Cumhurbaşkanlığı seçimleri biteli iki aydan fazla oldu.
Genel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri bitti.
Sayın Erdoğan kazandı ama bu seçimlerin kavgası, gürültüsü bitmedi.
Özellikle de en büyük kavga, Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) koptu.
Seçim gecesinden bu yana CHP'deki; kavga, gürültü, tartışmalar ve hizipleş son bulmadı.
Tarafların birbirini suçlamaları bitmiyor. Çok uzun bir süre de biteceğe benzemiyor.
'Bu Cumhuriyet Halk Partisi'nin doğasında var' diyebilirsiniz.
Zaten Cumhuriyet Halk Partisi için bir anlamda da kurultaylar partisi ifadesi de kullanılıyor.
"Herkes 'bu kadar da olmaz' dedi
Ancak bu sefer kazın ayağı öyle değil. Öyle açıklamalar öyle ifşaatlar ortaya çıktı ki inan herkes "bu kadar da olmaz" dedi.
En büyük skandal ise şu: İkinci turda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ bir televizyon programında bir protokolden bahsetti.
Bu protokole göre eğer Sayın Kılıçdaroğlu kazanmış olsaydı İçişleri Bakanlığı'nın da olacağı 3 bakanlık ve Milli İstihbarat Teşkilatı Zafer Partisi'ne verilecekti. Bunu söyleyen Ümit Özdağ'ın kendisi.
Öztrak inkar, Kılıçdaroğlu kabul etti
Cumhuriyet Halk Partisi önce bunu yalanladı. Faik Öztrak çıktı ve "böyle bir şey yok" dedi.
Arkasından Kılıçdaroğlu çıktığı bir televizyon programında, böyle çok açık ve net olmasa da verdiği ifadeyle bunun doğruluğunu tasdik etti.
Bir daha tekrarlayalım: Kemal Kılıçdaroğlu kazanmış olsaydı 3 bakanlık Zafer Partisi'ne verilecekti.
Ümit Özdağ İçişleri Bakanı olacaktı. Milli İstihbarat Teşkilatı da Özdağ'ın partisine verilecekti.
Şimdi tabii önce ortaklar feryat etti. Altılı Masa'nın bütün ortakları hep birlikte "Böyle bir şeyden haberimiz yok" dedi.
Kılıçdaroğlu, HDP ile neler konuştu?
Bir diğer kesim ise HDP'ydi.
Peki Kılıçdaroğlu, Ümit Özdağ böylesine vaatlerde bulunmuşsa HDP'yle neler konuştu acaba?
Perde arkasında ne gibi sözler verdi?
Bu ise ikinci bir polemik konusu bu oldu.
Ve seçimlerden önce mütevazı, sade, dürüst, çatışmacı bir üsluba sahip olmayan güvenilir, Kılıçdaroğlu kimliği yerle bir oldu.
İnsanlar şunu söylemeye başladı: "Biz AK Parti'yi yağmur olarak görüyorduk. Yağmurdan kaçıyorduk. Demek ki Kılıçdaroğlu kazanmış olsaydı biz yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş olacaktık. Hem de ceviz büyüklüğündeki doluya."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan şikayet ederken alternatif olarak Ümit Özdağ gelecekti.
Hakan Fidan'ın yerine yine Ümit Özdağ'ın bir arkadaşı gelecekti.
Bu tam bir yağmurdan kaçarken doluya tutulma meselesi. Niye yağmurdan kaçarken diyorum?
AK Parti yüzde 49'dan yüzde 35'lere geriledi
AK Parti niye yağmur? Çünkü AK Parti 21 yıllık iktidarının sonunda kendi seçmen kitlesinin bile önemli bir kısmını kaybetti.
Bir zamanlar yüzde 49'lara çıkan parti, HÜDAPAR'ın desteğiyle birlikte yüzde 35'lere geldi.
Bir önceki seçime göre bile yaklaşık 7 puan kaybetti. 49 ile mukayese ederseniz 14 - 15 puan, 42 ile mukayese ederseniz 7 puan kaybetti.
Karşı partilere gidemeyen yani CHP'ye ve onun listesinde bulunan Saadet, Gelecek ve DEVA'ya eli gitmeyen seçmen bile önemli oranda Yeniden Refah Partisi'ne gitti. Büyük Birlik Partisi'ne ve MHP'ye kaçtı.
Yani aslında seçimin oy olarak en büyük kaybedeni AK Parti.
AK Parti etrafına toparladığı desteklerle seçimi alabildi.
Muhalefet ise darmadağın oldu. Şu anda da büyük bir şaşkınlık içinde. Hatta buna panik de diyebiliriz.
Panik ne demek? Ne yapacağını bilememe hali.
Şöyle mi yapsam, böyle mi yapsam, o tarafa mı gitsem, bu tarafa mı gelsem?
Büyük bir dağlık içerisinde. İnsanların hepsinin kafasında şu var:
Tamam. AK Parti iyi bir performans göstermedi. Özellikle son yıllarda ülkeyi çok kötü yönetti"
Türkiye'nin en büyük sorunu muhalefetsizlik
Yani büyük bir ekonomik, sıkıntı, pahalılık, işsizlik, yolsuzluk, kayırma, adaletsizlik bu yağmurdan kaçmak istedi ama kaçarken bir de dönüp baktı ki yani şu an tabii bunu daha açık görebiliyor.
Halk ya buradan kaçarken tam bir doluya doğru gidiyormuş. Ve şu an bir alternatifte olmadığı için en büyük sorun da muhalefette olduğu için Türkiye'nin en büyük sorunu muhalefetsizlik olduğu için yağmur altında ıslanmaya devam ediyor.
Ne yazık ki kaçacak bir yer de yok!
© The Independentturkish