Çin, Türkiye'deki seçimler hakkında ne düşünüyor?

Dr. Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

14 Mayıs öncesi cumhurbaşkanı adayları ve vekil listelerinin açıklanmasıyla beraber toplum olarak bir ay sürecek heyecanlı bir bekleyişin ilk günlerine girmiş olduk.

Televizyon kanalları, gazeteler ve sosyal medyanın gündemi "Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı kim olacak" konusu etrafında şekillenirken, benim gibi sıradan insanların içini ise seçim gecesi televizyon karşısında oturup çekirdek eşliğinde sonuçları takip etmenin heyecanı kaplamıştı.

O heyecanlı gece başlamadan önce ise bir ay boyunca "kim aday olacak, kim kazanacak, kim ne vadedecek, anketler ne diyor, seçimin etkileri neler olacak" gibi ateşli tartışmalarla kendimizi o güne hazırlayacaktık.

Yazılı ve görsel medyamız günlerce bu konuları alanında uzman (!) kişilerle değerlendirip bizi yoğun bir propaganda bombardımanına tabi tutacaktı.


Tabi bu tartışmalar bize has değil. Dünyanın dört bir yanında Türkiye'deki seçimlerin olası etkileri tartışılıyor.

Türkiye gibi kritik bir ülkenin kaderini belirleyecek seçimler haliyle pek çok başkentin ilgisini çekiyor.

9 Ocak tarihinde Washington Post (WP) gazetesi Türkiye seçimleriyle ilgili dikkat çekici bir analiz yayımlayarak bu tartışmaların fitilini ateşleyen ilk yayın organlarından biri oldu.

WP, 2023 seçimlerini dünyadaki en önemli seçim olarak gösteriyor, seçimlerin Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya'da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceğini söylüyordu.

WP'nin yanı sıra, Foreign Policy, Bloomberg, New York Times, Reuters, Jeruselam Post, Al Jazeera gibi yayın organları da 2023 seçimleriyle ilgili kapsamlı analizlerini okurlarıyla paylaşmaya başlamıştı.

Fareed Zakaria yılın en önemli seçimi diyerek CNN ekranlarında boy gösteriyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en zorlu seçimi sözleriyle seçimlerin olası etkilerini anlatıyordu. 


Asya'nın uzak başkentleri için de 14 Mayıs en önemli gündem maddeleri arasında bulunurken, sanırım coğrafi uzaklığından olsa gerek Asya'da konuşulanlar memleket gündemine pek düşmüyordu.

Mesela Çin, Türkiye'deki seçimlerle yakından ilgilenen ülkelerin başında geliyor. Gerek akademi gerekse medya seçimlerin Çin'i de ilgilendirdiğini düşünerek konuyu yakından takip ediyordu.

Çin basınında kısa bir gezinme sonrasında ilk göze çarpan şey, Çinlilerin de tıpkı Batılılar gibi Türkiye seçimlerini 2023'ün en önemli küresel olayları arasında göstermesiydi.

Çin'in yakından takip edilen medya kuruluşlarından Cankao Xiaoxi, uzun süredir Türkiye'deki seçimlere mercek tutmaya çalışıyor.

Örneğin İmamoğlu'nun yargılanmasını sayfalarına taşıyan ajans, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ana rakibini diskalifiye etti" diyerek, İmamoğlu'nu Erdoğan karşısındaki en güçlü aday olarak göstermişti.

Jinrong Jie gibi ekonomi-finans merkezli yayın yapan medya organları ise konuyu kendi perspektiflerinden ele alarak ekonomi merkezli haberler yapmış ve seçimleri son 20 yılın en büyük siyasi mücadelesi olarak göstermişti.

China Youth Daily'de Yang Fuxin ve Ma Xiaolin tarafından hazırlanan bir makale ise konuyu Suriye'deki süreçle birlikte değerlendirmiş ve seçimlerin bölgesel hatta küresel düzlemde derin etkileri olacağını ifade ediyordu.

Makale 2018 seçimlerine değinerek şu ilginç değerlendirmeleri yapıyordu:

2018 genel seçimlerinden önce de Erdoğan'ın ilk turda zorlanacağı ve seçimlerin ikinci tura kalacağına dair yaygın bir kanaat vardı ancak sonuç daha ilk turda Erdoğan'ın kesin zaferiyle sonuçlanmıştı.

Makalenin yazarları muhtemelen seçimlerin Erdoğan açısından zorlu geçeceği yorumlarına göndermede bulunuyordular. 


Basında yer alan haber ve analizlerin dışında, pek bilinmese de Çin'de Türkiye'yi araştıran kalabalık bir akademik topluluk bulunuyor ve bunlar da yoğun bir şekilde seçimleri tartışıyor bugünlerde.

Çin'de Türkiye toplumu, tarihi ve siyaseti üzerine ciddi araştırmalar yapan 5 Türkiye Araştırmaları Merkezi bulunuyor.

Bu merkezlerdeki araştırmacılar "Türk Araştırmaları Konsorsiyumu" şemsiyesi altında birleşerek, her yıl çok önemli toplantılar gerçekleştirip Türkiye ile ilgili akademik bilgi üretimini teşvik ediyorlar.

Türkiye'deki güncel gelişmelere kulak kabartan bu akademisyenlerin haliyle şu anki en güncel tartışma konusu 2023 seçimleri. 

Bazılarını yakından tanıdığım ve sık sık konuştuğum Türkiye uzmanlarıyla sohbetlerimiz neticesinde anladıklarımı okumalarımla birleştirerek, Çin akademisinin Türkiye seçimleri hakkında ne düşündüğünü biraz daha detaylandırmaya çalışacağım.

Tabi yazdıklarımın devletin değil sadece Çinli uzmanların kişisel görüşlerini yansıttığı unutulmamalı. 

Peki, Çinliler 2023 seçimleri hakkında ne düşünüyor?

Öncelikle bu soruyu iki maddede cevaplamaya çalışacağım:

  1. Çin kimin kazanacağını düşünüyor?
  2. Çin kimin kazanmasını istiyor?

İlk sorudan başlarsak, Çinli akademisyenlerin ekseriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı olacağını düşünüyor.

Genel kanı Erdoğan'ın önündeki en büyük sıkıntının ise Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu zor durum.

Ekonominin kötü gidişatına rağmen Erdoğan'ın tekrar cumhurbaşkanı olmasını bekliyorlar. Üstelik bu beklenti şimdiye ait bir beklenti değil.

Aralık 2021 kur krizi günlerinde bile pek çok Türkiye uzmanı Erdoğan'ın bunu da atlatacağını düşünüyordu. 

Çinli akademisyenlerin neden Erdoğan'ı favori gördüğü ise hemen hemen hepimizin bildiği ortak konular.

Çinlilerin gerekçeleri de Türkiye'deki uzmanlarla aynı. Hatta tanımasam birçoğuna Özer Sencar danışmanlık veriyor diye düşünürdüm. Yine de kısaca değinmek gerekirse;

İktidarın medya, bürokratik ve ekonomik gücü, Erdoğan'ın kampanya yeteneği, muhalefetin pamuk ipliğine bağlı parçalı yapısı ve güçsüzlüğü gibi nedenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Çinlilerin nazarında bir adım önde olmasını sağlıyordu.

Bununla birlikte yer yer bazı Çinliler ise iktidarın meclis çoğunluğunu kaybedebilme ihtimali üzerinde de durmuyor değiller.

Ancak genel kanı Erdoğan'ın önümüzdeki dönemde de Türkiye'yi yönetmeye devam edeceği yönünde.  


Gelelim ikinci soruya: Çin kimin kazanmasını istiyor?

Bu soruyla ilgili net ifadeler olmasa da anladıklarım şu şekilde.

Çinliler Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı olmasını Çin-Türkiye ilişkileri açısından daha olumlu görüyorlar.

Her ne kadar son bir yılda Çin ve Türkiye arasında Uygur meselesi üzerinden gerilim tırmansa, Türkiye'den yetkililerin Çin'e yönelik eleştirileri sertleşse ve Türk Dünyası ile ilgili Çin'i tedirgin eden aktif bir politika benimsense de yeni bir iktidarın ikili ilişkilerde belirsizliğe sebep olacağından endişeliler.

Bununla birlikte belli dönemlerde artan gerilimlere rağmen, Erdoğan ile bir şekilde orta yolun bulunabileceğini düşünüyorlar.

Ki şimdiye kadar yaşanan tüm krizlerin atlatıldığı gerçeği de bunu destekliyor. 20 yıldan fazla Türkiye'nin başında bulunan bir iktidarla çalışmanın verdiği alışkanlık ve tanıma duygusu da bir başka avantaj. 


Konunun bir de muhalefet boyutu var ki Çinliler için Millet İttifakı tamamen mayınlı arazi. Altılı masadaki iki partiye karşı oldukça şüpheliler.

Bazı uzmanlar olası bir Millet İttifakı iktidarının ikili ilişkilere zarar verebileceğine inanıyorlar.

İYİ Parti ve Gelecek Partisi'nin Çin'e karşı aşırı sert tutumu ve Uygur meselesindeki tavırları Çinlilerin çekincelerinin başında geliyor.

Özellikle de Millet İttifakı'nın en büyük iki partisinden biri olan İYİ Parti konusunda oldukça tedirgin olduklarını söyleyebilirim. 

Nisan 2021'de Çin'in Ankara Büyükelçiliği ve Meral Akşener'in Twitter üzerindeki tartışması oldukça geniş yankı uyandırmış ve Çinlilerin İYİ Parti'ye yönelik endişelerini tavan yaptırmıştı.

Yine İYİ Partili vekil ve yöneticilerin Çin karşıtı tüm faaliyetlerin destekleyicisi olması tereddütleri arttıran bir başka konu. 

Bununla birlikte, her ne kadar İYİ Parti ve Gelecek Partisi'nin Çin'e karşı çok sert bir tavrı olsa da Çinliler bunun milliyetçi-muhafazakar seçmeni etkilemek için yapıldığını ve Uygur meselesinin muhalefet tarafından AK Parti-MHP ittifakını yıpratma aracı olarak kullanıldığını düşünüyor.

Bu nedenle muhtemel bir iktidar değişikliğinde aynı tavrın devam etmeyeceğini tahmin ediyorlar.

Şu an Uygur meselesinin en ateşli savunucularından olan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığı döneminde Çin ile uyumlu görüntüsü kendileri için önemli bir örnek teşkil ediyor.

Bu nedenle olası bir iktidar değişikliğinde bile Çin-Türkiye ilişkilerinin çok fazla değişmeden devam edeceği düşünülmekle birlikte Çinlilerin daha az riskli ve aşina olunan seçeneğe yatkın oldukları söylenebilir.

Ayrıca iktidarda kim olursa olsun hükümetin kaçınılmaz olarak Çin ile iyi ilişkiler kurması gerektiği de sürekli üzerinde durulan bir konu.  

Özetlemem gerekirse;

  1. Çinli akademisyenler Erdoğan'ın zorlansa da seçimleri yeniden kazanacağını düşünüyor. 
  2. Muhalefetin çok dağınık olduğunu ve birçok dezavantaja sahip olduklarını, bu nedenle de seçimi kaybedeceklerine inanıyorlar.
  3. Statükonun devam etmesinden yanalar. Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden kazanmasını istiyorlar. 
  4. İYİ Parti ve Gelecek Partisi konusunda oldukça çekinceliler.

 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU