Osmanlı İstanbul'una bela olmuş bir seri katil: Hrisantos

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Hrisantos

Cihan Harbi 1918 yılında Mondros Mütarekesi ile nihayete ulaştığında İstanbul için zor günler başlayacaktı.

Yokluk ve fukaralığın beraberinde Osmanlı'nın ihtişamlı kenti adeta Türk ve gayrimüslim çetelerin eline geçmişti.

Bu çetelerin içinde Hrisantos olarak bilinen çete ise adeta İstanbullulara kan kusturmuştu.

Haraç, hırsızlık ve yağma gibi eylemlerle adeta koca çınarın içini kemiren tarla fareleri gibi her yere yayılmışlardı.

Hrisantos çetesinin başındaki zevat ise tam bir seri katildi.
 

Hrisantos
Hrisantos

 

Hristo Anastadiyadis Veledi Ahilya, Rum tebaasından olan bir terzi çırağıydı.

Beyoğlu'nda doğmuş ve orayı mesken edinmiş sabıkalı bir serseriydi.

İlk cinayetini Boğazkesen'de muhallebici Recep Usta'yı arkadaşlarıyla beraber katlederek gerçekleştirdi.

Elindeki palayla Recep Usta'yı katlettikten sonra kasadaki paraları alıp kaçtılar.

Bu olaydan kısa süre sonra yakalanan çete üyeleri 15 sene kürek cezasına çarptırılarak hapse atıldılar.

İlerleyen günlerde İstanbul halkı gazetelerden tuhaf bir haber okur:

Katilden ve kasa hırsızlığından mevkuf olup Umumi Hapishane'de yatmakta olan Hrisantos, Zafiri, Makarnacı Niko ve Fantoma Mehmet, yatmakta oldukları koğuşlarının altından lağım açmak suretiyle firara muvaffak olmuşlardır. Zabıta kendilerini şiddetle takip etmektedir.

(A.Özgüç, "Hrisantos'u Kim Öldürdü?")


Hapishaneden kaçışı ile ününe ün katan azılı suçlu, Hrisantos İngiliz istihbaratıyla iş tutarak gayrimüslimler arasındaki gücüne güç katarken artık devlet için de tehlikeli bir isme dönüşmüştü.

Artık hedefinde dokunulmaz olarak görülen Türk polisleri vardı.

İlk şehit ettiği polis memuruz Mehmet Efendi olacaktı.

Mehmet Efendi, gece vakti ulu orta tecavüze uğramak üzere olan bir Rum vatandaşımız Madam Despina'yı Hrisantos ve adamlarının elinden kurtarmaya çalışırken hunharca katledilecekti.

Bu olaydan sonra İstanbul polisi her yerde bu çetenin peşine düşmüş onu yakalamak için kurulan ekibin başına Fahri Efendi isimli bir polis memurumuz atanmıştı.

Hrisantos, peşine düşen Fahri Efendi'yi de şehit edince ününe ün kattı.

Azılı katil Hrisantos, polis şehit ettikten sonra isminin ve itibarının yozlaşan şehirde arttığını görünce sırasıyla polis memurları Hüsnü Bey ve Ali Bey'i de şehit edecekti.

Hrisantos bir türlü yakalanamıyor peşine düşen polislerimizi bir bir şehit etmesi ile İstanbul'un üstüne adeta karabasan gibi çökmesine neden olmuştu.

Son olarak Dolapdere'de bir başka polis memurumuz İbrahim Efendi'yi başına sıktığı kurşunla şehit etmesi artık bardağı taşıran bir olaydı; fakat İngilizlerin de desteğini arkasına alan bu ifrit İstanbul'un adeta sahibi gibi davranıyordu.

Hrisantos'un şehit ettiği polisler çoğunlukla peşine düşen polislerdi.

Son olarak kendisini yakalamak için peşine düşen Abdurrahman Efendi'yi de şehit etmesi ile yarattığı terör başarılı olmuştu.

Artık kentte dokunulmaz olanlar polislerimiz değil, Hrisantos'un kendisi olmuştu.

İş öyle bir boyuta vardı ki Hrisantos, artık kaçmak için değil de ününü korumak için polis şehit etmeye başladı.

Cemal Efendi, Acem Ali ve Hüseyin Efendi isimli polis memurlarımız sırf bu nedenle şehit edilmişlerdi.

Hrisantos'u yakalamak artık Türk polisi için asayiş sorunundan çıkarak bir şeref meselesine dönüşmüştü.

En seçkin polislerden oluşan bir birlik oluşturuldu ve başına Pehlivan Mehmet getirildi.

Daha ilk operasyonda bu seçkin birlikten Osman Efendi isimli polis memurumuzun şehit edilmesi İstanbul ahalisini de çileden çıkarmış ve bu azılı ifriti yakalamak için en az polislerimiz kadar bilenmişti.
 

Hristos'un yakalanması basında
Hristos'un yakalanması basında

 

Lakin şöyle bir sorun vardı, savaş yorgunu İstanbul halkı hem korkuyordu hem de teröre teslim olmuş vaziyetteydi.

Hrisantos'un Taksim'de bir evde olduğu ihbarı üzerine polis tüm gücüyle saldırmış; ama bu operasyonda da çete çökertilemediği gibi Osman Efendi isimli polis memurumuz şehit olmuştu.


Hrisantos Çetesi'nin çökertilmesi

Hrisantos ve adamlarının ilk hatası dokunulmaz olduğuna kendilerinin de inanması oldu.

Burdan güç alarak iyice şehirde ellerini kollarını sallayarak hatta gündüz vakti dolaşmaya başladılar.

Ne gayrimüslim halk ne de Müslüman ahali Hrisantos'un gadrine uğramamak adına sesini çıkaramaz olmuştu.

Lakin kahraman polis memurlarından Faik Efendi, Hrisantos sağ kolu olan Zafiri isimli gördüğü yerde kurşunlarıyla iğdiş edecekti.

Birçok polis memurunun artık bulaşmak istemediği Hrisantos çetesinin ikinci adamının bu şekilde bir darbe alması polis memurlarımızı tekrar yüreklendirdi.

Bizzat padişah, bu kahraman polisimiz Faik Bey'i irâde-i seniyye ile şereflendirecek ve arkasında duracaktı.

Yine de Hrisantos sağ idi ve hala İstanbul sokaklarında fıldır fıldır dolaşmaktaydı.

Kısa bir süre sonra gelen haber İstanbul'da mutluluğu daha da katlamıştı.

Harito isimli Hrisantos'un bir diğer önemli adamı bir gece bekçisi Ali Rıza Efendi tarafından öldürülmüştü.

Üstelik Ali Rıza'nın yüzlerce metre çarpışa çarpışa ve tek başına Harito gibi necis bir adamı yıkmış olması polislerimizin üzerindeki ölü toprağını atmasını sağlamıştı.

Artık Hrisantos için çember daralmaktaydı.

NHrisantos artık sokaklarda rahatça dolaşamasa da çete ününü korumak için polislerimizi şehit etmeye devam etti.

Necati Efendi ve Sabri Efendi bunlardan ikisiydi.

Hrisantos bu cinayetlerde doğrudan bulunmasa da o hayatta ve sokakta olduğu müddetçe onun adına işlenen bu cinayetlerin arkası kesilmeyecekti.

Yine Hrisantos'un adamlarına yapılan bir operasyonda bu kez Mehmet Sait Efendi isimli polis memurumuz şehit düşmüşse de çete bu operasyonda çok ağır bir darbe almıştı.

Hrisantos İngilizlerin de desteği ile Yunanistan'a kaçmış ve sevgilisiyle bir meyhane açarak sakin bir hayat yaşamaya başlamıştı; ama sevgilisinin ihanetiyle orada da bir cinayet işledi.

Ardından İstanbul'a kaçan kız arkadaşını öldürmek için hayatının en büyük hatasını yaptı ve 1920 senesinde İstanbul'a geri döndü.

İstanbul bıraktığı İstanbul değildi.

Anadolu'daki direniş İstanbul halkının da üstündeki ölü toprağı atmış, Karakol Cemiyeti gibi yapılar şehirdeki işgal gücünün etkinliğini bir nebze kırmıştı.

Yine de polisin İstanbul'daki ilk operasyonda Hrisantos'u öldürememesi ve operasyonun başarısız olması "acaba eski günlere geri mi döneceğiz" kuşkusuna neden olmuştu.
 

 Cafer Efendi
Cafer Efendi 

 

Cafer Tayyar Efendi isimli polis memurumuz Dolapdere'de bir evde aldığı ihbarla tekrar operasyon düzenlemişti.

Cafer Efendi karnından aldığı mermilere rağmen tüm şarjörünü Hrisantos'un üzerine boşaltarak nihayet bu azılı katili öldürmeyi başarmıştı.
 

 Cafer Efendi ve diğer polislerimize verilen nişan
Cafer Efendi ve diğer polislerimize verilen nişan

 

Hrisantos'u öldüren silah bugün hala polis müzesinde sergilenirken bu azılı haydut sayısız kitap ve filmin konusu olmuştu.

Bilhassa işgal günlerinde bu hayduttun yarattığı terör İstanbul ahalisinin gayrimüslim vatandaşlarımıza menfi bir öfkenin birikmesine sebep olurken birçok terör çetesine ise ilham kaynağı olacaktı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU