiğimiz günlerde Hollanda'da Rusya devletinin kontrol ettiği iki votka şirketinin malvarlıklarına el kondu.
- Çıkacak karara bağlı kalmaması halinde, Çin’e yönelik ne tür yaptırımlar söz konusu olabilir?
Yukarıda uzunca izah ettiğim senaryolar üzerinden gideyim:
1. Uluslararası bir uyuşmazlık mekanizmasından karar çıkması zaten muhtemel değil, çünkü Çin böyle bir davaya rıza göstermeden mümkün değil.
2. Tek istisna Uluslararası Adalet Divanı'ndan danışma görüşü istenmesi demiştik. Bu görüşler bağlayıcı değil de demiştik. Yani bir yaptırımı yok.
3. Devletler Çin'in uluslararası sorumluluğunu iddia edip tek taraflı olarak karşı önlemlere zaten bir dava olmaksızın başvurabilirler, yeter ki iddiaları mesnetli olsun demiştik. Çin'e karşı siyaseten ve ekonomik olarak direnebilecek devletler için bu bir seçenek.
Onlar da Çin'e karşı normalde yerine getirmeleri gereken bazı yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınabilirler. Ancak bu seçenek asla kuvvet kullanmayı içeremez. Bu önemli.
4. Ulusal hukuk çerçevesinde davalar açılırsa zaten Çin'in bunlara rıza gösterip tazminat ödemesi pek olası değil.
Davaların açıldığı ve kazanıldığı ilgili ülkelerde Çin'in icra edilebilir malvarlıklarına yönelecektir davacı kişiler. Kendi mevzuatları el verdiği ve bulabildikleri ölçüde...
- Çin’den Dr. Zhong Nanshan yerel yetkililerin bilgi sakladığını söyleyerek sorumluluğu merkezi yönetimden yerel yönetime yönlendirdi. Yerel yönetimin sorumlu tutulması Çin’in bu konuda suçlanmasının önüne geçebilir mi?
Asla geçemez. Uluslararası hukukta devlet bir bütündür. Devletin tüm organları, ajanları, yetkilileri ve hatta kimi zaman doğrudan devlet teşkilatında yer almayan kamu kurum ve kuruluşlarının tüm eylemleri, uluslararası hukukun yekpare bir öznesi olan devleti bağlar.
Velev ki bir uluslararası mahkemede dava açılsa, bu yerel yönetime değil Çin Halk Cumhuriyeti devletine açılacak.
- Son olarak şirketler veya kişiler bireysel anlamda Çin’e dava açabilir mi?
Bu sorunun cevabı yukarıdaki cevaplarda var. Sadece şöyle bir ilave yapayım: Şirketlerin ve bireylerin ulusal hukuk çerçevesinde davacı olabileceğinden bahsettim hep.
Uluslararası ölçekte bunun mümkünatı var mı diye sorulursa, uluslararası hukukta genelde uluslararası uyuşmazlık çözüm mekanizmaları devletlere ihdas edildiğinden, devlet dışı aktörlere erişim çok çok kısıtlı.
Belli spesifik alanlarda bu mümkün: Uluslararası yatırım hukuku ve insan hakları hukuku gibi. Bu tip alanlarda faaliyet gösteren ve şirketler ile bireylere açık mekanizmalar olabiliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunun en iyi örneklerinden biri. Ama bu tip mekanizmalara baktığımızda Çin'e karşı dava açılabilecek bir yetki alanı görmek mümkün değil.
Örneğin, AİHM'e başvurabilmek için davalı devletin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olması lazım.
Ya da yatırım hukuku ile ilgili bazı uluslararası tahkim divanlarına başvurabilmek için doğrudan yatırım hukuku ile ilgili bir uyuşmazlık mevcut olmalı.
Bir ihtimal BM bünyesindeki Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne Ek Protokol ile kurulan ve bireysel şikâyetleri kabul eden komite akla gelirdi ama Çin bu Protokol'e taraf değil.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish