Trump ve ABD'nin Rubicon Nehri'ni geçmek

ABD bir kıyamet senaryosuyla mı karşı karşıya?

Fotoğraf: Reuters

Eski başkan ve önümüzdeki kasım ayında Beyaz Saray'a giden yolda kazanan at olmak için Cumhuriyetçi Parti'nin gözüne girmeye çalışan başkanlık adayı, birkaç gün önce Iowa eyaletinde yapılan ön seçimlerde ezici bir zafer elde etti.

Eyaletin 99 bölgesinden biri dışında en çok oyu aldı ve o birinde de bir oyla kaybetti.

Oyların yüzde 51'ini Trump alırken, onu yüzde 21 ile Florida Valisi Ron DeSantis takip etti.

Partinin bazı kesimlerinin Trump'ı yarış dışı bırakması umuduyla değerini yükseltme yönünde oluşturmaya çalıştıkları kasıtlı ivmeye rağmen, eski Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley ise yüzde 19 ile üçüncü sırada yer aldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Burada şu merak ediliyor; bu zafer ABD'nin "Rubicon Nehri"ni geçmek yolundaki ilk adım mı?

Geriye dönememe anlamına gelen bu ifade, Jül Sezar'ın bu nehri geçerek ordularıyla Roma'ya girmesi olayına atıf yapmaktadır.

Bunun sonucunda iç savaş patlak vermiş ve ardından Sezar tarihi imparatorluğun kalıcı ve ebedi hükümdarı olarak onaylanmıştı.

ABD örneğinde bu metafor, iki adımın uzağında olan Amerikan sahnesini incelemek anlamına geliyor.

İlk adım, Trump'ın Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylığı yarışında sona ulaşması, ardından yarışı başarıyla tamamlaması halinde Biden'a karşı yarışmasıdır.

İkinci adım ise Beyaz Saray'a ulaşmasıdır. O zaman Jül Sezar'ın şu sözü gerçekleşmiş olacak;

Alea iacta ist.

(Zarlar atıldı.)


Ancak Iowa zaferi şifrelerini bir şekilde çözmeyi gerektiriyor, çünkü eyaletteki Cumhuriyetçi Parti oylamasına katılanların yarısının Trump'ın "ABD'yi yeniden büyük yapmak" hareketinin bir parçası sayıldığını görüyoruz.

Bu, Trump'ın Beyaz Saray'dan ayrılmasından neredeyse 3 yıl sonra, ABD'nin özellikle siyasi ve partizan düzeyde kötüye giden koşulları nedeniyle çağrısına halen inananların olduğunu gösteriyor.

Diğer bir husus ise zaferin, Trump'ın yeni destekçiler kazandığını göstermesidir.

Iowa'da bu kez yapılan ön seçimlerde, 2016 seçimlerinde kazanmakta zorlandığı Evangelist ve aşırı sağcı muhafazakâr seçmenler da ona oy verdiler.

Bu da Trump'ın hatalarına ve kusurlarına rağmen Demokratların solcu liberal özgürleştirmelerine karşı koymada yararlı olduğuna inananların olduğunu gösteriyor.

Başkanlık yarışını kaybeden başkanların utanç içinde göz önünden çekildiklerini söylemeye gerek yok, oysa Trump'ın tam aksine aday olmaya çalıştığını ve şansını gittikçe artırdığını görüyoruz.

Dahası, 2020 seçimlerinin galibi olduğuna inananların sayısı da artıyor. Nitekim Iowa'da parti toplantılarına katılanların büyük çoğunluğu CBS'e Trump'ın bir komploya maruz kaldığına inandıklarını söylediler.

Trump, New Hampshire'da Nikki Haley'nin daha şanslı aday olabileceği yeni bir meydan okumanın birkaç gün uzağında görünüyor.

Bu, Cumhuriyetçi Parti içinde Trump'tan vazgeçmeye hazırlanan ve Haley'i desteklemeye çalışan sessiz bir çoğunluğa dair konuşmaların kapısını aralıyor.

Ancak Trump'ın sahadaki zaferleri devam ederse bu plan kendiliğinden çökebilir ve o zaman Cumhuriyetçi Parti kurmayları ve liderleri Beyaz Saray'ı tekrar geri alma umuduyla "Sokrates gibi zehir dolu kadehten içmek" zorunda kalabilirler.

Trump'ın, ABD'nin Rubicon Nehri'ni geçmesine izin verilecek mi?

ABD'nin iç koşullarının gündüzleri endişe verici, geceleri ise uykusuz bırakacak hale geldiği görünüyor.

Hantallaşan Amerikan bürokrasisi siyasileşti. Buna Federal Soruşturma Bürosu ve Adalet Bakanlığı da dahil.

Bu kurumlar zaman ve kaynaklarını, siyasi motivasyonlarla gelenekselci Katolikler veya şiddetten uzak bir yaşamı savunan öfkeli ebeveynler başta olmak üzere kişileri kovuşturmaya harcadılar.

Bahsi geçen kesimler Trump destekçileri veya Trump'ın kendisi tarafından temsil ediliyor.

Trump, aralık ayı başlarında Fox News'e yaptığı açıklamalarda, ülkedeki siyasi durumu gözden geçirmeye dair bazı planlarını açıkladı.

Trump, federal harcamaların azaltılması ve "derin devlet" olarak adlandırdığı yapıya fon sağlanmasının durdurulması konusuna değindi.

Federal bütçeyi bir kalemde azaltma hakkına sahip olmak için 1974 tarihli Kongre Bütçe Yasasının anayasaya uygunluğuna mahkemede itiraz etme sözü verdi.
 


Trump, sınır sorunları ve yerli petrol üretimine ilişkin totaliter niyetlerini gizlemedi veya örtmedi.

Fakat en dikkat çekici ve ABD'nin Rubicon Nehri'ni geçmesi halinde duyulacak gerçek korkuları yansıtan açıklaması, ABD'nin en yozlaşmış başkanı olarak tanımladığı Joe Biden ve kendi deyimiyle suçlu ailesinin tamamının peşine düşecek bir savcı atama sözüydü.

Trump, "derin devleti tamamen sileceğim" vaadini tekrarladı. Bu açıklamalardan devlet kurumlarını kullanarak düşmanlarının peşine düşeceği ve kendisine yönelik her türlü muhalefeti ezeceği tahmin ediliyor.

Bu noktada, derin devletin Trump'ın nehri geçerek Beyaz Saray'a ulaşmasına ne ölçüde izin vereceği veya nehri geçmesini ne ölçüde engelleyeceği sorusunu sormak bir gerekliliğe dönüşüyor.

Zira hem geçmesi hem de geçememesi ABD ve dünyayı derin bir siyasi korku sarmalına sürükleyebilir.

Peki, bu ne anlama geliyor?

Eurasia Consulting Grubu'nun ocak ayı başında yayınladığı rapora baktığımızda, 2024 ABD başkanlık seçimlerinin, kim kazanırsa kazansın dünya için en büyük siyasi tehlikeyi temsil edebileceği yönünde ciddi bir sonuca ulaşıldığını görüyoruz.

İç Savaş dönemine atıfta bulunan aynı rapora göre Amerikan demokrasisi, ulusun 150 yıldır tanık olmadığı derecede tehdit altında.

Burada gerçekten Rubicon'u geçmekten mi bahsediliyor?

Kısacası, Trump'ın tüm mahkeme tuzaklarını aşıp Beyaz Saray'ın başına geçmeyi başarması durumunda milyonlarca Demokrat Amerikalı, "ayaklanmaya katılan" herhangi birinin bu kadar yüksek bir makamda bulunmasını yasaklayan anayasal hüküm nedeniyle onu meşru bir başkan saymayı reddedecek.

Buna karşılık Trump, Biden'a karşı bir kez daha kaybederse, büyük ihtimalle sonuçlarla ciddi bir şekilde oynandığı iddiasında bulunacak ve destekçilerini seçim yetkilileri ile çalışanlarına karşı geniş çaplı bir korkutma kampanyası için kışkırtacak.

Bu durumda ülke genelinde kendiliğinden bir şiddet ortamı patlak verebilir ve ülkenin fiilen iç savaş sarmalına girmesine neden olabilir.

ABD bir kıyamet senaryosuyla mı karşı karşıya?

Bu, bir sonraki makalenin konusu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU