T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Serdar Çam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'nin Katar'daki Dünya Kupası açılış töreninde görüşmesi ve Erdoğan'ın iki ülke ilişkileri ile ilgili olumlu mesajlar vermesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda Çam, dünyadaki siyasi gelişmelere göre bir ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa o gün için o adımların atılacağını söyledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Çam paylaşımlarında şunları kaydetti:
Dünyadaki siyasi gelişmelere göre ülkenizin çıkarları neyi gerektiriyorsa o gün için o adımlar atılır. Dünün doğrusu bugünün yanlışı,ya da tersi olabilir. Tıpkı dünün Batı dünyası ülkemize/liderine saldırırken,bugün göklere çıkarıyor olması gibi!
Dünün bozulmuş ilişkileri bugün niye düzeliyor?sorusu diplomaside geçerli olmaz! Türkiye’de darbe hazırlığı iddiaları da varken(ki 2016 teşebbüs edildi), Mısır’daki darbe girişimine o dönem tepki verilmesi sadece bu ülkeye değil, Türkiye’yi karıştırmak isteyenlere de bir mesajdı.
Küsmek,kırılmak insani konulardır.Diplomaside kavga etmek de,iyi ilişkiler kurmak da karşılıklı çıkarlara göre şekillenir.Kalıcı küslüklere yer yoktur! Zaten diplomasi kartını ülkeler kavga/savaş yapmamak için kullanır. Bazen sert,bazen tatlı sert veya yumuşak bir lisan gerekir.
Mısır’daki darbe maalesef ağır bir tramvaydı.Orada yaşananlar Türkiye dahil pek çok müslümanı ağlattı. Siyaset kurumu da milletimizin tepki/taleplerine göre hareket etti. Zaten diplomatik manevra gücümüz(en son dönemin Kahire Büyükelçimizin deport edilmesiyle) hızla tükenmişti.
Tabi Mısır’ı tarihi perspektifte iyi tanımamış/ anlamamış bazı uzmanların yoğun bir şekilde hem Kahire’de hem de Ankara’da iyi niyetlerle ama yanlış yönlendirmiş olmalarını da buraya not etmek gerekiyor. Her Arap ülkesini/Arapça bilenin iyi bir Ortadoğu siyaset uzmanı olmuyordu.
Çok sonra bazıları Mısır’ın sosyolojisini ve iç siyasi dengelerini keşfedebilmişti. Bir taraftan Türklükle (aslen Tolonoğulları/Memluklu) diğer taraftan Yavuz’un Mısır seferiyle ellerinden alınan “Hilafet”siyasi enstrümanıyla şekillenmiş “müslümanlık” rekabeti tam bilinmiyordu.
Sanki Mübarek sonrası artık yepyeni bir dönem gelecekti. Merhum Mürsi döneminde dahi (Türkiye’ye müzahir bazı kadrolarda bile). Sistemin ciddi bir direnci vardı (TİKA faaliyetlerimizde yaşıyorduk). İhvan/Hasan ElBenna öğretisine karşı baskı en fazla tepki selefilerden geliyordu.
Yakın zamana kadar (Kral Faruk dönemi) Kahire’deki asillerin kullandığı dil Türkçe olsa da, Türkiye’ye karşı hep dengeli bir siyasi mesafesi vardı. Soğuk savaşta, önce SSCB sonra NATO yanlısı olan; Enver Sedat suikastı öncesi ve sonrası iniş & çıkışlarla mesafe hep aynıydı.
Kavalalı dönemi rekabet ve çatışmaları,Kütahya’ya kadar gelmesi,1.Dünya savaşı öncesi Osmanlı ilişkileri,Hicaz&Filistin’in elden çıkması; Arap milliyetçiliği akımları& sonrasında İran-Suriye-Lübnan şii ittifakına karşı Mısır-S.Arabistan Sunni aksları arasında Türkiye dengeleri..
Ortadoğu’daki savaş&barışlar, Filistin /İsrail ilişkisi, 100milyonluk Mısır halkına tarihi yakınlığımız, iktisadi/ticari ilişkimizin halen bile devam ediyor olması (dünyanın en iyi pamuğu Mısır’da olduğu için tekstil firmaları en başta) vb pek çok neden var iyi ilişkiler için.
Duygusallıkla ülkelerle olan siyaset belirlenemiyor. Diğer taraftan oradaki muhalif siyasi akımlar (!) dahi Türkiye’nin Mısır ile yakınlaşmasını uzun süredir istiyordu. Türkiye’nin Mısır’a yakın olması içerideki huzur ve barışın gelmesine daha çok katkı sağlayabilir.
Çok güzel insanlar işbaşına gelmişti,bir kısmı şehit diğerleri içeride veya gurbette şimdi. Daha Türkiye kendi tecrübelerini kazanamadan aklının erdiğince devlet/siyaset tecrübesi aktarmak istedi. Mısır çok zor & Firavunlar tarihine kadar uzanan kadim bir devlet geleneğine sahip!
Orada daha pek çok görünmeyen denge var; (Süveyş Kanalı, Sina Çölü, Filistin Refah Kapısı, AB,ABD,ÇİN,RUSYA ve İNGİLTERE’nin dengeleri var. Dünyadaki dengeler değişince ister istemez bu coğrafyaya da yansımaları oluyor; (Etiyopya’daki baraj inşaası/iç savaşı,Sudan, Ukrayna,vb.)
Köklü (derin) devlet geleneği var,Osmanlı da tam hakim olmamış.Komitacılık/teşkilatçılık biraz da Orta Asya’dan onlara da geçmiş! Bizdeki bir ara konuşulan “Ergenekon Devlet Yapısı” gibi “Firavun Devlet Yapısı” sistemi var. Firavun veya Türk gibi soylardan gelmek övünç kaynağı.
OYAK benzeri çok daha güçlü bir yapılarıyla ekonomi ve siyaseti yöneten derin bir askeri otoritesi var. Mürsi dönemi dahil iktidar yapıları hiç değişmedi. İç dinamikleri böyle iken oradaki siyaset mekanizmasının dinamiklerinin alt üst olması hiçbir gerçeği değiştirmez!
İhvan hareketi de maalesef DEAŞ ve bilumum terörist grupların sızmasıyla, parçalanmışlıklarıyla artık eski konumunda değil. Radikalize/terörize edilmiş bir imajı vardır. Patlatılan bombalar, öldürülen masum insanlarla halkın büyük bir kesimi nefret etmiş/ettirilmiş durumda.
Artık yeni bir dönemin başlaması için başta Hariciyemiz olmak üzere önemli ve başarılı çabalar sarf etti/ediyor. Bu tokalaşmanın alt yapısında binlerce sayfalık görüşme ve göz nuru çabası var.Tek taraflı değil,çift taraflı gayretle.Onlarca ülkenin sürece bakışında değişimi var!
Milletlerin acıları unutulmasa da devletlerin ilişkileri hep devam eder. Bunun içindir ki Çanakkale savaşında yenilen ülkelerle dost/müttefik olduk. Bundan dolayıdır ki İstiklal zaferimiz sonrası Atatürk-Yunan Başbakanı Venizelos ile yakın dostluk ve ilişkiler başlatıldı.
Independent Türkçe