20'nci yüzyılda Latin Amerika, demokratik olarak seçilmiş hükümetlerin askeri darbeler veya otoriter yöneticiler tarafından devrildiği tekrarlayan bir döngüyle karşı karşıya kaldı.
Çoğu durumda bu rejimler mevcut yasama organlarını feshetti veya otoriter bir şekilde kontrol etti.
Birçok ülkede askeri darbeler gerçekleşti ve diktatöryel yönetimler uzun yıllar ülkeleri yönetti.
21'nci yüzyılda Latin Amerika'nın siyasi manzarası, sol eğilimli hükümetlerin yükselişi, bazı bölgelerde demokrasinin yeniden öne sürülmesi ve diğer bölgelerde demokratik kurumlara yönelik ısrarlı meydan okumalar yaşandı.
1990'lar ve 2000'lerin başı, Latin Amerika siyasi paradigmasında önemli bir değişime tanık oldu.
Soğuk Savaş dönemi jeopolitiğinin zayıflamasıyla birlikte birçok ülke demokratik geçiş sürecine girdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
21'nci yüzyıl Latin Amerika'sındaki hükümetler bölgenin değişen siyasi ortamına karşılık farklılık gösterse de tutarlı hedefleri, demokratik değerleri ve insan haklarını savunmaya kayda değer bir vurgu yaparak, hakim güçlere meydan okumak, onları dengelemek veya reform yapmaktı.
İşte 2023 Latin Amerika'sında bu değişim sancıları veya geçiş süreçleri yaşanıyor. Özellikle Orta Amerika ülkelerinde demokratik değerlere ve kurumlara saygı, Güney Amerika ülkelerine kıyasla oldukça geri kalmış durumda.
Bu bağlamda bu yazıda Ağustos-2023'de Latin Amerika'da gerçekleşen olaylara kısa bir bilgi vererek değinmeye çalışacağız.
Aslında amacımız Latin Amerika ülkelerinde demokratik restorasyonda yaşanan zorluklarını analiz etmek olacaktı ancak girizgahta yaptığımız değerlendirmede olduğu gibi, birçok ülke demokratik geçiş sürecinin sancılarını yaşadığından bu yazımızda toplu bir şekilde son olayları hatırlatmayı istedik.
Arjantin
Güney Amerika ülkesi Arjantin'de bu yıl cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Genel seçimlerden önce ülkede PASO adı altında ön temayül seçimi yapılıyor.
Türkiye'de anlaşılması için ifade edecek olursak 'zorunlu anket' diyebileceğimiz bir seçim uygulanıyor. Arjantinliler yüzde 69'luk bir katılımla sandık başına gitti.
Seçim yarışı ultra muhafazakar Avanza Libertad'dan Javier Milei, Merkez sağdan Juntos por el Cambio'dan Patricia Bullrich ve Milliyetçi-Sol Unión por la Patria'dan Sergio Massa arasında geçmesi bekleniyordu.
Nitekim öyle de oldu. 52 yaşındaki liberter ekonomist ve siyasete yeni katılan Javier Milei, Arjantin siyaset ve ekonomi ortamı adeta sarsarcasına oyların yüzde 30,1'ini alarak seçimde en çok oy alan aday oldu.
Milei, ön seçimlerde siyasi partisinden rekabet etmemiş olsa da ekonomik sıkıntı üzerine artan toplumsal hoşnutsuzluğu harekete geçirdi ve güçlü bir ulusal destek inşa etti.
Milei'nin seçim kampanyasındaki vaatleri arasında Arjantin Merkez Bankası'nı kapatmayı, ekonomiyi dolarize etmeyi, devletin büyüklüğünü büyük ölçüde azaltmayı, bir okul kuponu sistemi getirmeyi ve kürtaj yasasını yürürlükten kaldırmayı hedefliyor.
Eski Başkan Mauricio Macri'nin eski Güvenlik Bakanı Patricia Bullrich, oyların yüzde 16,9'unu aldı. Milliyetçi Sol Peronist hükümet koalisyonu Unión por la Patria ise, büyük bir seçim darbesi aldı.
2019 ön seçimlerinde yüzde 47,6 olan solcu koalisyon, 2023-Ağustos'unda oyların yüzde 27,2'sini aldı. Peronistlerin adayı olan mevcut Ekonomi Bakanı Sergio Massa, oyların yüzde 21,4'ünü aldı.
Arjantinliler, 22 Ekim'de sandık başına gidecek ve en çok oy alan iki aday 19 Kasım'da(gerekirse) tekrar sandık başında kozlarında paylaşacak.
Ancak bu seçimlerin arka planında, en kötü yönlerini seçim kampanyasının ortasında bitmek bilmeyen bir ekonomik kriz var.
Arjantin yıllık yüzde 113,4'lük enflasyon oranı ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile sıkı borç yeniden yapılandırma müzakerelerinin seçimlere gideceğinden ülkedeki yeni cumhurbaşkanın kim olacağını ekonomik koşullar/vaatler belirleyecektir.
Arjantin, onlarca yıldır süren hiperenflasyondan sonra, yıllık enflasyonu yüzde 100'ün üzerine, işsizliği ise yüzde 40'a çıkardı.
Uluslararası Para Fonu (IMF) kısa bir süre önce, halihazırda darbe almış olan Arjantin pesosunun daha fazla devalüasyonuna ve kamu harcamalarında kesintilere kapı açacak yeni bir anlaşmayı onayladı; bu, seçim zamanındaki Peronist mantıkla çelişen bir şeydir.
Milyonlarca Arjantinlinin bıktığı, sol-milliyetçi Peronizm ve geleneksel merkez sağ hoşnutsuzluğu son yapılan seçimde 'değişim' talebinin güçlü arzulandığı sonucuna bıraktı.
Paraguay
Paraguay'da Santiago Peña, yeni cumhurbaşkanı olarak yemin etti ve "ittifaklar kurma" ve "sağlam ve etik liderlik" gösterme sözü verdi.
Muhafazakar Colorado Partisi'nden olan Peña, ülkenin çiftlik odaklı ekonomisinin pandemi ve kuraklıktan sonra toparlanmasına yardımcı olmak için istihdam yaratmaya, düşük vergilere ve yabancı yatırımları çekmeye odaklanan iş dostu politikalar vaat etti.
Ayrıca "kamu yolsuzluğuyla mücadele etmek, yoksullukla mücadele etmek ve eğitim, sağlık ve güvenliği iyileştirmek için çalışacağını" söyledi.
Ekvador
Ekvador başkanlık seçimlerinde aday olan Fernando Villavicencio, Başkent Kito'nun kuzeyindeki bir okulda düzenlenen seçim mitinginden sonra vurularak öldürüldü.
Saatler sonra, internette yayınlanan bir videoda, Ekvador'daki en büyük ikinci suç çetesi olan Los Lobos'un üyesi bir grup silahlı kişi sorumluluğu üstlendi.
Bu suikast Manta şehrinin Belediye Başkanı Agustin Itriago'nun öldürülmesinden iki hafta sonra ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sadece 11 gün önce geldi.
59 yaşındaki gazeteci ve eski kongre üyesi Villavicencio, eski Cumhurbaşkanı Rafael Correra'nın yolsuzluk faaliyetlerini ifşa etmesi ve şiddetli bir eleştirmeni olarak biliniyordu. Başkan Guillermo Lasso, 60 günlük acil durum ve üç günlük ulusal yas ilan etti.
Ayrıca Ekvador'da seçimlerin ilk turunu düzenledi. Artan şiddetin ortasında, eski Cumhurbaşkanı Rafael Correa'nın siyasi müttefiki Luisa Gonzalez oyların yüzde 33'ünü alarak birinci olurken, işadamı Daniel Noboa oyların yüzde 24'ünü aldı.
Gonzalez ve Noboa, 15 Ekim'de yapılacak ikinci tur seçimlerinde karşı karşıya gelecek.
Ekvador'da başkan adayı Fernando Villavicencio'nun öldürülmesi, uyuşturucu kaçakçılığı örgütleri tarafından desteklenen yerel çetelerin birbirlerine karşı savaşa girmesi ve Ekvador devletine karşı bir terör kampanyası başlatması nedeniyle zaten bir şiddet patlamasıyla travma geçirmiş ülkede seçim sonucunu önemli ölçüde etkiledi.
Ülkede daha sonra başka bir siyasinin öldürülmesi ve patlayan bombalar ülkenin yeni bir şiddet sarmalına girmesine neden oldu.
Guatemela
Orta Amerika ülkesi Guatemela'da siyasi gerginliğin ortasında Cumhurbaşkanlığı seçimin ikinci turu yapıldı.
Bir ABD darbesiyle koltuğunu kaybedip Uruguay'a sürgün giden Eski Cumhurbaşkanı Juan José Arevalo'nun oğlu Arevalo sandıktan zaferle çıktı.
64 yaşındaki eski bir diplomat ve yolsuzlukla mücadele aktivisti olan Bernardo Arévalo, muhafazakar aday Sandra Torres'i oyların yüzde 58'ini alarak yendi.
Bernardo Arevalo neredeyse 40 yıl önce demokrasinin geri dönüşünden bu yana ilk kez Guatemala'nın en ilerici başkanı olacak.
Yeni başkan seçilen Arevalo, başlıca vaatleri arasında ülkenin kurumlarını güçlendirmeyi ve yolsuzlukla mücadele etmeyi amaçlıyor.
Ancak Arevalo seçimi kazanmasına rağmen ülkedeki statüko sonuçları kabul etmemek için yargıyı araçsallaştırıyor.
Zira Guatemala'nın seçilmiş devlet başkanını Arevalo siyasi partisi askıya alındı. Bernardo Arevalo, ülkenin Yüksek Seçim Mahkemesi tarafından Guatemala'nın başkanlık seçimlerinin galibi olarak onaylandı.
Ancak aynı gün, başka bir hükümet organı olan Seçim Sicili, Arevalo'nun siyasi partisi Movimiento Semilla'nın askıya alınmasını emretti.
Arevalo'nun ülkenin muhafazakar seçkinleri tarafından tercih edilen aday Sandra Torres'e karşı kazandığı zaferden bu yana, seçilmiş cumhurbaşkanı çeşitli yasal saldırılarla ve usulsüzlük iddialarıyla karşı karşıya kaldı.
Savcılar, Semilla partisinin yıllar önce partinin tescili için imza toplamakta yanlış yapmakla suçladı.
Haiti
Haiti'de artan çete şiddeti yüzünden protestolar patlak verdi. Ağustos ayının ortasında Haiti'deki çete şiddetiyle mücadele etmek için Kenya liderliğinde çok taraflı bir güç kurmaya yönelik uluslararası görüşmelerin ortasında, binlerce protestocu Haiti'nin Port-au-Prince kentinde sokaklara döküldü.
Haiti'nin başkentinin en çok etkilenen bölgelerinden ikisi olan Carrefour-Feuilles ve Savane Pistache sakinleri, Başbakan Ariel Henry'nin resmi konutuna yürüdü ve artan suçlara karşı harekete geçilmesini talep etti. Polis, gösterileri göz yaşartıcı gazla dağıtarak ilerlemelerini engelledi.
Birleşmiş Milletler'e göre, 2023'ün ilk çeyreğinde Haiti, 2022' nin son çeyreğine kıyasla cinayet, yaralanma ve kaçırma kurbanlarının sayısında yüzde 28'lik bir artış kaydetti.
Haiti'deki ABD Büyükelçiliği, binalarının yakınında şiddet olayları patlak verdikten sonra kapılarını halka kapattı.
Haiti'deki ABD Büyükelçiliği, ABD vatandaşlarını mevcut güvenlik durumunu ve altyapı zorluklarını gerekçe göstererek ülkeyi "mümkün olan en kısa sürede" terk etmeye çağırdı.
Birleşmiş Milletler'in yakın tarihli bir raporu, 1 Ocak'tan 15 Ağustos'a kadar Haiti'de 2 bin 400'den fazla kişinin öldürüldüğünü, 950'den fazla kişinin kaçırıldığını ve 902 kişinin de yaralandığını tahmin ediyor.
Haiti'nin başkenti Port-au-Prince'in yüzde 80'ini çetelerin kontrol ettiği tahmin ediliyor. Ağustos ayı boyunca, Haiti'ye Kenya liderliğindeki bir uluslararası güvenlik misyonunun potansiyeli konusunda önemli tartışmalar yaşandı.
Kenya polis teşkilatının insan hakları sicili ve kültürel çatışma potansiyeli hakkında endişeler dile getiriliyor.
Çünkü Kenyaların iki resmi dili Svahili ve İngilizcedir. Haiti'de Creole ve Fransızca konuşulur.
Dolayısıyla iletişimin temel problem olduğu bir yerde güvenliğin nasıl sağlanacağı başka bir tartışma konusu…
Kolombiya
Bir zamanlar Kolombiya'nın en tehlikeli uyuşturucu baronlarından biri olarak korkulan Dairo Antonio Úsuga, ABD'de 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Otoniel olarak da bilinen Úsuga, ocak ayında üst düzey uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarını kabul etti ve ABD'ye tonlarca kokain kaçakçılığı yaptığını itiraf etti.
Ayrıca suç çeteleri tarafından işlenen şiddeti de kabul etti. ABD, Kolombiya'dan iade edilmesi için ömür boyu hapis cezası istememeyi kabul etti.
Úsuga, savunma anlaşmasının bir parçası olarak 216 milyon ABD Doları'nı kaybetmeyi kabul etti.
Yaklaşan Kolombiya Yerel Seçimleri, Devlet Başkanı Gustavo Petro için bir referandum olacak Petro yönetiminin olası bir seçim yenilgisi, önümüzdeki üç yıl içinde yürütme ve yerel yönetimler arasındaki anlaşmazlıkların tırmanmasına yol açacaktır.
Kolombiya'nın ilk solcu Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Ağustos 2022'de göreve başladı ve ülkedeki yoksullukla ve uyuşturucu kaçakçılığı örgütleri ve hükümet arasındaki çatışmalardan kaynaklanan şiddetle mücadele adına barış görüşmeleri organize etti.
Bunun yanında şiddet hiç bitmedi sürekli olarak sabotajlar yaşanmaya devam etti. Ancak Petro'nun oğlunun adının karıştığı bir dizi yolsuzluk skandalı nedneiyle Petro'ya olan destek yüzde 30'ların altına düştü ve iddialı reform gündemini ciddi risk altına soktu.
Petro, iç siyasi mücadeleler yüzünden Kongre'de sayısal üstünlüğe sahip olan sağcı muhalefetle sık sık karşı karşıya geliyor ve aşılması zor olabilecek bir dizi engel yaratıyor.
Petro'nun siyasi partisi, kongredeki sandalyelerin dörtte birini bile kontrol etmiyor, yalnızca bir valiliği ve eyalet içinde (federal veya yerel düzeyde) nispeten az sayıda diğer başkanlıkları kontrol ediyor.
Oluşturduğu ve başkanlığı kazanmasına yol açan koalisyon, neredeyse hızla çözülmeye başladı.
Petro'nun kendi destek tabanını oluşturmaya ikna ettiği merkez sağ ve sağ politikacılar, destekleri karşılığında kabinede bakanlık etmiş olsa da çeşitli nedenleri bahane ederek bakanlıklardan istifa ederek/görevden alınarak hızla gemiden atladılar.
Şili
Şili'de, solcu Başkan Salvador Allende'yi deviren darbenin 50'nci yıldönümünün anılması hem Allende'nin hem de halefi diktatör General Augusto Pinochet'nin mirasları hakkındaki ulusal tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Bu olay aynı zamanda ABD'nin darbeye giden yolda ve darbe sırasında oynadığı rol konusunda daha fazla şeffaflık çağrısına yol açtı.
Başkan Gabriel Boric'in yönetimindeki partilerin dahil olduğu iki ay süren yolsuzluk skandalı, sonunda Sosyal Kalkınma Bakanı ve başkanın en yakın sırdaşı Giorgio Jackson'ın görevden alınmasına neden oldu.
Bu aynı zamanda Boriç'in kabinesinde 17 ay içinde yapılan ikinci değişikliği hızlandırdı. Yolsuzluk suçlamaları, "Vakıf Davası" olarak bilinen, devlet fonlarının iktidar koalisyonu partilerinin kontrolündeki sivil toplum kuruluşlarına, şirketlere ve vakıflara aktarılması etrafında dönüyor. Haziran ayında, devletin diğer kollarından özerk bir denetim organı olan Genel Mali İşler Bakanı, Konut Bakanı Carlos Montes'ten (Sosyalist Parti), gecekondu mahallelerinde yaşayan ailelere acil yardım sağladığı iddia edilen vakıflara aktarılan kaynakların ayrıntılarını vermesini istedi.
İspanyol El País gazetesi, Boric'in acil konut planıyla ilgili bir makalesinde, Şili'nin bir mikrokozmosu olan Antofagasta bölgesinde, gecekondu mahallelerinde yaşayan ağırlıklı olarak göçmen ailelerin sayısında "sadece bir yılda 7 bin 300'den 12 bin 800'e çıkarak" yüzde 75'lik bir artış yaşandığını bildirdi.
Aynı makalede Boric'in, görev süresi boyunca 260 bin konut teslim etme planı hakkında Kongre önünde yaptığı Kamu Açıklamasında, "toplamda 60 bin 222 konutun teslim edildiğini ve diğer 131.077 tanesinin de inşaat halinde olduğunu" iddia ettiği bildirildi.
Diğer
1- Amazon
Geçen salı günü, Amazon Nehri havzasına ev sahipliği yapan sekiz ülkenin liderleri, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva tarafından Belém şehrinde düzenlenen iki günlük bir zirvede dünyanın en büyük yağmur ormanlarını korumak için birlikte çalışmayı kabul etti.
8 ülkeden oluşan Amazon İşbirliği Antlaşması Örgütü (ACTO) üyeleri (Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Ekvador, Guyana, Peru, Surinam ve Venezüella), ormansızlaşmayı azaltmak için bir yol haritası sunmayı kabul etti.
Belém Deklarasyonu olarak adlandırlan ve yasadışı madencilik ve tomrukçulukla mücadele için kolluk kuvvetleri konusunda sekiz ülke arasında ve ayrıca bölge sakinleri için koruma ve sürdürülebilir istihdam için kalkınma fonlarını bir araya getirmekle görevlendirilen bankalar arasında koordinasyon için zemin hazırlıyor.
Anlaşma, sembolik bir birlik sergilerken, ACTO üyeleri, bu on yılda ormansızlaşmayı sona erdirme konusundaki ortak taahhüt konusunda hemfikir değildi.
Ülkeler ayrıca, bölgedeki petrol ve madencilik yanı sıra tarım gibi endüstrilerinin rolüne karar veremediler.
2- BRICS
BRICS olarak bilinen ülkeler grubu (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde düzenlenen yıllık bir zirve gündemin en üst sıralarında yer aldı ve bloğun farklı planlarını ortaya koydu.
Çin, Rusya ve Güney Afrika, bloğun küresel etkisine katkıda bulunmak için BRICS'i genişletmeye istekliydi.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'i, grubun Amerikan gücüne meydan okumak için gelişmekte olan dünyadan yaygın destek almasını özellikle istiyor.
Ayrıca Brezilya, BRICS'i genişletmenin etkisini azaltacağından endişe ediyor. Bununla birlikte, Başkan Lula da Silva, yeni üyelere karar vermek için yeni standartlar tasarlandığı sürece bu fikre açık olduğunu söyledi.
Hindistan da benzer bir pozisyonu paylaşıyor ve herhangi bir değişikliğin fikir birliğine dayanması gerektiğini söylüyor.
Hem Brezilya hem de Hindistan, BRICS'in Batı karşıtı bir blok olarak algılanabilecek jeopolitik bir ittifak olmaktan ziyade, büyük, gelişmekte olan ekonomilerden oluşan bir grup olarak kalmasını istiyor.
Bu yılki zirvenin sonunda, grubun mevcut beş üyesi bir fikir birliğine vardı ve altı ülkeyi (Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) gelecek yıl 1 Ocak'tan itibaren bloğa resmen katılmasını kabul etti.
Çin'in ittiği BRICS zirvesi, önümüzdeki yılın başından itibaren üyeliğinin altı ülkenin (Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)) genişletilmesi konusunda anlaşmaya vardı.
Bu, Nijerya, Meksika, Venezuela ve Vietnam gibi ülkeleri de içine alacak ve bloğun ekonomik ağırlığını önemli ölçüde artıracaktır.
ABD ve Batı basınındaki yorumların çoğu, bu gruplandırmadaki ülkeleri bölen bariz siyasi farklılıklara, rekabetlere ve gerilimlere odaklandı.
Mesela genişlemeden önce bile Hindistan ve Çin, Çin'e karşı ABD öncülüğünde yarı askeri bir anlaşma olan Dörtlü Güvenlik Diyalogunun bir parçası olarak Hindistan ile sınır anlaşmazlıkları konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdi.
21'nci yüzyıl Latin Amerika siyaseti açısından önemli bir dinamizm dönemi oldu. Bölgenin gelişen demokratik dokusunda önemli bir rol oynamak için uyum sağlama, zorluklarla baş etme ve fırsatları yakalama becerilerini gösterdiler.
Bazen davranışları, zorlu zorluklar karşısında bile demokratik özlemlerin dayanıklılığının altını çiziyor.
Bununla birlikte, hükümetleri hesap verebilir tutmada ve demokratik denge ve denetleme mekanizmalarını sağlamada etkili bir rol oynamış olsalar da eylemlerinin siyasi istikrarsızlığa yol açtığı ve demokratik süreçleri zayıflattığı örnekler de olmuştur.
Latin Amerika'nın çalkantılı siyasi tarihi, sömürgeci yönetime, otoriter rejimlere veya demokratik olarak seçilmiş hükümetlerin yükselişine ve düşüşüne tanık oldu.
Latin Amerika ülkeleri demokratik yolculuğuna devam ederken, statükoların yapılarının mirasını anlamak, bölgenin gerçek demokrasi arayışına dair önemli bilgiler sunuyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish