Esad rejiminin devrilmesinden daha önemli ancak ondan sonraki süreç ve yönetim biçimi olabilir.
Büyük çöküşlerde devirlerin işaretlerinin üç kez tekrarlanması tesadüf değildi ama her seferinde coğrafi konumu itibarıyla bölgedeki denklemlerde büyük etkiye sahip olan Suriye'nin jeopolitik, stratejik önemine ilişkin nedenlerle dikkatler ulusların oyununa ve bu oyunda yer alan bölgesel ve küresel taraflara yöneldi.
Ancak uluslararası oyunun yanı sıra yerel düzeyde öne çıkan neden, totaliter rejimlerin, Suriye'nin siyasal ve toplumsal çeşitliliğinden duydukları korku ve bunu, askeri ve güvenlik güçleriyle ya da en azından bilgisizlik ve tarih okuyamama nedeniyle dar bir çerçeveye oturtma çabalarıdır.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Suriye'deki çeşitlilik, uzun yıllar ülkeyi yönetmiş ve kontrol etmiş olsa bile, herhangi bir silahlı ideolojik güçten daha güçlüdür.
İlk büyük çöküşten, ikinci ve sonra üçüncü çöküşe kadar duvarda yazılı olan ders şuydu; çeşitliliği göz ardı etmeyin.
Suriye Devlet Başkanı Şükrü el-Kuvvetli, Şubat 1958'de Suriye'nin yönetimini Birleşik Arap Devleti'ne teslim ettiği gün Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'a şöyle demişti:
Size Suriyeli 5 milyon vatandaş bırakıyorum, bunların bir kısmı kendilerinin benden daha fazla cumhurbaşkanlığına layık olduğunu iddia ediyorlar. Bir kısmı kendini peygamber mertebesinde görüyor, bir kısmı da tanrıların yanına çıkıyor. Hem Allah'a hem de şeytana tapanlar da vardır.
Ancak Mısır polis rejimi partileri kapatmak, demokratik sistemi ortadan kaldırmak ve birlik devletinin "kuzey kanadını" istihbarat görevlileri ve Mısır yetkililerinin üstten bakan tavrıyla yönetmekte ısrar etti.
Bazıları Mısır-Suriye birliğine başka ülkelerin de katılacağını düşünürken, bu rejim Suriye'deki çeşitliliği anlamak istemediği için Eylül 1961'de birlik devletinin büyük çöküşünü yaşadı. Suriye yeniden bağımsızlığına kavuştu.
Savaşın başlangıcında ABD ile yapılan bir anlaşma ve Washington'un garantörlüğünde İsrail ile "kırmızı çizgiler" üzerine varılan mutabakat çerçevesinde Suriye ordusu Lübnan'a girdiğinde, Amerikalı yetkililer Suriyeli yetkililere, "Lübnan'a çok fazla baskı yapmayın ve orada çok uzun kalmayın" demişti.
Ancak ister Suriye’nin büyüklerle oynadığı oyunlarda Lübnan arenasını kullanma, isterse Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nü kontrol etme gayreti ya da pek çok maddi çıkar açısından Lübnan'ı kontrol altına alıp sonra yönetme cazibesi Şam'daki yetkililere hâkim oldu.
Böylece Lübnanlılar üzerindeki baskı yoğunlaştı ve çeşitlilik içeren bir Lübnan toplumunu katı bir şekilde yönetme eğilimi sürdü. Başbakan Refik Hariri suikastının ardından "Sedir Devrimi" ile birlikte ABD-Fransa arasındaki anlaşma, Suriye'nin Lübnan'daki askeri varlığını sona erdirdi.
Suriye’nin Lübnan’dan 2005'teki çıkışı, Şam'ın dengesini bozan ve onu uzun süreli bir Suriye savaşına sürükleyen ikinci büyük çöküş oldu.
Üçüncü ve en büyük çöküş ise rejimin yıkılması değil, ortadan kalkmasıdır. Ordu kendisi için savaşmadı ve düşüşü, "terör listesine" alınmış bir örgütün eliyle, İdlib’den Şam’a kadarki bir yolculuktan daha uzun sürmedi.
Hem de rejimin bu örgütü İdlib'den çıkarmak için savaş başlatacağı tasavvur edilirken.
Bir devlet başkanı ordusunu ve halkını terk edip Moskova'ya kaçarken, İsrail'in Suriye ordusunun stratejik silahlarını imha etmesine ve gelecekte bir Suriye devletinin kurulmasını fiilen engellemesine karşı hiçbir ses yükselmedi. Lenin'in şu sözünün gerçekliği doğrulandı:
Bir rejimi devirmek için güçlü bir örgüte değil, devrimciler örgütüne ihtiyaç vardır.
Rejimin devrilmesinin sebepleri de biliniyor; o halkını iflasa sürükleyen ve baskı yoluyla çeşitliliğini ortadan kaldırmakta ısrar eden bir rejimdi.
Rakipleriyle müzakereyi reddeden ve daha sonra düşmanlarla savaşmaktan geri duran bir rejimdi.
Ukrayna ile meşgul olan Rusya'nın, Gazze ve Lübnan'da hırpalanan İran'ın, geçmişte olduğu gibi kendisini kurtarmalarının artık zor olduğu bir rejimdi.
Bölgesel ve uluslararası arenada Suriye’yi kazanmanın bölgedeki oyunu değiştirdiği hararetli bir mücadelenin ardından verilen bir mola anında yaşıyor gibiydi.
Zamanın değiştiğini ve oyunun bittiğini fark etmeden çağın dışında kalmış bir rejimdi.
Şu anki en büyük tehlike, yeni fiili yönetimin de Suriye’nin çeşitliliğini göz ardı etmesidir.
Geçiş sürecini, sadece İdlib Emirliği'nden Şam yönetimine geçiş olarak görmenin mümkün olduğunu düşünmesidir.
Yoğun yerel, bölgesel ve uluslararası karmaşıklıklar ortasında çözümleri basitleştirmesidir.
Zira kazanan tek ülke Türkiye olamaz. Bazı Rus analistler, kendilerini savunacak bir "kara kuvveti" veya onları koruyacak yeterli hava gücü bulunmayan bu iki üssün terk edilmesi çağrısında bulunsa da Büyük Petro'nun hayalini gerçekleştirerek sıcak sulara inen Rusya da Hmeymim ve Tartus'taki hava ve deniz üslerinden vazgeçemez.
ABD de sadece Kürtleri koruyan ve IŞİD ile savaşan bir güç değil. Gerçekleri inkâr etmek de İran için gerçeği ortadan kaldırmıyor.
Kaybeden İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney, Tahran'ın "Suriye'de olanlardan etkilenmeyeceğini" ve direnişin "daha güçlü" olacağını söyleyerek moralleri yükseltmeye çalışıyor.
Dolayısıyla görev, içeride yönetimi genişletmek, Suriye’de durumu doğru yola sokmak için Arap ve uluslararası ilişkileri mümkün olduğunca başlatmaktır.
Pascal'ın da dediği gibi "Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir."
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe için Independent Arabia gazetesinden çevrilmiştir.