Filistin resmi haber ajansı WEFA'nın 19 Ekim 2023'te yayımlanan haberine göre; İsrail, Gazze'deki Rum Ortodoks Kilisesi'ne bir saldırı düzenledi.
Aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu en az 8 kişi öldü, onlarcası da yaralandı.
Saldırılar sürerken Hıristiyan Filistinliler, Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi ile Kutsal Aile Katolik Kilisesinde (diğer adıyla Latin Manastırında) düzenlenen ayinlere katılıyorlar.
Bombardımanın sona ermesi için adak adayıp kurban kesiyorlar.
Latin Manastırı barış ve huzurun egemen olması maksadıyla çanlarını çalarak feci olaydan duydukları hüznü dile getiriyor.
Dayanışma ve protesto babından Kudüs'te bir araya gelen Patrikler ve Kilise önderleri, İsrail'in Gazze'deki kiliseleri hedef almasını kınadılar.
Lübnan'ın Zahle ve Bekaa bölgelerindeki Piskoposlar Meclisi, "Gazze, gerekçesiz bir elem ve tahammül edilmez bir zulmün ağır yükü altındadır!" diyerek dayanışma açıklamasında bulundular.
Kudüs Rum Ortodoks Kilisesi sözcüsü İsa Muslih, "Dünya, masum Filistinlilere karşı işlenen soykırımı durdurmak için derhal harekete geçmeli!" derken; Kudüs'teki Rum Ortodoks Patrikliği de Gazze'deki kiliseleri hedef alan İsrail'in eylemini kınadı ve "Hıristiyan değerlerinden beslenen insani ve vicdani görevimizden vazgeçmeyiz!" dedi.
Bu münasebetle kiliseler ve cemaatleri üstünde kısaca duralım:
Aziz Yusuf ve Rum Ortodoks kiliseleri ile Latin Manastırı, İsrail'in "Bölgeyi boşaltıp güneye gidin!" uyarısı yaptığı sivillere kucak açıp onlardan bin 100 kadarının kendilerine sığınmasına izin verdiler.
Gazze'de toplam 6 Hıristiyan ibadethanesi var. Üçü aktif faaliyet halinde; ziyaretçilerle Hıristiyanları kabul ediyor, buralarda dini merasimler düzenleniyor.
Aziz Porphyrius Rum Ortodoks Kilisesi (Dünyadaki en kadim Ortodoks Kilisesi olarak da bilinir) ile Kutsal Aile Katolik Kilisesi (Latin Manastırı) en ünlü mabetleri arasında.
Gazze'de 3 bin Hıristiyan bulunuyor ve büyük çoğunluğu Rum Ortodoks ve Katolik Kiliselerinde ibadetlerini yerine getiriyor.
Gazze'nin ablukaya alınması yöredeki Hıristiyanları da olumsuz etkiliyor; onların evleri de bombaların hedefi haline gelebiliyor.
İsrail ordusu, bütün kara operasyonlarında yaptığı gibi bu defa da Hıristiyanların evlerini ve kiliselerini boşaltıp gitmelerini istiyor.
İsrail, Müslüman ve Hıristiyan ayrımı yapmadan yöredeki herkese baskı uyguluyor.
Hıristiyanların yurtdışına çıkmalarını kısıtlıyor veya toptan yasaklıyor.
Keza Hıristiyanlarca kutsal sayılan Batı Şeria yöresindeki Beytlehm'i ve Doğu Kudüs'teki dini mekânları ziyaret etmelerini engelleyebiliyor.
İsrail'in geçmiş saldırılarında bazı şarapnel ve füze parçalarının isabet ettiği kiliseler hasar almalarına rağmen hâlâ ayaktalar.
Görece güvenli bulunup sığınılması gereken Gazze'deki Hıristiyan ibadethaneleri, tıpkı hastaneler, okullar, UNRWA ve yabancı temsilcilik binaları gibi dördüncü kamu meskeni olarak kabul ediliyor.
Ne yazık ki İsrail, uluslararası sözleşmelere ve savaş kurallarına aykırı olarak hemen hepsini bombaların hedefi haline getiriyor.
Zaten İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da "Savaş hukukuna uymayacağız!" diyerek savaş suçunu alenen beyan etmişti.
Can havliyle ölümden kaçan Hıristiyan ve Müslüman Gazzelilerin sığındıkları bu mabetler her durumda dokunulmaz ilahi mekânlar değil, aynı zamanda barışın önemli konakları işlevini de görüyorlar.
Latin Manastırı'na sığınmış olan 650 kişinin çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyor.
Rum Ortodoks Kilisesi ise 450 kişinin barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılıyor.
Kardinal Pierbattista Pizzaballa OFM (6 Kasım 2020'den bu yana Kudüs'teki Latin Katolik Kilisesi'nin İtalyan asıllı papazıdır) Independent Arabia gazetesine verdiği demecinde şöyle diyor:
Gazze'deki bütün Hıristiyanlar şimdilik bombardımanlardan zarar görmediler. Evleri yıkıldı ama can kayıpları yok. Onlar da Kilise ile onun müştemilatı sayılan okulda barınmaktalar.
Varsayıma bakılırsa an itibarıyla güvenli bir mekândalar. Ancak sürekli baskı altındalar. Belli bir süreliğine beslenme sorunları bulunmuyor. Fakat bu kuşatma uzarsa, ileride ciddi sorunlar doğabilir. Yardım etmeye çalışmakla birlikte tehlike de giderek yaklaşmaktadır.
Sığınma arayan herkese kapımız açıktır. Çünkü biz Hıristiyan ve Müslümanlar sonuçta kardeş sayılırız. Gelip medet umanlara yardım elimizi uzatıp ihtiyaç duyanlara da muhabbetimizi gösteriyoruz.
Ne yazık ki Patrik'in iyi dilek ve temennileri, acı gerçek ile vahşeti ortadan kaldırmıyor. Tepelerine durmadan bomba yağıyor.
Başpapaz Aleksiyos, çatışmanın başladığı 12 günden bu yana Kilise'nin bulunduğu yöreye 50'den fazla roket-bomba düştüğünü söylüyor.
Kutsal Aile Katolik Kilisesi (Latin Manastırı) Piskoposu Gabriela Romanelli, yaptığı açıklamada oldukça tedirgin görünüyordu:
İsrail ordusu; Kilise, dini okul ve yetimhanelerdeki Hıristiyanların bu mekânları derhal terk etmesini istedi. Onlar da kendilerince güvenli bir barınak arayışına girdiler.
Derhal boşaltma buyruğu karşısında şaşırdım; çünkü bir gün mekânı tümüyle boşaltmamızı emrediyorlar, ertesinde Hıristiyanlardan başka kimseyi içeri almamamız konusunda sert uyarılarda bulunuyorlar.
Buna rağmen Gazze'deki kilise yetkilileri İsrail'in bu emrine uymayı reddettiler.
Zira mabetler, uluslararası insani kurallar gereği dokunulmaz ve korunaklı olmak durumunda.
Kutsal Aile Katolik Kilisesi, sivil-dini bir mekân olduğunu kanıtlamak üzere dini sembollerin yanı sıra, Filistin bayrağını da binaya asıyor.
Bu simgeler, aynı zamanda kilisenin tarafsız ve dokunulmaz oluşunun da alametleridir.
Görünen o ki, İsrail ordusu Gazze'nin tümünü yerle bir etme niyetinde.
Bu durumda kiliseler de harabeye dönüştürülüp ortadan kaldırılma tehlikesiyle karşı karşıya. 1
Avrupa'da İsrail ve savaş karşıtlarına yönelik sert tedbirler alınıyor:
- Genelde Arap dünyasındaki Doğu Kiliseleri İsrail saldırılarına karşı açık tutum alıp sivillerin katledilmesini şiddetle kınıyorlar.
- Başta ABD olmak üzere batılı devletler ise Rusya'nın Ukrayna'ya karşı açtığı savaştan sonra girdikleri soğuk savaş atmosferinden bir türlü çıkamıyorlar.
- Yeni yasalarla basına dolaylı sansür konuluyor; savaş karşıtlarına yönelik polisiye tedbirler alınıyor.
- Son İsrail saldırılarına itiraz eden Ortadoğulu veya yerli muhaliflere adeta göz açtırılmıyor.
Bilindiği üzere ABD'li Joseph Raymond McCarthy, 1947 ve 1957 yılları arasında Cumhuriyetçi Parti senatörüydü.
Senatodaki 10 yıllık görev süresinde komünist parti ya da komünist sempatizanları hakkındaki sorumsuz suçlamalarıyla kötü bir şöhret kazanmıştı.
Adeta, (NATO ile Varşova Paktı arasındaki) Soğuk Savaş sonrası döneminin McCarty politikaları şimdi Batı'da yeniden diriltilmeye çalışılıyor. Bazı örneklerle olayları somutlaştıralım:
Avrupa Birliği, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmada iletişim yasalarına aykırı olan olarak sosyal medya ve internet ortamında dolaşıma sokulan "yanıltıcı" haberlerin muhtevasının kontrol edilmesi hususunda yeni kararlar alıyor. 2
Alternatif küreselleşmeyi, antiemperyalizmi ve Afrika feminizmini savunan kararlı bir aktivist olarak tanınan Gabon asıllı Fransız milletvekili Daniele Obono, Hamas'ın İsrail denetimindeki topraklarda gerçekleştirdiği son baskına misilleme olarak İsrail ordusunun sivil-milis ayrımı yapmadan herkesi ve her yeri bomba yağmuruna tutmasına itiraz etti.
Obono, "Dünyadaki bütün örnekleri gibi Hamas da askeri kanadı olan siyasi bir örgüt ve direniş hareketidir" dedi.
Bunun üzerine kızılca kıyamet koptu. Fransa İçişleri Bakanlığı, sosyalist fikirli Obono hakkında soruşturma başlatılıp "terörü övmekten" dava açılmasını istedi. 3
Keza Obono, 21 Mayıs 2021 tarihli konuşmasında "Filistin halkının haklarını savunduğu için antisemitizmle suçlanması" nedeniyle İsrailli i24 News kanalının canlı yayınını terk etmişti.
Fransız yönetimi, ülkede İsrail karşıtı hiçbir barışçıl eyleme müsaade etmeyeceğini açıkladı.
Hamas'ın Tv kanalı El AKSA'ya sunduğu Eutelsat uydu yayınını durdurdu.
"Chamas Tacos" isimli bir restoran ise ışıklı tabelasındaki "c" harfinin arıza yapmasının ardından kapatıldı.
Ayrıca İsrail'in saldırısı nedeniyle Fransız solunda bir bölünme yaşandı.
Mesela Fransız Komünist Partisi, Boyun Eğmeyen Fransa'nın (LFI) lideri Jean-Luc Melenchon'un Hamas'ı terör örgütü olarak görmemesine ve kınamamasına karşı çıktı.
Yaşadığı Gazze'den Fransa'ya eylül-kasım ayları arasında planlanan seminerler için giden Filistin Kadınlar Birliği Başkanı ve Ortadoğu için Dünya Kadınlar Konferansı Koordinatörü Dr. Mariam Abu Daqqa 18 Ekim'de tutuklandı.
Berlin'de 15 Ekim Pazar günü Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) hareketi, "Filistin'e özgürlük" talebiyle yaklaşık bin kişinin katıldığı bir eylem düzenledi.
Alman basını, Sol Parti sözcülerinden Luisa Neubauer ve Elisa Baş'ı "Hamas yanlıları-İsrail düşmanları" olarak damgalamaktan geri durmadı.
Yine Berlin-Sonnenalle'de Filistinlilerin yaptığı eylemin (17 Ekim) ardından, kolluk kuvvetleri restoranlara-kafelere tazyikli sularla saldırdı ve insanları darp ederek gözaltına aldı.
Almanya'nın koyduğu gösteri yasağına rağmen Filistin halkıyla dayanışma için barışçıl eylem yapan El Samidun (Direngenler) hareketine mensup 300 kişi biber gazı ve coplar eşliğinde gözaltına alındı.
Keza Berlin, Köln, Manheim, Stuttgart, Ulm ve Friedberg'de binlerce insan savaşa karşı yürüdü. El Samidun yetkilileri, "Filistin direnişi, dünyanın neresinde olursak olalım, halkımız düşmanlarının gözüne batan bir dikendir" diyorlardı.
İsviçre'nin Bern Üniversitesinde görevli bir profesör, İsrail'i kınamayan ve Hamas'ı terör örgütü olarak gören görüşlere karşı itiraz edince, derhal görevinden alındı.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Gazze'yi imha etmesini karnına çizilmiş Gazze haritasını ameliyatla alıyor gibi gösteren The Guardian gazetesi çalışanı İngiliz siyasi karikatüristi Steven W. Maclean Bell'in iş sözleşmesi anında iptal edildi. 4
Ülkeleri dışında profesyonel olarak çalışan Arap kökenli sporcular, Filistin halkını desteklemeleri nedeniyle, büyük spor kuruluşları, kulüpler, uluslararası medya ve hatta sosyal medya ile karşı karşıya kaldı.
Fas asıllı Hollandalı futbolcu Anwar El Ghazi (Enver El Gazi)'nin Filistin'le dayanışma içinde olduğunu ilan etmesi üzerine Alman kulübü Mainz, 17 Ekim oyuncuyu kadro dışı bıraktı.
Fransız kulübü Nice, 18 Ekim Çarşamba günü Cezayirli oyuncusu Youssef Atal'ın sosyal medyada Filistin halkına verdiği destek ve Cape Verde milli takımıyla oynanan ve Çöl Savaşçıları'nın galibiyetiyle sonuçlanan dostluk maçı öncesinde Cezayir milli takımındaki takım arkadaşlarıyla birlikte Filistin atkısı takması nedeniyle kadro dışı bırakıldığını duyurdu.
Alman kulübü Bayern Münih, Faslı uluslararası oyuncusu Nassir Mazraoui'nin Filistin'i destekleyen tutumunu reddettiğini açıkladı.
Mısır yüzme takımı oyuncusu Abdel Rahman Sameh, Yunanistan'da düzenlenen Dünya Kupası'nda 50 metre kelebekte altın madalya kazandıktan sonra basına yaptığı açıklamasında, Filistin halkına verdiği destek nedeniyle ölüm tehditlerine maruz kaldığını açıkladı.
Cezayir asıllı Fransız forvet, Suudi Al-İttihad oyuncusu Karim Benzema, "X" platformundaki hesabına; "Tüm dualarımız, her gün kadın ya da çocuk ayırmayan bu haksız bombardımanın kurbanı olan Gazze halkı için" yazarak Filistin'e desteğini açıkladı. Akabinde eleştiri bombardımanına tutuldu.
Eski İsrailli kaleci Dudu Awati Benzema'ya 5 dilde küfretti: İspanyolca, Arapça, İngilizce, Fransızca ve İbranice.
Yine de yasaklara rağmen birçok Avrupa ülkesinde insanlar sokaklara dökülerek İsrail saldırısını protesto ettiler.
Polisle karşı karşıya geldiler; tazyikli su, biber gazı sıkma, cop kullanma, tutuklanma gibi şiddete maruz bırakıldılar.
Gelişmeleri Almanya'da olayların içinden gözlem yapabilen aktivist Ganime Gülmez'in kaleminden okuyalım:
Almanya'da Hukukçular; 2007-2017 itibariyle ifade-eylem özgürlüğü noktasında, tüm adımların 129 a-b'ye (anti-terör yasasına) çıkacağı bir 'Yasa Ağacı' oluşturma sürecini aktardılar. Son aylarda çıkan yasaları ve emsal davaları da detaylı bir biçimde açıkladılar. Adli suçlarla politik suçların nasıl bir terazide ölçüme uğradığını da tüm detaylarıyla aktardılar.
Tüm bu emsal davaların muhatabı Savaş Karşıtları ve İklim Aktivistleri. Oluşturulan 'Yasa Ağacı' gereğince, bir protesto gösterisine katılmanın bir aylık hapis cezasından para cezasına çevrilebileceği küçük cezalar öngörülüyordu. Binlerce insan bu cezaya çarptırıldı. Ardından küçük küçük iki yıllık hapis cezalarına geçildi.
Bu 'Yasa Ağacı' uyarınca, keyfi kanaatler ceza sisteminde rol oynayabilir hale geldi. Sıra bu adımların daha da olağanlaşmasını sağlayabilecek yeni yasa tasarılarının onaylanmasına geldi. Tam da bu savaş gerçekliği içerisinde 'Toplumsal huzur ve güvenlik' propagandalarının pozitif bir sinyal olarak algılanması sürpriz olmayacak.
Batı himayesi ve desteğiyle gerçekleşen İsrail saldırılarının vahşetini tanımlayan güzel bir cümle kullanılmıştı son Frankfurt Kitap Fuarı'nda:
İnsan, tarih yazan ve bu tarihlerden öğrenmeyen bir hayvandır!
Bana biraz abartılı ve endişeli görünse de Ganime Gülmez'in uyarılarını da göz ardı etmemek gerekiyor:
Bırakalım 3. Dünya Savaşı'nı batılı devletler dördüncüsüne geçtiler... 'Paylaşım Savaşı' olarak düşündüğümüzde, Ukrayna işgalinin ardından ikinci kez oluşturulan-hukukileştirilen bir paylaşım haritası var...
Ortadoğu'dan Afrika'ya, Kafkaslardan Latin Amerika'ya; sayısız ülke artık ülke bile değil.
Bu ülkelerin taşından toprağına hepsi yeni zirvelerde (toplantılarında alınan kararlar uyarınca) yeniden paylaşıldı...
Şu bir hafta içerisinde basına dahi yansımayan, radyo programlarında değerlendirilen iki zirve yapıldı.
Ülkeler gruplara ayrılmış. Onlara coğrafi tanımlamalar mahiyetinde yeni bir hukuk biçildi bile...
Bu paylaşımların resmi belgesi; Zirve Kararları'nın ardından tüm dünyaya dikilen-dikilmeye devam edilen uluslararası anlaşmalar ağacı ve anayasal değişikliklerle resmileşip tamamlanacak.
Meraklısına not: Kürtlerin tavrı
Türkiye'deki Kürtler arasında da Filistin halkına destek veya İsrail'i haklı bulma noktasında hararetli tartışmalar yaşanıyor.
Irak Kürdistan Bölgesi'nde de toplum ikiye bölünmüş durumda.
Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi (IKBY) resmi sözcüsü Peşava Hewrami, Gazze'deki hastaneye yapılan saldırıyı kınadı ve "Savaşın ihtilafları çözemeyeceğini" söyleyip uluslararası camianın sivillerle masumlara sahip çıkmasını istedi.
İslami kesimler, "Hamas ve din kardeşi Filistinlilere" destek verdiler. 500 kadar Kürt din âlimi, "Gazze'ye saldırıların durdurulması" çağrısında bulundu.
İslami kesimlerin eleştirmesi üzerine bir açıklama yapan KDP ileri geleni Abdulselam Pervari, Başkan Neçirvan Barzani'nin demecini hatırlattı:
Bir; Filistin halkının kendi kaderini tayin etmek ve devlet kurmak için uğraşma hakkı vardır.
İki; tarihi tecrübeler, amaç uğruna başvurulan savaş ve silahlı mücadele yöntemleri çoğu zaman faciayla sonuçlanmaktadır.
Kürt milletvekillerinden KDP mensubu Sero Kadir, "Kürt Ensar'ul İslam Hareketi, IŞİD ve Ensar'ul İslam gibi El Kaide bağlantılı örgütleri desteklemesi nedeniyle Hamas'a sempati duyup sahip çıkılmaması gerektiğini" söyledi.
Milletvekili Ali Muhammed Salih ise şu görüşü dile getirdi:
Binlerce Kürdün duygularını incitmemek lazım. Çünkü Hamas ile IŞİD arasında dağlar kadar fark vardır. Madem o kadar milli bir kimliğiniz var;
Ozaman Suriye'nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinde kurulan Türk askeri denetimine ve oradaki kardeşlerimize yönelik yok etme/etkisiz bırakma faaliyetlerine karşı niçin ses çıkarmıyorsunuz?
İsrail, şimdiye kadar Kürt halkına ne sundu ki, mahcup tarzda bir kınamayla meseleyi geçiştiriyorsunuz?
Kimi aydınlar ise üçüncü yolu seçtiler:
Filistinliler ile Kürtlerin ortak noktası, zulüm ve zorbalık görmeleridir. Bu yanıyla aralarında empati kurmaları gerekir. Ancak siyasi olarak Kürtler tarafsız kalmalılar. Hele hele resmi açıdan belli bir tarafı desteklemeleri gerekmez. 5
Bize gelince: Geçmişte de mazlumların yanında yer aldık, şimdi de…
Kaynakça:
1. https://www.independentarabia.com/node/508356, 19 Ekim 2023.
2. https://www.independentarabia.com/node/508251/, 19 Ekim 2023.
3. https://www.hespress.com.1250602, 14 Ekim 2023. https://www.alquds.co.uk/, 17 Ekim 2023.
4. https://www.independentarabia.com/node/507696, 17 Ekim 2023.
5. https://www.independentarabia.com/node/508001/, Besim Fransis, 18 Ekim 2023.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish