Türkiye'de ekonomik göstergeler ağır bir krizi işaret ediyor.
Türkiye, yüzde 80'e dayanan yüksek enflasyonla G20 ve Avrupa ülkeleri arasında zirveyi kimseye kaptırmıyor.
Sadece temmuz ayında gerçekleşen cari açık 10 milyar 582 milyon doları buldu.
2022 Ocak'tan temmuz sonuna kadar 7 ayda gerçekleşen dış ticaret açığı 61 milyar 982 lira oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Beş yıllık kredi risk (CDS) primleri 910'u aşarak 2008 sonrası en yüksek seviyeye ulaştı.
Uluslararası derecelendirme kuruluşları ise birbiri ardına Türkiye'nin notunu düşürüyor.
Kredi notu tarihin en aly seviyesine düştü
Son olarak uluslararası derecelendirme kurulu Moody's, Türkiye'nin kredi notunu tarihteki en alt seviye olan "B2"den "B3"e indirdi.
Birçok ekonomik gösterge alarm verirken, ülkedeki ekonomi yönetimi ısrarla "Türkiye'de kriz yok" diyor.
Öte yandan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Et ve Süt Kurumu ile Tarım Kredi Kooperatifi'ne (TKK) ürünlerin fiyatını indirmek için "talimat" veriyor.
Peki, veri ve ekonomik göstergelere ilişkin rakamların ortada olduğu Türkiye'de "talimat" ile krizden kurtuluş mümkün mü?
Independent Türkçe'ye konuşan ekonomistler, Türkiye'nin ekonomik durumunun hiç de iç açıcı olmadığı görüşünde.
"Kurumlar piyasanın ne kadarı oluşturuyor ki fiyatlar inecek?"
Ekonomist Mustafa Sönmez, talimatla ekonomik krizden kurtuluşun mümkün olmadığı görüşünde.
Fiyatların indirilmesi için talimat verilen Tarım Kredi Kooperatifi ile Et ve Süt Kurumu'nun hükümete bağlı olduğunu hatırlatan Sönmez, "Bu kurumlar piyasanın kaçta kaçını oluşturuyor ki fiyatlar inecek? Bazı ürünlerin fiyatının indirilmesi genel olarak fiyatları nasıl aşağı çekecek?" sorusunu yöneltti.
Verilen talimatın seçime dönük bir propaganda olduğunu ifade eden Sönmez, "Talimatla fiyatların aşağı indirilmesi kuruluşların zarar etmesine yol açacak. Ayrıca yapılacak indirim ülkedeki tüketici kitlesine yansımaz. Bir kere tüketicilerin bu kuruluşlara erişmesi mümkün değil. Kaldı ki bazı gıda maddelerinde yapılacak görece indirimler yıllığı yüzde 95'i bulmuş gıda fiyat artışlarının aşağı çekmez. Bu daha çok propaganda amaçlı hamlelerdir. Vatandaşa olumlu yansıması mümkün görünmüyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Doğrudan yabancı sermaye yatırımları neredeyse sıfırlanmış durumda"
Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu da enflasyon artışı, dengelerin bozulması ve cari işlemler açığının giderek derinleşmesinin gelecek günlerde daha büyük bir çalkantı olacağı izlenimi verdiğini söyledi.
Derecelendirme kuruluşlarının not indirmesinin önemli bir etkisinin kalmadığını aktaran Prof. Dr. Kozanoğlu, nedenini ise şu sözlerle izah etti:
Türkiye'de artık yabancı yatırımcıların pozisyonu neredeyse kalmamış durumda. Ülkede tahvil pozisyonları 60'dan 2 milyar dolara düşmüş, borsadaki payları 70'den 16 milyar dolarlara gerilemiş. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları emlak alımlarını bir yana bırakacak olursak neredeyse sıfırlanmış durumda. Bu durumda not indiriminin çok önemli bir etkisinin kalmadığı söylenebilir.
TKK marketlerinde fiyatın piyasadan ucuz olmadığı gibi bazı ürünlerin fiyatının daha pahalı olduğuna vurgu yapan Kozanoğlu, "Uygulamaya karşı değilim ama Türkiye gibi büyük bir ekonomide piyasa payının bu kadar düşük koşullarda bir çare olacağını düşünmüyorum. İndirim olunca yoksul insanların kapılara yığılıp ucuz, et, süt ve ekmek almaya çalışacaklar. Büyük kuyrukları göreceğiz. Yani emekli ve yoksul kesim 5 ve 10 lira daha ucuz almak için günlerini orada geçireceklerine tanık olacağız. Dolayısıyla bu da ayrı bir mağduriyet yaratacaktır" ifadelerini kullandı.
"Yanlış ekonomi politikasının ısrarlı sonucudur"
Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Turhan ise fiyatların devlet tarafından belirlendiği yöntemin çok defa denendiğini ancak olumlu sonuç vermediği görüşünde.
Temelde ekonomik yapı denilen üretim, tüketim, tasarruf ve yatırım gibi unsurları belirleyenin fiyatlar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Turhan, "Ekonomideki bütün kararları fiyatlara bakarak alırız. Ekonominin en kritik sorusu fiyatlar nasıl belirlenmeli sorusudur. Aristo'dan beri sorgulanıyor. İnsanlık farklı modeller deneye deneye en son şu noktaya gelmiş; fiyatlar piyasada serbestçe arz ve talep tarafından belirlenmeli, devleti görevi de bunu aksatacak kartel, manipülasyon, yönlendirme ve yanıltma gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmaktır. İnsanlığın yaklaşık bin yıllık tecrübenin sonunda vardığı sonuç budur" yorumunda bulundu.
Geçmişte "böyle olmaz fiyatları devlet belirlesin, piyasaya bırakınca fırsatçılar türüyor" gibi düşünce ve yaklaşımların birçok ülkede denenmesine rağmen olumlu sonuç vermediğini kaydeden Turhan, "Bu durumda da eğer talep fazla ama fiyatların artmasına izin vermiyorsanız bu sefer üreticiler üretim yapmaktan vazgeçiyor. 1970'li yıllarla özdeşleşen kuyruk, yokluk, kıtlık ve karneler dönemi yaşadık. Bu sefer devlet bunu önlemek ve üretim yapmak için marketler açıyor, tanzim satışları yapıyor. Bu 2018'den beri adım adım girdiğimiz bir süreç. Yanlış ekonomi politikasında ısrar edersek buraya gelmemiz kaçınılmazdır" diye konuştu.
"Türkiye'yi çok zor bir dönem bekliyor"
750 milyar dolarlık bir ekonomisi olan Türkiye'nin 350-400 milyar dolarlık ithalat yaptığını anımsatan Turhan, üretim yapan özel şirketlerin üretim yapmak için gerekli finansmanı bulamadığını belirterek, şunları kaydetti:
Kredi derecelendirme kuruluşları notu düşürünce, Merkez Bankası'nın rezervleri bu kadar düşük olunca ne yaparsanız yapın, neticede banka ve şirketlere kredi veren kuruluşlar açıklamalara değil, somut rakamlara bakar. Tüm gerçekler ortadayken ‘domatese nas koydum, patlıcanı tanzim mağazasında satacağım, yeni düzenleme yaptım' diyerek bu işleri çözeceğini düşünmek ne yazık ki bir yönetim için çok acıklı bir durumdur, işin vahametinin ne kadar anlaşılamamış olduğunu gösteren bir tablodur. Şahsen bu tablonun ortaya çıkacağını daha geçen sene söyledim. Şimdi de aynı şeyleri söylüyorum; önümüzdeki ekim-kasım-aralık dönemlerinde Türkiye'yi çok zor bir dönem bekliyor ve ne yazık ki ülkeyi yöneten ekipler durumun ciddiyetin farkında dahi değil.
© The Independentturkish