Devlet Bahçeli: Şansını denemek isteyen varsa buyursun gelsin

Bahçeli, “Bizi birbirimize düşürmeyi planlayanların boğazına dururuz, durmadık diyelim yağlı urgan olup boğazlarına dolanırız” dedi

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin yeni yasama yılındaki ilk gup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Siyasette kaçınılmaz yenilgi ve zaferler yoktur” diyen Bahçeli, şunları söyledi:

Cephelere bölünmüş, mahallere ayrılmış, kamplara dağılmış ideolojik dürtülerin ve siyasi düşüncelerin ortak bir gelecek inşasına destek vermesi hayal ötesi bir durumdur.

Adalet ve hakkaniyetin sözünü eden çok olsa da, riayet ve saygı duyan neredeyse kalmamıştır. İnsani değerler, insanlık onuru, insan hak ve hukuku ayaklar altındadır. Bu kahredici salgının yavaş yavaş ülkemizi tesir altına alıyor olması hepimize alarm vermelidir.

“Başka Türkiye yoktur”

Kardeşçe yaşamak, erdemli bir hayatın izinden yürümek, milli ve manevi hükümler kapsamında yol haritamızı belirlemek varken,  Birbirimizi hırpalayıp şeytanlaştırmak, çerden çöpten meseleler etrafında savaş boyaları sürmek hiç kimse unutmasın ki, bedeli ve vebali çok ağır olacak bir gaflet, hatta dalalettir. Yol yakınken, henüz vakit geçmemişken, muhtevalı bir vicdan muhasebesinin zarureti, deyim yerindeyse herkesin elini husumet tetiğinden çekmesi samimi niyazım ve iyi niyet beyanımdır. Başka Türkiye yoktur.

Sarsılmaya çalışılan iç cephemizdir, buna izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Dağıtılmak istenen sapasağlam birliğimiz ve dirliğimizdir, buna göz yumamayız, yummayacağız. Hedef alınan milli birlik ve varlığımızdır, tüm dünya duysun ki, ölümüz şehit, dirimiz yiğit, karşımızdakiler müfrit, direncimiz ve dirayetimiz müthiştir. Şansını denemek isteyen varsa buyursun gelsin.

Kanla, canla, cefayla, ezayla, fedayla, ferden ferdayla bedeli ödenen aziz vatan topraklarında bizi birbirimize düşürüp yutmayı planlayanların boğazına dururuz, haydi durmadık diyelim, bu kez de yağlı urgan olur boğazlarına dolanırız.

Küresel tezgâha yakasını kaptırıp iç barış ve huzur ortamımızı karıştırmak için fırsat kollayanların kulaklarında yay gibi gergin bu sözlerimin her daim çınlaması ısrarlı tavsiyemdir. Sakın ola yanlış yoldan doğru istikametin çıkacağı sanılmasın. Sakın ola Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkeleri ve kuruluş iradesi üzerinde tahribat ve oynamalara heves edilmesin.

“Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır”

Gazze 360 gündür vurulmaktadır, velakin saldırıları durduracak, imdat ve yardım çağrılarını duyacak Türkiye ve birkaç ülke dışında, müessir bir irade ne görülmüş, ne de ortaya çıkmıştır. Vahşetin kol gezdiği Ortadoğu’da insanlık can çekişirken, eşzamanlı olarak küresel vicdan da felçli ve fecaat verici sessizliğe gömülmüştür.

İsrail Gazze ve Batı Şeria’da sistematik zorbalıklarına her gün bir yenisini ilave ederken, diğer yanda ve aynı zamanda Lübnan’a, Yemen’e ve Suriye’ye bomba yağdırmaktadır. Bölgesel savaşın çıkıp çıkmayacağını, savaşın yaygınlaşıp yaygınlaşmayacağını tartışıp havanda su dövenlere sormak gerekir ki, akıl heybelerinde bulunan savaşın olması ve yaşanması için daha neyin olması beklenmektedir? Savaş çıkacağı kadar çıkmıştır.

Hala farklı arayış ve argümanlarla sıcak gelişmeleri, aleni savaş ortamını saptırmanın bir faydası yoktur. İsrail kontrolden çıkan, rutinden tamamıyla uzaklaşan haydut devlet örneğinin son sürümüdür, Netenyahu ise nefret dehlizinde katlettiği masum bedenlerin üzerine basa basa ikbal ve ikmal kaygısını telafi çabasına girişmiştir. Şurası örtülemez bir gerçektir ki, ABD takviyeli İsrail terör devleti, Ortadoğu’nun tamamına musallat olmuş, kilit ve kritik hedeflere sızarak suikast ve saldırılarını otomatiğe bağlamıştır.

“Ortadoğu’yla sınırlı kalacağını düşünenler yanlış hesap içindedir”

Geçtiğimiz haftanın cuma günü, Hizbullah Lideri Nasrallah’ın Beyrut’ta katli, ardından yine Hizbullah’ın ilk halkasını oluşturan diğer yöneticilerine karşı nokta operasyonlar başkaca bir yorum ve değerlendirme yapmamıza engeldir. Savaşın bir konsept dahilinde ve stratejik olarak yaygınlaştırılmasının sadece Ortadoğu’yla sınırlı kalacağını düşünenler yanılmakta ve yanlış hesap içindedir.

ABD’nin kasım ayındaki başkanlık seçimlerine varıncaya kadar devam edegelen sürek avı etki alanını ve şiddet enerjisini genişleterek neredeyse vatanımızın sınırlarına dayanacaktır. Kaldı ki, İsrail’in sabotaj ve saldırılarının aynı zamanda Türkiye’ye verilmiş bir mesaj olduğunu inkar etmek bize kalırsa söz konusu değildir.

İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin, Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin, Hizbullah Lideri Nasrallah’ın sırayla ölümleri içi içe geçen, birbiriyle bağ ve bağlantılı olan vahim olaylardan bazılarıdır. Görünürde tetikçi İsrail, geri planda Türk ve İslam düşmanı küresel güçler Ortadoğu’ya ve yakın coğrafyalara darbe üstüne darbe indirmektedir. Buna karşılık Birleşmiş Milletler’in acilen devreye girip hak ve yetkisini kullanarak bırakınız müdahale etmesini, buna takatinin ve niyetinin bile olmadığı anlaşılmaktadır.

İnsanlığın gözü önünde soykırım zincirine her gün yeni bir halka eklenirken hiç kimseden ses ve sedanın gelmemesi failleri belli olan suç ortaklığının bal gibi ipucu ve işareti değilse, sorarım sizlere acaba nedir?

21-25 Eylül 2024 tarihleri arasında yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda sessiz milyonlara tercüman olan, hakkın ve haklının sözcülüğünü yapan; çok açık, çok tesirli, çok doyurucu mesajlarıyla Türk milletinin duruşunu dünyaya tebliğ eden Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasından sonra, katil Netenyahu’nun alçakça konuşup tehditler savurması demokrasi, özgürlük ve insan hakları hususunda mangalda kül bırakmayan ülke temsilcileri tarafından nasıl hazmedilmiştir?

“Güvenlik Konseyi yapısı yeni baştan ve derhal reform edilmelidir”

Hunhar ve hayasız trajedinin seyri ne zamana kadar sürecektir? Kürsüye çıkmadan önce Nasrallah’ın infaz emrini veren bir cani, döktüğü kanlara Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu alet edecek kadar pervasız, fütursuz ve küstahtır. ABD Kongresi’nde Netenyahu’yu 72 kez ayakta alkışlayanlar mazlumların imhasını ihtiramla selamlayan ve sahiplenen insanlık defoları olarak hafızalara kazınmıştır.

Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi yapısı yeni baştan ve derhal reform edilmelidir. Bu reform ihtiyacının gecikmesi çok ciddi ve sancılı gelişmelere sebep olacaktır. İsrail saldırıları karşısında üç maymunu oynayanların, soykırıma seyirci kalanların ne diyeceği, ne yapacağı, neyi önereceği önemsiz bir ayrıntıdır ve hükmünü kaybetmiştir. Geldiğimiz bu aşamada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin fonksiyonel yapısı değişmeli, aksi halde Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarının boykotu gündeme alınmalıdır. Aynı zamanda, ülkelerin eşit katılım ve oy hakkını ihtiva eden alternatif dünya birliği konusunda çalışmalar hızlanmalı ve dünya beş ülkenin ağzına bakmaktan kurtulmalıdır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kürsüsüne elinde haritalarla çıkıp asıl ve potansiyel hedeflerini açık eden Netenyahu ve temsil ettiği terör devleti karşısında İslam ülkeleri de Allah için sesini yükseltmelidir. Bebekler kendi kanlarını içe içe hayattan kopartılırken, servet ve şöhret içinde yüzenler, isminin başında emir, sultan, kral unvanı taşıyanlar bunun hesabını nasıl vereceklerdir?

İsrail, Lübnan’ın Litani Nehri’nin güneyindeki bölgelerde hak iddia edip vaat edilmiş topraklar melanetini seslendirirken, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışına mahkum olmanın neresi Müslümanca bir tutumdur? İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya ve Haremi Şerif’e en şedit hakaret ve hücumlar yapılıyorken, İslam ülkeleri nereye sinmiş, nereye gitmiş, nereye gizlenmişlerdir?

“MHP duruşmaları dikkatle takip etmektedir”

Şu tuhaf zillet ve ziyan olmuş üsluba bakınız ki, Kendi ittifaklarına iyiler, bizim ittifakımıza da kötüler diyen provokatör CHP Genel Başkanı’nın mahkeme kapılarında bir avuç MHP düşmanıyla esip gürlemesi, batık gemiler gibi siyasi ahlaksızlığın meçhul sahillerine düşe kalka sürüklenmesi tek kelimeyle yüzsüzlüktür.

Ne kadar Türkiye karşıtı, layüsel, laçka, lekeli ve icazetli sima varsa, hepsi bir olmuş, görülen bir cinayet davası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi’ni ve dava arkadaşlarımızı şerefsizce suçlamaya kalkışmışlardır.

Eski veya yeni fark etmez, bazı partilerin genel başkanları, kifayetsiz muhabirler, ekranları fitne fesat yayan bir kısım karanlık televizyon kanalları ayak üstü mahkeme kurmuşlar, bilirkişi, hakim ve savcı rolüne soyunarak partimizi, dava arkadaşlarımızı namertliğe dahi taş çıkartan bir iştahla yargılamaya tevessül etmişlerdir.

Utanmadan, sıkılmadan, gerçekleri çarpıtarak, partimizde azmettirici ve katil arayanlar, timsah gözyaşlarıyla sabrımızı sınayanlar, önce aynaya bakacaklar, şeref ve haysiyetleri elverdiği ölçüde konuşmayı deneyeceklerdir. Milliyetçi Hareket Partisi Ankara 32.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve ikincisi dün başlayan malum davanın duruşmalarını dikkatle takip etmektedir.

“Halk Tv ve CHP ayağınızı denk alın”

Çok söze gerek yoktur. Aslında buna değecek hiç kimse yoktur. Ben az söyleyeyim, muhatapları çok anlasın, bizim için yeterlidir. Milliyetçi Hareket Partisi’ne organize Pensilvanya operasyonu çekenlere ne Ülkü Ocakları’nı ne de Milliyetçi Hareket Partisi’ni çiğnetmem, hayır çiğnerim diyenler varsa, istedikleri yerde, bu davaya hayatını adamış inanmış bir Ülkücü olarak hepsini birden heyecanla beklerim.

Özgür Özel sana diyorum, iddiaların aynen şahsın gibi çürüktür, bastığın yaş tahta, bindiğin patlak lastikli dolmuş, tutsağı olduğun tezvirat cambazlığı seni hiçbir yere götürmeyecektir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i karanlık ağızlarına alıp ileri geri konuşan sefillerle hem bu dünyada, hem de Mahkeme-i Kübra’da sonuna kadar hesaplaşmak Rabbim’den yegane dileğimdir.

Yaşına başına bakmadan önüne gelen mikrofona konuşmak, siyasi kışkırtmanın ve uzaktan kumandalı oyunun figüranı olmak bir hanımefendiye asla yakışmayacaktır. Herkes haddini bilsin, hudut ihlalinden kaçınsın, kapımızın önünde baykuş öttürmeyiz, kanat çırpan akbabaların da kanatlarını yolar kopartırız.

Mahkeme kararı açıklanmadan, adalet yerini bulmadan, güya ve gıyaben hüküm verenler iftiralarının günahına iki cihanda da katlanacaklar, camiamız bu rezillere hakkını hiçbir zaman helal etmeyecektir. Buradan sesleniyorum; Halk Tv ve CHP ayağınızı denk alın. Dört soytarı muhabirle Milliyetçi Hareket Partisi’ni sorgulayamazsınız, sorgulatmayız.

 

İndependent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU