Dostoyevski'nin nefretinin aksine Tolstoy büyük bir Türk ve İslam dostuydu

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Lev Nikolayeviç Tolstoy

Rus edebiyatının büyük iki ismi; Dostoyevski ve Tolstoy tüm dünyanın olduğu gibi bizim de ruh ve mana dünyamızı derinden etkiledi.

Onların İslam'a ve Türklüğe karşı şahsi tutum ve davranışları elbette edebi büyüklüklerinden bir şey eksiltmez.

Bugün olduğu gibi yarın da eserleri kitap kurtlarının başucunu süslemeye devam edecek.

Yine de Dostoyevski ve Tolstoy'un bize yönelik tutumları birbirine taban tabana zıt olduğunu bu dosyada göstermeye çalışacağız. 


Dostoyevski bizi pek sevmez

Bir önceki dosyada da göstermeye çalıştığımız üzere Dostoyevski bizi pek sevmez. 

Ne yazık ki Türk ve Müslüman imgeleri onun eserlerinde kötü/lüğün en mücessem imgeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Bu durumu örneklendirmek gerekirse "Karamazov Kardeşler" eserinde Türkler hamile kadınları ve çocukları katleden, yağmacı, tecavüzcü bir iblis olarak resmedilir.
 

dostoyevski 2.jpg
Fyodor Dostoyevski​​​​​

 

Yine bu eserde İstanbul'un Türklerce ele geçirilmesini büyük bir lanet olarak defaten vurgular. 

Yazar, "Bir Yazarın Günlüğü" eserinde İstanbul'u saplantı haline getirdiği ve Rusların şehri mutlaka Türklerden kurtarılması gerektiğini vurgular.

Türklerin İstanbul'da yaşaması ve yönetmesi fikrini savunan yazarlara dahi tahammül edemez.

Yazarımız, ayrıca Tolstoy'dan da nefret eder. Ona göre Tolstoy, bir Türk hayranı ve gizli bir Müslümandır.

Onun gibi aydınların verdiği tavizler sebebiyle Türkler, Rusların başına bu dertleri açmıştır. 

Dosto, eylem ve söylem birliği içerisinde eserlerinin kötü karakterlerini Türklerden seçmeye özen göstermiştir.

Dosto'nun yarattığı en kötü karakterlerden birisi olan Gazzin'in Türk olması da tabi ki tesadüf değildir.
 

dostoyevski.jpg
Fyodor Dostoyevski​​​​​

 

Tolstoy ve biz

Tolstoy, edebi anlayışının temelinde "Bulaşım Teorisi" bulunur.

Bu teoriye göre iyi bir yazarın en büyük sermayesi samimiyettir.

Kişi yüksek ahlaki değerlerden bahsederken bunu hayatına tatbik etmezse eseri ne denli estetik olursa olsun çöptür.

Eserin merkezine samimiyeti alan yazar, ardından fildişi kulesinde yaşayan aydınlara değil, büyük halk kitlelerine seslenmelidir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tolstoy, ayrıca temalarını evrensel/değişmez konulardan seçer.

Örneğin "Evlat sevgisi" Anadolu'da yaşayan bir Türk için de vazgeçilmezdir, pirinç tarlalarındaki Çinli bir köylü için de. 

Tolstoy eserlerinde; samimiyet, geniş halk kitlelerini muhatap almak ve evrensel konu seçimlerini müteakiben dil meselesini merkeze alır.

Yazarın samimi dili mutlaka açık olmalıdır. Bu anlayış Tolstoy'un asırlarca eskimeyecek eserler meydana getirmesini sağladı.

Elbette böylesi bir tutum Tolstoy'a dosttan çok düşman kazandıracaktı; çünkü onun evrenseli ve iyi olanı önceleyen tutumu kendi muhkem sınırlarını çiğnediğini düşündüren birçok düşünür ve yazarı rahatsız etmiştir:

Bana yönelik acımasız bir öfke var. Hayatımın eski mutluluklarını, sevinçlerini hepsini kaybettim. Arkadaşlarım hatta ailem bile bana sırtını dönüyor. Bazı liberaller ve estetikler beni Gogol gibi deli ya da zayıf akıllı görürken; radikaller beni bir mistik ve geveze olarak görüyorlar. Devlet görevlileri beni kötü niyetli bir devrimci olarak adlandırıyor.

Ortodokslar beni şeytan olarak nitelendiriyor. Bu durumun benim için zor olduğunu itiraf ediyorum. Beni incittiğinden değil, hayatımın ana amacı ve mutluluğu olan bir şeyin ihlal edilmesinden dolayı bu durumun zor olduğunu itiraf ediyorum.

 

Tolstoy.jpg
Lev Nikolayeviç Tolstoy

 

Zamanla Tolstoy; tüm hayat şevkini kaybedecek. Ne aldığı nefesi hissedecek ne de yediği yemekten tat alabilecekti.

Bu bunalım onu İslamiyet'e ve İslam Peygamberine yakınlaştıracaktı.

Bunun yanı sıra, içinde taşan insan sevgisi de Rus aydını ve halkı arasındaki müzmin Türk düşmanlığı imgesini yıkacaktı.

Aydınlar ve kilise üzerine geldikçe Tolstoy'un içindeki İslam ve Türk sevgisi giderek büyüyecekti.

Açıkça Müslüman olduğunu beyan etmese de İslam'ı tanıdıkça İslam'ın argümanlarıyla başta teslis inancı olmak üzere kilisenin dogmalarına fütursuzca saldıracaktı. 

Dosto'nun aksine Tolstoy, Türklere hep dostça yaklaşır. Hatta Kazan'da Türk-Arap dili ve edebiyatı eğitimi alır, fakat tamamlamaz.

Mirza Kazım Bey gibi önemli isimlerden Arapça, Türkçe eğitimi alırken Türk kültürü üzerine geniş bir birikim elde eder.

Türklere karşı Sivaspotol savaşına katılan Tolstoy'un fikirleri iyice olgunlaşır ve tam bir Türk dostuna dönüşür. Tolstoy, öldürmek için geldiği Türklerde tekrar hayat bulur.

Onun bu dönüşümü ailesinin dahi nefretine neden olur. Artık Tolstoy yalnızca Kiliseyi eleştiren bir yazar değildir.

Muhammedilik dediği bir anlayışın yılmaz savunucusudur.

Tolstoy, açıkça "Müslüman oldum!" demiyor -Muhtemelen devletin ve kilisenin baskısından çekiniyor olabilir- ama insanlığın kurtuluşunu İslam peygamberi Hazreti Muhammed ve onun sözlerinde gördüğünü yüksek perdeden dile getirmekten çekinmez.

Meselemizle alakalı sıkla zikredilen Hazreti Muhammed'in Hadislerinin derlendiği kitabın Tolstoy'a ait olup olmadığı kanıtlanmış değildir.

Lakin bu eserin çok önemi yoktur, Tolstoy'un mektupları ve eserleri görüşlerini ortaya koymak için bize yeterli done sunmaktadır.

Nitekim Kafkas kökenli çok değerli aydınların Tolstoy hakkında yaptığı çalışmalara da internet ortamından kolayca erişilebilmektedir.

Nihayet 1901 yılına gelindiğinde Tolstoy, kilise tarafından mürtet ilan edilerek aforoz edilir.

Tolstoy'u esasen İslamiyet'e karşı müspet bir anlayışa sevk eden en önemli figür büyük Alman filozof Kant'tır.

Onun bilhassa Doğu'ya yönelik muhabbeti Tolstoy'un Türk ve İslam'a yönelik ön kabul ve yargılarından sıyrılmasını sağlayacaktı. Kant ve Goethe gibi Alman aydınlarının seküler sufiliği Tolstoy'u açık bir şekilde etkilemişti. 
 

Tolstoy 3.jpg
Tolstoy, eşi Sofya Andreevna Tolstaya ile 1902'de Kırım'da / Fotoğraf: Fine Art Images/Ideal Image

 

"Yasnapolyana Notları" isimli eserde Tolstoy'un aile fertlerine ve şahsi mektuplarına dayandırılan iddialara göre Tolstoy; İslam'ı her daim Hıristiyanlık dininden üstün tutmuştu.

Aynı eserde İslamiyet'i Hıristiyanlıktan üstün tutsa da Tolstoy'a göre ilkelerini korumuş ve bozulmamış dinlerin özü birdir.

Bu yüzden İslamiyet'in olduğu kadar Budizm'in de hak dini olduğunu ama Kilise'nin savunduğu görüşlerin insanı ilkelerinden uzaklaştırdığını belirtir.

Notlardan anladığımız kadarıyla Tolstoy'un kilise düşmanlığı İslam sevgisinden çok daha güçlüdür.

Filhakika şunu söyleyebiliriz; Dosto'nun İstanbul'un yeniden işgal edilmesi saplantısı ve barbar Türk-İslam algısının aksine Tolstoy'un cephede savaşmış olmasına rağmen Türk ve İslam'a yönelik son derece olumlu bir tutumu vardır.

Tüm bunlardan onun Müslüman olduğu sonucunu belki çıkartamayız; ama çok değerli bir Türk ve İslam dostu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU