İki kutuplu dünya yeniden mi dizayn ediliyor?

Ayşe Müzeyyen Taşçı Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Nathalie Lees

Bilindiği üzere, II. Dünya Savaşı sonrası iki kutuplu olarak kurulan Soğuk Savaş dönemi neredeyse 45 yıl sürmüş ve 1991'de resmen sona ermiştir.

ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki bu çatışma, esasında dünya siyasetini de içine alan bir dönem olmuştur.

Almanya'yı (Doğu Almanya ve Batı Almanya) duvarlarla ikiye ayıran bu dönem, Rusya ve ABD arasında siyasi, askeri ve ekonomik çatışmaların belirleyicisi olmuştur.

Bu sadece iki ülke arasında sınırları çizilen bir dönem değil, dolayısıyla kapitalizm ve liberalizmin savunucusu ABD ile komünizmin savunucusu Rusya, bu iki kutuplu ideolojik mücadelede küresel hakimiyeti elde edebilmek için kıyasıya savaşmıştır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Soğuk Savaş dönemi aynı zamanda "yeni dünya düzeni"nin başlangıç tarihi olarak da kabul edilebilir.

Zira bu düzen, II. Dünya Savaşı'ndan güçlü bir şekilde çıkan ABD ve Rusya'nın etrafında şekillenmiştir.

İki kutuplu yönetim; ekonomik, siyasi ve askeri olarak ikiye ayrılırken, siyasi, hukuki, inanç ve kültürel değerler de bu iki ideolojiye göre belirlenmiştir.

Ülkeler, ya kapitalizmin temsilcisi ABD ya da komünizmin temsilcisi Rusya'nın ideolojisine teslim olmuşlardır.

Her iki kutup da kendi ideolojisine göre ekonomik, siyasi ve askeri gücünü ortaya koyarak Doğu ve Batı bloklarını oluşturmuştur.

ABD, dünya ticaretinde liberalizmi savunurken, Rusya her şeyin devletin emrinde ve kontrolünde olması gerektiğini savunmuştur.

ABD ekonomik gücünü IMF üzerinden sağlarken, SSCB'ye karşı da Marshall Planı ile Avrupa toplulukları üzerinde ekonomik hakimiyet kurmuştur.

SSCB ise bu ablukaya karşı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi (COMECON)'u kurmuştur.

ABD askeri savunma için NATO'yu kurarken, Rusya kendi savunma gücünü oluşturmak için Varşova Paktı'nı kurmuştur.

Kısacası, "yeni dünya düzeni" Avrupa ve Asya'dan Pasifik ötesine kadar ABD'nin kapitalist, Rusya'nın komünist ideolojisi üzerine inşa edilmiştir.

Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamızın da sıkça "Yeni dünya düzeni haritaların yeniden çizilmesini öngörür" ifadesi ile dikkat çektiği bu dönemde hakikaten önemli değişimler olmuştur.

Söz gelimi, Rusya ile hareket eden komünist Çin'in Doğu Türkistan işgali ve ABD'nin yanında yer alan İngiltere'nin Filistin işgali bu döneme "tesadüf" etmektedir.

Doğu Türkistan 1949'da komünist Çin tarafından, Rusya'nın da desteği ile ilhak edilmiştir.

O tarihten bu yana dünya haritasında yer almayan kadim medeniyet coğrafyasının milleti, maruz kaldıkları baskıcı ve keskin yasaklarla değerlerine, kültürel ve milli kodlarına müdahale edilerek literatürden silinmek istenmiştir.

Soğuk Savaş döneminin siyasi oligarşisi sayesinde Çin'in özerk bölgedeki uygulamaları, bugün insanlık tarihinin en karanlık yüzü olan toplama kamplarına kadar gelinen bir sonuca evrilmiştir.

Öte yandan Filistin'in fiili işgali de aynı dönemde gerçekleşmiştir.

Osmanlı'nın bölgeden çekilmesini fırsat bilerek Filistin'i işgal eden İngiltere, Balfour Deklerasyonu ile Siyonist lider Rothschild'e "Filistin'den çekilmeden önce kendilerine bir İsrail devleti kurmayı" taahhüt etmiştir.

Nitekim Birleşmiş Milletler kararı üzerine İngiltere, 15 Mayıs 1948'den itibaren Filistin'deki bütün kuvvetlerini çekeceğini ilan etmiş ve Nisan 1948'den itibaren kuvvetlerini çekmeye başlamıştır.

Bu çekilme işinin tamamlanmasından bir gün önce, David Ben Gurion başkanlığında 14 Mayıs 1948 günü Tel Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi, İsrail Devleti'nin (fiili) kuruluşunu ilan etmiştir.

ABD ve Rusya arasında "hakim güç olma" yolundaki iki kutuplu dönemin bir diğer olumsuz etkisi ise her iki ideolojinin "kolonist ve sömürgeci" yaklaşımını eşzamanlı olarak benzer bir şekilde sergilemiş olmasıdır.

Özetle, uzun süren ve geriye dönük pek çok olayın küresel müsebbibi sayabileceğimiz bu dönem, iki süper gücün çatışma politikaları içinde tüm dünya ülkelerini etkisi altına almıştır.
 


Balkanların merhum lideri Aliya İzzetbegoviç'in anılarında yer alan ve komünist Yugoslavya hapishanelerinde kaleme aldığı satırlarda geçen "bütün 'izm'lerin sonsuza kadar yaşayamayacağı mutlaktır, elbet komünizm de yıkılacaktır ve çatırtılarını işitmekteyim" ifadesinde olduğu gibi, 80'lerin sonunda bu iki kutuplu dönemin de sonu gelmiş ve küresel anlamda çözülmeler başlamıştır.

Rusya her ne kadar SSCB'yi meydana getiren demir perde ülkelerinin desteği ile askeri ve ekonomik güç sergilese de 1980'lerin sonunda beklenmedik bir şekilde mevcut gücünü kaybetmiştir.

Tarihe "utanç duvarı" olarak geçen Berlin Duvarı'nın güçlü bir halk hareketi sonucu balyozlarla yıkılmasının ardından Gorbaçov'un istifası ile başlayan süreç, Sovyet Birliği'ni temsil eden ülkelerin bağımsızlık ilanı ile son bulmuş ve önlenemeyen bir akış ile SSCB dağılmıştır. Komünizmin yükselen grafiği aşağı çekilmiş, Rusya "küresel güç" hayalini gerçekleştiremeden bu savaşı kaybetmiştir.

Öte yandan ABD, bu savaştan zaferle çıkmış görünse de (kapitalizmin yükselişini saymazsak) esasında Soğuk Savaş dönemini "Amerikan Yüzyılı" olarak ilan etmiş olmasına rağmen kendisi için kaosla dolu, başarısızlıklarla geçen bir süreçten öteye geçirememiştir.

Netice itibarıyla Soğuk Savaş sonrası ABD'nin "dünyanın jandarması olma" arzusu kendisini sınır ötesi harekâtlara çekmiş, anlamsız işgallerle askeri ve ekonomik çöküşe sürüklenmiştir.

ABD ve Rusya'nın şimdilerde uluslararası ilişkilerde ortaya koyduğu politikalar, "süper güç" olma hayalinin bir devamı olarak dünyayı yeniden kutuplaştırma çabası gütmektedir.

Özellikle kendi bölgesinde güç elde etmek isteyen Rusya, 2014'te Kırım'ın bazı kesimlerini işgal etmiş, 2022'de Ukrayna'da korkunç katliamlar sergilediği bir savaşı adeta gövde gösterisine dönüştürmüştür. Soğuk Savaş döneminde kaybettiği prestijini yeniden kazanmak için halihazırda uluslararası ilişkilerini akıllara zarar bir çelişki ile yürütmektedir.

ABD'nin Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu'da mevcut kaynakları elde etmek üzere "Büyük Ortadoğu Projesi" üzerine yürüttüğü politikalar, sınır ötesi işgallerde başarısızlık yaşayıp kaybettiği prestiji, şimdilerde ülkesinde yaşanan ekonomik krize rağmen İsrail'e verdiği destek ile yeniden kazanma peşindedir.

Elbette ki, ABD'nin İsrail yanlısı politikaları bundan ibaret değildir; bununla beraber içerisinde "Büyük İsrail Devleti" hayalini de barındırmaktadır.

Bütün bunlar tesadüfen ortaya çıkmış hadiseler olmadığı gibi, "dünya hakimiyeti" için ortaya konmuş tarihi hakikatlerdir.

1947'de başlayan Soğuk Savaş ile "dünyayı yeniden dizayn etmek" isteyen ABD, "evanjelist" anlayışın temsilcisi olarak büyük İsrail'in kurulması ve Ortadoğu'da haritaların yeniden çizilmesi için çabalamaktadır.

Nitekim tüm dünyanın gözü önünde Gazze'de işlenen soykırıma açık destek vermesi de bu amaca matuftur.


Toparlayacak olursak, dünya siyaseti geldiğimiz noktada yeniden iki kutuplu çatışmalara evrilme eğilimi göstermektedir.

ABD, Avrupa ve İslam ülkelerini baskı altına alarak Filistin ve Gazze'de İsrail'in işlediği soykırıma destek verirken, Rusya, Çin, İran, Irak, Suriye hatta Türkiye gibi bazı ülkeler ile strateji geliştirmeye çalışmaktadır.

Nihayetinde Rusya'nın Ukrayna savaşında Suriye, Belarus, Kuzey Kore, Eritre, Venezuela, Hindistan gibi ülkelerin desteğini aldığını göz önünde bulundurduğumuzda iki kutuplu döneme dair işaretler dikkatlerden kaçmamaktadır.

Dünya yeniden bu iki kutup arasında şekillenir mi bilinmez ama ABD ve Rusya'nın masum insanları, bebekleri katletmesine yönelik olarak dünya liderlerinin sessizliği, vicdan sahibi halkların yükselen sesiyle son bulacaktır.

Uluslararası hukukun hiçe sayıldığı, insan haklarının küstahça çiğnendiği, sivillerin psikolojik ve ölümcül şiddete maruz bırakıldığı bu düzen bir şekilde son bulacaktır.

Dünyanın en güçlü ideolojisini daha dün bir balyoz darbesi ile Berlin Duvarı'nın enkazına gömen halkların gücü, şimdi de minicik bir kıvılcımla "zulüm düzenini" ortadan kaldırmaya yetecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU