Yönetmen sineması: Sinemanın ve izleyicinin sınırlarını zorlayan bir yönetmen; Gaspar Noé

Mehmet Erduğan Independent Türkçe için 'Yönetmen Sineması'nda bu hafta Gaspar Noé'yi ve filmografisini yazdı

İnsan ruhunun karanlıklarını keşfeden filmler yapmak özel bir yetenek, vizyon ve akıl gerektirir.

Çağdaş Fransız sinemasının hırçın ve yaramaz çocuğu olarak tanınan ve yaptığı filmlerle sansasyon yaratan Gaspar Noé ise tüm bu özelliklere sahip nadir yönetmenlerden biridir.

İnsanın başını döndüren gösterişli seks ve şiddet, canlı renkler, vurucu müzikler ve huzursuz sabit kamera çekimleri ile kendisine has bir sinema dili oluşturan Gaspar Noé, imza filmleriyle dikkat çekmeye devam ediyor.

Bazıları tarafından sinemada benzersiz bir ses olduğu kabul edilse de çoğunlukla bir provokatör olarak algılanan Noé, ilk uzun metrajlı filmi "Herkese Karşı Tek Başına" ile 24 yıl önce sinemaya adım attığı zamanki kadar tartışmalı olmayı da sürdürüyor.
 

 

Yakın zamanda İstanbul ziyaretiyle gündeme gelen Gaspar Noé, FIPRESCI jürisinin gerekçesinde de belirttiği gibi; eşsiz bölünmüş ekran kullanımı, çarpıcı oyunculukları, ölüm meselesiyle korkusuzca yüzleştiği ve izleyicisine hazmetmesi zor sarsıcı bir seyir yaşattığı "Vortex" adlı yeni filmi ile 41'inci İstanbul Film Festivali'nde Uluslararası Yarışma kategorisinin En İyi Filmi seçilerek Altın Lale ve FIPRESCI ödüllerinin sahibi oldu.

13 Mayıs'ta Başka Sinema iş birliği ile vizyona girecek olan bu filmin kendisine getirdiği başarı vesilesiyle yeniden kadrajımıza giren Gaspar Noé'nin kariyerine bir göz atalım istedim.


Sinemanın ve izleyicinin sınırlarını zorlayan bir yönetmen; Gaspar Noé
 

 

Mesleki kariyeri ve ikametgahı Fransa'da, Paris'te olmasına rağmen, Fransız vatandaşlığına sahip olmayan Arjantinli yönetmen, film yapımcısı ve senarist Gaspar Noé, 27 Aralık 1963 tarihinde Buenos Aires'te doğdu.

Alanında oldukça etkili bir ressam, yazar ve entelektüel olan babası Luis Felipe Noé'nun İspanyol, İtalyan ve Fransız-Bask kökenli, annesi Nora Murphy'nin ise İrlanda ve İspanyol asıllı olduğundan ve Paula adındaki kız kardeşinden söz etmek mümkünse de Gaspar Noé'nin kişisel tarihi o kadar net değil ve geçmişiyle ilgili çok az şey bilinmektedir.
 

 

Çocukluğunu Arjantin'in başkentinde geçiren Noé, o yıllarda Arjantin'deki gergin ve tehlikeli siyasi durumdan kaçmak isteyen ailesiyle bir yıl New York'ta yaşadıktan sonra, on iki yaşlarındayken Fransa'ya göç etti.

Ergenlik yıllarında Noé, Paris'te sık sık sinemaya giden ve çizgi roman okuyan mutlu bir çocuktu, ancak yıllar geçtikçe Güney Amerika'ya kalıcı olarak yerleşme olasılığı azalsa bile, anavatanı onun önemli bir parçası olarak varlığını sürdürdü.
 

 

Nitekim hayatına Paris'te devam etmek zorunda kalan Noé, yoğun bir eğitim programı olan Louis Lumière Koleji'ndeki öğreniminden sonra Paris'te felsefe ve sinema eğitimi aldı.

Ama bu süre içinde düzenli olarak ailesini ziyaret ederek ve onlarla konuşarak, kışkırtıcı eserlerini tanıtmak için seyahatler ederek ve Hispanik Amerika'dan filmler izleyerek İspanyolca akıcılığını korumayı başardı.
 

 

Yeni Fransız Aşırılığı

Henüz yedi yaşındayken, 2001: Uzay Yolu Macerası (2001: A Space Odyssey, 1968) filmini izledikten sonra hayatının değiştiğini söyleyen ve Yeni Fransız Aşırılığı'nda ilerleyen sinema kariyerinde Stanley Kubrick'in filmlerinden ilham aldığını belirten Gaspar Noé, genellikle filmlerindeki çekim tarzıyla izleyiciyi rahatsız etmeyi hedefler ve yapımlarında cinsellik, şiddet içeren davranışlar ile yoğun bir nihilizm kullanır.

Gerald Kargl'ın 1983 tarihli Avusturya seri katil filmi "Angst" da Noé'nin yönetmen koltuğuna oturmasına etki eden filmler arasında yer alır.
 

 

Catherine Breillat, Claire Denis, Jan Kounen ve Michael Haneke gibi tematik ve biçimsel olarak agresif sinema yapan bir grup çağdaş yönetmenle birlikte anılan Gaspar Noé, filmlerinde ele aldığı fikirlerin daha net bir şekilde kavranabilmesi için seyirciyi bir tür trans durumuna sokmakla ilgilenir.

İyi ve kötü tepkileri serbest bırakmak amacıyla, izleyiciyi şoke ederek tepkilerini otaya çıkarmak için bir katalizör görevi gören anlatının dışındaki çekiciliklerden sistematik bir şekilde faydalanır.

Bu şokların amacı, izleyicinin anlatıya çekilmesini baltalamak ve onların sahnede izledikleri şey hakkında objektif olarak düşünmesini sağlamaktır.
 

 

Sinema kariyerinde bazı yönetmenler sadece başkalarının yazdığı senaryoları almayı beklerken, Gaspar Noé genelde gazetelerde ilgisini çeken bir haber gördüğünde onu keserek saklamaktadır, öyle ki gazetelerden kesilmiş, bir gün iyi bir hikâyeye dönüşebilecek makalelerle dolu bir sürü kutusu vardır.

Gençken denemiş olmasına rağmen alerjisi olduğunu keşfettiği için uyuşturucuya karşı bir bağımlılığı olmasa da hatta artık zevk almadığı için kendisine cigara ikram edildiğinde dahi sadece dumanı teneffüs ediyormuş gibi yaparak geçiştiren Noé yine de bazı filmlerindeki görsel araştırması için gerekli olduğunu düşünerek kokaini denediğini itiraf ediyor.
 

 

Böylelikle halüsinojenik ilaçlarla olan deneyimlerinin filmlerine görsel efektler hazırlamasında oldukça yardımcı olduğunu, başka türlü bir filmi kişiselleştirmenin mümkün olamayacağını söylüyor, ama bunu yaptığında bile, her zaman kontrolü elinde tutabildiğinin altını çiziyor.

Tek bağımlılığının alkol olduğunu söyleyen Gaspar Noé, arkadaşları içerken biraya hayır demenin kendisi için oldukça zor olduğunu belirtiyor.
 

 

Noé ayrıca, Arjantin'in ikinci dini olan futbolu hiçbir şekilde izlemediğini ve hiç spor yapmadığını itiraf ediyor ama deşarj olmak için haftada bir kulübe gidip dans etmesi gerektiğini, aksi halde delirebileceğini söylüyor.

Gaspar Noé, kendi film yapım sürecinde diyalogları önceden yazmıyor ve bir storyboard yapmıyor, onun setinde her şey doğaçlama bir şekilde ilerliyor.

Her ne kadar aşırılıkların yönetmeni olarak tanımlansa da Gaspar Noé çekim yaparken çok çekingen olduğunu, bu yüzden de tam olarak kendisini bir "yönetmen" olarak göremediğini söylüyor.
 

 

İnsanları doğru pozisyonlara yerleştirdikten sonra ise herkes ne yapacağını bildiğinden gerisini yönetmenin kendisi için daha kolay olduğunu düşünüyor.

Kendi setinde oyuncularına, yapmak istemedikleri bir sahneyi asla onlara yaptırmamaya özen gösteren Noé, insanları kontrol etmekten nefret ediyor, filmlerinin bazı kısımlarını kontrol etmeyi sevse de bunun kolektif bir şekilde yapmaya gayret ediyor.
 

 

Ayrıca filmlerinin hiçbir zaman lehte veya hiçbir şeye karşı olmadığını ve onları asla eğitici olmaları amacıyla çekmediğinin altını çizen Gaspar Noé, izleyicisine sadece algısını sunduğunu, diğer filmlerden ilham alan öğelerle, ancak çoğunlukla yaşam deneyimlerinden gelen şeylerle filmlerini yarattığını belirtiyor.

Haliyle Noé, arkadaşlarının yarısından fazlası film endüstrisinde olduğundan ve çoğunlukla yönetmenlerle ve görsel efekt yapımcılarıyla vakit geçirdiğinden tanıdığı insanları ve girdiği ortamları birbirine harmanlayarak hikayelerini şekillendiriyor.
 

 

"Her şey hayat, üreme ve ölümle ilgili…"

Bir dönem, İsviçre, Saas-Fee'deki özel bir lisansüstü okulunda, European Graduate School'da misafir film profesörü olarak ders veren Gaspar Noé, hayatın farklı deneyimler dizisinden ibaret olduğunu ve bunlardan ne kadar fazlasına sahip olursak, dünyamızın ve vücut kimyamızın da o kadar farkında olabileceğimizi düşünüyor.

Ölümün her zaman kötü bir şey olarak görüldüğü bir kültürden rahatsızlık duyan Noé, bunun nasıl bir şey olduğunu kimsenin gerçekten bizlere söyleyemeyeceğini bilse de doğası gereği ölümün olağanüstü bir deneyim olduğuna inanıyor.
 

 

Noé ayrıca, David Cronenberg'in ilk uzun metrajlı filmi "Shivers" ya da "Titanik" gibi mükemmel dünyaların çöküşüyle ilgili filmleri de her zaman çok sevdiğini dile getiriyor.

Poseydon Macerası (The Poseidon Adventure, 1972) ve Yangın Kulesi (The Towering Inferno, 1974) gibi içinde insanların gelecek için planlar yaptığı, ancak birdenbire kaçmanın bir yolu olmayan felaketlerin yaşandığı filmlerin de çok ilgisini çektiğini söylüyor.

Sinema dünyasında insanların genellikle aynı konuda zaten var olan şeylerin bir karışımını yaptıkları için son dönemlerde yeni ve çarpıcı bir şey izlemediğini, ancak defalarca izlemiş olmasına karşın "2001: A Space Odyssey" ve "King Kong"u gördüğünde, o yıllarda bu filmleri nasıl yapabildiklerini anlayamadığı için bunlara hayranlık duyduğunun altını çiziyor.
 


Çoğunluk her ne kadar onun, sinemanın ve izleyicinin sınırlarını zorlayan bir yönetmen olduğunu düşünse de Gaspar Noé, başkalarının 80'lerde, 70'lerde ve 60'larda zorlamadığı sınırları zorladığını hissetmediğini belirtiyor ve kendisini bir rehber değil bir takipçi gibi hissettiğini belirtiyor.

İnsanların, bazı ülkelerde daha radikal görünen şeyin diğerlerinde daha az radikal olduğunu unuttuğunu düşünen Noé, Fransız edebiyatına ve sinemasına bakıldığında, sistem daha açık olduğu için her şeyin daha cesur ve etkileyici şekillerde ekrana yansıtıldığını görebileceğimiz pek çok örnekle dolu olduğunu hatırlatıyor.

Günün birinde İspanyolca filmler yapmayı arzuladığını söylese de Fransa'da yaşamanın, kendisi gibi pek çok film yapımcısına, diğer pek çok ülkede yapamayacakları şekilde üstün olmalarını sağladığını, bu yüzden Fransa'da yaşadığı için şanslı olduğunu, çünkü filmlerinden bazılarının başka bir yerde yapılmasının mümkün olamayacağına dikkat çekiyor.
 

 

Ayrıca seyirciye saygı duymadığından değil ama günün sonunda filmleri hakkında kamuoyunun ne düşündüğünü umursamadığını söyleyen Noé, nihayetinde cumhurbaşkanlığına aday olmadığını ve bir yönetmen olarak, ülkenin yarısından fazlasının kendisine oy vermesine ihtiyacının olmadığını bu yüzden de izleyici görüşü ve bilet satışlarının kendisi için sorun olmadığını belirtiyor.

Film eleştirilerini, özellikle de hakarete varan değerlendirmeleri okumaktan zevk aldığını söyleyen Noé, iyi değerlendirmelerin filmlerin var olmasına yardımcı olduğunu düşünse de kötü değerlendirmelerin bir şekilde kendisini bir tür intikam almaya yönelik kışkırttığı ve başka bir film için motive edip heyecanlandırdığı için bu tür değerlendirmeleri ayrıca önemsediğini dile getiriyor.
 

 

Filmografisi

Tecavüz, cinayet ve ters giden psikedelik yolculuklarla dolu iğrenç filmler ürettiği gerekçesiyle hor görülen ve sektörde bir baş belası olarak nam süren bir film yapımcısı olarak Gaspar Noé, seks, şiddet ve uyuşturucunun karanlık taraflarını araştıran görsel ve işitsel deneyimler içeren filmleriyle tanınır.

Nabız sesi, ekrandaki çarpıcı renkler ile metinler ve göz kamaştırıcı kamera çalışmasıyla kendisine has bir sinema dili yaratan Noé'nin filmleri aynı zamanda gerçek (simüle edilmemiş) seks eylemleri ve doğaçlama sahneler içerir.
 

 

Filmlerindeki bu gerçeklik bazıları için rahatsız edici hatta itici olabilse de aktarmak istediklerinde bir derinlik olduğu da bir gerçektir.

Ayrıca izleyici üzerindeki etkisi çocukça bir provokasyondan ve duyuları duyarsızlaştırmaktan ziyade onları yeniden uyandırmayı amaçlayan bir şok tedavisi statüsündedir.

Noé'nin sinemasında biçim içeriktir, bir filmin fikirleriyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

Bu bağlamda, biçime karşı içerik, fikirlere karşı duyumlar arasındaki tartışmalara sebep olan etkileri gözden geçirmek için deneysel fırsatlar sunan filmografisindeki yapımları aşağıda sizin için özetlemeye çalıştım.


Herkese Karşı Tek Başına

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Philippe Nahon, Blandine Lenoir, Frankie Pain, Martine Audrain, Zaven, Jean-François Rauger, Guillaume Nicloux, Olivier Doran, Aïssa Djabri, Serge Faurie, Frédéric Pfohl, Stéphanie Sec, Arlette Balkis, Gil Bertharion Jr., Rado, Nicolas Jouhet, Ahmed Bounacir, Roland Guéridon, Hervé Gueridon, Sophie Nicolle, Paule Abecassis, Marie-Madeleine Denecheau, Robert Roy, Joël Leculle, Denis Falgoux, Marc Faure, Gérard Ortega, Stéphane Derdérian, Alain Pierre, Sylvie Raymond, Robert Schlockoff, Thierry Tronchet, André Brochenin, Elisabeth Weissman, Paulette Charpentier, Manu, Tami, Laurent Aknin, Roger Daviot, Monsieur Billot, Tateos Derdérian, Jean-Max Causse / Süre: 93 dakika
 

 

Gaspar Noé'nin 1998 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi olan Seul contre tous (I Stand Alone) adlı bu film; zihinsel özürlü kızını baştan çıkarmaya çalışan bir adamı dövdüğü için mahkûm olan bir kasabın, hapisten çıktıktan sonraki yaşantısını ele alıyor.

1991 yılında çektiği Carne adlı kısa filmin devamı niteliğindeki hikâye, gerçekten de hayatta aslında genellikle tek başına olduğumuz konusuna odaklanıyor.

Filmde, hayatı istediği gibi yürümeyen bir kasap, henüz hapisten çıkmıştır ve sıfırdan bir düzen kurmakta kararlıdır.

Zihinsel engelli kızını bir akıl hastanesine yerleştirdikten sonra, hamile sevgilisi ve onun annesi ile Lille bölgesinin bir banliyösüne yerleşir.

Ülkenin derinliklerinde hayatta kalmaya çalışan ve şimdilik bir işi gücü olmayan bu kasap, sevgilisini sevmemektedir, ancak ona yeni bir kasap dükkânı açmayı vaat ettiği için bu ilişkiye katlanabileceğini düşünmektedir.

Kısa bir zaman sonra kadının kendisine yalan söylediğini anlayınca onu terk ederek yeniden Paris'e dönüp kızını bulmaya karar verir.

Böylelikle bıkkınlık, çaresizlik ve yorgunluk içinde hayatın anlamını ve amacını bulma çabaları arasında gelgitler yaşadığı bu yolculuğunda artık kendi kendiyle baş başadır ve ona destek olabileceğini düşündüğü tek şey ise tabancasıdır.

Bu filmin öncesini ele alan Carne adlı kısa film, Cannes Film Festivali'nde En İyi Kısa Film Ödülü'nü kazanmış olsa da bu başarısına rağmen ilk uzun metrajlı filmi için kendisine fon sağlayamayan Gaspar Noé bu da yetmezmiş gibi o dönem, çok saldırgan olduğu, sakinleşmesi ve büyümesi gerektiği yönünde tavsiyeleri dinlemek zorunda kalır.

Ancak bu filmi istediği gibi yapmaya kararlı olan Noé sonunda kısa bir filmi finanse ettiklerini düşünen Canal+ Television'dan bir yapım parası alır.

Böylelikle dört yıl boyunca, daha medeni sinemacıların yaptığı gibi kibar burjuvazi Fransa'sını resmetmektense Victor Hugo, Émile Zola ve Henri Charriere'nin Fransa'sına benzeyen bir Fransa'yı kendi gördüğü gibi tasvir etmeye çalışarak bu filmini tamamlamayı başarır.

Filmde birincil şoklar, hızlı yeniden çerçevelemelere eşlik eden aralıklı film müziği gürültüsünden gelir.

Gürültülerin kesinlikle anlatısal bir nedeni yoktur; izleyiciyi bir an için alarma geçirmek, onları filmin rezil kahramanı ve anlatıcısıyla özdeşleşme arzusundan kurtarmak ve anlatı akışına yeniden yerleştirmek için varlardır.

Sadece ana akım Fransız sinemasına değil, parçası olduğu festival odaklı sinemaya bile karşı bir duruş sergileyen Noé'nin bu filmi yapmaktaki amacı, evrensel boyutta nefret uyandıracak çatışmacı ve muhalif bir film yaratarak çağdaş Fransız sinemasına farklı bir boyut kazandırmaktı, ama izleyicilerin neredeyse tamamını kutuplaştıran bu yapım belli bir kesim için Fransa'nın onurunu lekeleyen bir film olarak akıllara kazındıysa da belli bir kesim tarafından da övgüyle karşılandı.

Aldığı bu övgüler nedeniyle yapmak istediği şeyi tam olarak başaramadığı için hayal kırıklığına uğrayan Gaspar Noé, verdiği röportajlarda, filmi Fransa'da yasaklanmadığı için duyduğu üzüntüyü sıklıkla dile getirdi; çünkü böyle olsaydı, bu "şok edici bir şey yaptığının" resmi bir damgası olacaktı.

Zihin yoran iç konuşmaları ve ensest ilişkiye göz kırpışı ile ilerleyen yıllarda yapacağı diğer filmlerin de habercisi niteliğinde olan bu film nihayetinde, aralarında Cannes Eleştirmenler Haftası Ödülü, Sarajevo Eleştirmenleri Ödülü olmak üzere "En İyi İlk Film" ve "En İyi Görüntü" kategorilerinde pek çok ödülün sahibi oldu.

Film ayrıca genç izleyiciler tarafından Prix de Jeunesse Ödülü'ne layık görüldü, ancak filmin Fransa'da X olarak derecelendirilme olasılığı nedeniyle bu ödül verilmedi.


Dönüş Yok

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Monica Bellucci, Vincent Cassel, Albert Dupontel, Philippe Nahon, Jo Prestia, Stéphane Drouot, Jean-Louis Costes, Mick Gondouin, Mourad Khima, Layde Hellal, Dominique Nato, Michel Fesche, Victoria Jaramillo, Jean-Yves Le Quellec, Isabelle Giami, Fatima Adoum, Janice Foulaux, Stéphane Derdérian, Christophe Lemaire, Eric Moreau, Gaspar Noé, Titof / Süre: 97 dakika
 

 

İlk uzun metrajlı filmiyle olay yaratan ve seyirciyi kışkırtmayı başaran Gaspar Noé, Monica Bellucci ve Vincent Cassel'in başrollerini paylaştığı, 2002 yılına ait Irréversible adlı bu sarsıcı filminde; hikâye anlatıcılığında deneysel bir yol izlerken, beyazperdede şiddetin temsiline dair de pek çok tartışmayı da berberinde getirdi ve film 2000'lere damgasını vuran yapımlardan biri oldu.

Fakat bu film belki de Noé'nin en dikkate değer filmi olmasına rağmen o bu filmin neredeyse bir kaza olduğunu açıkladı, çünkü uluslararası rağbet gören yıldızlarının yoğun programları nedeniyle, Irréversible'ın çok hızlı bir şekilde çekilmesi gerekiyordu.

Senaryo yoktu, sadece temel bir taslak vardı ve diyalogların neredeyse tamamı doğaçlamaydı.

Üstelik Noé, filmi büyük ölçüde tek başına Super 16 mm'de kompakt bir kamerayla çekti.
 

 

Onun kamera çalışması, özellikle açılış ve kapanış sahneleri sırasında, filmin bazı içgüdüsel etkilerinin kaynağı olsa da en etkili efektlerin çoğu, filmin kapsamlı post prodüksiyonu sırasında eklendi.

Tüm zamanların en rahatsız eden ama aynı zamanda en iyi filmlerinden biri de olan bu yapımda, Paris'te oldukça pis bir arka sokak barı, içeriden dışarıya çıkan sedyeler, ambulans ışıkları ve yaşanmış kanlı bir gece vardır; bu gecenin kurbanları, aslında bu gecenin sonunda değil henüz başındalardır.

Hayatın ileri değil, geriye doğru aktığı bu hikâyenin merkezinde yer alan Alex ve Marcus, Fransa'da yaşayan mutlu bir çifttir, ancak bir gün Alex saldırıya uğrar ve bir adam tarafından kendisine tecavüz edilir.

Marcus, tecavüzcüden intikam almak için harekete geçer ve arkadaşı Pierre ile birlikte tecavüzcüyü bulmaya çalışır.

Ama bu süreçte bütün günahlar, birer birer ortaya çıkar ve herkes kendi pisliğiyle yüzleşmek zorunda kalır.

Birisi uyuşturucu bağımlısı, kadın taciri kötü adamın uyguladığı şiddet, diğeri ise hoşgörü ve itidal sahibi olduğu halde aldatıldığını bilen bir kocanın kin ve ihtirasla gerçekleştirdiği bir cinayet hikayesinde Gaspar Noé, o basit öyküsünü son derece etkileyici planları ve anlatımıyla, rahatsız edici kamerasıyla, her bir oyuncusundan aldığı doğaçlama oyunculuk gücüyle, izleyicisi için unutulmayacak bir sinema deneyimine dönüştürmeyi başarır.
 

 

Filme eşlik eden titreşimli nota, filmin ilk altmış dakikası için, Noé tarafından seyircide mide bulantısına neden olması için özel olarak tasarlanmış, sabit bir 27-hertz tonu içerir.

Ayrıca kafa karıştırıcı ve baş döndürücü bir şekilde yanıp sönen, birbirini izleyen siyah beyaz kareler hipnotik bir etkiye sahiptir.

Tüm göz kamaştırıcı tekniği, şoke etme yeteneği ve hikâye anlatma nitelikleri ile bu film neredeyse tamamen görsel bir deneyimden ibarettir.

Özetle sondan başa doğru ilerleyen bu saldırgan, kışkırtıcı, hatta yer yer zalim öykü, kesinlikle öyle her bünyenin kaldırabileceği türden bir film değildir.


Boşluk

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Paz de la Huerta, Nathaniel Brown, Cyril Roy, Olly Alexander, Masato Tanno, Ed Spear, Emily Alyn Lind, Jesse Kuhn, Nobu Imai, Sakiko Fukuhara, Janice Béliveau-Sicotte, Sara Stockbridge, Stuart Miller, Emi Takeuchi, Rumiko Kimishima, Akira Kuzuki, Sayuki Nakamura, Kaori Nakamura, Naoko Hirosawa, Kenji Isomura, Akira, Anna, Marie, Rico, Risa, Ryô, Yuri, Sandra, Milton James, Hideomi Nagahama, Takaharu Hachiya, Toshio Hanaoka, Kazuhiro Nakanishi, Adrien Ledanois, Keiji Suzuki, Simon Chamberland, Joan Heithfield, Kenneth Heathfield, Jessica De Marco, Lucas Sirois, Ewan Widgeinton, Alexandre Bergeron, Mackenzie Falcombridge, Federico Aletta, Sayuki Matsumoto, Gaspar Noé, Edward L. Papazian / Süre: 161 dakika
 

 

Gaspar Noé'nin görsel üslubu ve birinci şahıs gözünden öznel anlatımıyla epey tartışma yarattığı, 2009 yılına ait, Enter the Void adlı bu psikedelik melodramda; küçük yaşta bir kaza sonucu ailesini kaybeden iki kardeş Oscar ve Linda, birbirlerinden ayrılmak zorunda kalır.

Yirmili yaşlarında Tokyo'ya yerleşen Oscar burada uyuşturucu ile tanışır; ilk zamanlarında kullanıcı olan Oscar daha sonra küçük çaplı satıcılık işlerine bulaşır.

Bu süre içinde kardeşi Linda'yı yıllar sonra tekrar bulur ve onu da Tokyo'ya yanına çağırır.

Aralarında çok yoğun ve derin bir sevgi ilişkisi olan bu ikili birbirlerinden ayrılmamaya söz verirler.

Böylelikle Oscar uyuşturucu işine devam ederken, Linda da gece kulübünde striptiz şovları yapar.
 

 

Bir gece Oscar yine uyuşturucu teslimatı yapmak için gece kulübüne gider, ancak burada polis baskınında yakalanır ve vurulur.

Ancak Oscar ölüm döşeğindeyken ruhu ayrılmaya direnir ve kız kardeşi Linda'yı korumak üzere kızın peşine düşer.

Ölümün içgüdüsel deneyimine odaklanan ve yeniden dirilişi arayan bir ruhu kadrajına alan bu göz kamaştırıcı film, Tokyo'da yaşayan ve ölmekte olan bir Fransız uyuşturucu satıcısı olan Oscar'ın bakış açısından hikayesini anlatırken, bir uyuşturucu anlaşmasının kötüye gitmesinin ardından polis tarafından vurularak öldürülen Oscar, arkadaşının Tibet Ölüler Kitabı'nda okuduğu ölümden sonraki yaşamla ilgili bir deneyime sahip olur.

Nihayetinde film, neon ışıkları altındaki gece hayatında ölümü yaşayarak karanlık Tokyo sokaklarında süzülen ve sürüklenen bu ruhun duyusal algılarının izini sürer.
 

 

İlk gösterimini, tamamlanmamış kurgusuyla Cannes Film Festivali'nde yapan Gaspar Noé, ne yazık ki festivalden eli boş döner, hatta içerdiği şiddet ve seks sahneleri yüzünden festivalde nefret ile karşılanır ve bu, Noé'nin en kötü filmi olarak lanse edilir.

Ama yine de kendisi bu filmin şimdiye kadar çektiği filmler içerisinde en sevdiği filmi olduğunu ve bu filmin üstüne çıkabilecek bir film yapabileceğini de sanmadığını belirtir.


Aşk

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Aomi Muyock, Karl Glusman, Klara Kristin, Ugo Fox, Juan Saavedra, Gaspar Noé, Isabelle Nicou, Benoît Debie, Vincent Maraval, Déborah Révy, Xamira Zuloaga, Stella Rocha, Omaima S., David Bohm, Richard Blondel, Nikita Bellucci, Kelly Pix, Tony Caliano, Phil Holliday, Ricky Mancini, Naila Moore, Anna Polina, Pascal Saint-James, Ian Scott, Julie Valmont, Angell Summers, Laurie Beurier, Erik Chantry, Emmanuel Francois, Milka Manson, Karine Martin, Mitch, David Krampz, Sonia Mariaulle, Sonia Maggini, Jean-Baptiste Roux, Sabrina Ferkalifred, Eric Alberini, Benjamin Aymerich, Norman Thuleau, Jean Charles Manuel / Süre: 135 dakika
 

 

Pornografik olarak nitelendirilen içeriği ve özellikle toplumda bastırılarak yok sayılan cinselliği bir de 3D olarak göstermesi nedeniyle yeniden tartışmalar yaratan Gaspar Noé'nin senaryosunu yazıp yönettiği, 2015 yılına ait Love adlı bu filmi; Paris'te yaşayan sinema okulu öğrencisi Murphy'nın pek de dengeli biri olmayan sevgilisi Electra ile inişli çıkışlı, yoğun cinsel arzulara dayanan ilişkisini konu alıyor.

Murphy, Electra ve Omi arasında gerçekleşen aşk, seks ve gözyaşı düğümü üzerine kurulu olan anlatı, merkezine Murphy'i alarak onun deneyimleriyle hesaplaşması, pişmanlıkları ve sıkışmışlığını gözler önüne seriyor.

Eş değiştirme, grup seks gibi farklı cinsel deneyimlerle ilişkilerini süsleyen Murphy ve Electra, bir seferinde komşuları Omi'yi de üçüncü olarak yataklarına davet ederler, ama genç kızın hamile kalışı ile beraber ilişkileri de bozulmaya başlar.

Electra ile yaşadığı yoğun ilişkinin aralarına Omi'yi davet etmeleri ve bunun peşi sıra gelen darbeler üzerine bozulması Murphy'nin hayatını derinden etkiler.

Yıllar sonra, 1 Ocak sabahının erken saatlerinde telefon çalınca Murphy, genç karısı ve iki yaşındaki çocuğunun yanından kalkar ve telesekreter mesajını dinler.

Arayan Electra'nın annesidir ve endişeli bir sesle kızı hakkında bir şey duyup duymadığını sormaktadır.
Electra bir süredir kayıptır ve annesi, kızının başına kötü bir şey geldiğinden şüphelenmektedir.
Uzun bir günün sonunda Murphy, kendisini evinde yalnız bulur.

Hayatının aşkı Electra ile iki sene boyunca yaşadığı hatıraları anımsar; verilmiş sözler, oynanmış oyunlar, yapılmış taşkınlıklar ve hatalarla dolup taşan bir tutku yeniden alev almaktadır.

Coşkulu bir şekilde buram buram erotizm kokan bir ilişkinin kucağında kendisini bulan bir erkek ve iki genç kadının öyküsünü anlatan bu filmini erotik melodram olarak tanımlayan Noé, gerçek hayatta yaygın olsa da ekranda düzgün bir şekilde yer verilmediğini düşündüğü cinsel tutkuyu en iyi şekilde tasvir etmeye çalışır.


Climax

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Sofia Boutella, Romain Guillermic, Souheila Yacoub, Kiddy Smile, Claude-Emmanuelle Gajan-Maull, Giselle Palmer, Taylor Kastle, Thea Carla Schott, Sharleen Temple, Lea Vlamos, Alaia Alsafir, Kendall Mugler, Lakdhar Dridi, Adrien Sissoko, Mamadou Bathily, Alou Sidibé, Ashley Biscette, Mounia Nassangar, Tiphanie Au, Sarah Belala, Alexandre Moreau, Naab, Strauss Serpent, Vince Galliot Cumant / Süre: 97 dakika
 

 

Gerçek bir haberden esinlenerek "rüya" ve "kâbuslarını" perdeye yansıtan Gaspar Noé'nin Cannes'da prömiyerini yapan ve buradan ödülle dönen, 2018 yılına ait Climax adlı bu yarı belgesel, yarı kurgusal filmi; sapa ve boş bir okul binasında provalarını gerçekleştirmek için buluşan yirmi kişilik bir dans grubunun düzenlediği partinin kontrolden çıkmasıyla gelişenleri anlatıyor.
 

 

90'lı yılların ortasında geçen hikâyede, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden dansçılar üç günlük bir prova için ormandaki yatılı bir okulda bir araya gelir ve oldukça zorlu bir performansa hazırlanırlar.

Birbirini yeni tanıyan ekip provalar dışında da eğlenceli vakit geçirirler, provaların bitmesinin ardından ayrılmadan önce de son bir parti düzenlerler.

Fakat içkilerin sayısı arttıkça içlerinden bazıları tuhaf davranışlar sergilemeye başlar; gençler bir süre sonra tamamen kontrollerini kaybeder, her biri farklı korkular, acılar hissederek saldırganlaşır.
 

 

Artık onların içine düştükleri girdaba direnmeleri neredeyse imkânsız bir hal alır.

Müzik, dans, gerilim ve cinsellik dolu bu ortamda kimileri cennette olduğunu hissederken kimileri içinse durum cehennemden farksızdır.

Düzen ile karışık kaos ve tiksinme ile harmanlanmış güzelliklerle bezeli bu gerilimde, dans ve seks dolu ortamın nedeni ise çok geçmeden anlaşılacaktır.
 

 

İlk kez bir film için kamera karşısına geçen dansçılardan oluşan oyuncu kadrosunun enerjisinden yararlanmak için tasarlanmış uzun çekimleri ve muhteşem dans sahneleriyle büyüleyen, bu filmle içeriden çöken küçük bir topluluğu kadrajına alan Noé, yine basit denebilecek bir setle çok benzersiz bir film ortaya koymayı ustalıkla başarır.


Lux Æterna

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Béatrice Dalle, Charlotte Gainsbourg, Abbey Lee, Claude-Emmanuelle Gajan-Maull, Clara Deshayes, Félix Maritaud, Frédéric Cambier, Karl Glusman, Lola Perier, Loup Brankovic, Luka Isaac, Maxime Ruiz, Mica Argañaraz, Paul Hameline, Stefania Cristian, Tom Kan, Yannick Bono, Ken Yasumoto / Süre: 51 dakika
 

 

İzleyiciyi kışkırtmak konusunda kimsenin eline su dökemeyeceği artık tescillenen Gaspar Noé, 2019 yılına ait Lux Æterna adlı filmiyle sinemaya büyülü bir aşk mektubu yollarken yine ancak ondan beklenecek deli işi bir dünya yaratır.

Felakete sürüklenen bir film setinde geçen bu sahte belgeselde, aktris olan Charlotte Gainsbourg ve Béatrice Dalle, cadılar hakkında çekilecek bir filmde rol alır.
 

 

İki oyuncu setteyken yaşanan teknik problemler ve psikotik gecikmeler, çekimin yavaş yavaş kaosa sürüklenmesine neden olur.

Film ayrıca kamera arkasında yaşananları, sinema sevgisini ve bir setin histerisini izleyiciye aktarır.


Vortex

Yönetmen: Gaspar Noé / Oyuncular: Dario Argento, Françoise Lebrun, Alex Lutz, Kylian Dheret, Vuk Brankovic, Kamel Benchemekh, Charles Morillon, Frank Villeneuve, Corinne Bruand, Joël Clabault, Philippe Rouyer, Jean-Pierre Bouyxou, Eric Fourneuf, Nicolas Hirgair, Nathalie Roubaud, Sylvain Rottee, Masoud Tosifyan, Laurent Aknin, Stéphane Derdérian, Françoise Hardy, Jean-Baptiste Thoret / Süre: 142 dakika
 

 

Gaspar Noé'nin önceki filmleri gibi prömiyerini yine Cannes'da yapan, 2021 yılına ait Vortex adlı bu filmi; hayata, yönetmenin kendi ölümlülüğü üzerine de düşündüğü son derece kişisel bir pencereden bakıyor.
 

 

Gaspar Noé kıl payı ölümden döndüğü bir beyin kanaması atlatıp pandemide de Kovid'e yakalanmasının ardından gerçekleştirdiği bu projede, "her yaşam formunun kendi tünelinde yaşadığını" anlatmak üzere neredeyse baştan sona, bölünmüş ekran tekniği kullanır; filmdeki iki kameradan birinin arkasında bizzat kendisi yer alır.
 

 

Gerilim-korku türünün ustalarından Dario Argento'nun başrolünü paylaştığı film, yaşlılık ve bunamadan mustarip sevgi dolu bir çiftin son günlerine odaklanır.

Gaspar Noé bu filmini "yüreklerini yitirmeden önce akıllarını yitiren tüm insanlara" adamıştır.


Kronolojik olarak diğer çalışmaları

Üniversite sonrası ise 1985 yılında Arjantinli yönetmen Fernando Solanas'ın yönettiği Tangolar (El exilio de Gardel: Tangos) adlı filmde yardımcı yönetmen olarak görev aldı.

İlk bağımsız yönetmenlik deneyimini ise Ay'ın Güneşli Yüzü (Tintarella di luna) adlı filmi ile kazandı; on sekiz dakikalık bu kısa filmde Noé, bir kasabada yaşayan, kocasını terk edip nehrin diğer yakasındaki sevgilisine giden bir kadının hikayesini anlatmıştı.

Bu çalışmasını 1987'de, yine bir başka kısa film olan Acı Hamur (Pulpe amère) takip etti; bu filmde, derin aşk düşüncelerini ifade eden bir adamın radyo programını dinlerken karısına tecavüz etmeye çalışan bir adamı kadrajına almıştı.

1988 yılında Noé, yeniden Arjantinli yönetmen Fernando Solanas'ın Güney (Sur) adlı filminde yardımcı yönetmenlik yaptı.

1991 yılında üçüncü kısa film çalışması Carne ile ilk defa uluslararası arenada kendisinden söz ettirmeye başladı; otistik kızına tecavüz ettiğine inandığı bir adamdan intikam alan bir at kasabının hikayesi anlatan ve o yıl çok ses getiren kırk dakikalık bu kısa metrajlı filmde Philippe Nahon gibi dev bir oyuncuyu oynatmayı başarmış, adı sanı duyulmamış bu yönetmen Cannes Film Festivali'nde En İyi Kısa Film Ödülü'nü kazandı ve daha o zamanlarda kendi dünyasının ipuçlarını vermeye başladı.

1994 yılında, Noé, Canal+ Television için Une Experience d'hypnose télévisuelle adıyla yarım saatlik bir toplu hipnoz deneyi yarattı. 

Diğer televizyon çalışmaları arasında; seslendirmesi Alain Delon tarafından yapılan, avlanmaya karşı bir kamu hizmeti duyurusu olan Le Lâcheur d'animaux d'élevage ve A adlı prezervatifleri tanıtan bir dizi için Sodomites adlı cinsel içerikli kısa bir kısa film yer alır.

  • Çiftlik Hayvanlarının Serbest Bırakılması (Le Lâcheur d'animaux d'élevage, 1955, Kamu spotu)
  • Ay'ın Güneşli Yüzü (Tintarella di luna, 1985, Kısa film)
  • Acı Hamur (Pulpe amère, 1987, Kısa film)
  • Et (Carne, 1991, Kısa film)
  • Bir Televizyon Hipnoz Deneyimi (Une expérience d'hypnose télévisuelle, segment of "L'Oeil du cyclone", 1994, Kısa film)
  • Mano Solo: Je n'ai pas (1996, Müzik video klibi)
  • Homoseksüel (Sodomites, 1998, Kısa film)
  • Bone Fiction: Insanely Cheerful (1998, Müzik video klibi)
  • Arielle Burgelin: Je suis si mince (1999, Müzik video klibi)
  • Thomas Bangalter: Stress (2002, Müzik video klibi)
  • Thomas Bangalter: Outrage (2002, Müzik video klibi)
  • Zehirlenme (Intoxication, 2002, Kısa film)
  • Placebo: Protége-Moi (2003, Müzik video klibi)
  • Eva (2005, Kısa film)
  • Yalnız Sevişiyoruz (We Fuck Alone, segment of "Destricted", 2006, Kısa film)
  • SIDA (SIDA, segment of "8", 2006, Kısa film)
  • 42 Bir Rüyaya Hücum (42 One Dream Rush, 2010, Kısa film)
  • Ritüel (Ritual, segment of "7 días en La Habana", 2011, Kısa film)
  • SebastiAn: Love in Motion (2012, Müzik video klibi)
  • Animal Collective: Applesauce (2012, Müzik video klibi)
  • Nick Cave & The Bad Seeds: We No Who U R (2013, Müzik video klibi)
  • Arjantin (Argentina, segment of "Short Plays", 2014, Kısa film)
  • Thomas Bangalter: Sangria (2018, Müzik video klibi)
  • SebastiAN: Thirst (2019, Müzik video klibi)
  • Saint Laurent: Summer of '21 (2020, Kısa film)

Ödüller

  • 1991 Avignon Film Festivali: Prix Tournage (Carne)
  • 1991 Cannes Film Festivali: En İyi Kısa Film SACD Ödülü (Carne)
  • 1994 Yubari Uluslararası Fantastik Film Festivali: Minami Toshiko & Eleştirmenler Ödülü (Carne)
  • 1998 Cannes Film Festivali: Mercedes-Benz Ödülü (Seul contre tous)
  • 1998 Sarajevo Film Festivali: FIPRESCI Ödülü (Seul contre tous)
  • 2009 Sitges - Katalonya Uluslararası Film Festivali: En İyi Senaryo (Seul contre tous)
  • 2001 Boston Yeraltı Film Festivali: Festivalin En İyisi (Seul contre tous)
  • 2002 Stockholm Film Festivali: Bronz At (Irréversible)
  • 2009 Sitges - Katalonya Uluslararası Film Festivali: Jüri Özel Ödülü (Enter the Void)
  • 2010 CinEuphoria Ödülleri: Uluslararası Yarışma On Yılın En İyi Filmleri (Irréversible)
  • 2010 Neuchâtel Uluslararası Fantastik Film Festivali: En İyi Film Narcisse Ödülü (Enter the Void)
  • 2018 Cannes Film Festivali: Sanat Sineması C.I.C.A.E. Ödülü (Climax)
  • 2018 Neuchâtel Uluslararası Fantastik Film Festivali: Avrupa'nın En İyi Fantastik Filmi Gümüş Méliès Ödülü (Climax)
  • 2018 Neuchâtel Uluslararası Fantastik Film Festivali: En İyi Uzun Metrajlı Film Narcisse Ödülü (Climax)
  • 2018 Sitges - Katalonya Uluslararası Film Festivali: Fantastik Resmi Bölüm En İyi Film (Climax)
  • 2021 Festival du nouveau cinéma: En İyi Film Seyirci Ödülü (Vortex)
  • 2021 Ghent Uluslararası Film Festivali: En İyi Film Grand Prix Ödülü (Vortex)
  • 2021 Hamburg Film Festivali: Eleştirmenler Ödülü (Vortex)
  • 2021 San Sebastian Uluslararası Film Festivali: Zabaltegi-Tabakalera Ödülü (Vortex)
  • 2022 Dublin Uluslararası Film Festivali: En İyi Film (Vortex)
  • 2022 İstanbul Uluslararası Film Festivali: Uluslararası Yarışma En İyi Film Altın Lale Ödülü (Vortex)
  • 2022 İstanbul Uluslararası Film Festivali: Uluslararası Yarışma FIPRESCI Ödülü (Vortex)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU