Savaşın kuralları: İnsanlık onurunu korumak için bir gereklilik ve İsrail ordusu bağlamında analiz

Serkan Yıldız Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Marco Longar/AFP 

Savaşlar, insanlık tarihinin karanlık sayfalarında yer alan ancak kaçınılmaz bir gerçekliktir.

Ancak, savaşın bile kuralları vardır. Bu kurallar, hem askeri hem de sivil hayatı korumayı amaçlayan uluslararası anlaşmalar ve normlar dizisidir.

"Savaş kuralları" olarak bilinen bu normlar, insancıl hukukun temel prensiplerinden türetilmiştir ve savaşan tarafların belirli sınırlar içinde hareket etmelerini sağlar.

Savaş kurallarının temelleri, insanlık tarihi kadar eski.

Eski medeniyetlerde bile savaşın belirli ahlaki ve etik kurallar çerçevesinde yürütülmesi gerektiği kabul edildi.

Ancak, modern anlamda savaş kuralları, 19'uncu yüzyılda şekillenmeye başladı. 

1864 yılında kabul edilen Birinci Cenevre Sözleşmesi, savaş zamanında yaralı ve hastaların korunması ve tedavisi ile ilgili hükümler getirdi.

Bu, savaş kurallarının uluslararası hukuki zemine oturtulmasının ilk adımı olarak kabul edilir.

Bunu izleyen diğer Cenevre Sözleşmeleri ve 1907 Lahey Konvansiyonları, savaşan tarafların uyması gereken kuralları daha da detaylandırdı.

Bu anlaşmalar, savaş esirlerinin hakları, sivillerin korunması, yasaklanmış silahların kullanımı gibi birçok önemli konuyu kapsıyor.

Günümüzde, savaş kuralları büyük ölçüde Cenevre ve Lahey Sözleşmeleri tarafından belirleniyor.

Bu kurallar, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi tarafından denetlenir ve uygulanır.

Modern savaşlarda, özellikle de devletlerarası çatışmalarda, bu kuralların ihlali ciddi sonuçlar doğurabilir ve uluslararası mahkemelerde yargılamalara neden olabilir.

Özellikle 20'nci yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı, savaş kurallarının önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri, savaş suçlularının yargılanması ve cezalandırılması konusunda önemli örnekler oluşturdu.

Bu mahkemeler, savaş kurallarının ihlal edilmesinin sadece uluslararası hukuku değil, aynı zamanda insanlığın ortak vicdanını da yaraladığını gösterdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, bu "savaş kurallarına" kimler uymakla yükümlü?

Savaş kuralları, çatışmalara katılan tüm devletler ve silahlı gruplar için bağlayıcıdır.

Devletler, kendi askeri kuvvetlerinin bu kurallara uymasını sağlamak zorundadır.

Ayrıca, devlet dışı aktörler, yani isyancı gruplar ve terör örgütleri de bu kurallara uymakla mükelleftir.

Uluslararası toplum, bu kurallara uymayan tarafları sorumlu tutmak için çeşitli mekanizmalar geliştirdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) gibi kurumlar, savaş suçlarını ve insanlığa karşı işlenen suçları yargılamak üzere kuruldu.

Günümüzde savaş kurallarının uygulanması hâlâ büyük zorluklarla karşı karşıya.

Özellikle iç savaşlar ve devlet dışı aktörlerin karıştığı çatışmalarda, savaş kurallarına uyulması genellikle göz ardı ediliyor.

1990'larda Balkanlarda, Filistin, Suriye, Yemen ve Myanmar gibi ülkelerde yaşanan çatışmalar, savaş kurallarının sıkça ihlal edildiği örnekler.

Sivillerin hedef alınması, kimyasal silahların kullanımı ve savaş esirlerine kötü muamele gibi ihlaller, uluslararası toplumun en büyük endişelerinden biri.

Günümüzde savaş kurallarının uygulanması, özellikle iç savaşlar ve devlet dışı aktörlerin dâhil olduğu çatışmalarda ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

Bu durumu daha iyi anlamak için İsrail'in Hamas güçlerine karşı yürüttüğü savaşta genel eğilimlere bakmak gerekir.

İsrail ordusunun, Filistin topraklarında ve özellikle Gazze Şeridi'nde yürüttüğü askeri operasyonlar sırasında savaş kurallarını ihlal ettiğine dair birçok iddialar ve raporlar bulunuyor.

Bu ihlaller, uluslararası insan hakları örgütleri, Birleşmiş Milletler ve diğer gözlemci kuruluşlar tarafından sıkça belgelendi.

İşte İsrail ordusunun çiğnediği iddia edilen savaş kurallarına bazı örnekler:

Sivillerin hedef alınması (Gazze saldırıları)

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırıları ve topçu ateşleri sırasında, sivillerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerin hedef alındığına dair birçok rapor bulunuyor.

Hastaneler, okullar, BM'nin korunma alanları ve sivil yerleşim yerleri, defalarca bombalandı ve büyük sivil kayıplara yol açtı. Bu durum, sivilleri savaşın etkilerinden koruma yükümlülüğünü ihlal ediyor.
 

İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yenilenen hava saldırıları sırasında dumanlar yükseliyor AFP.jpeg
İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yenilenen hava saldırıları sırasında dumanlar yükseliyor, 28 Mayıs 2024 / Fotoğraf: AFP

 

Hedef gözetmeyen saldırılar

İsrail'in özellikle 2014'teki "Koruyucu Hat Operasyonu" sırasında yoğun sivil kayıplara yol açan hedef gözetmeyen saldırılar gerçekleştirdiği iddia ediliyor.

Ancak 7 Ekim'den sonra İsrail ordusu saldırılar sırasında kullanılan geniş alan etkili silahların, savaş kurallarına aykırı olarak siviller üzerinde yıkıcı etkiler yarattığı belirtiliyor.


Orantısız ve aşırı güç kullanımı

İsrail ordusunun Filistinli protestoculara ve göstericilere karşı aşırı güç kullandığına dair birçok örnek bulunuyor.

Özellikle 2018 yılında Gazze sınırındaki protestolar sırasında, İsrail askerlerinin gerçek mermi kullanarak yüzlerce Filistinliyi öldürdüğü ve yaraladığı rapor edildi.

Bu tür aşırı güç kullanımı, orantısız ve gereksiz güç kullanımını yasaklayan savaş kurallarını ihlal ediyor.

Ancak son savaşta da bu acı örneği birçok yerde görmekteyiz.
 

Gazze Şeridi'ndeki Refah'ta yerinden edilmiş insanların kaldığı İsrail saldırısının ardından yaşanan yıkım AP.jpg
Gazze Şeridi'ndeki Refah'ta yerinden edilmiş insanların kaldığı İsrail saldırısının ardından yaşanan yıkım, 27 Mayıs 2024 / Fotoğraf: AP

 

Savaş esirlerine ve tutuklulara kötü muamele (gözaltılar ve işkence)

İsrail'in Filistinlilere yönelik gözaltı ve tutuklama politikaları, özellikle de çocuklara yönelik uygulamalar, uluslararası hukuka aykırı olarak değerlendirildi.

İnsan hakları örgütleri, İsrail'in Filistinli tutuklulara işkence ve kötü muamele uyguladığını sıkça rapor ediyor.

Bu durum, savaş esirlerine ve tutuklulara insanlık onuruna uygun muamele edilmesi gerektiğini belirten savaş kurallarının ihlalidir.


Kolektif cezalandırma (Gazze ablukası)

"Kolektif cezalandırma"ya verilebilecek en güzel örnek sanırım işgal öncesi İsrail'in Gazze Şeridi'ne uygulanan sıkı abluka, Filistin halkına karşı icra ettiği kolektif cezalandırmanın bir örneği olarak görülebilir.

Abluka, Gazze'deki temel insani ihtiyaçların karşılanmasını engelliyor ve sivillerin yaşam koşullarını ağırlaştırıyor.

Kolektif cezalandırma, savaş kuralları çerçevesinde yasaklanmıştır ve bu uygulama, ciddi insani krizlere yol açıyor.
 

aa.jpg
Görsel: AA

 

Yasaklı silahların kullanımı (Beyaz fosfor ve patlayıcı mühimmat)

İsrail'in, özellikle 2008-2009 Gazze Savaşı sırasında beyaz fosfor gibi yasaklı veya kullanım şekli kısıtlanmış silahlar kullandığına dair iddialar bulunuyor.

Beyaz fosforun yoğun sivil alanlarda kullanımı, sivil halk üzerinde ağır yaralanmalara ve ölümlere yol açtı.

Bu tür silahların kullanımı, uluslararası insancıl hukuk tarafından sınırlandırıldı.


Sivil altyapının tahrip edilmesi

7 Ekim'den sonra İsrail ordusunun Gazze'deki elektrik santralleri, su tesisleri, sağlık merkezleri gibi sivil altyapıya yönelik saldırıları, bölgedeki insani durumu daha da kötüleştirdi.

Bu tür saldırılar, sivillerin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan temel hizmetlerin sağlanmasını engellemektedir ve savaş kuralları tarafından yasaklandı.

Dün akşam saatlerinde sosyal medyaya düşen bir videoda İsrail ordusunun, Filistinli bebeklerin kafalarını keserek öldürdüğüne, canlı canlı yaktığına dair yoğun bir propaganda videosu yayıldı.

Çok fazla araştırma yapmama, yerel kaynaklarıma ulaşmama hatta İsrail'de oldukça muhalif ve savaş karşıtı birçok portala, foruma hatta deepweb araştırmalarıma rağmen, bu iddiayı doğrulayacak bir veriye ulaşamadım.

Söz konusu video korkarım, özellikle üretilmiş -insanları manipüle etmek için, amatör bir ruhla oldukça profesyonel olarak hazırlanmış bir sosyal medya istihbarat ürünüdür. En azından şu an eldeki veriler bu yönde. 

Bu viral olmuş video her ne kadar bir sosyal istihbarat ürünü olursa olsun İsrail ordusunun yukarıda belirtilen savaş kurallarını çiğnediği, uluslararası hukukun ve insan haklarının ciddi bir şekilde ihlal edildiğini gösteriyor.

Bu ihlaller, uluslararası toplumun yoğun eleştirilerine ve kınamalarına neden oldu.

Ancak, bu tür ihlallerin engellenmesi ve sorumluların hesap vermesi için daha etkili ve kararlı adımların atılması gerekiyor.

Bu, sadece Filistinliler için değil, tüm insanlık için adalet ve barışın sağlanması adına kritik bir öneme sahip.

Savaş kuralları, insanlığın en zor zamanlarında bile insana saygıyı koruma çabasının bir yansımasıdır.

Tarih boyunca gelişen ve günümüzde de geçerliliğini koruyan bu kurallar, savaşın vahşetini bir nebze olsun sınırlamayı amaçlıyor. 

Ancak, savaş kurallarının etkili bir şekilde uygulanabilmesi için uluslararası toplumun işbirliği ve kararlılığı şart.

Bu kurallara uyulmadığı takdirde, savaşın yıkıcı etkileri daha da derinleşecek ve insanlık büyük bir bedel ödeyecektir.

Bu nedenle, savaş kurallarına saygı göstermek ve ihlalleri engellemek, barış ve insanlık onuru adına atılacak en önemli adımlardan biri.

Ve çok ciddi yaptırımların olması şart, muhakkak ve zaruridir.

Irk, din, dil, devlet, bayrak ayırmadan bu acilen yürürlüğe girilelidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU