Osmanlı Devleti’nden İngiltere idaresine geçtiği 1878 senesinden beri batılı kabul edilen Kıbrıs’ta güneydeki Rum Yönetimi, son zamanlarda Avrupa’dan çok Ortadoğu ilişkileri ile daha çok anılır hale gelmesinden rahatsızlık duyuyor.
Güney Kıbrıs’ta bulunan İngiltere’ye ait egemen üsler, Kızıldeniz deniz ticaretindeki dengeler, Güney Lefkoşa’nın İsrail ve ABD ilişkileri, ardı ardına Lübnan’daki Hizbullah ve Yemen’deki İran destekli Husilerin tehditlerine sebep oldu.
İngiltere’nin Kıbrıs’tan çekilirken aldığı kendi toprağı sayılan egemen üsleri, İran saldırısı sırasında İsrail’e yardım, Gazze konusunda Tel Aviv’e bölgeden sağladığı istihbarat desteği, Yemen’deki Husilere yönelik hava saldırıları ve Kızıldeniz’deki deniz güvenliği konularında kullanması; Güney Kıbrıs’ı Ortadoğu’daki bazı grup ve örgütlerin hedefi yaptı.
Geçen mart ayında İngiliz üslerinden kalkan uçakların Yemen’i bombalaması üzerine Husiler ve İran medyasından yayınlanan haberlerde Husi güçlerin Güney Kıbrıs’a ait Kızıldeniz’de seyreden gemileri hedef alabilecekleri vurgulandı.
Husller, Güney Kıbrıs'a yönelik açık tehdit yayınladı
İsrail’e giden gemilerin kime ait olduğuna bakılmaksızın vurulacağını açıklayan Husilerin kendilerine yakın yayın organlarında bu kez Güney Kıbrıs’ın adını zikretmeleri Lefkoşa’da soğuk duş etkisi yarattı.
Kızıldeniz’deki saldırılar sonucu deniz ticareti duraksayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ticari denizciliğin Husi militanlarının saldırılarından korunmasını hedefleyen Avrupa “Aspides” (Kalkanlar) operasyonuna katılma kararı aldı.
Diğer Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin askeri gemilerinde Rum Milli Muhafız Ordusu deniz birimlerinin görev almasının kararlaştırıldığı açıklandı.
Ayrıca Güney Kıbrıs, Kızıldeniz’de taşımacılık yapan Rum bandıralı gemilerde tedbir amaçlı özel güvenlik görevlisi bulundurulmasına dair şirketlere izin verdi.
Hizbullah’ın tehdidi Brüksel’den yankılandı
Husiler’den sonra Hizbullah örgütünün Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın Güney Kıbrıs’a yönelik sözleri son bir aydır Rumları oldukça fazla tedirgin etti.
Hasan Nasrallah’ın Güney Kıbrıs’ı hava sahası ve alt yapısını İsrail Ordusu’na kullandırtması halinde vuracakları yönündeki açıklamasına, önce Güney Lefkoşa ardından da AB’nin merkezi Brüksel’den cevaplar geldi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah
Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, ülkesinin hiçbir şekilde savaş çatışmalarına dahil olmadığını belirterek, "Kıbrıs Cumhuriyeti sorunun değil, çözümün bir parçasıdır" dedi.
Brüksel’den yapılan açıklamada, AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano, Hizbullah’ın tehditlerine karşı AB’nin Güney Kıbrıs’a desteğinin tam olduğunu söyledi.
Güney Kıbrıs'ın Beyrut'taki büyükelçiliği ise yaptığı açıklamada, "Kıbrıs, topraklarının başka hiçbir ülkeye, özellikle de Lübnan'a saldırı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir" denildi. Bu açıklama, Lübnan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Elias Abu Sa'ab'ın Kıbrıs'ın Lübnan Büyükelçisi Maria Hadjitheodosiou'yu kabulünde yapıldı.
Hizbullah’ın Güney Kıbrıs ile aslında ilk krizi 2013 yılına dayanıyor. Güney Kıbrıs mahkemesi 2013 yılında İsveç vatandaşlığına sahip olan Lübnanlı bir kişiyi Hizbullah için çalışma suçundan mahkûm etmişti.
Güney Kıbrıs lideri Nikos Hristodulidis
Hizbullah ve İran gizli servisinin Güney Kıbrıs’taki İsraillilere yönelik faaliyetleri Rum Yönetimi tarafından yakından takip ediliyor.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın Güney Kıbrıs’ı tehdidinin hemen ardından Rum Yönetiminin havalimanları, limanlar, sınır kapıları ve İsrail’le ilişkili yerlerde güvenlik önlemlerinin ve kamuya açık yerlerde de devriyelerin artırıldığı gözleniyor.
KKTC tepkili
Ortadoğu’daki bazı örgütler tarafından “vurulmakla” tehdit edilen Güney Kıbrıs’ın durumu Ada’nın diğer tarafındaki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) yetkililerince yakından takip ediliyor.
İsrail’e destek için Güney Kıbrıs’a yerleşen 3. ülke askerleri ile İngiliz üslerinin eylemleri nedeniyle Rumların Ada’nın tamamını tehlikeye attığını vurgulayan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu konuda Güney Lefkoşa Yönetimi’nin dikkatli olması ve 50 yıldır barış olan bölgede istikrarı bozmaktan uzak durması gerektiğini söyledi.
Kendilerini İngiliz idaresi bittikten sonra Türkler ile birlikte kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin devamı sayan Güney Kıbrıs’ın bölgedeki Mısır, Suriye, Lübnan gibi ülkeler ile ilişkileri, geçmişte üye olduğu Bağlantısızlar Hareketi’nin de katkıları ile kategorik olarak istikrarlı ve iyi olarak değerlendiriliyor.
Mısır ile 1978’de yaşanan Larnaka Havalimanı Baskını sonucu yaşanan krizde, Kahire ile 3 sene kadar diplomatik ilişkilerini keserek bir anda kendini Ortadoğu kavşağında bulan Kıbrıs, 46 yıl sonra bir kez daha aynı yere gelmenin çıkmazını yaşıyor.
Siyasi partilerin yaklaşımı
Güney Kıbrıs’ta aşırı solcu ve keskin muhalif AKEL Hizbullah’ın tehditleri sonrası yaptığı açıklamada, Netanyahu hükümetinin, bölgeye yayılma riski de taşıyan Filistinlilere yönelik “barbarlığı ve soykırımın” devam etmesinde AB’nin ve ABD’nin sorumluluğu olduğuna dikkat çekti.
AKEL Hristodulidis hükümetine, İsrail’in Gazze’deki “savaşına”, Doğu Akdeniz’in militarize edilmesine hiçbir şekilde dahil olmama ve hiçbir kolaylık sağlamama, İsrail’in suçlarını ve Filistin toprağında süregelen işgal ve kolonizasyonunu kınama, İngiliz hükümetinin Ada’daki askeri üsleri İsrail’in operasyonlarına destek için kullanmasına karşı çıkma çağrısında da bulundu.
AKEL daha önceki Güney Kıbrıs İsrail askeri tatbikat ve iş birliğini eleştiren açıklamasında ise "Ülkemizin ve halkımızın çıkarlarına ve güvenliğine hizmet etmiyor” ifadesini kullanmıştı.
Muhafazakâr-merkez sağ parti konumdaki Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) ise açıklamasında, Hizbullah liderinin açıklamalarının kendilerini endişelendirdiğini ve hükümetin her türlü yasal tedbiri alması gerektiğini kaydetti.
Sosyal Demokrat Hareketi (EDEK) yaptığı açıklamada konuyu Suriyeli mülteciler ile ilişkilendirerek Nasrallah’ın açıklamasının, Lübnan’da bulunan Suriyelileri araç haline getireceğini savundu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish