Dil devrimini eleştiren CHP'li mebusun trajik öyküsü: Halil Nihad Boztepe

Boztepe 20 yıla yakın CHP milletvekilliği yaptı. Günün birinde dil devrimini eleştirdi. Büyük bir linç kampanyası başlatıldı ki ne mebusluğu kaldı ne de etrafında dostu. Öyle ki intihar ederek bu fani dünyadan göçüp gitti

Kolaj: Independent Türkçe

17 Şubat 1949 yılında Cebeci Asrî Mezarlığı'na pek az kimsenin katıldığı bir cenaze defnedildi.

Cenazesi kaldırılan kişi, üç dönem gibi uzun bir süre TBMM'de mebusluk yapmasına rağmen ne bir devlet töreni vardı ne de devlet yetkilisi.

Nisyana terk edilen cenaze Trabzon mebusu Halil Nihad Boztepe'nindi.

Konuyla ilgili Dücane Cündioğlu şöyle veciz bir anekdotu aktarır:

Meclis'te bulunmasına rağmen kendisi gözden düşmüş bir siyasetçidir. Bunun sebebini İbrahim Alâattin Gövsa'nın eşi Mükerrem Hanım'dan dinleyelim:

'Ağaç Kasidesi neşredilince İsmet Paşa bir daha şâirin yüzüne bakmadı. Evvelce en küçük bir rahatsızlığında kendisini ziyarete geldiği halde, son hastalığında hal hatır sormak, cenazesine katılmak şöyle dursun bir temsilci bile göndermemiş ve başsağlığı dilemeyi bile çok görmüştü.'

(Halil Nihad Boztepe'yi tanır mısınız?
Dücane Cündioğlu) 


Boztepe, siyasi kimliği bir kenara bırakılırsa "Nedim Divanı" başta olmak üzere sayısız kült eseri edebiyat dünyamıza kazandıran, İbnülemin Kemal gibi birçok şahsiyeti yetiştiren ve elinden tutan bir fikir adamıydı. 

Oysa edebiyatçılar ondan uzaklaşmış, siyasetteki arkadaşları ise kelimenin tam anlamıyla kendisinden kaçmışlardı.

Ağaç Kasidesi.jpg

Halil Nihad Boztepe'nin günümüz tuhaf jargonu ile söyleyecek olursak "vekillikten affını" istemek zorunda kalacağı ve onu yalnızlığa mahkûm edecek büyük günahı; "dil devrimini" ve diğer bazı inkılapları "Ağaç Kasidesi" isimli eserinde işlemesiydi. 

Daha trajik olanı; eseri yayımladıktan sonra tüm bu korkunç linçe iki sene dayanabilen Boztepe kahrından intihar edecekti.

Yazar, "Ağaç Kasidesi" isimli eseri yazmamış olsa ortalama lise diploması olan herkesin, Halit Ziya Uşaklıgil veya Refik Halit Karay'ın ismini bilmesi gibi, muhtemelen Halil Nihad Boztepe ismini de bilmiş olacaktı. 

Neyse ki Prof. Dr. Muharrem Dayanç'ın "Halil Nihad Boztepe'nin Hayatı ve Eserleri" isimli çalışması biz edebiyat ile akademik düzeyde uğraşan kimselerin utancını bir nebze azaltıyor;

Biraz sizin gibiyim serde dilcilik vardır
Yerinde baş diye yazdım yerinde ser yazdım
İnat edip dediniz siz SÜ ben dedim ASKER
Siz ER dedikçe dövündüm, dedim NEFER, yazdım

(Ağaç Kasidesi'nden)


Boztepe'nin hayatı

Halil Nihad Boztepe.jpg

Kaynaklar, Boztepe'nin 1882 yılında Trabzon'da doğduğunu gösteriyor. 

Balıkçı bir ailenin çocuğuydu. 

Sultan Abdülhamid'in eğitim modernizasyonu sayesinde Trabzon gibi küçük bir kasabada iyi eğitim almayı başardı.

Hıristiyan çocuklarının okuduğu Frerler Mektebi'ne kabulü ise bilhassa Fransızcasını ilerletmesini sağladı. 

Trabzon Duyun-ı Umumiye İdaresinde memur olarak göreve başladı.

Hayatını değiştiren olaysa bir gün Halid Ziya Uşaklıgil'in Trabzon'a gelmesi oldu. 

Halid Ziya, Trabzon gibi ücra bir Anadolu şehrinde keşfettiği Boztepe'nin elinden tutacak ve İstanbul'a bir memuriyete tayin edilmesini mümkün kılacaktı.

Boztepe, hem memuriyette hızla yükselecek hem de edebiyat mahfillerinde adından söz ettirmeyi başaracaktı. 

Cumhuriyet sonrası vekillik meselesini ironi ile eleştirerek adaylığını açıklar:

Fazıl Bey namzetlik vâz etti geçen 
verip kararımı ona uydum ben! 
ey devlet gemisi, durma aç yelken! 
fazıl bey kapûdandır, ben serdümen! 
herkes mebus olmak istiyor bugün, 
ya ben durur muyum, nem eksik benim
yaşım da müsait, başım da düzgün 
biraz da bu yolda yıpransın tenim!

 

 

Muhtemelen bu şiiri Atatürk de okumuş olacak ki sivri dilli edebiyatçıyı mebus adayı yapar.

Edebi camiada mizah ve eleştirileri ile öne çıkan Boztepe, bu üslubu sebebiyle zaman zaman ültimatom alır. Bunlardan birisini Falih Rıfkı Atay yazar. 

Falih Rıfkı Atay.jpg
Falih Rıfkı Atay

Atay, hiç de hoş olmayan ifadelerle Boztepe'yi yerer:

Halil Nihat Gülünçleri görmeğe muktedir değildir. Onun içindir ki eserini müdafaa eden vasat bir muharririn (Süleyman Nazif) ne kadar 'gülünç' olabileceğini kendisine söylemek de lüzumsuz değildir.

(Akşam, 1922)

 
Boztepe'nin İstanbul edebi mahfillerine girişi Servet-i Fünun dergisi ile olur.

"Karga" takma ismiyle yazılar neşreden yazar; tercüme, hikâye ve şiir gibi pek çok sahada eser verir.

Yazarın adeta hayatını değiştiren Ağaç Kasidesi'ni esasen 1931 yılında yazar; ama nedense pek ilgi görmez.

Yazar bu kasideyi genişletir ve TBMM'de mebus olduğu sırada neşreder. 

Yazar bu şiiri tam 17 yılda bitirmesini şu sözlerle açıklar:

Kaside bitmedi bir türlü, sürdü on yedi yıl
Uzun bir ömrü demek eyledim heder, yazdım

 


Boztepe, bir CHP Mebusu olmasına rağmen dilin gramerinde yapılan hataları, öz Türkçe diye dile sokulan yapay kelimeleri ve harf inkılabını Ağaç Kasidesi isimli eserinde sert sözlerle eleştirir:

Görüp elinizden dilin ne çektiğini 
Ben oldum en sonu çılgınca dilsever, yazdım!
Hüda'nın ismine eylerim bin kere kasem
Düşünmedi ETİ neymiş, nedir SÜMER yazdım

(Ağaç Kasidesi'nden)


Ağaç Kasidesi yayımlandıktan sonra hakkında en çok konuşulan ama kimsenin övmeye cesaret edemediği bir eser olacaktı.

Adnan Adıvar, İbnülemin Kemal ve Fazıl Ahmet Aykaç gibi önemli isimler beğenilerini ancak yazara birer mektup yazarak bildirmişti.

Devlet erkânı bu esere adeta ambargo koymuş, hükümete yakın yazarlar ise yerden yere vurarak bir linç kampanyası başlatmıştı. 

Sözünü budaktan sakınmayan Feylesof Rıza dahi ancak bir mektupla yazara görüşlerini bildirerek şu övgüleri sırlayacaktı:

Fetanet ve belagatte bütün Türk ve Osmanlı misli olmayan bir eserdir. Belagat az kelime ile çok manaları ifade edebilmek hüneri ise sizde bu istidat-ı hududat erişilmeyecek mertebededir.


Boztepe, bu eseri yazarken mebusluğuna mal olacağını tahmin ediyordu; ama böylesi bir linçi muhtemelen hesap edememişti:

Gürültü etmeyi sevmez sükûta âşıktır
O işte olmalı milletvekili … layıktır

(Ağaç Kasidesi'nden)


Boztepe cumhuriyet düşmanı mıydı?

Devrin yetişmiş en değerli kültür adamlarından birisi olan Boztepe'ye "cumhuriyet düşmanı" demek kör ve karanlık bir cehaletin yansımasıydı.

Devrinin en güzel "cumhuriyet" övgüsü içeren beyitler Boztepe'nin kaleminden çıkmıştı:

Kalpağından saçılan zülf-i perişanına bak
Sanki bir sünbül-i naziktir Cumhuriyet
Eskiden doğrusu askerliği sevmezdim ben
Hazırm ben olmağa asker-i Cumhuriyet
Şair olsam da muhalif olamam cumhura
Ebediyen olurm çaker-i Cumhuriyet

(Ayine-i Devran - Boztepe)
 

 

Görüldüğü üzere yazarın ideolojik olarak cumhuriyete bir karşıtlığı bulunmaz; ama Latin harfleri meselesine hayli mesafeli yaklaşır:

Latin harfinden istersin iane
Düşün bir kere kafir munsifane
Demek mümkün mü halis Müslümansın

(Hüseyin Cahit'e Mahitap)


Boztepe'nin karşı olduğu tek inkılap dil devrimi değildir. Tatil günlerinin değiştirilmesi gibi inkılaplara da şiddetle karşı çıkar:

Yapar mıyım, yaparım şüphe etmeyin inanın 
Pazar Hıristiyanındır, Cuma Müslümanın

(Ağaç Kasidesi'nden)


Yine başka dizelerinde şapka inkılabını eleştirecekti;

Atıldı fes ve sarık… Şimdi başta var şapka
O baş değişmiyor amma olmuyor başka

(Ağaç Kasidesi'nden)


Velhasılıkelam, Halil Nihat Boztepe 20 yıla yakın CHP milletvekilliği yaptı. Günün birinde dil devrimini eleştirdi.

Büyük bir linç kampanyası başlatıldı ki ne mebusluğu kaldı ne de etrafında dostu. Öyle ki intihar ederek bu fani dünyadan göçüp gitti.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU