Türkiye kamuoyu, seçim ve sonuçlarıyla meşgul olduğu bir dönemde Avrupa, Asya, Afrika ve Güney Amerika'daki jeopolitik ve ekonomik gelişmeleri yakından izleyemedi.
Oysa uluslararası dengeleri, Ukrayna'daki savaşının gidişatını ve Avrupa Birliği (AB), özellikle Almanya'daki çevre ve savaş karşıtı hareketleri, işçi hakları, mülteci meselesi ve basın yasalarını ilgilendiren ciddi kararlar alındı.
Rusya ve Çin ittifakına karşı çıkan ABD ile AB ve Türkiye'nin içinde yer aldığı NATO'nun son tutumu, uluslararası kapışmanın yol haritasını göstermesi bakımından hayli önemli.
Tarih sırasında göre yaşananları aktaralım:
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Amerikan savaş uçağından atılan atom bombası sonucu büyük bir insanlık faciasının yaşandığı Hiroşima'da düzenlenen gelişmiş ülkelerin (G7 Zirvesi 2023) başkanları, 19 Mayıs günü bir araya geldiler.
ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Kanada, Japonya ve AB Komisyonunun katıldığı 48'inci zirveye Avrupa Birliği, Endonezya, Hindistan, Güney Kore, Avustralya ve Vietnam da davet edildi.
Zirve gündeminin üç ana başlığı şöyleydi: İklim politikası, Kovid-19 hastalığıyla mücadele ve dünya çapında uluslararası işbirliği ve demokrasiyi güçlendirmek!
Görüşmelerde Çin ile ABD arasındaki çok yönlü rekabet ve hegemonya mücadelesinde Amerika'nın yanında durabilecek Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Vietnam'ın Pasifik ve Uzakdoğu bölgesindeki jeopolitik oyuna nasıl katılacakları tartışıldı.
Esas hedef ekonomik, siyasi ve askeri bakımdan Rusya'nın baş müttefiki Çin'i her alanda çevreleyip dizginlemek, icabında pasifleştirip hareketsiz hale getirmektir.
Tabii, yukarıdaki paragrafta yazdığım şekliyle formüle edilmedi niyet. Satır arasındaki örtülü hedef şu cümleyle açıklandı:
…dünya çapında uluslararası işbirliği ve demokrasiyi güçlendirmek!
Batı söyleminde pazarlanan demokrasi anlayışı "serbest piyasacılık, küresel sermayenin rahatça dolaşımı" demektir.
Uluslararası işbirliği ise "ekonomik, siyasi ve askeri" bloklaşma yoluyla karşıdaki rakibi, hasmı ve düşmanı kuşatıp geriletme gayesiyle dile getirilir.
Ukrayna Başkanı Volodomir Zelenski'nin zirveye katılması ise görüşme gündemine Rusya saldırıları ile Ukrayna savaşı meselesinin ele alındığının kanıtıdır.
Demek ki küresel ölçekte yaygın bir hegemonya mücadelesi ve bölgesel çatışmalar olgusuyla karşı karşıyayız.
Karşı taraftan hamleler, Rusya ile Çin'in farklı bölgelerdeki ekonomik ve siyasi girişimlerinde somutlaştı.
Örneğin, birkaç ay önce Çin ekonomik alanda Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan anlaşmaya imza attı.
Çok geçmeden S. Arabistan ile İran'ın barışmasını sağladı. Ukrayna Savaşı'nın durdurulması için görüşmeler yaptıysa da, ABD-İngiltere bunun olumlu sonuçlanmasını engellediler.
Rusya ise Körfez ülkeleriyle ilişkilerini sıkılaştırırken Afrika'da mekik diplomasisi benzeri bir yol izledi.
Daha somut adımlar, mayıs-haziran ayında gerçekleşti. Mesela Çin ile 5 Orta Asya cumhuriyetini bir araya getiren (C+C5) işbirliğinin ilk liderler zirvesi, 18-19 Mayıs'ta Çin'in ev sahipliğinde, tarihi İpek Yolu'nun başlangıç noktası kabul edilen Şanşi eyaletinin merkezi Şian'da düzenlendi.
Devlet Başkanı Şi Cinping'in ev sahipliğindeki zirveye Kazakistan, Kırgızistan, İmamali Rahman, Serdar Berdimuhamedov ve Şevket Mirziyoyev cumhurbaşkanları katıldılar.
Pekin yönetimi, Çin-Orta Asya Zirvesi ile değişen jeopolitik koşullarda bölge ülkeleri ile ekonomik ve siyasi işbirliğini derinleştirerek egemenlik, kalkınma ve güvenlik taahhütlerini içeren bir hamilik rolüne soyunacağının sinyalini verdi.
Rusya'nın Ukrayna Savaşı nedeniyle bölgede Sovyet geçmişine dayanan ekonomik ve siyasi nüfuzunun gerilediği, ABD'nin küresel stratejisinde ağırlığı Hint-Pasifik bölgesine kaydırarak Avrasya'yı terk ettiği bir dönemde yapılan zirve, Çin'in Orta Asya'daki etkisi güçlendirme niyetini ortaya koydu.
Zirvenin tarihi, gelişmiş Batılı ülkeleri bir araya getiren G7 grubunun 19-21 Mayıs'ta Japonya'nın Hiroşima kentinde düzenlediği zirve ile çakışması, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki jeostratejik rekabetin yansımalarını da görünür kıldı. 1
Zirveye başkanlık eden Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping bir konuşma yaptı:
Bir asırdır görülmemiş değişimlerin yaşandığı dünyada, istikrarlı, müreffeh, uyumlu ve irtibatı yüksek bir Orta Asya'ya ihtiyaç var.
Orta Asya ülkelerinin egemenliği, güvenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü korunmalı, Orta Asya halklarının bağımsız olarak seçtiği kalkınma yoluna saygı duyulmalı. Orta Asya bölgesinin barış, uyum, huzur için harcadığı çabalar desteklenmeli. Hiç kimse Orta Asya'da anlaşmazlık, zıtlaşma yaratma hakkına sahip değil ve hiç kimse Orta Asya bölgesinde siyasi çıkarlar peşinde koşmamalıdır.
Çin ile Orta Asya ülkelerinin dört temel ilkesi vardır: Karşılıklı desteğe bağlı kalınacak, ortak kalkınmaya bağlı kalınacak, genel güvenliğe bağlı kalınacak. Taraflar Küresel Güvenlik İnisiyatifi'ni ortaklaşa uygulayıp, dış güçlerin bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale etmesine ve Renkli Devrim planlamasına kararlılıkla karşı çıkacak, terörizm, bölücülük ve aşırıcılık (cihatçılık, radikal İslam gibi-FB) dâhil üç kötü güce sıfır tolerans gösterecek. Nesiller boyu süren dostluğa bağlı kalınacak. 2
Çin Rusya'nın yakın çevresinde, Orta Asya'da sosyo-ekonomik etkinliğini artırırken, siyasi konularda Rusya'ya karşıt değil ancak "yardımcı" bir rol üstlenmiş durumdadır.
Bu yıl mart ayında Şi Cinping ve Vladimir Putin, geçekleştirdikleri toplantı ertesinde yayımlanan ortak bildiride "Taraflar, Orta Asya ülkelerinin egemenliklerini ve ulusal kalkınmalarını sağlamalarına destek olmak için karşılıklı koordinasyonu güçlendirmeye hazırlar, 'renkli devrimler' ithal etme girişimlerini ve bölge işlerine dış müdahaleyi kabul etmiyorlar" denilmişti. 3
Bu ibare, ekonomik ve askeri saldırılara karşı çıkan Çin ile Rusya'nın hem kendi askeri-ekonomik güçlerini koruma hem de komşuları Orta Asya Cumhuriyetleri'ni yabancı müdahalelere karşı koruyup kollama teminatı sayılabilir.
Bu hengâme içinde dünyanın en ünlü Amerikalı iş insanı Elon Musk, ABD'nin önderliğini yaptığı G7 ekonomi grubu Japonya zirvesini tamamlarken gerçekleşti.
Başbakan Li Çiang tarafından hararetle karşılanan Musk, ABD ile G7 Zirvesi baş aktörleri sayılan Japonya, ABD ve AB gibi düşmanca bir takınmıyor; başta TESLA olmak üzere Çin'deki yatırımlarını çoğaltıp büyütmek istiyor.
Bu da şimdilerde husumet-rekabet-yaptırım sacayağı üzerine kurulu ABD-Çin ilişkileri bağlamında çok önemlidir.
Çin, Dışişleri Bakanlığı'nın ziyaret münasebetiyle yaptığı açıklama şöyleydi:
Çin, Sayın Musk ve iş dünyasının diğer liderlerinin Çin'e dair daha iyi bir anlayışa sahip olmasını ve ortak fayda sağlayan iş birliğini teşvik etmesini memnuniyetle karşılıyor. Yabancı yatırımcıların Çin'de faaliyet göstermesini, Çin pazarını keşfetmesini ve Çin'in gelişiminin temettülerini paylaşmasını görmek istiyoruz.
Bu açıklama bir yandan Musk gibi dünyaca bilinen Batılı-Doğulu yatırımcılara kapılarının açık olduğunu, diğer yandan G7 Zirvesi ve başka münasebetlerle Pekin yönetimine karşı olumsuz tutum takınan hükümetlere dostça yaklaşılmayacağını göstermesi bakımından önemlidir.
Nitekim Musk'un sıcak karşılayan Pekin yönetimi, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'le Singapur'da bir görüşme gerçekleştirilmesi teklifini Çin'in reddetti.
Rusya lideri Vladimir Putin, 7 Ekim 2022 tarihinde St. Petersburg kentinde Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT) gayrı resmi liderler zirvesi gerçekleştirmişti.
Rusya'nın ev sahipliğinde düzenlenen zirveye Azerbaycan, Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan liderleri katılmıştı.
Söz konusu zirve, verilen mesajlar bakımından hem BDT ülkeleri hem Rusya hem de dünya için oldukça önemliydi.
Putin, zirvede yaptığı konuşmada devletlerarasındaki ekonomik ilişkilerin derinleştirilmesinden bahsetmişti.
BDT içindeki ticari ve yatırım ortaklıklarının geliştirilmesine, ekonomilere direnç kazandırılmasına ve teknoloji konusundaki egemenliğin tesis edilmesine odaklanmıştı.
Ayrıca Rus lider, BDT üyesi ve post-Sovyet ülkeler arasındaki çatışmalara ve güvenlik sorunlarına da değinmişti.
Terörizm, aşırılıkçılık (cihatçılık), uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçlarla mücadele konularında da görüş alışverişi yapılması gerektiğini dile getiren Putin, Ukrayna örneğine değinerek devletlerarası bazı çatışmaların meydana geldiğini ve bu konuda önlemler alınması gerektiğini belirtmişti.
Putin'in verdiği mesajlara bakıldığında, Batı'nın Rusya'ya karşı uyguladığı yaptırımları, Moskova'nın BDT üyesi ülkeler üzerinden aşmaya çalıştığı ifade edilebilir.
Zira Rusya, ekonomik olarak zorlu bir dönemden geçmektedir. Bu yüzden de Çin gibi ülkelere daha uygun fiyatlardan enerji ihracatı yapmaktadır.
Aslında Putin'in ekonomilere direnç kazandırma vurgusu da bu noktada önem kazanmaktadır. Çünkü Rusya, Batı'yla olan münasebetlerinin bozulması hasebiyle Orta Asya ve Kafkasya'ya yönelmektedir.
Bilindiği gibi, son dönemlerde Batılı ve Çinli şirketlerin Orta Asya ve Kafkasya'daki faaliyetleri artmaktadır.
Bu durum ise zaman içerisinde Rusya'nın bu ülkelerle ekonomik açıdan rekabet edebilme kapasitesini zayıflatacaktır.
Dahası hem Avrupa'nın hem de Çin'in enerji konusunda Orta Asya ve Kafkasya'yı bir seçenek olarak görmesi, Moskova'nın enerji kartı üzerinden Batı'ya yaptığı baskıyı da azaltacaktır. 4
RICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) dışişleri bakanları 2-3 Haziran 2023'te Güney Afrika'nın başkenti Cape Town'da bir araya geldi.
Yanı sıra, BRICS dostları olarak anılan Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bangladeş ve Suudi Arabistan'ın ilgili bakanları da zirvede boy gösterdi.
Görüşmelerdeki ana gündeme ilaveten en önemli gelişme ise Suudi Arabistan'ın BRICS tarafından 2014'te kurulmuş olan Yeni Katalım Bankası'na (New Development Bank-NDB) katılma ihtimaliydi.
14-17 Haziran 2023 tarihi için ise San Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu planlandı.
Birincisi 22-24 Ekim 2019 tarihinde Soçi Zirvesi ve Ekonomi Forumu adıyla düzenlenen Rusya-Afrika Zirvesi'nin ikincisi 26-29 Temmuz 2023'te gerçekleşecek.
Ek olarak 13 Mayıs'taki Petersburg Uluslararası Legal (Hukuk) Forumu'na 54 ülkeden toplam farklı mesleklerden 3 bin 800 kişi katılmıştı.
İş, politik, hukuk ve kültür alanında diyalog kurulup geliştirilmesi görüşülmüştü. 5
Ekonomi, ticaret ve mali alanlardaki haber-yorumlarıyla dikkati çeken Allianz Research isimli kuruluştan alıntı yapan sayısız gazeteci, ekonomik kavga ve kapışmanın özetini sunmuşlar:
Dünya Ticaret Konferansı UNCTAD'ın, yüzde yüzden fazlasını 'meta bağımlı' olarak sınıflandırdığı Batı'nın Çin'e bağımlılık derecesi, ihracatı kısmen tek bir ürüne ve fiyat dalgalanmalarına bağlı olan Küresel Güney'deki çoğu ülkeninkine yakın dahi değildir. Yine de G7, Çin ile olan kazançlı iş ilişkilerini artık bir tehdit olarak tanımlıyor. Sebep: Dünya piyasası eskiden 'serbest' olduğundan, talep edilen fiyatları ödeyebilen ve beklenen getirileri sağlayabilen tüm ülke ve şirketlere açıktı.
Ancak bu özgürlük giderek kısıtlanmakta ve dünya ticareti jeopolitik bir silah olarak kullanılmaktadır. Sadece Batı'da da değil. Pekin, Avustralya'nın Çin yatırımları üzerindeki kısıtlamalarına, Avustralya mallarının ithalatını durdurarak tepki gösterdi. Litvanya, 2021'in sonunda Tayvan'ın başkentte bir temsilcilik ofisi olmasına izin verdiğinde, Pekin protesto amacıyla Litvanya'nın ihracatını engelledi.
Bu anlamda Çin, Batı'nın 'sistemik rakibi'dir. Sonuçta bu rakip sadece eşit değil, aynı zamanda benzer hedeflerin de peşindedir. G7 ülkeleri, artık bu rekabette üstünlük sağlamak ya da üstünlüğü korumak için Çin'den daha bağımsız olmaya çalışıyorlar. Yeni hammadde tedarikçileri arıyorlar, hammadde tüketimlerini azaltıyorlar.
Çin ile iş yaptıkları için yerli şirketlerine ihracat yasakları uyguluyorlar. Commerzbank, Federal Hükümet'in 'Alman kurumsal yatırımlarının münferit ülkelerde aşırı yoğunlaşmasını önlemek istediğini, bunun ise açıkça Çin'e göre uyarlanmış bir düzenleme olduğunu' belirtiyor.
Yatırım kısıtlamaları sadece G7'nin bağımsızlığını güçlendirmeyi amaçlamıyor. Aynı zamanda G7, Çin'in kendisine olan bağımlılığını bu ülkeyi zayıflatmak için de kullanıyor. Kısıtlamaların Çin ekonomisine uzun vadede getireceği zararlar kayda değer bir boyuta varabilir.'
Aynı gazetecilerin ABD'li düşünce kuruluşu GZERO'dan yaptıkları alıntı şöyle:
'Bilinen tüm değerlendirmelere ek olarak Batı, dünyanın diğer ülkelerine Çin'e karşı destek sunuyor. G7, herhangi bir ticaret ya da yatırım boykotuna karşı Pekin'in tepkilerini koordine etmeyi amaçlıyor. Daha fazla mal ortaklığı ile birlikte, zorlayıcı ekonomik önlemlere karşı oluşturulacak bir platformu planlanıyor. Bu vücut da bir rönesans (canlanma, yeniden doğum-FB) yaşıyor. G7'nin değerini, geçerliliğini ve etkisini yenilemenin zamanı geldi.' 6
Aslında bu ekonomik ve askeri hegemonya mücadelesinin kapışma yoluyla süreceğine dair teşhis, çoktan konulmuştu.
Bir örneğini Ian Bremmer ve Nouriel Roubini imzasıyla Amerikan dergisi Foreign Affairs'in Mart-Nisan 2011 tarihli nüshasında görüyoruz: A G-Zero World: The New Economic Club Will Poruduce Conflict, Not Cooperation.
Yani yeni ekonomi kulübü işbirliği değil, ihtilafa/çatışmaya yol açacaktır.
Aynı dergi, "ABD'nin artık dünya ekonomisinin lideri olmadığını" belirtiyor.
Öte yandan Almanya'da G7 Zirvesi'nin politika ve kararlarını protesto edenler, sürekli hareket halindeler ve Avrupa ile dünya kamuoyunu uyarmaktalar.
Aktivist katılımcılardan biri olan Ganime Gülmez'in süper devlet kapışmalarına ilişkin yorumu dikkat çekicidir:
Bu zirvede de 'Kendimizi Rus gazına bağımlılıktan çıkarıyoruz' demişlerdi. Böylece 'iklim dostu' olunacaktı (veya iklim dostu olma algısı yaratacaklardı-FB).
Çok geçmeden 'Doğu Afrika Ham Petrol Boru Hattı' projesi de oluşturuldu. Tam da bu dönemde Hindistan ve Türkiye'ye Rusya'dan yapılan akaryakıt sevkiyatı hızla arttırıldı. Bu sevkiyatın hangi ülkelere dağıtım yapmak üzere gerçekleştirildiği hiç açıklanmadı.
Tam da insanlığın hafızasından tüm bu olanların silindiği bir zamanda 'bu sevkiyatlar sebebiyle Hindistan'ın uyarıldığı; Hindistan ve Brezilya'nın G7 yaptırımlarına uymakta hayli zorluk çıkarabileceği' manşetleri atıldı. Hem de Zirve'ye katılan bazı ülkelerin Hindistan ve Brezilya'yla son aylarda güle oynaya yapılan ekonomik-askeri anlaşmalarına rağmen. Pes!
Koca bir yalan makinesi döndürüldü, döndürüldü, döndürüldü ve işte bu günlere gelindi. Manşetler değişiverdi!
G7 Hiroşima Zirvesi, sıra bir sonraki savaşta işareti veriyor. 7
Avrupa merkezli siyaset Mayıs ayında hayli hareketliydi. Moldovya'da Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) zirvesi gerçekleşti. AB üyesi 27 ülkeyle birlikte Türkiye dâhil 40 kadar ülke katıldı.
Amaç belli: "Geleceğe ilişkin ortak bir politik duruş oluşturmak ve Kremlin'e karşı ortak bir tavır almak."
Rusya sınırlarına kadar olan neredeyse her ülke, son iki haftadır Şansölye Olaf Scholz tarafından ziyaret edildi.
Baltık Denizi planları olarak aktarıldı... Bu çerçevede Romanya ile Ukrayna arasında bir ülke olan Moldova'ya "altyapı ve işletme sistemleri" hedefli 199 milyon Avro yatırım yapılacağı açıklandı.
Anlaşılan Rusya, Karadeniz'den Baltık Denizi'ne uzanan geniş cephede kıstırılıp abluka alına alınacak. Duvarlarla, dikenli tellerle, çitlerle ve askeri birliklerle çevrilmiş olacak Baltık Denizi'nin etrafı.
Bir de rekabetin Kafkasya boyutu var: Azerbaycan-Ermenistan arasındaki buluşmalar, Laçin koridorun açılması için bir zirve gerekliliğinden bahseden Putin ile başlamıştı.
Şimdi de Almanya Cumhurbaşkanı Olaf Schultz devreye girerek "Tarihi Barış Görüşmesi" konusunu gündeme getirdi.
Avrupa'dan ödül alan Başkan-Kral Zeleskiy, savaşan ülkesinin her bakımdan desteklenmesini talep etti ve ihtiyaç listesini de toplantıda açıkladı.
AB üyesi olmayan Moldova'da yapılan ilk AST zirvesinin sonuç bildirisini okuyan (1 Haziran 2023) Cumhurbaşkanı Maia Sandu, şunları söyledi:
Bugün, kıtamızın istikrarının tehdit altında olduğu bir dönemde gücümüzü ve birliğimizi gösterdik. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük askeri saldırıya ve uluslararası hukuk ihlallerine karşı birleştiğimizi gösterdik. Güvenlik hakkında konuştuk. Avrupa kıtasını savaşlardan, saldırganlıktan ve tehditlerden koruma ihtiyacından bahsettik. Savaş ne kadar sürerse sürsün, Zelenski'ye destek vereceğiz…
Cidde, G7 (Japonya) ve AST (Moldova) zirvelerinde baş tacı edilen Zeleskiy, "savaşı biz kazandığımızda barış gerçekleşecek, bunun formülü üzerinde çalışıyoruz" sözleriyle, bu yıpratma savaşının sadece Ukrayna ile değil; Polonya, Romanya, hatta bütün Avrupa ve Amerika'nın aktif desteğiyle Rusya'ya karşı sürdürüleceğinin işaretini vermiş oldu.
Aslında Zeleski, bu zirvelere katılmaya davet edilmesi sürecinde ödül alarak muteber hale getirildi. Malum, 1950'den beri her yıl Avrupa'ya ve Avrupa'nın birleşmesine hizmet etmiş tanınmış kişilere verilen "Karlspreis Aachen" ödülü 1988'den itibaren uluslararası bir ödül haline gelmiştir.
Bu ismi taşıyan ödül, daha önce aynı nedenle şu şahsiyetlere de verilmişti: Winston Churchil-1955, George C. Marshall-1959, İspanya Kralı Juan Carlos-1982, François Mitterrand ve Helmut Kohl- 1988, Bill Clinton'un 2000, Angela Merkel-2008, Emmanuel Macron-2018.
Soğuk Savaş siyaseti güdüyormuş gibi görünen Avrupa, artık resmen savaştadır. Ödüllü Zeleskiy, ABD ve AB'nin körüklediği savaşın baş akıncısı ise Zeleskiy oluvermiştir.
BM Genel Kurulu, Haziran 2022'de Rusya'ya Ukrayna'dan çekilme çağırısı yaptı. Bu çağrı öyle sessiz ve öyle sinsi yapıldı ki, bu tarihi takip eden kesim büyük bir dehşete kapıldı.
Üye devletlerin açık bir çoğunluğu, yani toplam 193 ülkeden 141'i karar lehine oy kullandı. Batı'yı açıkça destekleyen 52 ülkeye karşılık Rusya tarafında olan ülke sayısı 12 idi.
Çekimser ülkelerin başında Çin vardı. Toplam 47 ülke ya çekimser kalmıştı ya da bu çağrıya karşı çıktı. Bu ülkelerin neredeyse tamamı "Küresel Güney"e aitti.
Kimilerine göre; "BM çağrısı, örtülü bir savaş ilanı gibiydi." Haksız da değiller yani.
Zira G7 Zirvesi'ne AB Komisyonu Başkanı olarak katılan Ursula von der Leyen hemen 19 Mayıs'ta açıkladı:
Artık Ukrayna'ya kendisini başarılı bir şekilde savunması ve tam egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yeniden kazanması için ihtiyaç duyduğu araçları vermeliyiz. Rus birliklerinin ve askeri teçhizatın tamamen ve koşulsuz olarak geri çekilmesi olmadan adil bir barış olamayacağının ve herhangi bir barış çağrısının dikkate alınmaması gerektiğinin altını çiziyoruz.
Zelenski'nin 20 Mayıs tarihli konuşması da bu minvaldeydi:
Bugün (Avrupa ile havacılık koalisyonu sayesinde) çok yakında Ukrayna'nın gökyüzünü, şehirlerini ve vatandaşlarını korumak için her şeye sahip olacağı anlamına geliyor. Güvenlik ve zaferimiz için artan bir işbirliğine giriyoruz. İşte o gün barış bize daha da yakınlaşacak.
Ardından ABD Başkanı Joe Biden, "Ukraynalı pilotları Amerikan yapımı F-16 savaş uçakları konusunda eğitme planlarını onayladığı ve benzer eğitimlerin Avrupa'da gerçekleştirileceğini" açıkladı.
Aslında bu beyanatlardan önce, on binlerce asker resmi olarak Almanya'da eğitilip tekrar başka alanlara gönderilmişti!
Haziran ayı ortasında Almanya'da gerçekleşecek olan NATO yeni savaş uçakları tatbikatının duyurusu yapılmıştı.
Bu gelişmeler üzerine, Japonya'daki Çin Büyükelçiliği şu kısa açıklamayı yayınladı:
G7 Zirvesi bir blok politikasını kışkırtmaktadır. Grup, çatışma ve bölünmeyi yaymaya derhal son vermelidir.
Çin'in tedirginliğini haklı çıkaran ekonomik ağırlıklı önlemler de alındı: Çünkü G7 Ekonomi Zirvesi, aslında küresel bir tekel olmaktan öte bir anlam taşıyor: "Tekelin de tekeli" konumuna yükselmeye tamah ediyor.
Örneğin; henüz zirve bitmeden 20 Mayıs sabahı basın mensuplarına bir sonuç bildirgesi gönderildi. Buna göre;
Çin'e yönelik tecrit önlemlerinin yanı sıra, bu devletle hangi koşullarda ortak çalışılabileceği de duyuruldu:
G7, hem küresel zorluklarda hem de ortak çıkar sektörlerinde uluslararası ilişkilerdeki rolü ve ekonomisinin büyüklüğü göz önüne alındığında, Çin ile yapıcı ve istikrarlı ilişkiler kurması zorunludur.
Katılımcı ülkeler, küresel sonuçları olan olumsuz gelişmelerle mücadele etmek için G7 ile Çin birlikte çalışmalılar: İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik krizi, doğanın korunması, yoksul ülkelerdeki borç krizi, sağlık politikası ve ekonomik sistemin istikrarı için birlikte çalışma yapılabilir.
G7 ülkeleri, kendi ekonomik dinamizmlerine yatırım yapmak için bireysel ve toplu önlemler alacaktır. Kritik tedarik zincirlerindeki aşırı bağımlılıkları azaltacaktır.
Çin ile sürdürülebilir ekonomik ilişkileri mümkün kılmak ve uluslararası ticaret sistemini güçlendirmek, çalışanlarımız ve şirketlerimiz açışından eşit koşulları yaratmak için çalışacağız.
Çin'in küresel ekonomiyi bozan piyasaya uymayan politikaları ve uygulamalarının yarattığı zorlukları titizlikle ele almak üzere ortak bir çaba içerisinde olacağız…
Ticareti ve yatırımı gereksiz yere kısıtlamadan, ulusal güvenliğimizi tehdit etmek için kullanılabilecek bazı gelişmiş teknolojileri muhafaza etmemiz gerektiğini de kabul ediyoruz.
Kaynakça:
1. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cin-ilk-kez-duzenledigi-zirveyle-orta-asyada-hamilik-rolunun-isaretini-verdi/2903067, 22 Mayıs 2023.
2. https://turkish.cri.cn/2023/05/19/ARTIqapI1PI480iI06FSmOIW230519.shtml, China Radio International, 19 Mayıs 2023.
3. https://avim.org.tr/tr/Analiz/ORTA-ASYA-CIN-C5-C-DEVLET-BASKANLARI-ZIRVESI, 26 Mayıs 2023.
4. https://www.ankasam.org/putinin-bdt-zirvesinde-verdigi-mesajlar/, 14 Ekim 2022.
5. https://tass.com/economy/1559983, https://tass.com/russia/1617095.
6-7. https://sendika.org/2023/05/g7-hirosima-sira-bir-sonraki-savasta-685393/, Ganime Gülmez, 22 Mayıs 2023.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish