Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye "müdahalesi", bölgede bazı dengelerde biçimsel değişikliklerden öteye gitmezken, bir süreç olarak yeni dengelerin kuruluşuna yol açtı.
Bilindiği gibi "müdahalenin" merkezinde Türkiye, savunma da ise Suriye Demokratik Güçleri (SDG) vardı.
Bu makale de Rusya ve Suriye ilişkileri bağlamı içinde, özellikle Suriye-SDG ilişiklerinin muhtemel biçimleri değerlendirildi.
Türkiye-Rusya anlaşmasına SDG’nin itirazları…
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) açısından sorunlu bir anlaşma olan Rusya ile Türkiye anlaşması ile başlamak yerinde olacaktır. (1)
Türkiye'nin ilk anlardaki saldırıları bir ölçüde dengelenince, Rusya anlaşma ile ilgili SDG’nin ciddi itirazları ile karşılaşıyor.
Türkiye-Rusya anlaşmasında, “Güvenli Bölge” denilen bölgede yaşayan halkın can ve mal güvenliği bir şekilde Türkiye’ye bırakılıyor.
Rusya ile süren görüşmelerde, SDG’nin en çok üzerinde durduğu sorun bu oluyor.
Yani “Güvenli Bölge” olarak adlandırılan Tel Abyad (Gire spi) ile Rasulayn (Serekaniye) arasındaki bölgede halkın can ve mal güvenliğinin nasıl sağlanacağı oluyor.
SDG, Suriye Milli Ordusu (SMO) eşliğinde bölgeye giren Türkiye ile bölgede halkın can ve mal güvenliğini sağlanamayacağı yönünde ısrar ediyor.
Bu bölgede daha önce oluşturulan yerel yönetim kurumları kalıyor ve eskisi gibi olmasa da çalışmalarına devam ediyorlar.
SDG, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması için sivil yerel yönetimleri de yeterli görmüyor:
Herhalde Rusya'nın bilgisinden öte, zorunlu kaldığı kabulü dahilinde çeşitli adlar altında direniş güçleri de oluşturuluyor.
Bunlar Türkiye'nin iddia ettiği gibi YPG/YPJ güçleri değil, bölge halklarının doğrudan yerel öz savunma güçleri.
Ancak… SDG’nin Rusya ile olan ilişkiler askeri alanda sürüyor. Siyasi alanda bir ilişki, bir siyasi kabul yok.
Hep böyleydi. Dolayısıyla sınırlarını somut ihtiyaçların ve güç ilişkilerinin belirlediği taktik bir ilişki olarak devam ediyor.
...
Bu arada Güvenli Bölge içinde görünse de Türkiye-Rusya, Türkiye-ABD anlaşmaları dışında kalan Tel Temir’de Türkiye'nin saldırıları ve şiddetli çatışmalar sürüyor.
Arap, Asuri-Hıristiyan, Kürt halkının yaşadığı Tel Temir bir tür Suriye maketi gibi. Bütün yollar oraya çıkıyor. Stratejik bir bölge.
Suriye ordusu oraya yerleşmiş ama askeri potansiyeli zayıf olduğundan, SDG orada yardımcı kuvvet olarak bulunuyor.
Çatışmaların başta Serekaniye (Rasulayn)'ın çevresinde ve köylerinde olmak üzere sürdüğü yönlü haberleri takip ediyoruz.
ABD çekildi, ya boşluklar…
ABD Suriye’nin kuzeydoğu bölgesinden çekilince, çekildiği alanlarda denetim ve kontrol boşlukları doğuyor.
Bölgenin asli gücü SDG ve Kürt güçleriydi. Güç dengesini göz önüne alan SDG, bu boşlukların Rusya ve Suriye ordusunun doldurmasını tercih etme durumunda kalıyor.
Anlaşılacağı gibi Suriye’nin de tercih edilmesi politik/diplomatik yaklaşımın bir sonucu oluyor.
Nedenine gelince…
Birincisi, Türkiye ve SMO, Suriye ordusunun doldurduğu alanlara saldırdığında, bunun sorumlusu Rusya olacağı gibi Türkiye'nin “Suriye'nin toprak bütünlüğü” tezinin başka bir şey olduğunun faş olması hali caydırıcı olacaktır.
İkincisi, Suriye'nin askeri gücü ve savaş potansiyeli, Türk ordu güçlerine ve SMO’ya karşı direnmekten uzak olduğundan, ancak Rusya'nın güvenlik şemsiyesi altında adım atabilirdi.
Sonuç olarak, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan Rusya'yı, söz konusu “boşlukları” doldurması için bağlayıcı sorumluluk altında tutmanın akılcı bir yolu olmalıydı, bu!
Suriye rejimi, SDG çelişkisi… Nasıl çözülecek?
Suriye ordusu ifade ettiğimiz gibi Suriye'nin kuzeydoğusunda zayıf…
SDG’nin tercihi ve çağrısı ile bölgeye geliyor.
Çağrılmasa ve Rusya’da şemsiye açmasa gelemeyecek de.
Sahanın somut gerçekliği, Suriye rejiminin bu bölgeye yerleşmesi ve sonuç alma durumu tamamen SDG’nin mücadelesine bağlıyor.
Ancak SDG’nin kalıcı başarı elde etmesini, sadece sahadaki mücadele ile sağlayamayacağı da açık…
Bu noktada uluslararası güç ilişkileri ve kamuoyu desteği çok önemli rol oynuyor.
Suriye rejiminin bırakalım böyle bir desteği, Rusya ve İran bir yana, yıkılmasını isteyenler çok daha fazla…
Böylesine kuşatılmışlık içinde olan bir ülkenin liderliği güçler ilişkisini iyi hesaplamak, çok daha politik olmak zorunda.
Beşar Esad liderliği ne yapıyor?
SDG ve Kürtler, Suriye'nin kuzeydoğusuna “Kürdistan” diyorlar.
Kürt halkının, Suriye'nin kuzeydoğusunda yaşayan bütün halkların, etnik/kültürel yapıların, cinsiyet ayrımcılığından uzak bir şekilde meşru toplumsal ve siyasal haklarının kabul edilmesi, anayasada yer almasını istiyorlar.
Beşar Esad liderliği, Kürdistan kavramını kabul bile etmiyor.
Bu meselenin toplumsal/siyasal boyutu.
Meselenin bir de idari ve askeri boyutları var.
SDG ve Kürtler, idari-özerk bölgede YPG’nin örgütsel ve askeri yapısını korumak istiyorlar.
Onlara göre, Suriye'nin kuzeydoğusunda idari-özerk bölge de, bir kolordu biçiminde veya başka bir ad altında, özgün ve özerk bir yapılanma olarak Suriye ordusu ve savunma sisteminin bir parçası olur.
İhtiyaç halinde ülkenin bütününde görev yapar.
Beşar Esad liderliği, YPG’nin özerk ve özgün yapısını dağıtmasını, kişisel olarak tek tek Suriye ordusuna katılmalarını, bu şekilde Suriye savunma sistemi içinde yer almalarını istiyor.
2011’den IŞİD’in yenilgisine: SDG ve Kürtler…
Suriye rejimi ve SDG başından itibaren, yani 2011’de iç savaş sürecinin daha ilk eğilimlerinin ortaya çıktığı zamanlardan itibaren diyalog içinde oldular.
Bu ilişki yer yer gerilimlere, hatta küçük çaplı, ama kısa sürede bitirilen çatışmalara da dönüştü.
Ancak dış güçlerin bazen tehdit ve şantaja da kaçan bütün zorlamalarına karşı tavırlı oldular.
SDG ve Kürtler kendilerine ve yaşadıkları topraklara kimler saldırırsa onlara karşı savaştılar.
“Üçüncü Yol” dediler…
Sadece Türkiye değil, bir zamanlar Amerika’da istiyordu savaşmalarını, ama…
Suriye’ye karşı savaşmadılar.
Türkiye’ye karşı ise asla savaşmadılar.
Ancak IŞİD’e karşı savaştılar.
IŞİD’in baş aşağı gitmesinde Kobane direnişi milat oldu. Devam eden süreç de IŞİD Suriye’de kaybetti...
Bitti mi; IŞİD’i üreten toplumsal zemin ve zihniyet dünyası sürüyor…
Çözüm: Barışçı, demokratik Suriye!..
IŞİD’in kaybetmesi, insanlık için, inançlar dünyası için, İslam dünyası için bir kazanım oldu.
IŞİD’in kaybetmesi, Suriye'nin de ayakta kalmasının temel bir dayanağı oldu.
Tekçiliğe karşı bunca zorlu mücadelelerden sonra, Suriye rejimi-SDG ile ilişki ve çelişkisinin çözümünü Baasçı tekçilikte bulmak “çözüm” olabilir mi?
Baasçı “babasının oğlu” yaşadıklarının “olumsuz” etkisi altında mı bilemiyoruz, ama bunu ne kadar ve ne zaman anlayacak hep beraber izleyeceğiz.
Bu arada onun “merkezciliğe” vurgu yapması, SDG’nin de güç ilişkilerine göre dereceli olarak değişecek biçimde “yerel demokrasiye” ve “özerkliğe” vurgu yapması anlaşılır bir şey.
Rusya’ya gelince… Suriye politikasının esasını, Suriye’nin toprak bütünlüğü olacaktır. SDG ile ilişkiyi buradan doğru kuran bir politikaya ağırlık verecektir.
Ancak Rusya, SDG’nin taleplerine Suriye rejimi gibi bakmıyor.
Türkiye ile yapılan basın toplantısında Putin’in ifadeleri bir ölçü de açıklayıcı:
Suriye hükümeti ve bölgedeki Kürtler arasında diyalog başlaması gerekiyor.
Çok uluslu Suriye halkının parçası olan Kürtlerin hakları ancak böyle savunulabilir. (2)
Rusya'nın, hakları ve özgürlükleri güncelleme, hangi format altında tanınacakları, ayrıca idari, askeri/güvenlik meseleleri hakkında net bir tablo çizmediği de bir gerçek, ama…
Rusya, yerel demokrasi, özerklik, federasyon gibi modellerin bir ülkeyi parçalamayacağını;
Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve halkların birliğinin başka türlü sağlanamayacağını;
SDG ve Kürtlerin bu tür “yok hükmünde” ilişki biçimini aştığını ve asla kabul etmeyeceğini; ısrarın faturasını rejimin kaldıramamasından başka sonuçları olduğunu da biliyor.
Rusya, İblid, Crablus, Azez, hatta Efrin’deki gelişmelerin izlendiği bir süreçte, bu tip iç askeri çatışma potansiyeli taşıyan sorunları zaman bırakmayı tercih ediyor olmalı.
Bu aşamada Rusya'nın Suriye'yi kolladığı bir gerçek olsa da,
Suriye ile SDG arasında ki merkezcilik-yerel demokrasi çelişkisinde, Beşar Esad liderliğini dengelemede rol oynayacağı da bir gerçek.
Çözüm: Baasçı tekçilikte değil; Barışçı, demokratik Suriye de!..
(1) Bakz. CC, Türkiye- Rusya Anlaşması… Süreç devam ediyor, Independent Türkçe, 23 Ekim 2019
(2) Agm.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish