Suriye'deki Türkmen varlığının Türkiye için kritik önemi

Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Suriye'de yönetimin el değiştirmesinin ardından süreç belirsizliğini korumaya devam ediyor. 

Bölgede öne çıkan grupların isimleri zikredilirken Dürziler, Sünniler ve terör örgütü YPG'nin oluşturduğu Kürtler olarak üçe bölünmesi muhtemel bir ülke ihtimali üzerinde de duruluyor. 

Ülkenin ikinci büyük nüfusuna sahip olan Türkmenlerin adı geçirilmiyor. 

YPG için Ankara-Şam-Washington arasında görüşmeler sıklaşsa da henüz uzlaşıya varılan somut bir sonuç yok. 

Suriye'de YPG dahil tüm silahlı grupların dağıtılması konusunda Türkiye ve Şam'daki yeni yönetimin ısrarcı yaklaşımına karşılık, Esad rejiminin son aylarından itibaren ABD bölgedeki askeri varlığını Lazkiye'nin kuzey doğusundan Golan'a kadar olan bölgede arttırıyor. 

Öte taraftan, yeni oluşturulacak Suriye'de Türkiye'nin kendi güvenliği için içeride baskınlığının olacağı görüşü gündemde. 

Bu stratejinin sağlıklı bir şekilde hayata geçirilmesi, kuşkusuz bölgedeki Türkmenler ile sıkı işbirliğinden geçiyor. 

Suriye'de yaşananlar, Saddam'ın devrilmesi sonrasında Irak'ta yaşananlarla aslında çok benzer.

Sadece Türkiye'nin izlediği yöntemler ve bölgedeki dengelerle olan ilişkiler farklılık gösteriyor.

Suriye'de yeni kurulacak düzende, Irak'ta alınan dersler sonucunda Türkmenlere sahip oldukları hakların sağlanması ve söz sahibi olmaları yönünde çalışmalar yapılması şart.

Bölgedeki Türkmen varlığının devamlılığı ve Türkiye'nin güvenliği için bu gerekli. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçen hafta konunun iki boyutunu öğrenmek adına hem Suriye Türkmen Hareketi Lideri Mahmut Zengin hem de Irak Türkmen Cephesi Eski Başkanı Erşat Salihi ile Independet Türkçe için görüşmüştüm.

Mahmut Zengin, henüz Golani hükümetiyle görüşmediklerini ve Türkiye'nin yönlendirmesini beklediklerini söylerken, Irak ve Suriye yapılanmasında büyük emeği geçen ve tecrübelerini aktaran Erşat Salihi görüşmelerde geç kalınmaması gerektiğinin önemine vurgu yapmıştı. 

DEAŞ'ın YPG-PKK'nın ve eş zamanlı olarak rejim güçlerinin hedefindeki Türkmen varlığının bu denli önemli olmasının nedenlerini anlatacak olursak;

Suriye Türkmenleri Oğuz boyundan geliyor.  

Ülkedeki nüfusları ortalama 4 milyon, yani Araplardan sonra nüfus çoğunluğuna sahip ikinci büyük grup.

Suriye'de en kalabalık oldukları yerler Şam, Lazkiye, Hama, Humus ve Rakka. 

En yoğun oldukları bölge ise Halep.

Şam'da yaşayanlara Şam Türkmeni, Halep bölgesindekiler Halep ya da Culap Türkmeni, Lazkiye'de yaşayanlara da Bayır-Bucak Türkmenleri deniyor.


Suriye'de ilk Türk hakimiyeti 868 yılında Tolunoğulları devleti ile başladı. 

1040 yılında kurulan Büyük Selçuklu Devleti ise Türkmenlerin tarihi açısından dönüm noktası oldu.  

10 ve 11'inci yüzyıllarda bu bölgeye yoğun Türk göçleri gerçekleşti.

Suriye'nin yönetimi 1516'dan sonra Osmanlı devletine geçti ve bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak Türklerin hakimiyeti altında kaldı.

Bu dönemde Suriye'de Türkmen yerleşimi artarak devam etti ve bölgede önemli bir Türk nüfusu oluştu.

Osmanlı döneminde Türkmenler Suriye ve Ortadoğu coğrafyasında güvenlik ve asayişi sağlamak üzere etnik, dini ve mezhepsel sorun teşkil eden grupların arasına hac yolunu korumak ve hacıların güvenliğini sağlamak için yerleştirildi. 

Bölgedeki değişik siyasi ve toplumsal olaylar neticesinde sosyolojik yapıları değişip göçler yaşanmış olsa da bugün Suriye'deki Türkmenlerin atası Oğuz boylarına dayanmaktadır. 

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye ve Fransa arasında imzalanan Ankara anlaşmasından sonra Türkmenler Suriye'de azınlık statüsünde sayıldılar. 

1946'da Suriye bağımsızlığını kazandıktan sonra ise Türkmenleri durumu daha sancılı hale bir hal aldı. 

Baas Partisi'nin iktidarıyla üstlerindeki baskı oldukça arttı, asimile edilmek için zorlandılar ve Ortadoğu'daki diğer Türkmen grupları gibi göz ardı edildiler.

Büyük gruplar halinde yaşayanlar milli benliklerini korudu.

Küçük gruplar ise Araplar içinde asimile oldu, Araplaştı.

Halep, Humus ve Lazkiye Türkmenleri geleneklerini, alışkanlıklarını yaşatmayı başardılar.

Şam ve Humus'ta da aynı adetler yerini korusa da Türkçe dili bu bölgelerde unutturuldu. 

Irak Türkmenlerinin Bağdat ve Erbil yönetimlerinde yeterince söz sahibi olamamaları örneği bir tarafa, Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaş sonrası rejim güçlerinin yanı sıra terör örgütlerinin de başlıca hedefi haline gelen Suriye Türkmenleri kendi imkanları doğrultusunda bazı tedbirler alma yoluna gittiler. 

Türkiye de dolaylı olarak destek oldu. 

2013 yılında Türkiye'nin kararıyla bölgede Suriye Türkmen Meclisi kuruldu.

Merkezi Ankara oldu. 

Oluşumun "cephe" değil de "meclis" olması, Suriye Türkmenlerinin kendi ordularını kurmalarının önüne geçti. 

İşte bu nedenle Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) çatısı altında Arapların emir komutasına bağlı kaldılar. 

O tarihten itibaren ÖSO'nun bünyesinde, kendi içlerinde çeşitli isimler halinde tugaylara ayrıldılar.
 


Mercidabık merkezli Türkmen Birliği ise 2019'dan sonra kuruldu. 

Aşiret reisleri, bölgede sözü geçen kanaat önderleri birliğin kurulmasına öncülük etti. 

11 kişiyle de altyapısı tamamlandı. 

Merkezleri Suriye'nin kuzeyinde Kilis'e 17 km, Halep'e 47 km uzaklıkta olan Mercidabık Savaşı'nın yapıldığı Soran bölgesinde.

Burası DEAŞ'ın ilk hedef aldığı yerlerden biriydi. 

Önemli kararların alındığı divanları da yine burada.

Halep, Humus, Bayır Bucak olmak üzere toplam 24 Türkmen aşiret liderinden oluşan bu divanda Türkmenlerin geleceğine dair önemli kararlar alınmaya devam ediliyor.

Terör örgütü DEAŞ'ın yakın bir zaman öncesine kadar ele geçirmeye çalıştığı bu bölgede Türkmen divanı yeni stratejiler geliştirmek için ayda bir toplantılar yapıyor.

Divanın başkanı, Gören'den Cerablus'a kadar olan bölgeden sorumlu, yaşça en büyük olan Ali Hacı Nasir Ağa.

Sadece siyasi konuların değil, aşiretler arası meselelerin, aileler arası sorunların da çözümü için son söz onun.

Ayda bir yapılan meclis toplantıları sonrasında divan üyeleri ve aşiretlerin liderleri kendi geleneklerine uygun olarak birlikte yemek yiyor. 

Kader ortaklığı sahada da sofrada da hissediliyor.

Suriye'deki Türkmenler terörle ve rejim güçleriyle mücadelenin yanında, bölgede yaygınlaşan uyuşturucuyla da yıllarca mücadele ettiler.

Türkçe eğitimin yaygınlaştırılması ve sağlık altyapısının kurulması konusunda da büyük çaba sarf ettiler. 

Özellikle 2014 yılının şubat ayı itibariyle Çobanbey'de DEAŞ'a karşı çok mücadele verdiler.

Binlerce şehitle büyük bedeller ödediler.

Rejim güçleri tarafından da yine binlerce Türkmen hapishanelerde katledildi, yakıldı. 

En çok kayıp Humus, Şam, Bayır Bucak ve Halep'te verildi. 

Suriye'de Türk oldukları için ötekileştirilen Türkmenlere Türkiye'de de Suriyeli gözüyle bakıldı.

Şimdi komşu sınırlarında bundan sonraki varlıklarını korumak ve ülke yönetiminde söz sahibi olmak için Türkiye'nin onlara güçlü desteği şart.

Zira Türkmenler yeterli destekle bölgede özellikle ABD destekli kurulan YPG guruplarına karşı önemli bir kalkan olabilme ve Türkiye'nin terörle mücadelesine pozitif katkı sağlayabilme potansiyeline sahip. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU