Fransız şirketin Afrika'daki tartışmalı petrol projesi: EACOP

Sare Şanlı Independent Türkçe için yazdı

Dünya her yıl düzenlenen iklim konferanslarıyla çeşitli kararlar alarak, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmeyi hedefliyor.

Fosil yakıtlardan uzaklaşmak ve temiz enerji çözümlerine yatırım yapmak da bu kararlar arasında. 

Ancak büyük petrol ve gaz şirketlerinin dünyanın geleceği için alınan kararlara uymaya hiç niyeti yok.

Hem kömür, petrol ve gaz üretiminin genişlemesini durdurmak işlerine gelmiyor hem de kendilerini pek az etkileyen iklim değişikliğinin ve diğer doğa tahribatının Afrika'da yaşanıyor olmasını umursamıyorlar. 

Oil Change International'ın verilerine göre, Afrika'daki petrol ve gaz üretiminin sadece yüzde 33'ü Afrikalı şirketler tarafından kontrol ediliyor.

Asıl üretim ise küresel kuzeydeki büyük şirketlerin elinde. 

Yüzde 36'lık pay ile Avrupalı şirketler, Afrika'daki fosil yakıt projelerinde üretilen yakıtlar üzerinde tek hak sahibi konumundalar.  


Afrika sürekli olarak tükettiğinden daha fazla enerji üretiyor

Kıtada elde edilen fosil yakıtlardan en çok kazanın Afrika olması beklenirken, durum hep tam tersi yönde ilerliyor.

Küresel şirketler hiçbir bedel ödemeksizin bu projelerden muazzam gelir elde ediyor.

Küçük bir kazanç ile avutulan Afrika ise iklim değişikliği, toprağın yapısının bozulması, hayvancılık ve tarımın olumsuz etkilenmesi gibi nice sorunla boğuşmak zorunda kalıyor.

Son zamanların geliştirilmekte olan en büyük ve en tartışmalı fosil yakıt projelerinden biri olan Doğu Afrika Ham Petrol Boru Hattı (EACOP) bölge halkının ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun yoğun tepkilerine rağmen devam ediyor. 
 

rrr.jpg
Fotoğraf: Abubaker Lubowa/Reuters

 

Tartışmalı proje EACOP'un hissedarları Fransız petrol devi TotalEnergies (Total), Çin Ulusal Offshore Petrol Şirketi (CNOOC), Uganda Ulusal Petrol Şirketi ve Tanzanya Petrol Geliştirme Şirketi.

Uganda-Tanzanya Ham Petrol Boru Hattı olarak da bilinen EACOP, Uganda'daki Albert Gölü'nden Tanzanya kıyısındaki Tanga Limanı'na ve oradan da uluslararası pazarlara petrol taşımayı amaçlıyor.

Fransa'nın en büyük yatırım araçlarından biri olan petrol ve gaz devi TotalEnergies'in projeleri bugün Afrika'daki yeni sömürgecilik biçiminin en iyi örneği.

Her ne kadar istihdam sahası ve tecrübe sağlıyor görünse de Afrika'nın savunmasız halklarını sömürdüğü gibi iklim ve ekosistem açısından da büyük tahribat yaratıyor.

İklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşmasını, bizzat anlaşmaya ev sahipliği yapan Fransa ihlal ediyor.

Anlaşmaya imza atan ülkeler arasında yer alan Tanzanya ve Uganda da bu ihlale zemin hazırlıyor. 

130'dan fazla ülkede faaliyet gösteren TotalEnergies, Afrika'ya ilk adımını 1956 yılında attı. 

O zamandan bu yana kıtanın doğal kaynaklarının sömürülmesine öncülük eden ve bundan muazzam kazanç sağlayan bir şirket oldu.

100 yaşındaki Fransız petrol ve gaz devi, bugün Afrika'daki en büyük hidrokarbon üreticisi konumunda.

TotalEnergies, Nijerya'nın Egina sahalarında yüzde 24 hisseye, Angola'daki Kaombo açık deniz petrol projesinde de yüzde 30 hisseye sahip.  

Kongo'da şimdiye kadar başlatılan en büyük proje olan Moho Nord açık deniz petrol projesi de yüzde 53,5'lik hisseyle büyük ölçüde Total tarafından işletiliyor.

Şirket kıtadaki petrol arama çalışmalarına devam ediyor. 


Petrol ve gaz projelerinin olduğu bölgeyi ne gibi sorunlar bekliyor?

EACOP Doğu Afrika'da ve dünya genelinde insan hakları ve çevre konularında çalışan yerel topluluklar ve sivil toplum gruplarının muhalefetiyle karşı karşıya.

Projenin müstakbel fon sağlayıcılarının ve sigortacılarının geri çekilmesini desteklemek için #StopEACOP adlı bir kampanya yürütülüyor. 
 

Fridays For Future Uganda.jpg
Fotoğraf: Fridays For Future Uganda

 

Güney Afrikalı bir hissedarlar birliği olan Just Share, EACOP boru hattından pompalanan petrolün her yıl havaya yaklaşık 34,3 milyon ton karbondioksit yaymasının öngörüldüğünü belirtiyor.

Bu rakam Uganda ve Tanzanya'nın karbon emisyonlarının toplamının neredeyse yedi katı.

EACOP'un milli parklar ve vahşi yaşam rezervleri de dahil olmak üzere hassas ekolojik öneme sahip alanlardan geçmesi planlanıyor.

Boru hattında meydana gelebilecek patlamalar, atıkların gerektiği gibi işlenememesi ve diğer kirlilik etkileri bölgedeki toprağa, suya, havaya ve dolayısıyla canlılara büyük ölçüde zarar verecek. 

Boru hattının geçtiği arazilerde şimdiden on binlerce insan toprağından ve evinden edildi.

Yerinden edilen bölge halkları bu arazilerde tarım ve hayvancılıkla uğraştığı için gelir kaynağından mahrum bırakılıyor.

Halka ödenmesi gereken tazminatlar geciktiriliyor ya da beklenenden az miktarlar ödeniyor. 


Önce Afrikalı liderler karşı çıkmalı: Petrol laneti

Batılı ülkelerin ve şirketlerin fosil yakıt projelerinin devam etmesinde bir mahsur görmemesi anlaşılabilir.

Zira onlar bu projelerden muazzam kar elde ederken, faturayı hiçbir zaman değer vermedikleri Afrikalılara kesiyorlar.

Peki, bazı Afrikalı yöneticiler neden bu projelere ses çıkarmıyor?

Petrol keşfedilen ülkelerin tecrübelerini neden hatırlamıyorlar?
 

 

AB milletvekillerinin EACOP'un durdurulması çağrısına Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni petrol zenginliğinin yeni istihdam sahaları yaratacağı, milyonları yoksulluktan kurtaracağı, teknoloji transferi sağlayacağı, altyapıyı güçlendireceği ve kısacası Uganda'yı orta gelirli bir ülke haline getireceği yönünde konuşmuştu. 

Oysa Uganda ve Tanzanya'nın projedeki hisseleri sadece yüzde 15'er.

EACOP'un yüzde 62'si Fransız petrol şirketi Total'e, yüzde 8'i ise Çin devlet şirketi China National Offshore Oil'e ait. 

Projeleri gerçekleştiren şirketler tarafından ağızlarına bir parmak bal çalınan Afrikalı liderler, projelerin uzun vadede yol açacağı kayıpları ve olası riskleri göz ardı ediyor. 

Afrika'nın Petrol Laneti yaşayan ülkelerinin tecrübelerini yeniden hatırlamak gerek (bilhassa Nijerya örneği çok iyi okunmalı.)

Yeni ve büyük petrol/gaz (ve hatta maden) keşifleri yapan ülkelerin doğal kaynaklardan yana daha fakir olan komşularına kıyasla daha fazla çatışma yaşadıkları gibi acı bir gerçek var.

Çatışmalara bağlı olarak ekonomik istikrar sağlanamadığı gibi ve büyüme oranı da düşüyor. 

Sermaye ve işgücü yalnızca belli bir sahaya kaydığında ekonominin diğer sektörlerinin zarar görmesi kaçınılmaz oluyor. 

Kısacası küresel güçlerin ustalıkla pazarladıkları petrol, gaz ve maden projeleri Afrika halkları için nimetten çok lanete dönüşüyor. 

 

 

Kaynaklar:

https://africanarguments.org/2024/03/totalenergies-at-100-a-legacy-of-destruction-in-africa/ 
https://www.greenpeace.org/africa/en/blog/54718/clean-game-dirty-money-totalenergies-sportswashing-in-africa-called-out/ 
https://www.boell.de/en/2022/11/02/eacop-oil-pipeline-more-curse-blessing#_ftn25 
https://icintelligence.co.uk/wp-content/uploads/2022/07/Insight-IC_0722_intelligence-INT.pdf 
https://www.stopeacop.net/home 
https://www.aljazeera.com/opinions/2024/4/16/insurance-firms-should-shun-the-east-african-crude-oil-pipeline 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU