Masum Ukraynalıların kanı, Rusya'nın SWIFT sisteminden çıkarılması gerektiğinden şüphe duyanların ellerine bulaşıyor.
Bunlar Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin Twitter hesabından yaptığı paylaşımında kullandığı ifadeler.
Rusya, ülkesini işgal ettiği için sıkıntıda olan Ukrayna Devlet Başkanı, Rusya'yı bankaların güvenli ve düşük maliyetli iletişim kurmasını sağlayan Dünya Bankalar Arası Finansal Telekomünikasyon Derneği'nden (SWIFT) çıkarmak için uluslararası toplum ve özellikle de Batılı ülkeler üzerinde baskı kurmaya çalıştı.
Batı dünyası ilk kez 'finans silahını' kuşanmıyor. Bu, küresel finans sistemini kullanarak politikalarına karşı çıkan ülkelere ilk baskı yapışı değil. Daha önceden Kuzey Kore, İran ve Venezuela'ya karşı bunu yapmıştı. Ancak Rusya büyüklüğünde ve gücünde bir G20 ülkesine karşı bunu asla yapmadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rusya'yı SWIFT'ten çıkarmanın sonuçlarına girmeden önce, SWIFT ağının ne olduğuna bakmamız gerekiyor.
1973'te Brüksel Belçika'da kurulan SWIFT, 200 ülkedeki 11 bin kurumdan oluşan topluluğunun kolektif yararı için oluşturulan ve işletilen tarafsız bir işbirliği grubu olarak tanımlanmakta.
Tartışmaya açık olan tarafsızlık niteliği bir yana, SWIFT finans sektöründe öncü bir rol oynamaktadır. 1970'li yıllardan itibaren havale yapan taraflar arasında mesaj ve ödeme talimatı gönderme konusunda 'Teleks' hizmetinin bir alternatifi haline gelmiştir.
SWIFT sistemi, işlemlere dahil olan taraflar arasındaki talimatları eşleştirir. Burada amaç ortak taraflar arasındaki talimatları onaylamak ve düzenlemektir.
Rusya bu sisteme doğrudan bağımlı. SWIFT'teki Rus üye sayısı 291'dir. Bu kişiler toplam finansal akışların yüzde 1,5'ini temsil ediyorlar.
Rusya, dünya çapında SWIFT sistemini en çok kullanan altıncı ülke. Yıllık ödemeleri ortalama 600 milyar dolar ila 800 milyar dolar arasında değişiyor.
Bu, Rusya'nın 2020 milli hasılasının 1,5 trilyon dolara ulaştığı düşünüldüğünde yüksek bir rakam. Ayrıca Rusya, devlet bütçesinin yüzde 40'ını oluşturan enerji ürünlerini ihraç ederken SWIFT sistemini kullanıyor.
Bu rakamlar, Rusya'nın SWIFT'e ne kadar bağımlı olduğunu gösteriyor. Bu da Rusya'nın sistemden tamamen izole edilmesi durumunda ciddi zarar görebileceği anlamına geliyor.
ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Komisyonu cumartesi akşamı Rusya Merkez Bankası'na yaptırımlar uygulama ve bazı Rus bankalarını SWIFT sisteminden çıkararak uluslararası finans sisteminden izole etme konusunda anlaştı.
Mali olarak nükleer silah kullanılmasına benzetilen bu adım, Rusya gibi devasa bir ülkeye karşı eşi görülmemiş bir gerilimi tırmandırma hamlesi olarak görülebilir.
Bu yaptırımlarla birlikte Rusya Merkez Bankası'nın 630 milyar doları aşan döviz rezervlerini kullanması zorlaşacak ve varlıklarını paraya çevirme (liquidating assets) ve gelecekteki yaptırımları tazmin etme gücünü kaybedecek. Bu da Rus rublesinin değer kaybetme ve enflasyonun artma ihtimali olduğu anlamına geliyor.
SWIFT sistemi olmadan, Rus şirketlerine yapılan ödemelerin güvenilir bir şekilde ve zamanında tamamlanması imkansız olacak. Çatışma daha da kötü bir noktaya gelirse, Rus ihracatçılarına ödeme yapılması hiç mümkün olmayabilir.
Rus ve ABD kurumları arasındaki ilişki neredeyse kopma noktasına geldi. 2014 yılında Rusya (Kırım'a girdikten sonra) SWIFT'e benzer şekilde kendi sistemini oluşturmaya kalkıştı.
Ancak çok başarılı olamadı ve kullanıcı sayısı 400'ü geçmedi. Halihazırda sistem yurtiçinde yapılan işlemler için kullanılıyor ve yurtiçi işlemlerinin maksimum yüzde 20'sini oluşturuyor.
Çin de benzer bir sistem oluşturmaya çalıştı. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın yer aldığı BRICS ülkeleri ortak bir alternatif sistem geliştirmeye başladı.
Ancak bu sistemin SWIFT kadar etkili olması için yıllar gerekiyor. Batılı ülkeler Rusya'yı SWIFT sisteminden çıkarırsa bu yıllar büyük ölçüde azalabilir gibi görünüyor.
Ancak soru şu:
Batılı ülkeler Rusya'yı SWIFT sisteminden tamamen izole edecek mi?
Batılı politikacılar için cevap çok zor olabilir. Çünkü onlar ısınmak için büyük ölçüde Rus gazından yararlanan Avrupalıların evlerini değil, Rus varlıklarını dondurmak istiyorlar.
Rusya'yı bu sistemden tamamen çıkarmak, gazının yüzde 35'inden fazlasını Rusya'dan sağlayan Avrupalılar için enerji fiyatlarının yükselmesi demek ve Avrupalılar daha Rus gazının akışına rağmen kendilerini olumsuz etkileyen mevcut enerji krizini atlatmış değiller.
Almanya, Rusya'yı sistemden çıkarmanın enerji fiyatlarında artışa yol açacağına ilişkin endişesini şimdiden dile getirirken, Biden yönetiminin tam izolasyonun zararlarının Rusya dışındaki ülkeleri de etkileyeceğini düşündüğü biliniyor.
Rusya'nın SWIFT sisteminden tamamen çıkarılması sonucunda Batılı ülkelerin gelecekte Rusya'ya baskı yapmalarını sağlayacak kartları kalmayacak.
Böyle bir hamle Rusya'yı Çin'in kollarına atabilir ve özellikle Çin'in Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesine siyasi bir sıcaklık göstermesinden ötürü aralarındaki ittifak düzeyini artırabilir.
Gösterilen bu sıcaklık BRICS sistemini daha güçlü hale getirebilir. Bu da (yeni sistem başarılı olursa) ticari işlemlerde ABD dolarına daha az güvenilmesine neden olabilir.
Bu yüzden Batılı ülkelerden oluşan bir koalisyon, kendi çıkarlarına zarar vermeden Rusya'nın cezalandırılmasını sağlayacak bir mekanizma arayışına girmeli.
Rus bütçesinin en önemli kaynağını Batı'nın en çok ihtiyaç duyduğu şeylerin oluşturduğu göz önüne alındığında bu oldukça zor görünüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz