Dervişoğlu iktidara, "Bunu önlemenin yolu, gerçekçi olmaktır, maceradan uzak durmaktır. Unutmayın ki; Yandaş televizyon kanalına dizi senaryosu yazmıyorsunuz, Türk devletini yönetiyorsunuz, kendinize gelin!" uyarısını yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Konuşmasının başında Erdoğan'ı protesto edenlerin tutuklanmasına tepki gösteren Dervişoğlu şu vurguları yaptı:
Yıllardır meydanlarda Filistin davasının avukatlığını yapıyor-muş gibi davranan Erdoğan'ın maskesi düştü. Çocuklara zulüm etmekten vazgeç! Erdoğan'a sormak isterim; Filistin ve Gazze konusunda lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyorsun. Ama yüreği yanan gençler, gerçeği yüzüne vurunca cevabın cezaevi. Hak bunun neresinde, adalet bunun neresinde, vicdan bunun neresinde?
"Bizim buna inanmamızı bekliyorlar"
Büyük Ortadoğu Projesinin tıkır tıkır işlediğini belirten Dervişoğlu " Erdoğan'ın eş başkanı olmakla övündüğü Büyük Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyor. Dünya ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin de terör örgütü olduğunu kabul ettiği bir çete, örgüt Suriye'nin en büyük şehirlerinden birini tek başına ele geçirdi. Bizim de buna inanmamızı bekliyorlar" dedi.
Türk tarihinin en sistematik yıkımla karşı karşıya olduğunu belirten Dervişoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Suriye iç savaşı başlayalı 13 yıl oldu. Bu 13 yıl sonunda ne oldu? Milyonlarca sığınmacıyla Türkiye'nin demografisi değiştirilmek istendi. Bakın değiştirdi demiyorum, değiştirmek için adımlar atıldı diyorum. Dış politikaya bu iktidarla birlikte çöken ihvancı politika bizi kötü durumlara düşürdü. Türk devleti milletin değerlerini istismar eden bu iktidarla yol alamaz. Bu iktidarın iradesi 22 yıldır istihbarat ve finans baronları tarafından ipoteklidir. 13 yıldır yaşadıklarımızın özeti şudur. Türk tarihinin en sistematik yıkımıyla karşı karşıyayız. Böyle bir otorite boşluğunda sınırlarımızı korumak yerine etnik çatışmanın tarafı oldular. Kasten sınır kapılarını açtılar. Bugün kangren haline gelmiş milyonlarca sığınma kangurusunu sırtımıza yüklediler.
"Tek sorumlu Erdoğan"
Dervişoğlu, dönemin başbakanı Davutoğlu ile Almanya arasında yapılan mülteci pazarlığı için iktidara tepki gösterdi ve şöyle konuştu:
Angela Merkel anılarını yazınca onlar değil bizler, Türk milleti utanıyor. Alman başbakanıyla yapılan sığınmacı pazarlığından biz utandık. 3 milyar avroyla birlikte Türkiye'ye milli güvenlik sorunu ihraç etmişler. Dünya bunu konuşuyor iktidardan çıt çıkmıyor. Ey Erdoğan, bu milleti el alemin diline düşürmeye sen utanmıyor musun? Bütün bunların tek sorumlusu vardır. O da Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu endişeleri, kaygıları, zihinlerden atmak da bizim boynumuzun borcudur. Milli güvenliğimizi ilgilendiren bu kadar önemli konularda TBMM'yi bilgilendirme ihtiyacı dahi duymuyorlar. Ne kadar kirli pazarlıklar içine girdiklerini bildiklerinden gerçekleri saklamaya çalışıyorlar.
Hiçbir şey olmamış gibi kendini bir daha seçtirmek için senaryo yazdırıyorsun. Bize Müslümanlık satanlar, Filistin'i varil başına 80 sente, bizi millilik satanlar sığınmacı belgesini 500 avroya, Türk vatandaşlığını utanmadan yarım dönüm tarlaya, bir tane daireye veriyorlar. Bize erlik ve yiğitlik satanlar sokaklarda kadınlarımızı koruyamıyorlar. Hepinize söz veriyorum, bedelini şehitlerimizin kanıyla ödenen bu vatanın keyfini artık bu bezirganlara sürdürmeyeceğim.
"İktidarın ortağı Apo"
İktidarın İmralı’daki ortağı Apo denen adam, 1998 yılında Rahmetli Demirel’in dirayeti ve ordumuzun kararlılığıyla Suriye’den çıkarıldı. Balgat’taki muhteremin anlamını unuttuğu ip, o günlerde o caniyi asmak içindi. Bugün o ipi, nişan yüzüğüne takmaya cüret ediyorlar.
"Sevr planı"
Artık açıkça görüyoruz ki bu planının hazırlıkları çoktan yapılmış, 5 hafta önce de düğmeye basılmıştır. Bu acı gerçeği ne kadar erken idrak edersek, bu bataklıktan o kadar çabuk kurtulacağız. Türk devletinin önceliği kendi insanı ve vatandaşıdır. Onun sağlığı, zenginliği ve güvenliğidir. Onun hürriyeti, istikbali ve istiklalidir. Aksi yoldaki maceraların sonu koşulsuz yıkım ve çöküştür. Biz bunu unutacak kadar aklımızı yitirmedik. Türkiye Cumhuriyeti üzerine bahis oynayanları unutacak kadar kendimizi kaybetmedik. Bölünmüş, parçalanmış, iktidar boşluğu oluşmuş Suriye'ye çağırılan şeytan 100 yıl önce yırtıp attığımız Sevr planının mimarlarıdır.
"Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanmalı"
Türk ölecekse kendi vatanı için ölecektir. Hiç kimse bu büyük milletin evlatlarını, batılı emperyalistlerin lejyonerleri olarak kullanamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında işte bu yüzden bu şiarla kurulmuştu. Bölücü terörün her geçen gün güçlendiği kuzey bölgesindeki tehlikeyi önlemenin tek bir yolu vardır, o da Suriye'deki iktidar boşluğunun giderilmesidir, Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır.
"Suriye'de 450 örgüt kuruldu"
Bugün Suriye bir terör örgütü pazarıdır. Parayı bastıran, silahı veren o örgütleri kendi lehine kullanabiliyor. İstihbarat örgütleri de o bölgede cirit atıyor. Halep kalesinde Türk bayrağı görmek güzel ama yarın bunların başka bayrakları nereye açacakları, onları kim para verirse ancak o zaman belirli olacaktır. Bundan sonraki bayrakların nereye asılacağı, onların yularını kim tutuyorsa onlar söyleyecek onlar belirleyecek.
Suriye'deki gelişmelerin milli güvenliğimizi ilgilendiren kısımlarıyla ilgili olunuz. Hatırlatmak isterim, 2011 yılından beri Suriye'de kurdurulan örgüt sayısı 450'nin üzerindedir. Belli ki bugün Suriye'yi karıştıran el, yarın Türkiye'ye de uzanacaktır. Bunu önlemenin yolu gerçekçi olmak, maceradan uzak durmaktır. Yandaş televizyon kanalına dizi senaryosu yazmıyorsunuz. Türk devletini yönetiyorsunuz, kendinize gelin.
"Erdoğan sebep pahalılık sonuçtur"
Tasarruf tedbirleri, cumhurbaşkanlığı makamına, Beştepe'deki binaya hiç uğramıyor. SGK'da, Ziraat Bankası'nda Halk Bankası'nda sürekli görev zararı ve düzenlemesi yapılıyor. Sadece kendine ve çevresine verdiği sözleri tutuyor bu beyefendi, milleti unutmuştur. Bu millet kendisini hatırlatmasını en iyi bilen millettir, bu millet Türk milletidir. Herkes aklını başına devşirmelidir. Erdoğan sebep, pahalılık sonuçtur. Erdoğan sebep, vergiler sonuçtur. Erdoğan sebep, fakirlik sonuçtur. Yalanların ömrü vatandaş markete ve pazara gidene kadardır. Şimdi bunların yalanları pazara gidildiğinde markete gidildiğinde kasaba gidildiğinde ortaya çıkmaktadır. Yalanın ömrü ocağı yakıp bir çorba kaynatana kadar, yoksa kim nasıl izah edebilir. Zenginlik yüzde 10'luk kesime doğru akıyor, fakirlik yüzde 90'nın kaderi haline geliyor ama bu beyefendilerde laf bitmiyor. Önce işçiye çıkardıkları faturaları şimdi KOBİ'lere kesiyorlar. Yüksek faizler sermayesi yetersiz olan KOBİ'leri iyice zora sokuyor. Büyük şirketler bir şekilde dışarıdan kredi bulabiliyor ama KOBİ'lerin böyle bir şansı da olmuyor. KOBİ'ler kepenk kapattığında işsizlik tsunami gibi tüm vatanı vuracaktır. Kredi kartlarında faize bırakılan borç rekor kırdı. 1 milyondan fazla vatandaşımız artık kredi kartı borçlarını ödeyemiyor. Sorun şu ki ağaları doyurmaktan millete sıra gelmiyor. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yargı bağımsız demokrasi işler olursa ekonomi şahlanacaktır. İYİ Parti olarak toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir ekonomi vizyonunun sahibiyiz. Biz lafla peynir gemisi yürütenlerden değiliz. Güçlü bir ekonomi ancak güçlü ve adil bir toplumla inşa edilebilir. Biz o yüzden adalet peşindeyiz diye yollara düştük.
"Şuursuz çağrılar yapıyorlar"
Hendeklerde şehitler vererek bedel ödediğimiz, açılım saçılım rezaletinde ikinci perde için yeniden cürretlendiler. Ortağı pek cesur davranıyor ama sayın Erdoğan henüz açıkça cesaret edemedi. Diğerine oranla sabıkası fazladır. İmralı'daki caniyi Meclis'e çağıracak kadar şuursuz çağrılar yapıyorlar. İlk günden itibaren ilan ettim. Büyük Türk milleti adına bu işin peşini asla ve kata bırakmayacağız. En alçak, en düşük ses tonunda büyük kararlılığımı ifade etmek üzere söylüyorum. Kim ne yaparsa yapsın, Müsavat Dervişoğlu olarak İYİ Parti olarak bu işin sonunu, bu işin peşini asla ve kata bırakmayacağım. Meclis'e davetin ardında terörist başını serbest bırakmanın yattığını en başında söyledim. Bu kirli işin borazanları aynı ekranlarda görünmeye başladı. Milliyetçi reflekslerle konuşmamı arzuluyorlar, biz devleti yönetmeye talibiz devlet aklıyla konuşuyoruz. DEM Partinin Öcalan serbest bırakılsın çağrıları suç sayılırken, ki suçtur, bu beyefendilerin çağrılarına çıt çıkarmıyorlar.
"Erdoğan ve partisi fabrika ayarlarına dönüyor"
Ne Öcalan'ın tahliyesine ne de serbest bırakılmasına ne de FETÖ'cülerin bu ülkede yeniden cirit atmasına izin verecek değiliz. Hala Abdullah Öcalan'ı bu Meclis'e getirip bu kürsülerde konuşturmak isteyenler varsa tekrarlıyorum. O caniyi bu Gazi meclisin kapısından cesetlerimizi çiğnemden sokamazsınız. Sayın Erdoğan ve partisi bugünden itibaren fabrika ayarlarına geri dönüyor. O ayarlarda teröristlerle masaya oturmak var. O ayarlarda Oslo'daki Habur'daki rezaletleri normal saymak var. O ayarlarda FETÖ ile kol kola yürümek var. Bugün Öcalan'a af hazırlığı varsa bilin ki FETÖ'cülere bir göz kırpma hali var demektir.
Fabrika ayarlarına dönüp yeniden teröristlerle masaya oturup, FETÖ'cülerle kol kola girecekse bilsinler ki bu aziz millet buna sebep olanları sokaklarda gezdirmez. Bilsinler ki o hainler dışarıda özgürce nefes alırsa bizim de milletimizin de nefesi kesilmiş sayılır. İktidarı uyarıyorum, açmaya çalıştığınız yol yol değildir. Bir an önce aklınızı başınıza toplayıp o yoldan geri dönün. Madem siz diyorsunuz o zaman o zaman ben de söyleyeyim, bu can bu bedende oldukça namusluların da en az namussuzlar kadar cesur olduklarını hatırlatmaya bu kürsüden devam edeceğim.
Independent Türkçe