Enflasyon zorlu bir 2023'e işaret ediyor ama bu 1970'ler tekrarlanacak demek değil

Geçen hafta dünya merkez bankaları korktuklarını gösterdi ve onlar korktuğu sürece geri kalanlar biraz rahatlayabilir

İnsanlar iyi para kazanabilirse bunu harcayacaklardır da ve bu da genel büyümeyi destekler (Pixabay)

Evet, geçen haftanın dünya ekonomisi için gerçekten de rahatsız edici bir zaman olduğu ortaya çıktı. ABD Merkez Bankası'nın (FED) ve İngiltere Merkez Bankası'nın da aralarında bulunduğu bir dizi merkez bankası beklendiği üzere faiz oranlarını artırdı. Ancak öngörülemeyen şey, piyasaların buna tepkisiydi.

ABD'deki hisseler FED'in hamlesiyle başta fırlayıp sonra da düşüşe geçerek S&P 500 endeksini bu hafta biraz daha değersiz hale getirdi. Birleşik Krallık'ta (BK) da oranların artması bekleniyordu ama İngiltere Merkez Bankası'nın enflasyonun sonbaharda yüzde 10'u aşabileceği ve ekonominin resesyon tehlikesiyle karşı karşıya olduğu mesajı öngörülmemişti. Hem hisseler hem de sterlin sert şekilde değer kaybetti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ancak bu sadece faiz oranları ve enflasyonla ilgili değil. Karşıdan esen başka rüzgarlar da var, ki bunlar arasında tabii ki Ukrayna'daki savaş yüzünden yaşanan aksamalar ve de Çin'in hâlâ pandemiyi kontrol altına almak için verdiği mücadele bulunuyor. Çin'in en büyük kenti ve limanı Şanghay'daki tecrit sürüyor, bu da küresel tedarik zincirlerinde ikincil etkiler doğuruyor.

Gerçekten de ileriki aylarda dünya ekonomisini durgunlaştıracak tüm bu meseleleri bir araya getirirseniz, karşımızda uğursuz bir yıl varmış gibi görünüyor. R'yle başlayan kelime, yani resesyon giderek daha fazla duyulur oldu. 1970'lerin enflasyonunun tamamen üstesinden gelinmesi için 20 yılın ve iki küresel resesyonun gerektiği düşünülürse, bunun sebebini görmek zor değil.

Fakat geçen haftanın getirdiği gerçekten yeni bilgilere bakarsanız, aslında çok da önemli bir şey olmadığını görüyoruz. Son aylardaki korkuların açıklığa kavuşmasına tanık olduk gibi görünüyor, yani merkez bankalarının enflasyonu ezmekten başka seçeneklerinin bulunmadığı ve bu hamlenin de maliyetlere sahip olacağı şimdi geniş çapta kavrandı. Bununla yüzleşirken de gerçeklerle korkuları birbirinden ayırmaya çalışmalıyız. Dolayısıyla yeni soru şu: Bu maliyetler ne kadar büyük olacak?

Burada söylenecek ilk şey, mevcut fiyat artışları döneminin baz etkileri diye adlandırılan sonuçları devreden çıkacağı zaman enflasyonun bir nebze de olsa kendiliğinden düşeceğidir. Şöyle düşünün: Bir yıl önce Brent petrolün varil fiyatı 65 dolar civarındaydı, şimdiyse bir varil 113 dolar ediyor. Yani neredeyse iki katına çıkarak her yerde enerji fiyatlarını da artırdı. Ama günümüzden bir yıl sonra tekrar ikiye katlanmayacak.
 


Hiçbir zaman 200 doların üzerine çıkmadı ve dahası, 2008'de 140 dolara ulaştığında da fiyatı hızlıca düştü. Mevcut durumda, bu yüzyıldaki işlem aralığının hemen hemen zirvesinde. Öyleyse, kabaca şu anda olduğu yerde kalacağını varsayalım. Bir yıl içinde petrolden kaynaklanan bir enflasyon etkisi olmayacak. Enflasyonu artıracak başka etkenler olabilir ama enerji bunu yapmayacak.

Doğrusu, faiz oranlarının BK de dahil her yerde epey daha artacağını düşünüyorum. Fakat enflasyon yüzde 4 gibi bir orana geri dönerse, bunu kontrol altında tutmak için korkunç derecede yüksek faiz oranlarına da ihtiyacımız kalmayacak. Yani konut kredisi maliyetleri artacak olsa da konut piyasasının çöküşünü tetikleyecek seviyeye tırmanması için bir neden yok. Eğer bu doğruysa, ev kredisi sağlayan Halifax'ın geçen haftaki görüşlerinin de doğruluğu kanıtlanacak demektir. Halifax'a göre, bir önceki yıla kıyasla yüzde 10,8 artış görerek şu anda rekor düzeye ulaşan fiyatlardaki artış bu yılın ileriki aylarında giderek yavaşlayacak. Bu, toplumsal olarak zararlı zamanlara mutlu bir son olur.

Tıpkı konut piyasasında çöküşü tetiklemenin kimsenin çıkarına olmaması gibi, fiyatların ilk kez konut satın alacak kişiler için karşılanamaz olması da aynı düzeyde rahatsız edici. Yani geçmişte konut fiyatları çökmüş olsa da, ki sonuncusu 2008'deki bankacılık krizinden sonra yaşanmıştı, bugünlerde böyle bir çöküşün gerçekleşmesinin kesinliği yok. Ve konut fiyatlarının sabit kalması önce tüketici talebini, sonra da bu sayede ekonominin bütününü destekler.

Enflasyon krizinden çıkış tünelimizi resesyona girmeden kazabileceğimizi umut etmeyi sağlayan bir diğer neden de bugüne kadarki en fazla sayıdaki açık pozisyonuyla BK iş piyasasının hâlâ çok güçlü olması. Aynı durum ABD ve Avrupa için de geçerli. İnsanlar iyi para kazanabilirse bunu harcayacaklardır da ve bu da genel büyümeyi destekler.

Son olarak, tüm gelişmiş ekonomilerin yapısında yaşanan başka bir şey daha var. Verimliliği artırmak için teknolojiyi nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz çünkü pandemi bizi yeniliğe zorladı. Çevrimiçi alışverişten, Zoom görüşmelerine kadar hepimiz günlük hayatımızda bunu deneyimledik. Bu inovasyon dalgası gelecekte, hatta gelecek yıllarda verimliliği artıracak.

Bence tüm bunları bir araya getirdiğimizde karşımıza çıkan mesaj şu: Merkez bankaları enflasyonu ezerken bir durgunluk olacak. Söz konusu durgunluk bu yılın sonuna kadar bariz bir hal alacak ve 2023 zor geçecek. Ama bu enflasyonun kontrolden çıktığı 1970'ler gibi olmayacak. Geçen hafta önemli bir haftaydı çünkü dünya merkez bankaları korktuklarını gösterdi ve onlar korktuğu sürece geri kalanlar biraz rahatlayabilir.

 

https://www.independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU