Tolga Şardan: İBB'yi teftiş eden heyetin başkanı neden değişti?

“Bakanlık kulislerinde; söz konusu başmüfettişin, sürecin kamu görevi safhasından çıkılarak siyasi sonuç yaratılmasına çalışıldığını görmekten ‘rahatsız olup’ görevden ayrıldığı bilgisi mevcut”

Fotoğraf: AA

T24 yazarı Tolga Şardan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni (İBB) teftiş için görevlendirilen heyetin başkanının neden değiştirildiğini sordu.

Şardan bugünkü köşe yazısında İBB hakkında yaşanan son süreci şöyle anlattı:

İBB'deki iddiaların gündeme gelmesiyle Bakanlık, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı bünyesinden başmüfettişlerin yanı sıra maliye, ticaret müfettişleri ve MASAK uzmanlarından oluşan teftiş heyetini İstanbul'a görevlendirdi.

Geçen yıl bu tarihlerde Bakan Süleyman Soylu'nun onayıyla çalışmaya başlayan müfettişler, belediye yönetiminden gelen belgeleri ve bilgileri değerlendirmeye aldı.

Günler günleri kovalarken yaz aylarında ilginç gelişme yaşandı. Soylu'nun onayı doğrultusunda teftiş heyetinin lideri olarak görevlendirilen Mülkiye başmüfettişi, görevden affını istedi.

Sağlık sorunlarını gerekçe göstererek görevden ayrılan başmüfettişin yardımcılığını yürüten isim Arif Yıldırım ise heyet başkanı olarak görev aldı.

Yıldırım'ın ismi üzerindeki tartışmalar malum. Kendisi daha önce AKP'den milletvekili aday adayı olmuştu. Daha önce de İmamoğlu'nun önceki görev yeri Beylikdüzü Belediyesi'ni teftiş eden Yıldırım, heyet lideri olarak soruşturmayı yönetti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Görevden ayrılan başmüfettişin adını polemik yaratılmaması amacıyla vermiyorum. Ayrıca, bizzat bildiğim bürokrattır. Yirmi yılı aşkın süredir Mülkiye Teftiş Kurulu'nda görevlidir. Sonradan heyet başkanı olan Yıldırım'dan en az on yıl da kıdemlidir. Kendisinden kıdemsiz başmüfettişlerin vali olmasına rağmen vali olmak için idarenin suyundan yürümeyen bir devlet görevlisidir” diye devam eden Şardan, şu ifadeleri kullandı:

Bu cümleleri söz konusu başmüfettişi övmek için – kaldı ki işini iyi yapan bir kamu görevlisidir - yazmadım. Tam tersine böylesi görev anlayışı olan bir başmüfettişin görevden ayrılması sürecine dikkat çektim.

Bakanlık kulislerinde; söz konusu başmüfettişin, sürecin kamu görevi safhasından çıkılarak siyasi sonuç yaratılmasına çalışıldığını görmekten "rahatsız olup" görevden ayrıldığı bilgisi mevcut.

Ayrıca, müfettiş raporu henüz tam olarak kamuoyuna yansımadı. Bakanlığın geçen hafta sonu yaptığı açıklamada yer verdiği bilgilerin raporun içinden olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ancak kritik nokta, güvenlik soruşturması ile arşiv araştırmalarının yapılması uygulaması. Bakanlık, İBB'de işe alınanlar hakkında güvenlik soruşturması yapılması gerektiğinde ısrarlı.

İBB tarafı ise, özellikle belediye şirketlerine alınanlara yönelik güvenlik soruşturmasının yapılmasında yasal zorunluluk olmadığı görüşünde.

Daha önce Mülkiye Teftiş Kurulu'nda yıllarca görev yapıp emekli olan kaynağım, güvenlik soruşturması konusunda şu tespiti yaptı:

"Milli güvenlik açısından stratejik tesis veya projelerde çalıştırılacak olanlar dışında kamu personeli olmayan kişiler hakkında güvenlik soruşturması veya arşiv araştırması yapılamaz.

Zaten belediye veya bağlı idareleri bünyesindeki özel hukuk tüzel kişisi olan şirketler; kamu hizmeti verseler bile, kamu kurumu ya da kuruluşu olmadıkları için şirketlerde görev yapanlar, Anayasa'nın 128. maddesi ve 657 Devlet Memurları Yasası'nın 4. maddesi hükümlerine göre kamu görevlisi, dolayısıyla yaptıkları işte kamu görevi olarak kabul edilmemesi gerekir.

Ancak müfettişlerin raporda nasıl değerlendirme yaptığını görmeden kesin hüküm vermek doğru olmaz."

Ortaya çıkan tabloya bakıldığında; İBB'de yapılan teftişin sonuçları daha çok konuşulacak, gündem olacak.

 

T24

DAHA FAZLA HABER OKU