Millî Gazete, yayın hayatındaki 50. yıla girdi… Genel Yayın Yönetmeni Kurdaş: Millî Görüş iktidarlarında bile devletten maddi destek görmedik

Milli Görüş hareketinin yayın organı Millî Gazete 50. yılını geride bıraktı. Gazetenin ilk genel müdürü Muzaffer Deligöz, genel yayın yönetmeni Mustafa Kurdaş ve akademisyen Kadir Metin Akbaş Millî Gazete'yi değerlendirdi

Görsel: Gökçe Koleksiyon

Millî Gazete, 12 Ocak'ta kuruluşunun 50. yılına adım attı. 

Millî Görüş hareketinin yayın organı olarak 1973'te kurulduğunda, Türkiye'deki muhafazakar ve mütedeyyinlere direkt hitap eden çok az yayın organı vardı.

Genellikle dergi yayıncılığı yapan mütedeyyinler için günlük bir gazete kurma fikri Millî Görüş lideri Necmettin Erbakan'dan gelmişti.

Erbakan, Millî Nizam Partisi'nin (MNP) 1. Kongresi'nde dönemin medyasından şikayet etmiş ve yeni bir gazete kurulacağını belirtmişti.

Kurulacağı parti kongresinde duyurulan Millî Gazete hep Millî Görüş partilerinin en büyük destekçisi oldu. 

Gazetenin ilk genel müdürü de dergicilik tecrübesi olan dönemin Adana Milletvekili Hasan Aksay'dı.

Muzaffer Deligöz'ün Genel Yayın Müdürü olduğu gazetenin haber müdürü, Bab-ı Âli'nin yakından tanıdığı bir isim, gazeteci Agah Güçlü'ydü.

Güçlü, gazeteciliğe Tasvir-i Efkar'da başlamış, Son Posta, Sabah gibi gazetelerde sürdürmüştü. 

Necip Fazıl da yazdı İsmet Özel de 

Millî Gazete'nin ilk sayısında genel müdür ve başyazar Aksay, "herkesin hakkına azami saygılı olacaklarını" belirtmişti.  

Gazetenin yıllar boyunca hep zengin bir yazar kadrosu oldu.

Şair Necip Fazıl Kısakürek'ten İsmet Özel'e, Sebahattin Zaim'den Akif İnan'a, Erdem Beyazıt'tan Nevat Yalçıntaş'a kadar pek çok tanınan ismin Millî Gazete'de sütunu vardı.

 

BeFunky-collage (3).jpg
Necip Fazıl Kısakürek ve İsmet Özel de Milli Gazete'nin yazarları arasındaydı

 

50 yılda 9 genel yayın yönetmeni değişti

Aksay, MSP-CHP koalisyonunda bakan olarak görevlendirilmesinin ardından görevi bıraktı. Sonrasında Millî Gazete sırasıyla şu isimler tarafından yönetilmeye başlandı: Zübeyir Yetik, Fehmi Koru, Sadık Albayrak, Abdülkadir Özkan, Mehmet Emin Aksay, Ekrem Kızıltaş, Necdet Kutsal ve Mustafa Kurdaş.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Millî Görüş hareketinde yaşanan bölünmeler gazete kadrosunun başka kurumlara dağılmasına da neden oldu.

Şu anda gerek devlet kurumlarında gerekse başka gazete ve televizyonlarda çalışan onlarca ismin yolu bir dönem Millî Gazete'den geçti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetenin fahri muhabiriydi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazetenin 50. yıldönümünde gazetenin "müstesna bir yere sahip olduğunu" vurgulayarak "Millî Gazete'ye emek ve gönül veren kardeşlerimi en kalbi duygularımla selamlıyor, ahirete intikal etmiş Millî Gazete çalışanlarına ve okuyucularına Allah'tan rahmet diliyorum" dedi. 

Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan da Millî Gazete'de "emeği" olan isimlerden biri. 

Erdoğan bir dönem Millî Gazete'nin "fahri muhabirliğini" yaptı. Gazete Erdoğan'a bir kart da vermişti. Erdoğan'ın dışında pek çok siyasetçi de gazetenin 50. yılını kutladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazeteye gelerek tebriğini gazete yönetimiyle yüz yüze paylaştı. 

 

erdogan-turkiye-demokraside-cok-yara-aldi-965882-5-1641994309.jpeg
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun süre önce fahri muhabirliğini yaptığı Millî Gazete'yi kuruluş yıldönümünde tebrik etti

 

"Saygı duyulması gereken bir müktesebat"

Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, gazetenin bir zeminin ve anlayışın sesi olduğunu söyledi.

Bütün genel yayın yönetmenleri döneminde gazetenin aynı çizgiyi devam ettirdiğine değinen Kurdaş, "Millî Gazete'nin müktesebatı güçlü ve saygı gösterilmesi gereken bir müktesebat. Buna aynı şekilde sahip çıkmak noktasında biz de gayret sarf etmiş olduk" dedi.

Gazetenin özel haberleriyle, dosyalarıyla ve birinci sayfasıyla ön plana çıkmayı başardığını söyleyen Kurdaş, "Bu içerideki kadronun başarısı. Gazetecilik ruhuyla mesleğimizi icra eden bir kadroya sahibiz. Millî Gazete'nin daha çok konuşulmasının nedenlerinden biri de Türkiye'deki gazetecilik mesleğinin zemininin kaybolmuş olması. Özel habercilik, dosya haberciliği bittiği, meslek erozyona uğradığı için Millî Gazete'nin bu emeği ve yapıcı muhalefet anlayışı görünür hale geldi. Türkiye'de birçok gazete, haber merkezleri, parlamento muhabirleri, Ankara temsilcilikleri noktasında zayıfladı. 1990'lı hatta 2000'li yılların başlarında hemen her gazetenin birinci sayfasından aşina olduğumuz muhabir arkadaşlarımız vardı. Bugün muhabirler arka planda ve gazeteler işi mutfakta bitiriyor. Servis ve ajans haberciliğiyle yürüyorlar. Böylece Millî Gazete'nin mütevazı da olsa haberciliği medya dünyasında daha etkili bir hale geliyor. Mesleğimizi icra eden genç meslektaşlarımla birlikte bütün kadronun gazetede iyi görünmesine önem veriyoruz. Bu da bizi biraz daha farklı kılıyor" diye konuştu. 

"Bize 'parti gazetesi' diyenler maddi imkanların esiri oldu"

Millî Gazete'ye bir dönem sadece "parti gazetesi" olarak bakıldığını hatırlatan Kurdaş, bugün de bir farklarının olmadığını ve "Saadet Partisi'nin yayın organı" olarak nitelenmekten yüksünmeyeceklerini belirtti.

"Bugün baktığımızda Türkiye'deki neredeyse bütün gazeteler ve gazetecilik anlayışı partizanlığın da ötesinde bir seyir izliyor" diyen Kurdaş, Millî Gazete'ye "parti gazetesi" diyebilen gazetecilerin bugün maddi imkanların esiri haline geldiğini ifade etti.

Millî Gazete'nin "taraflı" olduğunu ancak asparagas haberler, maddi hatalar yapmadığını söyleyen Kurdaş, "Eksiklikleri gösteriyor ama bunu gazetecilik çerçevesinde yapıyor. Suikast gazeteciliği yapmaktan imtina ediyoruz. Diğer gazetelerin zemin kaybettiği yerde Millî Gazete dikkat çekici bir yayıncılık yapıyor" ifadelerini kullandı.

 

1044357158_0_-1_1791_1125_1920x0_80_0_0_6eb12994120a7fb5cd9b1f315edeac46.jpeg
Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş / Fotoğraf: AA

 

"Millî Görüş iktidarlarında da devletten maddi destek görmedik"

Medya- iktidar ya da medya-sermaye ilişkilerinin Türkiye'de de dünyada da çok tartışıldığına değinen Kurdaş, gazetecilik kâr edilebilecek bir iş olmadığına vurgu yaparak, şunları kaydetti:

"Hele kağıdın altınla yarıştığı bir durumda kârdan hiç söz edilemez. Ama bir dönem medya gruplarının dikey tekelleşmeyle hem tv hem gazete hem internet portalı radyosu dergisi vardı ama aynı zamanda inşaat, ithalat, ihracat şirketleri, bankaları vardı. Dolayısıyla gazetecilikten kar etmeseler de diğer alanlardan kazanç imkanları vardı. Millî Gazete 50 yıl boyunca herhangi bir iktidara sırtını dayamadı. Holding, para babası ya da bankaya da sırtımızı dayamadık. Yurtdışından da fonlanmadık. Millî Gazete'nin en büyük gücü okuyucuları. Aidiyet çerçevesinde hareket eden bir okuyucu kitlemiz var ve bizi sahipleniyorlar. Gazetelerin gerçek tirajları adeta çakılırken Millî Gazete Türkiye'deki tiraj skalasındaki etkili yerini hala koruyor. Bu da okuyucunun bu duygusuyla ilgili bir konu. Okuyucumuza teşekkürü borç bilen bir gazeteyiz. Onların fedakarlığıyla bugüne geldik. Millî Gazete, Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde de 54. Erbakan döneminde de iktidardan ekonomik bir katkı görmeyen bir gazetedir. Desteklediği hükümetten de maddi bir kazanç devşirmemiştir. Bu yegane bir örnek."

Farklı siyasi perspektiflere sahip isimlerden tebrik telefonları geldiğini hatırlatan Kurdaş, "Bu, Türkiye'nin özlediği toplumsal uzlaşıya da işaret ediyor. Medya kuruluşları ülkenin tamamına yayın yapar. Bu bakımdan Millî Gazete'nin 50. yılı hem iktidarın hem de muhalefetin ilgi göstermesi bu bakımdan önemli. Bu, güzel bir şey. Herhangi bir kutbun parçası değil de Türkiye'nin uzlaşma zemini olması 50 yıl boyunca doğru şeyler yaptığımızı gösteriyor. Bu durum aynı zamanda Millî Gazete'nin gazetecilik başarısını, yayıncılık etkisini ve saygınlığını da gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.

Erbakan manşetlere karışır mıydı?

Gazetenin ilk genel müdürü Muzaffer Deligöz, Erbakan ile görüşmesinin ardından İstanbul'un yolunu tutuğunu ve gazeteyi çıkarma çalışmalarına başladığını anlattı. O zaman eşinin hamile olduğunu ve sert bir kış geçtiğini belirten Deligöz, "Eşim 'git, ben başımın çaresine bakarım' deyince İstanbul'a gittim. Ortada gazete niyetine Cağaloğlu'nda bir hanın katı vardı. Duvarları rutubetliydi. Geceleri kağıtları yere atıp onun üzerinde yatardık" dedi. 

Gazete çıkmadan önce Erbakan'la konuştuğunu ve "Hocam parti gazetesi mi olmasını istiyorsunuz yoksa gazete mi, eğer parti gazetesi istiyorsanız çok masraf yapmamıza gerek yok" dediğini aktaran Deligöz, "Erbakan 'gerçek bir gazete nasılsa olursa öyle bir gazete olsun' diye yanıt verdi. Gazete kadrosu için çalışmaya başladık. Hem masa, sandalye, logo çalışmaları yaptık hem de ekip kurmaya çalıştık" şeklinde konuştu. 

 

hayra-motor-olacagiz-(1).jpeg
Fotoğraf: Millî Gazete

 

Hürriyet editörü tehdide aldırmayarak istifa etti

Hürriyet gazetesinin birinci sayfasını yapan Erdoğan Atak'a teklif götürdüklerini dile getiren Deligöz, "Orası önemli bir pozisyondu. Erdoğan abi akşamları gelip bize yardım ediyordu. Hürriyet gazetesinin sahibi Erdoğan Atak'a teklif götürdüğümüzü öğrenince onu 'Bir daha Bab-ı Ali'de seni çalıştırmam diye tehdit etmiş. Erdoğan abi de her onurlu insanın yapacağı yaparak Hürriyet'ten istifa etti. Matbaamız ve dağıtım ağımız yoktu. Dağıtımı Hürriyet'e yaptırıyorduk ama onlar da gazeteleri saat 16:00'da getirmemizi şart koşuyordu. Bizi o günlerde en çok zorlayan konular bunlardı" yorumunu yaptı.  

Erbakan'ın manşetlere doğrudan müdahale etmediğini ama yazı ve haberleri girmeyen milletvekillerinin rahatsız olduğunu kaydeden Deligöz, "Partiyle ilgili haberleri Erbakan Hoca, istihbarat şefine kendisi yazdırırdı ama bir gazete nasıl yapılırsa o şekilde yapmaya gayret ettik" dedi. 

Akbaş: "Okul görevi gördü"

Kırklareli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kadir Metin Akbaş, yüksek lisansını Millî Gazete üzerine yapan bir akademisyen.

Millî Gazete'nin yarım asırlık bir ömre sahip olduğuna dikkati çeken Akbaş, şunları söyledi:

"50 yıl gibi, Türkiye'deki kurumlar açısından bir hayli uzun bir yaşama sahip olması ve bunu da kesintisiz, üstelik de ilk yayımlandığı günkü siyasi davası adına sürdürmesi, önemlidir. Biz bunu tutarlılık, çizgisini değiştirmemek, istikametini terk etmemek olarak da isimlendirebiliriz."

 

unnamed.jpeg
Kadir Metin Akbaş


"Millî Gazete'nin, ülkemizin en eski gazetesi Cumhuriyet gibi bir 'okul' görevi üstlenmesidir" diyen Akbaş, şöyle devam etti: 

"Şimdilerde İslamcı camiada belli bir konuma gelmiş ne kadar gazeteci, yazar, şair, çizer varsa, hemen hepsinin ilk göz ağrısı Millî Gazete'dir. Mesleğe başlangıç noktalarının burası olması, uzun yıllar bu gazetede çalışmış olmaları, sonraki hayatlarında o isimlerin referansı olmuştur. Bir anlamda Millî Gazete, gazetecilik mesleğine öğrenci yetiştiren kadim bir ocaktır. Diğer nokta ise Türkiye merkezli ulusal bir gazete olmasına karşın Millî Gazete, daima sınırlar ötesi bir misyonu temsil etmektedir. Bir ayağı Anadolu coğrafyasında sabit iken, diğer ayağı, başta ümmet coğrafyası olmak üzere tüm dünyayı dolaşmaktadır. Bu durum, gazetenin okurlarına, geniş bir ufuk çizmesini sağlamaktadır." 

"Millî Gazete'nin İslamcı camianın ilk göz ağrısı olmadığını" söyleyen Akbaş, "Ondan önce çok sayıda gazete kurulup gelişmiştir. İslamcı perspektiften yayınlar yapmıştır. Ancak Millî Gazete, kurulduğu 1973'ün ocak ayından günümüze kadar yayınlanmaya devam etmesi, bu yayınını ilk kurulduğu günden beri aynı siyasi dava için yapması ile diğerlerinden ayrılır. Kendisinden önce yayın hayatına atılan gazetelerin birçoğu belli bir müddet sonra ya kapatılarak ya da dönüşerek tarih sahnesinden çekilmiştir. Bugün birçoğunun ismi dahi hatırlanmazken, Millî Gazete, kendisinden sonra da aynı kulvarda yer alan çok sayıda gazete çıkmasına rağmen yayınını sürdürmektedir. Zaman hızla akarken, Türkiye gibi gündemi günlük hatta saatlik değişen bir ülkede hiç değişmeden, farklılaşmadan tek bir siyasi hareketin sesi olabilmek ve bunu da mütevazı şartlarda gerçekleştirmek kolay olmasa gerektir. Sadece bu özelliği dahi Millî Gazete'yi, saygı duyulması gereken bir yayın organı mesabesine taşımaktadır. Öncelikle bunun altını çizmek gerekir" şeklinde konuştu.
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU