Clemenceau Köşkü’nü kaplayan sükûnet ve sessizlik, Beyrut caddeleri ve sokaklarındaki gürültüye benzemiyor. Köşkün beyi sizi, başkent ve genel olarak ülkenin koşulları nedeniyle duyduğu kederin eksik olmadığı bir gülümseme ile karşılıyor.
Yalnız… İlerici Sosyalist Partisi (İSP) Lideri Velid Canbolat’ın yanında yalnızca sadık dostu Oscar’ı kaybetmesinin ardından alıştığı yeni doğmuş bir köpek yavrusu Tughi var. Kütüphanesini doldurup taşıran kitaplar ve dosyalarla meşgul oluyor. Küçük vatanın iyileşebileceği bir yer, rol ve mekan arayışıyla bir gözü Lübnan’ın üzerindeyken diğer gözü bölgede meydana gelen değişikliklerde ve gelişmelerde...
Kendisiyle sohbetimize son gelişmeden, yani Lübnan’ın yeni hükümetinin doğumundan başlıyoruz. Canbolat, Independent Arabia’ya verdiği röportajda, hükümetin kurulması ile ilgili önyargılara itiraz ederek bir hükümetin varlığının boşluktan çok daha iyi olduğunu söyledi.
Canbolat, son üç yıl içerisinde Cumhurbaşkanı Mişel Avn döneminin, damadı eski Dışişleri Bakanı Cibran Basil’in tutumları nedeniyle tam bir başarısızlığa uğramasının ardından hükümetin ekonomi ve reform ile ilgili ele alması gereken birçok konu olduğuna işaret etti.
Bugün bu hükümet karşısındaki zorluğun, Avn döneminden geriye kalan kısımda başarılı olabilmek için bu damat hayaletini yönetimden uzak tutmak olduğunu söyledi. Elektrikte gerekli yapısal reformdan başlayarak yasalara uygun bir şekilde yolsuzlukla mücadele etmeleri gerektiğine, bunun yalnızca bağımsız bir yargı yoluyla başarılabileceğine dikkat çekti.
Canbolat açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Protestocuların talep listesindeki en önemli husus yargı bağımsızlığıydı ve bu yeni bir yasa gerektiriyor. Bu nedenle hükümete bir süre tanınması gerekiyor. Bunun tek sesli bir hükümet olduğu fikrine katılmıyorum. Çünkü bu tek ses, Hizbullah'ın desteklediği Avn döneminin sesidir"
Eski milletvekili Canbolat, Özgür Yurtsever Hareketi’nden (ÖYH) olanlar hariç bakanların çoğunun partilerine çok bağlı olmadığına işaret ederek, Lübnan’ın uluslararası çatışmalardan uzak olması nedeniyle Bakanlar Kurulu tarafından yayınlanan açıklamada (Ç.N: Ülkenin dış politikası ile ilgili meselelerin yer verildiği açıklamadan bahsediliyor) büyük zorluklar yaşanabileceğini söyledi. Canbolat, “Çünkü uluslararası oyunlar Lübnan’ın gücünü aşar. İster hareket ister siyasi parti olsun, herhangi bir Lübnanlının bu durumla boy ölçüşmeye kalkışması nafiledir. Yıkılır” diye konuştu.
Lübnanlıların ülkelerine duyduğu güveni yeniden kazanmaları için çalışılması gerektiğine dikkat çeken Dürzi lider Canbolat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bize uluslararası düzeyde yardım edecek kimse yok. Reform taahhütlerimizi uygularsak belki Fransa, Sedir (CEDRE) Konferansı aracılığıyla bir istisna olabilir. Arap dünyası petrol ve doğalgazla ilgili çıkarlara dayanan kaos nedeniyle kendi endişeleriyle meşgul. Gaz ve petrol hatları söz konusu olduğunda bu ülkelerin kendi çıkarları diğerlerinin önüne geçer"
Petrol ve Gaz
Ancak Lübnan’da da petrol ve gaz bulunuyor öyle değil mi? sorumuza “Evet” şeklinde cevap veren Canbolat, ülkenin güvenilirliğini kanıtlayana kadar yer altı zenginliklerinin olduğu yerde kalmasının en doğrusu olduğunu söyledi.
İSP lideri Canbolat, “Bugün, sokaktaki protestocular, erken seçim çağrısında bulunuyor. Peki hangi anayasaya göre gerçekleştirilecek bu seçimler? Mezheplerin çıkarlarını gözeten bir heyet kurulması ve medeni kanun çıkarılması şartıyla mezhepçilik sınırları dışında bağımsız bir hükümet oluşturulması fikrini ilk sunan bizdik.
Bence rejimi değiştirmenin tek yolu bu. Rejimin devrilmesi yönündeki sloganlar çok iyi peki ama nasıl? Lübnan’da hiçbir grup, rejimi savaş veya askeri darbe ile deviremez. Bu yalnızca sandık ile mümkün. Fakat bu da yeni bir yasa gerektiriyor. Çünkü mevcut yasalar, yine aynı rejimi doğuracak. Yeni hükümetin görevlerinden biri de parlamentoya yeni bir yasa sunmak” şeklinde konuştu.
Velid Canbolat açıklamalarına şöyle devam etti:
"Korkarım ki Taif anlaşmasını gözden geçirmemiz gerekebilir. üçüncü cumhuriyeti de ikinci cumhuriyetin kalıntıları üzerine kurmak durumunda kalacağız. Üçüncü cumhuriyetin ekonomik ve mali zorluklarla başa çıkabilmesi, Lübnan’ı mezhepsel olmayan bir seçim yasasına dayandırması, savunma stratejisi hakkında ulusal tartışmalar açıldığı takdirde Şii topluma özellikle de Hizbullah’a güvenceler vermesi gerekiyor"
Protestocuların, bahsettiği üçüncü cumhuriyeti kurup kuramayacağı hakkında ise Canbolat, "Göstericilerin ikinci cumhuriyeti sona erdirdiğini söyleyebilirim. Ancak bu soruya cevap vermek için hangi protesto hareketinden bahsettiğimizi belirlememiz gerek. Ben ilk protestolardan bahsediyorum. Çünkü şu an tanık olduğumuz gösteriler şiddet eylemlerine dönüştü. İlk protestocular taleplerini belirledi fakat mekanizmayı belirlemedi. Protestocuların taleplerini ilk kabul edenler arasındaydım. Başarısız olduğumuzu kabul etmemiz gerektiğini söyledim. Sınavdan kaldılar. Yeni bir siyasi sınıfın gelip sorumluluk almasının zamanı geldi" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Avn’ın damadı ile ilgili sorun
Canbolat, yeni hükümetin kendisini temsil edecek yeni bir politik sınıf üretip üretmeyeceği ile ilgili sorumuza, "Sorun, Cumhurbaşkanı’nın damadı. Egemenliğini sürdürmek ve bu hükümetin vaftiz babası olmak istiyorsa, olduğumuz yerde kalacağız. Uzaktan gözlemleyebildiğim kadarıyla Başbakan Hassan Diyab, damadın talepleri karşısında durma konusunda inatçı. Bu iyiye işaret" şeklinde yanıt verdi.
Aynı bağlamda Canbolat, yeni hükümete güvenoyu vermeyeceğine işaret etti. Başbakan Diyab’ın adını zikretmekten kaçınan Canbolat, bu konuda konuşmayı reddetti. Dürzi lider, "Ancak Prof Dr. Hassan Diyab’ı tanıdığım bazı isimleri seçtiği için kutluyorum. Bunlardan biri Adalet Bakanı Menal Abdussamed, yargı konusunda mükemmel bir şöhrete sahip. Bakan Nasif Hatti de aynı şekilde. Ben sadece tanıdığım bazı isimlerden bahsediyorum" dedi.
Peki bu muhalefet saflarına geçmek anlamına mı geliyor? sorusuna ise, "Hangi muhalefet? 14 Mart saflarına dönmek mi? Asla" şeklinde yanıt verdi.
Canbolat, Lübnan eski Başbakanı Saad Hariri ile yaptığı son görüşmede böyle bir izlenim bıraktı. Fakat, “Bizim açımızdan eğer Cumhurbaşkanı’nın vaftiz babası bu hükümetin göreve Lübnan Merkez Bankası Genel Müdürü veya İç Güvenlik Kuvvetleri Genel Müdürü’ne misilleme yaparak başlamasını istiyorsa burada Hariri’nin yanında muhalefette yer alacağız” şeklinde konuştu.
Yani kısmi muhalefet mi? şeklindeki sorumuza, “Evet, doğru ifade bu. Hükümetin çalışmalarını izliyoruz. İlk zorluk, Sedir Konferansı'nın gerektirdiği gibi elektrik sektöründe reform yapmak. Şimdi Enerji Bakanı’nın üçüncü yardımcısı geldi ve bakan oldu. Neler olacağını göreceğiz. Çünkü mevcut sistemde daha önce Paris’te kabul edilen Türk gemi sözleşmesinin gücüne dayanan bir güç söz konusu. (Türk gemilerinin enerji üretmesi ile ilgili anlaşmaya işaret ediyor). Bir hatırlatma yapayım; elektrik 40 milyar dolara mal oluyor” ifadelerini kullanarak cevap verdi.
Hizbullah'ın mücadele etmek, krizi kontrol altına almak veya hükümetinin başarısı için bir reform yoluna girmek için hareket edeceğine inanıp inanmadığı konusunda ise şaşkın bir şekilde, “Mücadele mi? Kimle? İçerde mi dışarda mı? Yoksa protestocuların taleplerini kabul etmek mi?” sorularını yöneltti.
Milletvekili Muhammed Raad’ın “Hükümete katılsanız da katılmazsanız da sizi kendi halinize bırakmayacağız” sözleri hakkında ise Canbolat, “Milletvekili Raad, bana izin versin. Bugün olduğumuz durumda devam etmemiz mümkün değil. İsrail karşısındaki tüm fedakârlıklara saygı duyuyoruz. Fakat Lübnanlılara bu şekilde hitap etmeye devam edemezler” ifadelerini kullandı.
Ekonomik öncelik
Ekonomik sıkıntılar ile ilgili önceliklere odaklandığını gördüğümüz Canbolat, bu konuda "Evet, yitip giden Lübnan mucizesini yeniden aramalıyız" dedi.
Peki en çok kazanan ya da en çok kaybedenin kim olduğu konusunda ise Canbolat, "Hepimiz kaybettik. Gereken şey; Dünya Ticaret Örgütü'ne (WTO) katılmamak, imzalanan anlaşmaları dönüp bir kez daha bakmamak ve yerel üretimi ve ekonomimizi koruyacak önlemler almak. ABD Başkanı Donald Trump'ın gittiği yola bakalım. ABD ekonomisini koruma ve küresel ekonomi özgürlüğüne geri dönme politikası. Bu konuda onun tarafındayım. Biz küçük bir ülkeyiz, bu yüzden ekonomimizi korumak zorundayız" ifadelerini kullandı.
Lübnan, Irak ve bölgede çözüm ihtimali
İki ülkenin de içinde bulunduğu durumlardaki benzerlikler göz önüne alındığında, Lübnan ve Irak arasında bir bağlantı var. Lübnan'da bir hükümetin kurulması Irak'ta da bir hükümetin kurulmasını kolaylaştırır mı? sorusunu yönelttik.
Bu konuda farklı bir yaklaşıma sahip olan Canbolat, "Irak dosyası birkaç açıdan Lübnan dosyasından daha çetrefilli. Oradaki yolsuzluk, Lübnan'dakinden elli kat fazla. Onların petrol yatakları var. Ayrıca Irak, ne ABD ne de İran hegemonyasını istiyor" ifadelerini kullandı.
Dürzi lider Canbolat, "Bölgedeki dönüşümlerin merkezinde olduğumuzu dikkate alırsak, çözüme ne kadar yakınız ya da ne kadar uzağız?" sorumuzu ise şöyle yanıtladı:
"Hangi çözümden bahsediyoruz? Bugün Washington ile Tahran arasındaki çatışma oldukça ciddi. Hürmüz Boğazı dışında dünyada hiçbir filo kalmadı. Zirâ her filo kendi ülkesinin çıkarlarına hizmet ediyor. Şayet çözüm bulunsa bile bunun bedelini bölünmüş küçük devletler ödeyecektir. En azından Lübnan’da uzlaşı sağlanmış bir politikamız olmalı ve uzak durup beklemeliyiz"
Avn’ın Katar’dan destek talebine başvurması hakkında Beyrut’ta çıkan söylentiler hakkında ne düşünüyorsunuz? şeklindeki sorumuza Canbolat, "Bunu duymamıştım. Çözümün Sedir (CEDRE) Konferansı'nın kararlarının uygulanmasından geçtiği kanısındayım. Hatta uygulama komiteleri oluşturulmalı. Biliyorsunuz ki ABD’nin de orduya süregelen yardımları var" ifadelerini kullandı.
Körfez’in kapıları
Canbolat, Başbakan Diyab’ın Körfez’e ziyaret gerçekleştireceğini duyurması hakkında ise şu düşüncelerini dile getirdi:
"Körfez’deki kapıların yüzümüze kapanmamasını umuyorum. Ancak bu ülkelerin Yemen savaşı ve diğerlerinden daha büyük endişeleri ve meşguliyetleri de var. Lübnan’a yardım edemeyebilirler. Yine de bu yardımı talep etmeden önce kendi kendimize yetmeli ve asıl yardımı kendimizden almalıyız"
Rus rolü
Eski Başbakan Hariri ile görüşmesinin ardından, Canbolat’ın petrol meselesine ve Rus yardımı konusuna değinmesi dikkat çekiciydi.
Suriye’nin ardından Lübnan’daki Rus rolü hakkında ise şöyle konuştu:
"Teklifim konusunda Özgür Yurtsever Hareketi ile Rus petrol şirketi arasında neredeyse bir yıl önce imzalanan anlaşmadan yola çıktım. Ciddi yoksulluk karşısında Lübnan’ın kuzeyinde bulunan önemli kaynaklar hakkındaki kanaatime binaen, Irak petrolü ayrıcalığının, tesisleri etkinleştirmek için yeniden canlandırılmasını, böylece Irak ya da Rus petrolünün Türkiye ya da Rusya üzerinden geçişini önerdim. Rusya’nın Lübnan’da rol oynaması gerekiyor. Şahsen ben bu role güveniyorum çünkü muazzam rezervleri var. Rusya aynı zamanda bölgede de stratejik bir rol oynuyor. Çin yatırımlarını Trablus Limanı’na çekme fikrine de güvenebiliriz. Çinlilerin limanı genişletici faaliyetlerde bulunacağının bilincindeyiz. Üstelik bu liman dünyayı kasıp kavuran dev İpek Yolu’nda yer alıyorken…"
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Büşra Abay ve Elif Turan