Ankara’nın gezilecek yerlerine bak!

Samet Altıntaş Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Her ne kadar Yahya Kemal, Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevdiğini söylese de talebesi Ahmet Hamdi, hocasıyla aynı düşünmez.

Tanpınar, İstiklal Harbi’nin merkeziyle ilgili Beş Şehir’i şu cümlelerle açar:

Belki Millî Mücadele yıllarının bıraktığı tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silahşoruna benzeyen kalesinin telkinidir; Ankara, bana daima dasitanî ve muharip göründü.


Kentin ismi de hikayesi de şüphesiz bir efsaneden, Frig Kralı Midas’ın gemi çapası bulduğu yerden başlar.

Fakat ahalinin zihnine tutunuşu Osmanlı İmparatorluğu’nun en karanlık sayfalarındaki mağlubiyet sesleridir.

Orta çağın son Haçlı ordusunu yenen dördüncü padişah Yıldırım Bayezid ile Şark’ın büyük kumandanı Emir Timur arasında geçen savaşa sahne olmak Ankara’nın belleğinde derin korkudur.

Kavganın sonunda Osmanlı darmaduman olur, siyaset Fetret Devri’ne girer.

Kaos ve yılgınlık; Çelebi Mehmed’in ipleri eline almasına kadar devam eder.

Şehrin kaderi ise 27 Aralık 1919’da burayı direniş üssü olarak seçen Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının kararlı mücadelesiyle yeniden yazılır, dekor değişir.

Tanpınar’ın zamanın oyuklarından çıkarıp kelimeleriyle boyadığı bu eski Hitit Güneşi’ni seyretmeye ne dersiniz? Cevabınız ‘evet’se buyurun geziye...


Hacı Bayram, dergâhını neden Augustus Tapınağı’nın yanına kurdu?

Öncelikli ziyaret yerimiz, Büyük Millet Meclisi açılırken de kendisine ihtiram edilen Hacı Bayram-ı Veli olsun.
 

hacı bayram.JPG
Hacı Bayram Camii / Fotoğraf: Independent Türkçe


Asıl adı Numan olan Hazret, tahminî 1352’de eskinin Zülfazıl bugünün Solfasol köyünde doğar.

Memleketinde müderrislik yapan Numan’ın hayatı, adı gibi ‘Somuncu Baba’ namıyla meşhur Hamidüddin Aksarayî ile tanışması sonrası değişir.

Tasavvuf denizinden alemi seyreder, kurduğu Bayramiye tarikatı; esnaf ve çiftçinin sesi olur, İmparatorluğun iç nizamını yapar.

Tekkesini de Roma mabedinin hemencecik yanına inşa eder ki ‘bitmiş ve tam diyebileceğimiz zıtlar mecmuası’, bu toprağın macerasını ancak bu kadar güzel hülasa ederdi.

Onun en popüler talebesi İstanbul’un manevi fatihi addedilen Akşemseddin’dir kuşkusuz; fakat kendisinden sonra Bayramî-Melamîliği ihdas eden Bıçakçı Ömer Dede’yi saygıyla analım.

1430 senesinde vefat eden Hacı Bayram’ın Ulus’taki cami ve türbesi başta Ankaralılar olmak üzere zamanında mayaladığı bütün bir Anadolu’nun ziyaret merkezlerinden.

İsmet Paşa’nın devr-i riyasetinde esaslı bir onarımdan geçen külliye, Ankara’nın manevi kandili olarak şehrin gerdanında asılı.


Türkiye’nin ‘Birinci Meclis’i

Madem Ulus’tayız o hâlde vakit kaybetmeden Birinci Meclis’e revan olalım.

İttihatçıların 1915’te kulüp binası olarak tasarladıkları bu yapının duvarlarındaki Ankara taşı, buranın beş sene sonra yeni bir devletin kuruluşuna şahitlik edeceğini bilir miydi?

23 Nisan 1981’de hem Atatürk’ün hem Meclis’in doğumuna tesadüf eden bir zamanda Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak halka açılan Birinci Meclis’te neler yaşanmadı ki...

Bursa’nın işgali sonrası kürsüsüne siyah örtü serildi,

Milli Hatip Hamdullah Suphi, Mehmet Âkif’in İstiklal Marşı’nı art arda dört kez ayakta burada okudu,

Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa’ya ‘Gazi’lik unvanı bu sıralarda verildi,

Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan’ın taraflarca imza edildiği masa Birinci Meclis’e hediye edildi.

Ve Türkiye’nin bütün renkleri belki de tarihinde hiç olmayacak kadar, bu küçücük binada temsil edildi.
 

meclis (1).JPG
Fotoğraf: Independent Türkçe


Kurtuluş Savaşı Müzesi’nden sonra hemen yanındaki İkinci Meclis’e de uğrayın.

Günümüzde Cumhuriyet Müzesi olarak hizmet veren eser, 1924-1960 yılları arasında Atatürk devrimlerinin gerçekleştiği yer olarak da bilinir.
 

ikinci meclis (1).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Nutuk’un okunduğu bu mekan, aynı zamanda Türkiye’nin ilk kez çok partili hayata geçtiği bir hatıralar yurdu.

İlk üç cumhurbaşkanının (Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar) kişisel eşyalarının da sergilendiği Meclis, 27 Mayıs askerî müdahalesinden sonra feshedilir, not düşelim.
 

ikinci meclis (2).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Ulucanlar Cezaevi Müzesi: Bir sağdan bir soldan 

1927’de açılan Zafer Anıtı’yla ilgili Ankaralılar, “Atatürk’ün atının hangi ayağı havada?” şaka-sorusunun cevabını öğrenmek için heykelin önüne gidin ve buradan Ulucanlar Cezaevi Müzesi’ne giden bir taksiye atlayın.

1925’te Türkiye’nin ilk hapishanelerinden olan bu yer, zamanla rejime karşı gelen her görüşten insanın gün saydığı karanlık evi olur.

2006’da kapatılan ve 2011’de müze olarak kapılarını yeniden açan Ulucanlar’ı gezerken; Nazım’ı, Necip Fazıl’ı, Deniz Gezmiş’i, Bülent Ecevit’i, Behice Boran’ı, Yılmaz Güney’i, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Ahmed Arif’i, Osman Yüksel Serdengeçti’yi, Erdal Eren’i ve daha birçok ismi göreceksiniz.
 

ulucanlar.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Bütün kuşakların volta attığı Ulucanlar’da kötü hafızaya işaret eden en canlı şey İskilipli Atıf’tan, Doktor Nazım’a, Talat Aydemir’den Denizler’e değin birçok kişinin son nefesini verdiği darağacı olsa gerek.   


Ankara evlerini görmek için Hamamönü’ne...

Ulucanlar’dan yürüme mesafesindeki Hamamönü’nde 19'ncu yüzyıl Ankara evlerini görmek mümkün.
 

hamamönü.jpg
Ankara evleri, Hamamönü / Fotoğraf: Independent Türkçe


Mahalleye adını veren Karacabey Hamam’ı 15'nci asırdan bugüne faal bir işletme.

Burayı özel kılan detay ise Taceddin Dergahı’dır zannımca.
 

taceddin dergahı.jpg
Taceddin Dergahı / Fotoğraf: Independent Türkçe


İstiklal Marşı’nın evi olarak addedilen bu yer, 1949’dan bu yana Mehmet Akif Ersoy Müzesi.

Tekkeye adını veren Taceddinzade Mustafa Efendi ile ilgili yaygın kanaat; Bursa Kaplıca Medresesi’nde müderris iken memleketi Ankara’ya müftü tayin edildiği ve Hazret-i Üftade’nin sistemleştirdiği Celvetiliğin şeyhi olduğudur.

Caminin arkasındaki kabristanda, son dönem Osmanlı bürokratlarının yanı sıra 2009’da vefat eden BBP eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarı bulunuyor.  
 

IMG-6421.JPG
Fotoğraf: Independent Türkçe


Sana bir kaleden baktım şanlı Ankara! 

Evet, şehrin simgelerinden kaleye çıkalım...
 

IMG-6422.JPG
Fotoğraf: Independent Türkçe


İşte bütün Ankara karşınızda...
 

ankara kalesi.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 
Her bir taşında Roma’yı, Bizans’ı, Selçuklu’yu ve Osmanlı’yı göreceğiniz kaleye son şeklini veren İmparatorluğun üstüne yürüyen Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’dır.

II. Mahmud devrinde, 1832’de bugünkü görünümünü alan kalenin etrafı bir tarih sergisi.
 

kale (2).JPG
Fotoğraf: Independent Türkçe


1178 tarihli şehrin ‘ilk cami’si sayılan ve her biri detayı şaheser olan Alaaddin Cami, Selçuklu çinilerinin yer aldığı eşsiz mihrabıyla Arslanhane Cami, soyları Hacı Bayram’a dayanan Koç ailesinin önayak olmasıyla yeniden ayağa kaldırıp, başkentin ilk sanayi müzesi yaptıkları Çengel Han, Anadolu yarımadasında bir zamanlar hüküm sürmüş medeniyetlerin izlerini taşıyan Anadolu Medeniyetler Müzesi... hep bu hinterlantta.  
 

kale (1).JPG
Fotoğraf: Independent Türkçe


Anıtkabir: Her daim hüzünlü ve coşkulu

Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedî istirahatgahıyla Ankara turumuza ‘şimdilik’ son verelim.
 

anıtkabir (2).JPG
Fotoğraf: Independent Türkçe


Halbuki daha Resim-Heykel Müzesi, Etnografya Müzesi, Kızılay, Kocatepe Cami, Atakule, Gençlik Parkı, Eymir Gölü gibi diğer sembol yerler kaldı.

Gazi’nin na’şı 1953’te Demokrat Parti iktidarında Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e nakledilir.

Selçuklu ve Osmanlı motiflerinin yer aldığı kabrin mezar odasındaysa bütün vilayetlerden, ayrıca KKTC ile Azerbaycan’dan gelen topraklar vazo içinde.
 


İçeride hürriyet sürecini anlatan mini bir Kurtuluş Savaşı Müzesi’nin yer aldığı yapıda, belki de en dikkat çeken yer Mustafa Kemal Paşa’nın kitaplığı.

Göz kamaştıran kütüphane, aydınlanmacı kadronun nasıl bir zihin ve yol haritasına sahip olduğu hususunda bilgi veriyor.

Anıtkabir, her millî bayramda yurdun dört tarafından gelen vatandaşların Ata’larına ve onun kurduğu Cumhuriyet’e bağlılıklarını ifade yeri oluyor ki bu tavır, son yıllarda bilhassa daha görünür hâle geldi.  

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU