Sadece bugünün değil, tüm zamanlarda insanlığın en büyük arzularından biri genç ve güzel kalmak. Hem olduğun daha güzel görünmek hem de çabucak geçiveren gençlik dönemindeki fiziksel tazeliğe mümkünse demir atmak!
Ancak ne yazık ki hayatta isteklerle gerçekler her zaman uyuşmuyor. Zamanımızın moda tabiriyle, "Hayaller hep genç kalmak, gerçekler yaşlanmak!"
Yine de umutsuz olmamak gerek, bu sağlık dosyamızda dünyada ve Türkiye'de son yıllarda kullanımı artan, tüketicilerine hem sağlık hem de gençlik vadeden gıda takviyelerinden "kolajen"i masaya yatırdık.
Toy yaşlarda pek farkında olmasak da, 35-40'lı yaşlardan itibaren daha genç görünmek ve daha zinde olmak istiyor, su gibi akan zamana inat fiziksel olarak gençliğimizi koruyup kollamaya çabalıyoruz.
Ama ne var ki hayat şartları buna pek müsaade etmiyor. İş hayatının bitmek bilmez mesaileri, stres, kötü beslenme, trafik ve daha pek çok sebepten ötürü insanlar kendilerine yeterince zaman ayıramıyorlar.
Hal böyle olunca ardımızda bıraktığımız zaman, sağlıksız yıllara dönüşüyor ve kimse zamanın gerçekliğine karşı koyamıyor.
Tarihteki tuhaf güzellik yöntemleri
Yine de insanlık yaşlanmanın kaçınılmaz olduğu gerçeğiyle inatlaşmaktan vazgeçmiyor. Tarih boyunca her kültürden insan, daha genç ve güzel olabilmek için adeta eziyete dönen türlü tuhaf metotlara başvurmuş.
Çeşitli yayınları taradığımızda öyle enteresan örneklerle karşılaşıyoruz ki bunların gerçek mi yoksa bir çeşit kurgu mu olduğu insanı gerçekten şüpheye düşüyor.
Mesela, Mısır'ın dillere destan Kraliçesi Kleopatra'nın saatlerce gül yapraklı süt banyosu yaptığı bilinir ancak onun "eşek sütüyle karıştırılan timsah gübresini yüz maskesi olarak kullandığı" iddiası size de akıl almaz ve mide bulandırıcı gelmiyor mu?
Peki ya Çinlilerin çılgın küçük ayak geleneğine ne demeli? Muhtemelen pek çoğunuz duymuşsunuzdur ama biraz hatırlatalım.
13'ncü yüzyıldan, 20'nci yüzyılın başlarına dek soyluların eşleri ve kızları arasında popüler olan bu gelenek, herhalde tarihin bilinen en acı verici güzellik eziyeti olmalı!
O zamanlarda kadınların küçük ayaklı olması her nedense, daha narin ve özenilecek bir güzellik unsuru sayılmış. Bu tuhaf kanı yüzünden çok sayıda Çinli genç kadının canı fena halde yanmış.
İşkence gibi uygulama daha küçük yaşlarda başlıyormuş. Sıkıca sarılmaya başlayan ayaklar, kemiklerin kırılması ve parmakların içe doğru bükülerek yumruk şeklini almasıyla istenilen ölçüde sabitleniyormuş.
Orta Çağ ve Rönesans dönemi ise Avrupalı kadınlar için çileye dönmüş olmalı. O çağlarda geniş alın güzelliğin göstergesi sayılmış. Kadınlar da bu modayı benimseyip saç tellerini tıraş etmekten çekinmemiş.
Enteresan bir diğer güzellik uygulaması ise "yüzünü örttüğü" gerekçesiyle kirpiklerin yolunması! Birkaç küçük kirpiğin yüzü örttüğünü iddia etmek, ne büyük bir palavra öyle değil mi?
Yine insanı dehşete düşüren garip güzellik gelenekleri arasında Japon kadınların, siyah diş uygulamasını ekleyebiliriz. "Ohaguro" adıyla bilinen bu yöntemle binlerce yıl Japon kadınları, evlendikten sonra kalıcı olarak dişlerini karartmışlar.
Güzellik ve evlilik beratının sembolü sayılan bu uygulama 19'uncu yüzyıl boyunca devam etmiş. Kimi zaman erkekler de ohaguroyu denemişler.
Kanlı Kontes Bathory
İnsanlığın gençlik güzellik tutkusunda tarihte ne kadar ileri gittiğinden bahsetmişken, bu uğurda kan akıtıp can aldığı ileri sürülen birkaç isimi de es geçmemek gerek.
16'ıncı yüzyılda yaşayan Macaristan Krallığı'nın en soylu ailelerinden kabul edilen Bathory ailesinden gelen Kontes Elizabeth Bathory, tarihin görebileceği en kötü karakterlerden biri olarak anılıyor.
"Kanlı Kostes" olarak ün yapan Bathory hakkında tarihçiler, 40 yaşlarına geldiğinde gençliğini ve güzelliğini korumak için başka genç ve güzel kızların kanını akıtıp kan banyoları yaptığını anlatıyor. 600'den fazla kadını öldürüp genital bölgelerini kesen Kontes'in yamyamlığa meylettiği de iddialar arasında.
Akıllara zarar diğer bir karakter ise zalimliği ile ün salmış 'Kazıklı Voyvoda' olarak bilinen 3. Vlad. Dünyanın şu zamana dek gördüğü en acımasız canilerinden ilk beşe girebilecek kadar vahşi Eflak Prensi Kazıklı Voyvoda ya da Macar adıyla Drakula'nın da işkencelerle öldürdüğü kurbanlarının kanını içtiği iddialar arasında.
Bununla birlikte bir vampir olduğu düşünülen 3. Vlad, vampir filmlerinin de esin kaynağı olmuş.
Bugünün estetik modası: Hollywood yanağı
Görüldüğü gibi insanlığın, gençlik ve güzellik arzusuna ilişkin geçmişte denemediği şey kalmadığı ve yazacak daha çok malzeme olduğu aşikâr. Ama şunu da kabul etmek gerek; eski zaman insanlarının genç ve güzel olmak için uyguladığı yöntemler tuhaf da şimdikiler çok mu normal?
Bugün yaygın olarak yapılsa da bazı estetik operasyonlar karşısında insanın gerçekten nutku tutuluyor. Mesela, sağlık maksatlı olanları tenzih ederek, sadece formunu doğal yollarla koruyamayanların geçirdiği mide ameliyatlarına ne demeli?
Bu ameliyatlar bazen o kadar riskli olabiliyor ki sadece birkaç beden küçülmek isterken hayatını kaybedenler oluyor.
Sonra bir terzinin kumaşa teyel atmasına benzer biçimde uygulanan "Fransız askısı" olarak bilinen yüzün özel bir iplikle yukarı çekilmesi veya ördekgagasına dönen silikonlu dudaklara ne demeli?
Bir de Hollywood yanağı olarak uygulanan "bişektomi"; yani yanaktaki yağların alınmasıyla yapılan estetik operasyonlar var. Bu yanak küçültme modasıyla birbirinden farklı çehreli kadınların birbirinin neredeyse aynısı olması, yani "Bişektomi kardeşliği" sadece bana mı çılgınca geliyor?
Kolajen gençlik pınarı mı?
Tarihin tozlu eksantrik sayfalarından, günümüze, verdiğimiz örneklerin ardından, dünyayı saran yeni bir güzellik trendine dönüşen kolajene gelirsek…
Çevremizde her gün daha fazla kişi kolajen kullandığını söylüyor. Kimi onu gençlik iksiri gibi görüyor, yaşlanma karşı olduğunu söylüyor. Kimi ise kemik ve eklem ağrıları için kolajen takviyesini kullanıyor ve tavsiye ediyor. Gıda takviyesi olduğu için reçetesiz satılan bu ürüne ulaşmak da çok kolay.
Sadece eczanelerde değil, marketlerde ve çeşitli internet sitelerinden de envai çeşit içerikle, satışı yapılıyor. Farklı markaların toz, tablet, krem ve likit olarak satılan ürünlerinin fiyatları, 100 ila 300 lira arasında değişiyor.
Hollywood güzelinin kolajen tavsiyesi
Dünyada genelinde yaygınlaşan kolajen kullanımında en ön plana çıkan isim Hollywood'un en sevilen yıldızlarından Jennifer Aniston oldu. Kendisine her zaman iyi bakmasıyla bilinen Jennifer Aniston'ın bugün 53 yaşında olduğuna inanmak güç.
Jennifer pek çok yaşıtının aksine hala 30'larında gibi görünmesinde "kolajen" kullanmasının etkisi olduğunu söylüyor.
Muhteşem parlak saçları ve ışıltılı teniyle gayet sağlıklı görünen California'nın havalı kızı Jennifer, röportajlarından birinde şöyle anlatıyor:
Yedi yıldır kolajen kullanıyorum. Doktorum kolajeni diyetime dâhil etmemi söyledi ve yaptım. Birkaç ay içinde antrenmanlarımı, dayanıklılığımı, ruh halimi, saçlarımı, eklemlerimi nasıl değiştirdiğine inanamadım.
'10 Günde Bir Erkek Nasıl Kaybedilir'in yıldızı ve bir spor salonu giyim markası kurucusu olan aktris Kate Hudson da kolajen kullandığını açıklayan diğer Hollywood güzellerinden.
Hala çıtı pıtı görünen Kate'in de artık 43 yaşında kocaman bir kadın olduğuna inanmak güç. O da tıpkı Jennifer gibi bir röportajında her sabah antrenman sonrası smoothielerine bir doz kolajen eklediğini söyledi.
Ülkemizde kolajen kullandığını bildiğimiz isimlerden biri 2002'de Türkiye Güzeli seçilip aynı yıl Miss World'de Dünya Güzeli ünvanını alan Azra Akın.
İki yıl önce bir kolajen markasının yüzü olan Azra Akın, o dönem verdiği bir röportajda sadece güzellik için değil, sağlık için de kolajen kullanmayı tercih ettiğini söylemişti.
Dünyanın en güzel kadınlarının kullandığı ve tavsiye ettiği "kolajen" gerçekten bir şifa kaynağı mı, yoksa bir şehir efsanesi mi? Bakın uzmanlar ne diyor…
"Cilt sağlığına olumlu etkisi var"
Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Özdemir, yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda kolajen kullanımının cilt sağlığına olumlu yönde katkılar sağladığının tespit edildiğini belirtti.
Prof. Dr. Özdemir, şunları söyledi:
Kolajen ciltte nemlenme, parlama, yumuşama ve çok ince kırışıklıklarda azalmaya yol açar. Cilt sağlığımız için kullanılan kolajenin kaynağı ve kalitesi önemli. Jelatin ya da kemik tozu yerine kolajen hidrolizatı, peptid kolajenleri tercih edin. Günlük miktar en az 2500 mg olmalı.
Kolayca erişilebilir bir ürün olmasına rağmen bilinçsiz "kolajen" kullanımının çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Özdemir, "Kolajenler domuz, sığır veya balık kaynaklıdır. Bunlara karşı allerjisi olan bireylerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Kaliteli üretim içermeyen kolajenlerde ağır metal veya mikrobiyal kırıntılar bulunabileceği için çeşitli sağlık problemlerine neden olabilir. Kolajen uygulaması 30 yaşından itibaren başlanabilir ama benim tavsiyem kullanmayı gerektiren ek bir hastalığınız yoksa 40-45 yaş başlanması" şeklinde konuştu.
"Güvenli kaynaklardan sağlanmalı"
Genç ve güzel bir cilt için kolajen kullanmak isteyenlerin dikkatli olmasını isteyen Prof. Dr. Özdemir'in tavsiyesi şöyle:
Cilt sağlığı için kullanacaksak özellikle Tip1 kollajen kullanmalıyız. Saç, tırnak, eklem ve tendonlar için Tip3 kollajen kullanılmalı. Hidrolize, molekül ağırlığı düşük, peptid kolajenleri ve en az 2.5 gramın üstündeki dozlarda kullanılmalı. Balık kaynaklı kolajenlerin cilt, sığır kaynaklı kolajenlerin kemik ve eklemleriniz için daha değerlidir. Balık ve sığır kollajenleri güvenli kaynaklardan elde edilmiş olanlar alınmalıdır.
Piyasada farklı formlarda satılan kolajen ürünleri arasında, en iyi etkiyi almak için toz veya suda kolajen formları kullanılmasını tavsiye eden Prof. Dr. Özdemir, tablet veya kapsül formlarında biyo-yararlanım düşük olduğunun altını çizdi.
Bu arada eczanelerin yanı sıra market satışları arasında bir tercih yapmak gerekirse Prof. Dr. Özdemir'in tavsiyesi eczanelerden yana.
Prof. Dr. Özdemir, "Marketlerde çok ucuza satılan kolajenlerin çoğu kemik tozu veya domuz kolajeni içermektedir" uyarısını yaptı.
Alerjisi olanların kolajen kullanımında dikkatli davranmasını öneren Prof. Dr. Özdemir, "Hastalarım arasında kolajen kullanımına bağlı herhangi bir yan etki görmedim. Fakat hayvansal proteinlere alerjisi olanların kullanması uygun değildir. Özellikle 40-45 yaş sonrası ciltte kuruma, sertlik, pullanma, atopik ekzema, sedef hastalığı, kireçlenmeye bağlı eklem ağrı şikayeti olan bireylerde kullanılmasını tavsiye ediyorum" dedi.
"Vücuttaki kolajen yaşlandıkça azalır"
İnsan vücudunda kolajenin bulunmasına rağmen yaş aldıkça bunun azaldığına dikkat çeken Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. M. Muzaffer İlhan da şöyle konuştu:
Vücudumuzda hücrelerarası boşlukları birbirine bağlayan ve dokular arasında çimento görevi gören dokuya bağ doku denir. Bağ doku organlarımızın iskeletini oluşturduğu gibi enfeksiyonlara karşı koruma ve hücrelerin onarılmasında da görev alır. Bağ dokunun yüzde 80 gibi büyük bir kısmını ise kolajen dediğimiz protein oluşturur. Aslında tüm vücutta kolajen bulunmakla beraber cilt, kas, kemik ve tendonlardaki fonksiyonları son zamanlarda ön plana çıkmaktadır.
"Kolajen kullananlar C vitamini de almalı"
Kolajenin cilt ve iskelet sisteminde, dokuların bir arada tutulması ve elastikiyetin arttırılmasında etkin rolü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. İlhan, "Kolajen vücudumuzda bağ dokunun temel hücrelerinden olan fibroblastlar (kök hücreler) tarafından üretilir. Kolajenin temel işlevi cilt ve iskelet sisteminde dokuların bir arada tutulması ve elastikiyetin arttırılmasıdır. Aslında vücudumuzda onlarca farklı kolajen tipi tespit edilmiş olmakla birlikte ilk 4 tip kolajen üzerine en fazla çalışma yürütülmüş olanlarıdır. Kolajen bazı besinlerden de takviye olarak alınabilir. Kolajen tavuk (özellikle derisi), kırmızı et veya balık gibi kolajen içeren hayvansal gıdalardan temin edilebilir. Kolajen pişirildikten sonra ortaya çıkan proteine jelatin denilir. Kolejen takviyelerinin bir kısmı tip 1 ve tip 2 kolajeni içerirken, bazı takviyeler ilk 5 tipi içerir. Kolajen sentezi için C vitamini elzemdir ve takviye alırken C vitamini alınması uygun olur" bilgisini verdi.
"Kolajen eksikliği kırışıklık ve kemik erimesi yapar"
Kadınlarda kolajen kaybının 20 yaşından başlayıp menopoz döneminde zirveye çıktığını belirten Doç. Dr. İlhan, vücudumuzun kolajen kaybını ve bunun zararlarını şöyle anlattı:
Yaşlanmayla birlikte vücudumuzda kolajen miktarı azalır. Bu durum vücudumuzun kolajen kaybını aynı hızla yerine koyamamasından kaynaklanır. Kadınlarda kolajen kaybı 20'li yaşlardan sonra başlar ve menopozla birlikte bu kayıp zirveye çıkar. Kolajen kaybı menopoz sonrası hem cilt kırışıklarının hem de kemik erimesinin önde gelen sebeplerinden biridir. Vücutta kolajen seviyesini belirleyen tek faktör yaşlanma değildir. Yaşlanmaya ek olarak diyabet (şeker hastalığı), sigara ve alkol tüketimi, cilde zarar veren kozmetikler, iltihaplı çeşitli hastalıklar, stres ve uykusuzluk kolajen seviyesini olumsuz etkileyen diğer faktörlerdir.
Eklemlere faydalı
Kolajen ile ilgili çalışmaların en yoğunlaştığı alanların başında kas ve iskelet sistemi hastalıklarının geldiğine dikkati çeken Doç. Dr. İlhan, "Bunun sebebi özellikle tip 1 ve 2 kolajen açısından kas iskelet sisteminin zengin olmasıdır. 90'lı yıllardan beri yapılan çeşitli çalışmalarda kolajenin özellikle osteoartrit denilen eklemlerde kireçlenme bozukluğunda faydalı olduğu gösterilmiştir. 2009'da yapılan bir çalışmada tip 2 kolajen kullanımıyla eklemde kireçlenmesi olan hastaların ağrılarının yüzde 30'a yakın azaldığı tespit edilmiştir. Kolajen kullanımının iltihap azaltıcı etkilerinin ağrıyı azaltmada olumlu etkileri olduğu düşünülmektedir. Başka bir çalışmada menopoz sonrası kemik erimesi kadınlarda 1 yıllık kolajen kullanımının kemik erimesi üzerine olumlu etkileri olduğu tespit edilmiştir" ifadelerini kullandı.
"Yeterli kolajenle cilt elastik ve pürüzsüz olur"
Kolajen seviyesinin yeterli olduğu bir cildin elastik ve pürüzsüz olduğunu vurgulayan Doç. Dr. İlhan, şunları söyledi:
Kolajen cildin genç ve sağlıklı görünmesini sağlar. Kolajen kullanımının cilt üzerine etkinliğine dair yapılan çeşitli çalışmalarda selülit derecesinde azalma, tırnak uzamasında artış, derinin elastikliğinde artış, cilt kuruluğunda azalma gibi çeşitli olumlu etkiler bildirilmiştir. Bununla beraber kolajenin hiçbir faydasının gösterilmediği çalışmalar da mevcuttur. Yapılan çalışmalarda kolajenin olumlu etkisinin ortaya çıkması için en az 3 ay kullanılması önerilmektedir.
"Amerikan İlaç Kurumu kolajeni onaylamadı"
Doç. Dr. İlhan, kolajenin olumlu etkilerine karşın bu proteini dışarıdan almanın vücudun kendi ürettiği kolajen kadar etkili olup olmadığı yönünde hala net bir tespitin olmadığına da dikkati çekti
Kolajen takviyelerinin hiçbiri FDA (Amerikan İlaç Kurumu) tarafından onay almamıştır. Bunun sebebi kolajen etkinliğiyle ilgili yeterli bilimsel kanıt bulunmaması. Yapılan bazı çalışmaların bağımsız olmaması ve üretici firma destekli olması da kesin bir yargıya varamamız da rol oynamaktadır. Ek olarak kolajen büyük bir molekül olduğu için bağırsaktan emilimi ve ihtiyaç duyulan dokuya ne kadar ulaşıp nasıl etki gösterdiği henüz cevaplanmamıştır.
Bilinen önemli bir yan etkisi olmayan kolajenin, yine de şeker içeriğine dikkat edilmesini öneren Doç. Dr. İlhan, ayrıca kolesterolü ve böbrek taşı olanların, aşırı dozdan kaçınmasını tavsiye etti.
Doç. Dr. İlhan, kişilerin kolajen ihtiyacını mutlaka ilaç takviyesi olarak almasına da gerek olmadığını vurgulayarak, "Balık, kemik suyu, tavuk, sığır eti olmak üzere birçok besin yeterli kolejen sentezi için gerekli desteği içermektedir. Bu besinleri yeteri kadar alıyorsanız kolajen desteği almanız şart değildir" dedi.
Nasıl kullanmalı?
Eğer yeterince hayvansal gıda tüketmediğinizi düşünüyor ve illa kolajen takviyesi kullanmak istiyorsanız; toz, hap, sıvı veya krem şeklinde kullanıma sunulan kolajen içerikli ürünlerin kullanımında dikkat edilmesi gereken hususları Doç. Dr. İlhan şöyle aktardı:
Daha çok emilmesi için hidrolize peptit alınmalı, günlük önerilen hidrolize kolajen miktarı 2,5-5 gram arasındadır. Ancak deli dana hastalığından korunmak için inek/sığır kaynaklı preparat alınmamalı. Kolajen, sabah aç karnına alınırsa etkinliği artar ve C vitamini ile birlikte alınması daha uygun olur.
İnsanın güzellik amacı: Arzu edilmek
İnsanların her çağda emek verdiği gençlik ve güzellik arzusunun psikolojik boyutunu, psikiyatri uzmanı Sena İster şöyle değerlendirdi:
"Güzellik bakanın gözündedir; o bakıştaki güzelliğin kaynağı olmayı arzularız. Hepimiz bir zamanlar biri bize baktığı, bizi gördüğü ve bizi gördüğünü bize gösterebildiği için var olabilmişiz. Daha doğmadan önce birinin (bakım veren-anne) zihninde nasıl görüneceğimiz, nelerle meşgul olacağımız, nelerden hoşlanacağımız, neye benzeyeceğimize dair bir fikir, bir tür imaj yer alır. Biz, bakım verenimizin zihnindekinin ne olduğunu onun bakışı ve sözlerinden anlamaya çalışırız. Varlığımızı varlığına borçlu olduğumuz bu bakışın, günceldeki ikamelerini üzerimizde tutma çabamızın bir kısmı da genç ve güzel görünme tutkumuzda tezahür ediyor. Çünkü bu bakışta gördüğümüz birinin bizi arzu ettiğidir." |
Güzel olmak isteği her zaman olacak
Bu arzuyu kaybetmemek için insanın psikolojik açıdan güzelliğini korumaya daha güzel veya uzun süre genç kalmaya çabaladığına dikkati çeken Psikiyatrist İster, "Bu nedenle içeriği çağlara ve kültürlere göre farklılık gösterse de güzel olma ve genç kalma arzusu bildiğimiz kadarıyla, her çağda ve farklı kültürlerde var olmuştur. Muhtemelen gelecekte de var olmaya devam edecektir" diye konuştu.
Psikiyatrist İster, sözlerini şöyle sürdürdü:
Güzellik başkalarından farklı olarak, onlarda olmayana sahip olarak dikkatleri yani bakışları üzerine çekmek anlamına gelebilse de, bir yandan da farklı olan her zaman güzel algılanmayabilir. Hatta farklı olanın tehditkâr/yabancı algılandığı pek çok örnek söz konusu. Herkesin bir ötekinde bakılana sahip olma çabasının bir tezahürü olarak; dolgulu dudaklar, kırışıksız suratlar, köşeli çeneler, şişirilmiş kaslar farklı olamayacak kadar yaygın artık. Galiba güzellik kavramı, özellikle de estetik müdahalelerin yaygın olduğu çağımızda, hâkim ve makbul olana farklı olandan daha yakın.
Psikiyatrit İster, "Kaçınılmaz şekilde kaybedilen bir şey olarak gençlik, insan olabilmenin bedeli olarak kaybettiğimiz tamlığımızı/eksiksizliğimizi sembolize ediyor. Genç kalmak ise esasen imkânsız olduğu için gençmiş gibi görünmek bize imkânsız olana yaklaştığımız hissiyle de doyum sağlar" ifadelerini kullandı.
© The Independentturkish