Geçen ay ABD, Hizbullah aktivistleri ve finansörleri olarak kabul ettiği ve faaliyetleri Latin Amerika'dan Lübnan'a kadar uzanan, aynı aileden 7 Lübnanlıya yönelik yeni bir yaptırım listesi açıkladı.
ABD'li yetkililer bu kişileri ve örgütlerini ABD'nin arka bahçesinde bir 'terörist gruba' maddi destek sağlamakla suçladı.
Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Hazine Müsteşarı Brian Nelson yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Bu eylem, ABD hükümetinin, konumları ne olursa olsun Hizbullah ajanlarını ve finansörlerini takip etme kararlılığını vurgulamaktadır. Amerikan ve uluslararası finans sistemini terörizmi finanse etmek ve terör ile ilişki kurmak için kötüye kullanmaya çalışanların kökünü kazımaya devam edeceğiz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yaptırımlar, Hizbullah'ın Latin Amerika'daki ayak izinin neden olduğu ciddi ve sürekli artan güvenlik tehdidini vurguluyor.
Hizbullah'ın Latin Amerika'daki varlığı 40 yıl öncesine dayanıyor ve çok köklü.
Ağları, çoğu uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama gibi yasa dışı faaliyetler yoluyla Lübnan'da Hizbullah'ı finanse etmek için para toplamak ve tüm terörist faaliyetlerine lojistik ve altyapı desteği sağlamak gibi ikili bir amaca hizmet ediyor.
Washington'daki Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Dr. Emanuele Ottolenghi, "Bu faaliyet Hizbullah için çok önemli ama aynı zamanda bölgesel ortakları için de faydalı çünkü Venezuela gibi haydut rejimler ve karteller, yasadışı faaliyetlerini yürütmek için Hizbullah ağlarına güveniyorlar" dedi.
Hizbullah, 1997 yılında ABD tarafından "yabancı bir terör örgütü" olarak tasnif edildi.
Ne var ki bu tasnif, genellikle İran'ın vekili olarak kabul edilen Hizbullah'ın, özellikle uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla gelir elde etmenin bir aracı olarak Latin Amerika'da kendine yer edinmesini engellemedi.
ABD hükümetine ait ve iki binden fazla yabancı uyuşturucu baronunu listelediği belirtilen bir rehbere dayanarak yetkililer bu baronların neredeyse 200'nün Hizbullah ile bağlantılı veya ona bağlı olduklarını söylüyorlar.
Tahran'ın Latin Amerika'ya girişi Hizbullah'ın kurulduğu yıllara, Mohsen Rabbani'nin 1983'te Buenos Aires'e gelişine kadar uzanıyor.
Kendisi Tevhid Camii'nde öğretmen ve lider olmadan önce başlangıçta helal et denetçisi olarak çalıştı.
10 yıl sonra Tahran onu İran Büyükelçiliği'nin kültür ataşesi olarak görevlendirdi; burada Hizbullah'ın sahadaki operasyonlarının yöneticisi rolünü üstlendiği ve 14 yıl boyunca bu görevde kaldığı söyleniyor.
Dr. Ottolenghi'ye göre Hizbullah'ın faaliyetleri kısmen suç, kısmen terörizm ve bu da Amerikan ulusal güvenliğini etkiliyor.
Hizbullah'ın faaliyetleri genellikle ABD ve İsrail hedeflerine odaklanıyor.
Ottolenghi "Hizbullah'ın yasa dışı finansmanı Latin Amerika'daki suç çetelerini destekliyor ve böylece Amerikan pazarlarının ölümcül uyuşturucularla dolmasına katkıda bulunuyor" diye açıkladı.
Hizbullah, bazı yasa dışı finans faaliyetlerini Latin Amerika ile Ortadoğu arasında bir geçiş noktası olarak ABD'de kurarak Amerikan mali sisteminin bütünlüğünü de tehdit ediyor diyen Ottolenghi, sözlerine şunu da ekledi:
Ayrıca sahtecilik, fikri mülkiyet hırsızlığı, vergi kaçakçılığı ve benzeri başka suçlara da karışıyorlar.
ABD'li yetkililer 2008 yılında, Kolombiyalı soruşturmacılarla ortak bir görev olan Titan Operasyonunu başlattılar.
Yetkililer, iki yıl süren operasyon boyunca uyuşturucu kartelleri ile oradaki geniş Lübnanlı gurbetçi toplumu arasında çok sayıda bağlantıyı ortaya çıkardılar.
Bu tür örgütlerin, Kolombiya ile komşu Venezuela arasında sınır ötesi ticaret yolları, kuryeler ve kaçakçılardan oluşan bir labirent geliştiren Hizbullah aktivistleri tarafından teşvik edildiğine inanılıyor.
Titan Operasyonu 130'dan fazla kişinin tutuklanması ve 23 milyon dolarlık yasadışı paraya el konulmasıyla sonuçlandı.
Ancak nihayetinde Hizbullah'ın bölgedeki projesini durdurmakta başarısız oldu.
Özellikle Venezuela, Hizbullah'ın sızmaya çalıştığı önemli bir sıcak noktayı temsil ediyor.
Ülkenin Güney Amerika'daki, Karayip Denizi'nin kesiştiği noktada bulunan benzersiz konumu, Hizbullah'a Amerikan topraklarına yaklaşma ve gizli bir finansman, eğitim, istihbarat, silah, malzeme ve ticaret yolu ağı kurma kabiliyeti sunuyor.
Siyasi düzeyde, Güney Amerika'daki radikal sol liderler, kendilerini ABD ve onunla bağlantılı uluslararası kurallara dayalı düzene karşı 'mücadelede' Hizbullah gibi aşırı İslamcı hareketlerle bir araya getiren 'tesadüfün' önemini itiraf ediyorlar.
Uzmanlar, Hizbullah'ın uyuşturucu ve kara para aklama ağlarıyla bağlarını sürdürdüğünü söylüyorlar.
Ayrıca Meksika Sinaloa kartelinin ABD-Meksika sınırı altında, Hizbullah'ın Lübnan ile İsrail arasında inşa ettiği tünellere benzer uyuşturucu kaçakçılığı tünelleri inşa etmesine de yardım etti.
Bu bağlamda bazı uzmanlar, Tahran'dan yıllık 700 milyon dolardan fazla finansman alan Hizbullah'ın faaliyetlerinin, yaptırımlarla zincirlenmiş ve ekonomik olarak izole edilmiş İran için gözde bir hediye sayıldığını vurguluyorlar.
Bu yılın başlarında İran devlet medyası, Tahran'ın Atlantik ve Pasifik okyanuslarını birbirine bağlayan stratejik Panama Kanalı'ndaki askeri operasyonlarının kapsamını genişletme ve savaş gemileri gönderme niyetinde olduğunu duyurmuştu.
Bu, ABD'nin çıkarlarına ve güvenliğine yönelik yaygın ve son derece rahatsız edici bir tehdit oluşturuyordu.
Duyurudan haftalar sonra, iki İran savaş gemisi Brezilya hükümetinden Rio de Janeiro'ya yanaşma izni aldı ve bu da Washington'un olumsuz tepkilerine yol açtı.
"İran, Hizbullah'ın faaliyetlerinden büyük fayda sağlıyor" diye vurgulayan Ottolenghi, nasıl fayda sağladığını şöyle açıklıyor:
Hizbullah ağları, İran'ın silah ve teknoloji satın alma çabalarına yardımcı oluyor. Hizbullah İran adına terör komploları planladı ve uyguladı. Hizbullah'ın destek ağları aynı zamanda yerel siyasi liderlik ile İran'ın bölgedeki Amerikan karşıtı gündemiyle uyumlu siyasi hareketler arasında aracı görevi de görüyor. Latin Amerika'da elde edilen gelirlerin çoğu Lübnan'daki Hizbullah'a gidiyor ve bu da sonuçta İran'ın Latin Amerika'da güç ve etkisini göstermesine yardımcı oluyor.
ABD ile birlikte bölge ülkelerinin Hizbullah'ın faaliyetlerini sınırlamak için mevcut mali ve hukuki araçları kullanması gerekiyor.
Eski ABD Başkanı Barack Obama'nın yönetimi sırasında, ABD hükümeti, kısmen İran'ı nükleer anlaşmayı imzalamaya teşvik etmenin bir yolu olarak, Latin Amerika'da Hizbullah ile mücadeleye yönelik büyük bir operasyondan, 'Cassandra' kod adlı operasyondan geri adım atmıştı ve 'bu çok ciddi bir hataydı.'
Washington yıllardır Hizbullah konusunda alarm zillerini çalıyor ancak Latin Amerika'da yalnızca birkaç ülkede ABD'nin endişeleri karşılık buldu.
Hizbullah ağlarının varlığı, İran gibi Amerikan karşıtı aktörlere, özellikle İran ile ABD arasındaki düşmanlıkların derinleşmesi durumunda, ABD'ye karşı gelecekte yararlanabilecekleri seçenekler sunuyor.
Ottolenghi, "ABD, dünyaya ve özellikle de kendi arka bahçesinde karışık sinyaller gönderiyor" diye ekledi.
Ottolenghi, sözlerini şöyle tamamladı:
ABD, diğer Batılı müttefikler ve Birleşmiş Milletler, Hizbullah'ın dünyadaki faaliyetlerini destekleyen ülkelerden gerçek anlamda hesap sorma konusunda ciddi olana kadar Hizbullah geri adım atmayacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.