Kırım'ın ilhakının 10. yıldönümü ve Rusya devlet başkanlığı seçimleri

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Maxim Shemetov/Reuters

Yurt içinde ve dışında bulunan yaklaşık 114 milyon Rus seçmenden yüzde 74'ü 15-17 Mart 2024 tarihlerinde ülkeyi önümüzdeki altı yıl yönetecek devlet başkanını seçmek üzere sandıklara gitti.

24 yıldır iktidarda bulunan Vladimir Putin'in kazanacağından kimsenin şüphesi yoktu.

Putin'in karşısına çıkan 3 adayın oy oranının iki haneli rakamlara çıkması beklenmiyordu.

Putin'e en ciddi rakip olan Aleksey Navalni seçimlerden birkaç hafta önce "aniden ve doğal sebeplerle" hayatını kaybetti. Bu gelişme diğer muhaliflere gözdağı olarak nitelendirildi.

Seçimlerden tam 10 yıl önce 16 Mart tarihinde ise Rusya, Kırım'da bir referandum düzenleyerek Kırım ve Sivastopol halkının büyük kısmının Rusya'yla yeniden birleşme yönünde irade gösterdiğini açıkladı.

18 Mart günü de Kırım ve Sivastopol'un Rusya'ya katılım anlaşması imzalandı. 

Sembolizmin ön planda olduğu Rusya'da devlet başkanlığı seçimlerinin Kırım'ın ilhakının 10. yıldönümüne denk getirilmesi tesadüf değildir. 


Putin rekor katılım ve rekor oy oranı istiyor

Peki, halkın belirli bir kesimi tarafından sevilen, 90'lı yılların istikrarsızlığı sonrası Rusya'yı yeniden eski gücüne kavuşturan Putin neden kendisine en ufak tehdit teşkil edebilecek rakiplerini etkisiz hale getirdi ve ısrarla halkı sandıklara gitmeye teşvik etti?

Seçimlerden aylar önce Putin kendisi için gerçek anlamda tehdit olabilecek ya da oy oranını düşürebilecek adayları bir bir elemeye başladı.
 

Yekaterina Duntsova.jpg
Yekaterina Duntsova

 

Geçen kasım ayında 3 çocuk annesi, eski gazeteci Yekaterina Duntsova'nın başkanlık seçimlerine aday olacağını açıklamasıyla bir anda popüler olması Kremlin'de endişeyle karşılandı.

Bazı çevreler savaş karşıtı Duntsova'yı 2020'de Belarus'ta seçimlere giren ve Aleksandr Lukaşenko karşısında ciddi bir rakip olan Svetlana Tsikhanuskaya'ya benzetti. Duntsova daha seçim sürecinin başında elendi. 
 

Boris Nadejdin.jpg
Boris Nadejdin

 

Bir diğer aday ise, Putin'in çevresine yakınlığıyla bilinen ve yine savaş karşıtı olan Boris Nadejdin seçimlerin ilk aşamasını geçti ancak, halkın Nadejdin'in Rusya genelindeki seçim bürolarına gitmesi ve yurtdışından da kendisine yönelik desteğin gelmesi sonrasında Nadejdin de süreçte elendi. 
 

Aleksey Navalni.jpg
Aleksey Navalni

 

Putin'in esas rakibi Navalni ise Arktik bölgesindeki hapishane hücresinde geçtiğimiz ay şüpheli bir şekilde ölü bulundu.

Navalni'nin Moskova'nın dış çeperinde düzenlenen cenazesine ABD'nin Moskova Büyükelçisi başta olmak üzere, bazı Batılı ülkelerin Büyükelçilerinin katılması ise dikkat çekti. 

Böylelikle seçimlere, toplumda karşılığı olmayan ve yüzde 10'un üzerinde oy alması pek muhtemel olmayan adaylar katıldı.

Aslına bakıldığında, Liberal Demokrat Parti Milletvekili Leonid Slutski, Komünist Parti adayı Nikolay Haritonov ve kısa süre önce kurulan Yeni Halk Partisi'nden iş insanı Vladislav Davankov iktidarın Ukrayna'ya yönelik politikalarını destekleyen ve gerçek anlamda Putin'e ve politikalarına muhalefet etmeyen adaylardı.

Bu noktada bir hatırlatmada bulunmakta fayda var. Rusya'da genel itibarıyla tüm partiler dış politikada aynı çizgide durur, iç politikada ise sadece bazı nüanslar vardır. Gerçek muhalefet yoktur. 

Bu nedenle Putin hiçbir zorluk çekmeden seçimleri beklendiği şekilde kazandı.
 

ap.jpg
Fotoğraf: AP

 

Putin için sandıklardan birinci çıkmak önemliydi elbette ama, bu defa geçmiş yıllarda aldığı oy oranının üzerinde bir oyla seçilmek suretiyle meşruiyetini sağlamlaştırarak iç kamuoyuna, Ukrayna'ya ve tüm dünyaya mesaj vermek istedi. 

Rusya Merkez Seçim Komisyonu (RMSK) ikinci gününde ülke genelinde katılım oranını yüzde 60 olarak açıkladı. Bu da seçimlerin rekor seviyede katılımla tamamlanacağına işaret ediyordu. 

2000 yılından bu yana devlet başkanlığı seçimlerine katılım oranları sırasıyla; 2000 yılında yüzde 68,7; 2004 yılında yüzde 64,38; 2008 yılında yüzde 69,81; 2012 yılında yüzde 65,3 ve 2018 yılında yüzde 67,5 olarak gerçekleşti. 

Resmi kaynaklara göre yüzde 74'ün üzerinde rekor katılımla gerçekleşen 2024 devlet başkanlığı seçimlerinde sandık çıkış anketlerine göre oyların yüzde 87,7'sini alan Putin böylelikle istediği sonucu elde etti. 

Ani bir gelişme olmaz ise, Putin 2030 yılına kadar iktidarda kalmayı garantiledi, hatta 2020 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle 2036'a kadar iktidarda kalmasının önü açıldı. 


Seçimlere protestolar ve Ukrayna'nın saldırıları damgasını vurdu

2024 seçimleri ilginç görüntülere sahne oldu.

Uluslararası basında 11 kişinin seçmen sandığını ve oy verme merkezini yakma girişiminde bulunduğu, 19 ayrı yerde ise seçmenlerin oy sandığına renkli boya atarak oyları geçersiz kılmaya çalıştığı yazıldı, sosyal medyada da bu görüntüler viral oldu.

Moskova'da bir kişi oy pusulasına "Katil Putin" yazdığı için tutuklandı. 

Aleksey Navalni'nin yurtdışında yaşayan eşi Yulia Navalnaya ise, Rus vatandaşlarına seçimleri protesto etme, oy pusulalarına Navalni yazma ve uluslararası topluma da seçim sonuçlarını tanımama çağrısında bulundu.

Uluslararası topluma benzer bir çağrı tutuklu muhalif Vladimir Kara-Murza'dan da geldi.  

Muhalifler özellikle seçimlerin son günü olan pazar öğle vaktinde halkı oy verme merkezlerine giderek, Putin'in oy oranını düşürmek amacıyla diğer adaylara destek olmaya çağırdı.

Rusya'nın farklı şehirlerindeki oy verme merkezlerinde ve Avrupa başkentlerindeki Rus temsilciliklerin önünde binlerce kişi pazar öğle saatlerinde kuyruklar oluşturdu. 

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma yaşanan olaylara karşılık, oy verme işlemini engelleyecek eylemlerde bulunanlara 8 yıla kadar hapis cezası verilmesi önerisinde bulundu. 

Protesto gösterilerine ilaveten, seçimler esnasında Rusya'nın Belgorod bölgesi başta olmak üzere birçok bölgeye Ukrayna tarafından saldırılar düzenlendi.

Belgrad'da insansız hava araçları (İHA) ve RM 70 Vampire MLRS- çok namlulu roketatar sistemleri sayısız saldırı düzenledi.

Bu nedenle bölgedeki alışveriş merkezleri ve okullar pazartesi gününe kadar kapatıldı. 

Krasnodar ve Samara bölgelerinde ise 10'dan fazla petrol rafinerisine İHA'larla saldırıldı.

Ayrıca, Rusya Savunma Bakanlığı Cumartesi gecesi Moskova'da bulunan üç havalimanından biri olan Domodedovo havalimanına, Kaluga ve Yaroslavl bölgelerine İHA'larla saldırılar gerçekleştiğini açıkladı.

Kremlin Sözcüsü Dimirtri Peskov, 2 bin 500 Ukraynalı askerin 35 tank ve 40 zırhlı araçla Belgorod ve Kursk bölgelerine sızma girişimine ilişkin olarak, "Tüm saldırılar püskürtüldü. 2 bin 500 sabotajcıdan 1700'ü vuruldu. Düşmanın kesin kayıpları 550'ye ulaştı" dedi.

Düzenlenen fiziki saldırıların dışında, Rus telekomünikasyon şirketi Rostelekom, elektronik oy verme işleminin yapıldığı RMSK web sitesine, devlet e-hizmet sitelerine ve diğer kaynaklara 90 binden fazla siber saldırı yapıldığını duyurdu. 


Uluslararası tepkiler

Öte yandan, seçimlerin Ukrayna'nın işgal altındaki Kırım, Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgeleri, Moldova'nın Transdinyester bölgesi ile Gürcistan'ın işgal altındaki Abhazya ve Güney Osetya bölgelerinde yapılması uluslararası toplumun tepkisine neden oldu.

50'den fazla ülke seçimlerin bahse konu bölgelerde gerçekleştirilmesini kınarken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Rusya'nın yasadığı şekilde ilhak ettiği bölgelerin uluslararası hukukta hiçbir geçerliliğinin olmadığını belirtti. 

Buna ilaveten, özellikle Batı dünyası seçimlerin rekabet ortamından yoksun adil ve şeffaf olmayan koşullarda gerçekleştiği eleştirilerinde bulundu.   

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Batı'nın neredeyse bir yıldır seçimleri sabote etmeye ve hatta yapılmasına engel olmaya çalıştığını, bunu da muhalifleri doğrudan fonlayarak, dezenformasyon kampanyaları düzenleyerek ve siber saldırılar gerçekleştirerek yaptıklarını savundu. 

Rus yetkililer verdikleri beyanatlarda düzenlenen tüm eylemlerin ve saldırıların halkın iradesine engel olmadığına ve Rus birlik ve beraberliğini daha da güçlendirdiğine vurgu yapsa da seçimler Rusya için çok da alışık olmayan protestoların ve Ukrayna'nın saldırılarının gölgesinde gerçekleşti.

Benzer şekilde, bu makalenin yayınlanacağı 18 Mart Pazartesi günü Moskova'daki Kızıl Meydan'da Kırım'ın ilhakının 10'uncu yıldönümü vesilesiyle düzenlenecek törenin de uluslararası toplumdan Belarus, Venezuela, Kuzey Kore ve Suriye gibi ülkelerin temsilcilerinin dışında hiçbir katılımın olmadığı bir gövde gösterisinden öteye gitmeyeceği tahmine müsaittir. 

Bu noktada, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu birçok ülkenin Kırım'ın yasadışı ilhakının 10'uncu yıldönümünde açıklamalarda bulunarak, Ukrayna'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdikleri desteği yinelediklerini vurgulamakta fayda var. 

Putin'in son başkanlık döneminde siyasi tutuklamaların Nikita Kruşçev ve Leonid Brejnev dönemlerinin toplamından fazla olduğu düşünüldüğünde, savaş uzadıkça önümüzdeki dönemde Kremlin'in içeride muhalif seslere yönelik daha da baskıcı politikalar uygulaması ve popülaritesini muhafaza edebilmek için savaş alanında başarılar elde etmek amacıyla iki hafta önceki yazımda da ifade ettiğim bazı öngörülemez hamlelerde bulunması ihtimal dahilindedir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU