Cumhuriyet döneminin ilk askeri müdahalesi olan 27 Mayıs, askerin siyasetin tam merkezine yerleştiği yeni bir sürece sürüklediği Türkiye'de 1971'de muhtıra ve 12 Eylül 1980'de de yeni bir askeri darbe daha gerçekleşmesinin yolunu açtı.
12 Eylül'e gelinirken artan ideolojik kamplaşmaya da bağlı olarak terör ve şiddet olayları, cinayetler-suikastlar, bir türlü seçilemeyen yeni cumhurbaşkanı, Meclisin görevini yerine getirememesi, yürütmedeki tıkanıklık, sistemin adeta çökmesi, ekonomik sorunlar, gün geçtikçe artan grevlerle sermaye sahiplerinin otoriter çözüm talepleri, partiler arasında uzlaşmazlık, küçük ve sayıca çok siyasi aktörlerin etkinliğinin artması, gensorular, dış politik dengeler vb. gelişmeler, 12 Eylül 1980 darbesinin belli başlı bahane, gerekçe ve nedenleri oldular.
27 Mayıs'tan farklı olarak emir-komuta zinciri içinde gerçekleşen darbeyle ordu, idareye el koyduktan sonra Meclisin tüm yetkilerini üstlendi ve 12 Aralık günü çıkartılan Kanun'la oluşturulan beş darbeci subayın yönettiği kurucu iktidar yetkisine de sahip Milli Güvenlik Konseyi, ülke yönetimini 1983'e kadar eline aldı.
Bireyin değil otoriteyle devletin kutsallığının ön plana çıkartıldığı, cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılarak özellikle yargının bağımsızlığının daraltıldığı, çift kanatlı parlamenter sistemi sonlandıran yeni bir anayasa hazırlanarak 7 Kasım 1982'de halkoylamasına sunuldu ve kabul edilmesiyle de 1961 Anayasası ortadan kaldırıldı.
6 Kasım 1983'te yapılan genel seçimlerden bir ay sonra Milli Güvenlik Konseyinin görevi sona ererken iktidar, 3 yıl 3 ayı aşan bir sürenin ardından 24 Ocak kararlarının mimarı Turgut Özal'ın ilk hükümetini 13 Aralık'ta kurmasıyla yeniden sivil idareye geçti.
Yeni darbe ve aktörleri, 12 Eylül 1980'e gelinene kadar ülkede yaşananlardan bir bakıma 27 Mayıs'ın getirdiği düzeni sorumlu tutarken, onun sahiplendikleriyle değerlerini belleklerden silmeye yönelik bir tutum da benimsediler.
27 Mayıs'ın şehit ilan ettiği Turan Emeksiz, bu hesaplaşmanın önde gelen figürü ve kurbanlarındandı.
28 Nisan Olayları ve Turan Emeksiz
28 Nisan 1960 günü İstanbul Beyazıt Meydanı'ndaki öğrenci eyleminde hayatını kaybeden Turan Emeksiz, Türkiye'de ölümü devlete bağlanarak devletin siyasi şehit ilan ettiği ve ona atfedilen imajla topluma mal edilmeye çalışılan ilk öğrenciydi.
Otopsi sonucunda verilen raporda seken bir kurşunla öldüğü bilgisi yer alsa da ölümü, hem döneminde hem de sonrasında tartışılmış ve gerek iktidar gerekse muhalefet tarafından farklı anlamlar yüklenerek değerlendirilmişti.
İktidar konuyla ilgili haber yapılmasını yasaklarken bu önlem, iddia ve suçlamaları sonlandırmamıştı.
Bir başka önlem 29 Nisan sabahı ailesine haber verilmeden Turan Emeksiz'in cenazesinin Merkezefendi Mevlanakapı Mezarlığı'na gizlice gömülmesiydi.
Fakat bu tutum da amaca ulaşma bakımından yetersiz kalmış ve Emeksiz olayının özellikle Üniversite çevresinde bilinip yayılmasını engelleyememişti.
Söylemlerle birlikte daha o zaman "üniversiteli şehit" algısı oluşturulmaya başlandı.
Polisin açtığı ateş sonucu beş şehit verildiğine dair pankartların açıldığı yürüyüş eylemleri yapılırken DP iktidarı, hem ölümlere neden olmakla hem de ölümleri gizlemekle suçlandı.
27 Mayıs'ın Turan Emeksiz'i
28 Nisan öğrenci hareketleri ve sonrasında gerçekleşen eylemlerin, 27 Mayıs'ı gerçekleştirenlerle organik bir bağı yoktu.
Fakat bunlar, dolaylı olarak süreci etkilemişti.
Bu düşünceyi destekler biçimde sonrasında 27 Mayıs, bir yerde üniversite eylemlerine kendini dayamış, meşruiyet kaynağı olarak da "Emeksiz" imgesini kullanmıştı.
Hatta 28 Nisan, 27 Mayıs'a bağlanarak yaratılan "Hürriyet/Devrim Şehitleri" üzerinden bu bağ güçlendirilmişti.
Öğrencileri sahiplenen İstanbul Üniversitesinde onlar için ayrı tören yapılarak gömülmeleri ve burada ölümsüzleştirilmeleri gündeme gelmişse de bu gerçekleşmedi.
Çünkü 27 Mayıs sonrası kurulan Milli Birlik Komitesi (MBK) Hükümetinin ölen öğrencilerle ilgili daha etkili bir planı vardı.
Hürriyet Şehitleri, tıpkı Atatürk gibi ölümsüz kahraman sıfatına büründürülmek istenmiş, bu nedenle de onların gömülecekleri mekân olarak Kurucu Kahraman'ın ebedi istirahatgâhı Anıtkabir tercih edilmişti.
10 Haziran günü Atatürk'e yapılan merasimin benzeri görkemli bir törenle Turan Emeksiz ile 29 Nisan günü devam eden gösterilerde tırmandığı tankın üstünden düşerek ölen bir diğer Hürriyet Şehidi Nedim Özpolat'ın cenazeleri Ankara'ya gönderilmişti.
Kortej Ankara'da 29 Nisan eylemlerinin yapıldığı Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Hukuk Fakültesini selamladıktan sonra cenazeler, Anıtkabir'e getirilerek defnedilmişti.
MBK'nin bu hamlesiyle 27 Mayıs, 28 Nisan'ı Üniversitenin bünyesi ve etkisinden kopartarak Atatürk'le ortak bir payda oluşturup sahiplendi.
Fakat 28/29 Nisan şehitleri, 27 Mayıs'ın şehitlerinin önüne geçirilmedi.
Anıtkabir'deki sıralamada onlara, 27 Mayıs'ta yanlışlıkla bir jandarma kurşunuyla ölen Teğmen Ali İhsan Kazmaz ile sokağa çıkma yasağını ihlal ettiğinden askerlerin attığı kurşunla ölen Ersan Özey'den sonra yer verildi.
28 Nisan'ı bünyesine katması, hürriyet şehitlerinin Anıtkabir'e gömülme sırası dikkate alındığında 1908 ve 1923 ile bağ kurup kurucu iktidar sıfatıyla kendilerini "İkinci Cumhuriyet" olarak adlandıran yeni yönetimin, hem bu eylemlere hem de Üniversitenin 27 Mayıs süreci ve sonrasındaki rolü düşünüldüğünde buradan gelebilecek tepkiye karşı bir endişe duyduğu söylenebilir.
Nitekim 27 Mayıs'ı gerçekleştirenlerle benimseyenlerin ilk çatışması, 147'ler olayı olmuştu.
Üniversite bahçesinde bir anıt dikilmesi Rektör tarafından dillendirilmişse de 27 Mayıs, yarattığı "Hürriyet Şehitleri" için ilk etapta yeni bir mekâna ihtiyaç duymamıştı.
Fakat sonra "Hürriyet Anıtı" düşüncesi ortaya çıktı ve bu anıt, olayların geçtiği mahal olan Beyazıt Meydanı'na dikildi.
27 Mayıs'ın üçüncü yıldönümünde açılışı yapılan Anıt, Turan Emeksiz'in vurulduğu yerde olduğu için "Turan Emeksiz Anıtı" olarak bilindi.
27 Mayıs'la birlikte "ordu-üniversite-Atatürk" bağı, askerin oluşturmaya çalıştığı sivil-şehit üniversiteli figürü ve hürriyet söylemleri etrafında güçlendirildi.
Turan Emeksiz'in adı, verildiği mekânlarla yaşatıldı
1980'e kadar devlet eliyle yaratılan hürriyet-devrim-siyasi şehit Turan Emeksiz'in adı, İstanbul, Ankara, doğum yeri olduğu için 27 Mayıs sonrası kutsallık atfedilen Malatya, Adana, Gaziantep, Afyon ve Sakarya'da çeşitli mahalle, cadde, sokak ve okullara verilerek yaşatıldı.
Tarsus'taki okaliptüs ormanına ve İstanbul şehir hatlarındaki bir vapura da adı konuldu.
Emeksiz imgesine yönelik tepki ve saldırılar
1961-1980 arasında Turan Emeksiz'e atfedilen imaja yönelik tepkilerden doğan bazı girişimler oldu.
28 Nisan'ın ilk yıl dönümünde öldüğü noktaya dikilen bayrak direğine yapılan saldırı, Cağaloğlu'ndaki büstünün kırmızıya boyanması, Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu'nun bir suikast sonucu üç akrabasıyla hayatını kaybetmesi üzerine çıkan olaylarda Turan Emeksiz Caddesi'ndeki birçok işyeri ve evin yakılarak burada bulunan büstünün parçalanması gibi hareketler bu tepkilerin, Turan Emeksiz'i hatırlatan mekânlara yönelik yansımalarıydı.
Bunlar, 27 Mayıs'ı sahiplenenlerin süren desteği sayesinde Emeksiz imajını yok etmede başarılı olamamıştı.
12 Eylül 1980 Darbesinin 27 Mayıs'a karşı ilk girişimi
Türkiye'de 27 Mayıs'ın "Hürriyet ve Anayasa Bayramı" adı altında kutlanmasının yasalaşması Başbakan İsmet İnönü tarafından, 3 Nisan 1963'te Millet Meclisine getirilen Ulusal bayram ve genel tatiller hakkındaki 2739 sayılı Kanun'a ek kanun tasarısının gündeme alınmasına dair önergesi ile yani 221 sayılı Kanun'la gerçekleşti.
Böylece 27 Mayıs, milli bayramlar arasında yerini aldı.
12 Eylül 1980 sonrası Milli Güvenlik Konseyinin 17 Mart 1981'de aldığı kararla 1970'li yıllardan itibaren meydana gelen gelişmeler sonucunda 1961 Anayasası'nın toplum bünyesine uygunluğunun tartışılır hale geldiği gerekçesi ile "27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı", resmi bayramlar arasından çıkartılarak 12 Eylül'ün, 27 Mayıs'ın izlerini silmeye yönelik ilk girişimi gerçekleşti.
Tek Cumhuriyet, tek kurucu iktidar
Milli Birlik Komitesi Hükümetinin 11 Temmuz 1960 günü yapılan ikinci toplantısında Devlet Vekili Amil Artus, okuduğu Bakanlar Kurulu Programı'nda anayasa hazırlıklarından söz ederken "İkinci Cumhuriyet" ifadesini kullandı.
Bu ifade, "yeni kurucu iktidar" anlayışıyla benimsenmiş ve bu bağlamda da 27 Mayıs kendisi ile başlayan dönemi, "İkinci Cumhuriyet" olarak adlandırmıştı.
Hükümet darbelerinin ardından eylemi gerçekleştirenler yeni kurucu iktidarlar olarak ortaya çıkıp yeni anayasalar yapsalar da bu, ülkenin kurucu iktidarından farklı bir durum ve anlam ifade eder.
Bu noktada tek kurucu iktidar kabul eden 12 Eylül, yeni bir kurucu iktidar algısı oluşturma arayışına giren 27 Mayıs'ın izlerini silme anlayışını benimsedi.
12 Eylül, devletin dayandığı temel olarak Milli Mücadele'yi esas alarak bu mücadelenin sonunda 1923'te kurulan tek bir "Cumhuriyet" tanıdı.
27 Mayıs, sivil öğrenci eylemleri ile arasında bağ kurarak askeri müdahalesini desteklemeyi amaçlarken 12 Eylül bunlara da savaş açtı.
Tek sembol, tek kahraman "Atatürk"
27 Mayıs, Hürriyet/Devrim şehitlerini Anıtkabir'e defnederek ve yeni bir kurucu iktidarla ikinci cumhuriyet algısı oluşturarak Atatürk'ün yanına yeni kahramanlar, aktörler eklemlemeye çalışmıştı.
12 Eylül, bunu reddetti.
Anıtkabir de bu anlayışa göre yeniden dizayn edildi.
Hatta 27 Mayıs öncesinden daha güçlü bir "Atatürk" imajı oluşturuldu.
Bu bağlamda da Kurucu Kahraman'a ait ve sadece Milli Mücadele'nin hatıralarının yaşatılacağı Anıtkabir'in tekrar eski yerini alması sağlandı.
1988 yılında devrim şehitleri ile Cemal Gürsel'in mezarları, 6 Kasım 1981 tarihli 2549 sayılı "Devlet Mezarlığı Hakkında Kanun"a dayandırılarak Anıtkabir'den çıkartıldı.
Kanun'un ilk maddesiyle Anıtkabir'e Atatürk, yakın silah arkadaşları ve İsmet İnönü'nün kabirleri dışında defin yapılması yasaklandı.
Türk milletinin, bir armağan olarak yalnız Büyük Kurtarıcısı için tesis ettiği Anıtkabir'de Atatürk'ün ve ayrıca en yakın silah ve mesai arkadaşı İsmet İnönü'nün kabirleri muhafaza edilir. Anıtkabir alam içine başkaca hiçbir kimse defnedilemez.
Kanun'un ikinci maddesinde Atatürk Orman Çiftliği içinde Milli Savunma Bakanlığınca bir Devlet Mezarlığı inşa edileceği belirtilirken, geçici maddeyle de Anıtkabir'deki diğer kabirlerle ilgili nasıl bir muamele yapılacağı açıklandı.
27 Mayıs darbesinin lideri, MBK Başkanı ve 4. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Devlet Mezarlığına; devrim şehitleri ise aileleri tarafından farklı bir talep olmaması durumunda Ankara'daki Askeri Şehitliğe nakledileceklerdi.
Devlet Mezarlığı'nın tamamlanmasıyla birlikte Kanun, uygulamaya konularak 24 Ağustos 1988'de Anıtkabir'den "Hürriyet" ile "27 Mayıs" şehitleri alındılar.
Ersan Özey dışındakiler Cebeci Şehitliğine sessizce gömülürken Cemal Gürsel de 30 Ağustos'ta Devlet Mezarlığı'na defnedildi.
Turan Emeksiz imgesinin yok edilişi
Turan Emeksiz'in imajına yönelik 1960'lı yılların başından itibaren var olan cılız tepkiler, 1970'lerde özellikle sağ-sol çatışmalar ve bazı olaylarla birlikte arttı.
Hürriyet/Devrim şehitlerine yönelik tepkiler, öncesinden farklı olarak 1980'den sonra bizzat yönetim tarafından benimsendi.
Hatta bilinçli olarak bu imajın yok edilişiyle sonuçlandı.
Konuyla ilgili hazırladığı Şehitliğin İnşası ve İmhası: Turan Emeksiz Örneği adlı çalışmasında Turgay Gürpınar da 27 Mayıs 1960 darbesiyle devletin şehit ilan ettiği Turan Emeksiz'in imajının 12 Eylül 1980 darbe sürecinde devlet tarafından imha edildiğini savunur:
1980 sonrası süreçte Emeksiz figürüne karşı girişilen unutturma politikası, Emeksiz'i inşa edilmiş bir hafıza figürü olmasının yanı sıra imha edilmiş bir hafıza figürü kılmakta ve hatırlamanın olduğu kadar unutmanın siyasal boyutunu tartışmaya imkân vermektedir.
Yine Gürpınar'ın eserinde belirtildiği gibi bizzat dönemin baş aktörü Kenan Evren, bir kişinin vurulmasıyla Beyazıt Meydanı'nın adının Hürriyet Meydanı olarak değiştirilmesini eleştiren ve Turan Emeksiz ile Hürriyet Şehitleri hadisesini değersizleştiren açıklamalar yaparak süreci yönlendirmişti.
Nihat Emeksiz'in verdiği bilgiye göre de 21 Nisan 1988'de Kenan Evren'in, "Bu dikeni kaldırın buradan" şeklinde talimat vermesi üzerine Hürriyet/Turan Emeksiz Anıtı, yerinden alınarak gözlerden uzak bir yere taşındı.
Bu dönemde ayrıca Turan Emeksiz'in adının verildiği mekân, yer, sokak, cadde adları değiştirildi.
Turan Emeksiz imajına son darbe ise 1980'lerin sonunda "Demokrasi Şehidi Adnan Menderes" imajının ön plana çıkartılmasıyla vuruldu.
Üç devlet adamının İmralı'da bulunan cenazeleri, 16 Eylül 1990'da devlet töreniyle açılarak 17 Eylül günü yine devlet töreniyle Topkapı Mezarlığı'nda onlar için inşa edilen Anıt Mezara defnedildiler.
Böylece "Demokrasi Şehidi Adnan Menderes", günümüze kadar gelen imajıyla hürriyet/devrim şehitlerine karşı galibiyetini pekiştirdi.
Halk düşmanı - hürriyet/devrim şehidi - sıradan biri
Turan Emeksiz, 28 Nisan 1960 günü öğrenci eylemlerine katılarak burada yaşamını yitiren İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğrencisiydi.
DP iktidarı, gizlilik içinde, yasak ve sansürle süreci yönetmeyi tercih edince ölüm hadisesiyle ilgili şüphe ve iddiaların önü alınamadı.
27 Mayıs'ın meşruiyet arayışlarında bir taraftan yasal düzenlemeler yapılırken diğer taraftan da toplumu etkileyici yöntemler uygulanmış bu noktada da hürriyet/devrim şehitleri imgesi oluşturulmaya çalışılmıştı.
Bu imgenin en önemli figürüydü, Turan Emeksiz.
Yeni yönetim, kendisini konuşlandırdığı "ikinci cumhuriyet" ve buna bağlı olarak yeni kahramanlarını oluşturulurken bu kahramanlar, 10 Haziran 1960 günü devlet erkânının da katıldığı görkemli törenle Anıtkabir'e ortak edilmişlerdi.
Fakat aynı kahramanlar, bir başka darbenin hedefi olmuş ve bu ortaklık 1988'de Anıtkabir'den alınarak Cebeci Şehitliği'ne nakledilmeleriyle son bulmuştu.
Üstelik bu nakil, öncekinin aksine sessiz sedasız gerçekleştirilmişti.
Turan Emeksiz, Cebeci'ye "Gündoğdu Şehitleri" arasına sıradanlaştırılarak gömülmüştü.
Turan Emeksiz, kısa denilebilecek bir zaman diliminde yaşanan siyasi gelişmelere bağlı olarak bir olay veya kişiyle ilgili algıların, yönlendirmelerle nasıl şekillendirilip değiştirilebileceğini göstermesi bakımından da iyi bir örnekti.
28 Nisan'da başkaldıran asilerden biri halk ve devlet düşmanıyken, 27 Mayıs'la sivil meşruiyet temelinin en önemli figürü hürriyet/devrim şehidi halk kahramanı ve 12 Eylül 1980 sonrası da dayandırıldığı temellerin değersizleştirildiği darbenin önemini yitirmiş sıradanlaştırılmış bir imgesi olmuştu.
Böylece 28 yıl içinde farklı anlamların yüklendiği Turan Emeksiz, herhangi birisi konumuna -aslında başlangıç noktasındaki durumuna- getirilmişti.
12 Eylül'le birlikte yok edilen sadece Hürriyet/Devrim Şehidi Turan Emeksiz figürü değildi.
12 Eylül, 27 Mayıs'ın değerleri üzerinden 27 Mayıs'a karşı bir rövanş politikası uygulamış ve sonuç odaklı değerlendirildiğinde bunda da başarılı olmuştu.
Yararlanılan kaynaklar:
Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi
MBK Tutanakları, B:2, O:1, 11 Temmuz 1960.
1982 Anayasası, Kanun No 2709, 18.10.1982.
MGK Tutanakları, B: 44, C:3, 17 Mart 1981.
Devlet Mezarlığı Hakkında Kanun, No: 2549, 6.11.1981.
Akşam, 10-11 Haziran 1960.
Milliyet, 10-11 Haziran 1960; 13 Eylül 1980; 25 Ağustos 1988.
Köksal Akpınar; Hüseyin Günay, Yeter Söz Savunmanın Belgeseli, TRT Haber, 4. Bölüm, https://www.youtube.com/watch?v=Lx9QGblIVx0, Erişim: 19.08.2023.
Mehmet Korkut Aydın, "Turan Emeksiz Incident in the Process from May 27 According to Press Sources", International Journal of Social Science Research, 9 (2), 180-197.
Nihat Emeksiz, "Turan Emeksiz ve Hürriyet Anıtı", Cumhuriyet, 28 Nisan 2023, https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/turan-emeksiz-ve-hurriyet-aniti-nihat-emeksiz-2075868, Erişim: 20.08.2023.
Nihat Emeksiz, Turan Emeksiz Beyazıt Meydanı'nda Yaşayan Genç, Doğu Kitabevi, 2022.
Turgay Gülpınar, "Toplumsal Belleğe Adanmış Mekânlar: Turan Emeksiz'i Hatırlamak ve Unutmak", Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Dergisi, 6(2): 205- 222.
Turgay Gülpınar, Şehitliğin İnşası ve İmhası: Turan Emeksiz Örneği, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Siyaset Bilimi) Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012.
Zehra Aslan, "Milli Birlik Komitesi", Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/milli-birlik-komitesi-mbk/, Erişim: 19.08.2023.
Zehra Aslan, "Milli Birlik Komitesinin Yapısı ve Eylemleri", TC Tarihi, C 3, Basılmamış kitapta bölüm, Atatürk Araştırma Merkezi (2016).
*Metinde kullanılan gazete ve anıt mezar harici görseller Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi'nden alınmıştır. Fon kodu: "BCA, 010.09/118.371.2"
Anıt Mezar görseli: https://tr.wikipedia.org/wiki/Adnan_Menderes_An%C4%B1t_Mezar%C4%B1, Erişim: 20.08.2023.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish