Birkaç gün önce FIFA’nın Fair Play Ödülü’nü Leeds United Teknik Direktörü Marcelo Bielsa kazandı. Bielsa törende yoktu. Ödülü kazandığı saatlerde muhtemelen sıradaki rakibinin maç videolarını izleyip detaylı bir analiz yapmakla meşguldü. Bielsa, nam-ı diğer El Loco yani “deli”, kendisine neden El Loco dendiğini çok net gösteren bir olayla bu ödülü kazanmıştı.
Geçtiğimiz sezon Championship’in 45. haftasında Premier Lig’e yükselmek için uğraşan Leeds United ile Aston Villa arasında oynanan maçta Aston Villa oyuncusu Jonathan Kodjia’nın 72. dakikada Liam Cooper ile girdiği ikili mücadelede sakatlanarak yerde kalmasının ardından hakemin oyunu devam ettirmesi ve Leeds United’ın geliştirdiği atakta Mateusz Klich’in ayağından golü bulmasıyla ortalık karışmış ve Aston Villalı oyuncular Leedsli oyunculara topu dışarı atmadıkları için tepki göstermişlerdi.
Gerginlik öyle bir hal almıştı ki, Aston Villa’dan Anwar El Ghazi doğrudan kırmızı kart görmüş ve oyun birkaç dakika durmuştu.
İşte tam o sırada Marcelo Bielsa oyuncularına santra ile birlikte bilerek gol yemeleri için bir talimat verdi.
Pontus Jansson haricinde tüm oyuncuların uyduğu kararın sonrasında Albert Adomah santradan götürdüğü topu Leeds United ağlarına yuvarladı.
Maç o golle 1-1 biterken, birçok insan hakemin devam ettirdiği bir pozisyon için Bielsa’nın kararını bir saçmalık olarak değerlendirdi.
Bazıları da Leeds zaten doğrudan Premier Lig’e çıkamayıp play off maçlarına kaldığı için bunu ucuz bir kahramanlık olarak gördü.
Teknik adamlığı süresince, ödediği bedeller göz önüne alındığında, oynattığı oyun uğruna, bir kez olsun bile pragmatist davranmamış olan Bielsa için bu son derece doğaldı.
Ancak ve sadece Marcelo Bielsa’nın böyle bir durumda rakibin şikayetçi olacağı “adaletsizliği” gerektiğinde kendisinin ortadan kaldırabileceğini, bunun için gerekirse takımına bilerek gol yemesi için talimat vereceğini ve bunu da bir final ya da sıradan bir maç fark etmeksizin yapabileceğini yine ancak ve sadece onun felsefesini bilenler tahmin edebilirdi.
Çünkü Bielsa teknik direktörlük kariyeri boyunca sahada deus ex machine’e* ihtiyaç duymayan bir sistemi benimsedi.
Şimdi biraz daha geriye gidelim.
Bu olaydan sadece birkaç ay önce Bielsa Derby County idmanına casus gönderdiği için topa tutulmuş, Derby menajeri Frank Lampard tarafından fair play’e uygun davranmamakla suçlanmıştı.
Söylentilerin ardından El Loco casus gönderdiğini kabul etmiş, bunun neden normal bir şey olduğunu ve legal bir yöntem olup olmadığıyla hiç ilgilenmediğini de 70 dakikalık bir basın toplantısıyla anlatmıştı.
Bu açıklamaların hiçbiri Leeds United’ı 200 bin pound para cezasına çarptırılmaktan kurtaramadı ve bu cezayı Bielsa yine ancak kendisine has bir şekilde, kendi cebinden ödemek istedi.
Oyunu sadece ‘nasıl olursa olsun kazanmak ya da kaybetmek’ çerçevesinde değerlendirenler için bir üç puan uğruna rakibine casus yollayıp fair play’e uygun davranmamakla suçlanan El Loco, birçok insanın 70 dakikada anlamadığı şeyi öne geçtikleri bir maçta oyuncularına bilerek gol yemeleri talimatını vererek anlatmış ve birkaç ay önce tuttuğu casusu 3 puan için değil, ayrıntılarla donattığı maç önü rakip analizinin olmazsa olmaz bir parçası olarak yolladığını göstermişti.
Pragmatist bir İngiliz için Bielsa’nın takımına bilerek gol yeme talimatı vermesi ne kadar saçmaysa ikinci olay da bir o kadar etik değil.
Kaldı ki Bielsa’nın eski öğrencilerinden ve Atletico Madrid’e oynattığı estetik dışı futbolla çoğu zaman tepki toplayan Diego Simeone de bir pragmatist olarak bu davranışı asla kendisinin yapmayacağını söylemişti.
Ne var ki; sürekli maç izleyen, futbol kitapları okuyan, futbol üzerine sohbetler yapmaya bayılan ve gerek antrenman metotları konusunda gerekse de sahaya felsefesini bütünüyle yansıtmak için hiçbir şeyden ödün vermeyen, bir maçı kazanırsa bunu ancak kendi felsefesi içinde ve görkemli bir şekilde yapmak isteyen “deli” lakaplı birine göre ikisi de birbiriyle çatışmayan, tutarlı hareketlerdi.
Marcelo Bielsa 20’li yaşlarında Buenos Aires Üniversitesi’nin futbol takımına teknik direktör olduğunda felsefesine uygun 20 kişilik bir oyuncu topluluğu oluşturmak için tam 3 bin oyuncu izlemişti.
Sonrasında Newell’s Old Boys altyapısında çalışmaya başladığında ise kulübün scoutlarının gözden kaçırdığı çocuklar olabileceği düşüncesiyle -uçak korkusu olduğu için- arabasına atlayarak Arjantin’in iç bölgelerine 8 bin kilometreyi aşan yolculuklar yapıp sayısız maç izlemişti.
Çalışma tutkusu ve detaycılığı onun zaman içinde Newell’s A Takımının başına geçmesini sağladı.
Oyuncular hiç ummadıkları bir taktik filozofuyla karşı karşıya kalmıştı.
Bielsa haftanın son idman gününe gelene dek takımın gençlerine bir sonraki rakiple ilgili raporlama yaptırıp rakibin videolarını takımına izletiyordu.
Kondisyon, taktik idman ve sıradaki rakibin nerdeyse aynı oyun stiliyle oynayan bir takımla yapılan kıran kırana bir hazırlık maçını 120 hücum ve 120 savunma pozisyonunun üzerinden tek tek geçildiği son idman günü takip ediyordu.
Bu tempoya zamanla alışan Newell’s başarılı oldu ve takım şampiyonluklar kazanarak tarihinin en iyi dönemini yaşadı.
El Loco da kulüpte öylesine unutulmaz bir figür haline geldi ki yıllar sonra kulüp stadına “Estadio Marcelo Bielsa” ismini koyacaktı.
Arjantin liginde o dönem fırtına estiren Newell’s aynı yüksek tempoda aynı devamlılığı isteyen Bielsa’ya uzun vadede yorgunlukla cevap vermişti.
Büyük çıkışlar ve büyük dibe vuruşlarla iç içe geçen birkaç yılın ardından Bielsa kulüpten ayrıldı ve sadece fiziksel anlamda değil mental anlamda da aşırı derecede tükenmişlik yaşayan oyuncular bir süre sonra küme düşmeme mücadelesi vermeye başlamıştı.
Bielsa bu sezon sonu inişleriyle ya da ayrılık sonrası eski takımlarının dibe vuruşuyla kariyerinin birçok döneminde karşılaşmıştı.
Takımının dibe vuruşlarında kendisi de dibe vuruyordu.
Taktik dehası, idealizmi ve mükemmeliyetçiliği futbol dünyasında bulunmaz bir cevherdi fakat bu felsefenin sürdürülebilirlikle ve insan doğasının göz ardı edilmesiyle ciddi sorunları vardı.
Bunun farkında olan El Loco bir keresinde “Futbol gerçek insanlar yerine robotlarla oynansaydı her şeyi kazanırdım” demişti.
Onunla saatler süren bir görüşme yaptıktan 2 sene sonra Barcelona teknik direktörü olan ve kazanılmadık kupa bırakmayan Guardiola “O dünyadaki en iyi teknik direktör. Kaç kupa kazandığına değil, oyuncularının üzerinde bıraktığı etkiye bakın, bu yeterli” diyordu.
Bu tespit o kadar doğruydu ki, Bielsa 1990’ların başında çalıştırdığı Newells’da ilk 11’deki 9 oyuncusuna teknik direktör olacak birikimi vermişti.
Onlardan biri de şu an Tottenham’ı çalıştıran ve kulübe sınıf atlatan Mauricio Pochettino idi.
Pek bilinmese de Pochettino Bielsa’nın 2018 yazında Leeds United’a gelişini sağlayanlardan biriydi.
Bielsa’nın çalışma izni alamayacak olduğunu gören Leeds United yöneticileri Tottenham menajerinden Bielsa için İngiltere Futbol Federasyonu’na bir referans mektubu yazmasını istemişlerdi.
Bunu seve seve yapacağını söyleyen Pochettino eski hocasının çalışma izni alabilmesi bir mektup yazdı.
Bielsa, Buenos Aires’te kendisiyle görüşmeye gelen ve Championship’i ne kadar bildiğini soran Leeds United yöneticilerine ligdeki 24 takımın da dizilişleri ve oyun sistemleri üzerine bir brifing vermiş; Leeds’deki ilk idmanında da oyuncularına bir taraftarın maça gelmesi için ortalama ne kadar çalıştığını sormuş ve 3 saat yanıtını alması üzerine 3 saat boyunca antrenman tesislerinin çevresini oyunculara temizletmişti.
Tesisleri ve oyuncuların gündelik yaşamını yeniden düzenlemekle başladığı sezon önü çalışmalarına taraftarın sevgisini kazanıp çılgınca bir mesai yaparak devam etti Bielsa.
Sezon başladığında bir sene öncesinin Leeds United’ı gitmiş, yerine hücuma mükemmel çıkan, farkla öndeyken bile 85. dakikada çılgınca pres yapan bir takım gelmişti.
Sosyal medyada “Bielsista” felsefesinin Yorkshire versiyonundan seçkiler sunan videolar paylaşılıyordu.
Fakat Leeds geçtiğimiz sezon haftalarca lider götürdüğü ve akıl almaz bir kondisyonla kusursuza yakın bir oyun sergilediği yarışın sonlarına doğru oyuncuların ağır mental ve fiziksel yorgunluğu kaldıramaması sebebiyle Bielsa’nın sezon sonunu getiremeyen takımlarından biri oldu.
Sezonu 3. olarak bitiren takım trajik bir şekilde play off’larda sezon içinde El Loco’nun casus yolladığı Frank Lampard’ın Derby County’sine elendi.
Bielsa’nın bir yıl daha sözleşmesi var ve bu sezon Leeds United’ı Premier Lig’e çıkartabilirse kendisine referans mektubu yazan eski öğrencisi Pochettino ve akıl hocalığı yaptığı Guardiola ile aynı yarışın içinde olacak.
Ancak her ne olursa olsun Yorkshire’da herkes Leeds’in 2004’teki çöküşünden bu yana takımın başına gelen en iyi şeyin Bielsa olduğu konusunda hemfikir ve her ne olursa olsun Bielsa yine o ünlü sözünü söylemeye devam edecek gibi gözüküyor:
Mümkün olan zaten yapıldı biz mümkün olmayanı yapıyoruz.
© The Independentturkish