Türkiye serbest piyasa ekonomisine 1980 yılında 24 Ocak kararları olarak bilinen kararnamenin yayımlanmasıyla geçmişti.
Bilindiği üzere serbest piyasa ekonomisi; devletin ekonomiye yalnızca düzenleyici olarak karıştığı, ekonomik etkinliklerin tümüyle rekabete dayandığı bir model.
İşte bu ekonomik modelin deyim yerindeyse en büyük aktörü de piyasadır. Diğer bir ifadeyle, serbest piyasa ekonomisinde piyasadan daha büyük bir aktör yoktur.
Peki, serbest piyasa ekonominde hane halkı, firmalar, devlet ve dış dünya olarak özetleyebileceğimiz aktörler üretim, yatırım ve/veya tüketime ilişkin kararlarını hangi ölçütlere göre alıyorlar?
Piyasa aktörlerinin karar alma sürecinde pek çok ölçütün olduğu söylenebilir. Bu ölçütlerden biri, belki de en başta geleni güvendir.
Eğer piyasa aktörleri ekonomiye güveniyorlarsa söz konusu güvenleri hiç kuşkusuz yatırım, üretim ve tüketim kararlarına olumlu anlamda yansıyacaktır.
Tam da bu noktada son yıllarda dünyada popülaritesi gittikçe artan "yönetişim" kavramını "güven" kavramıyla ilişkilendirerek ele alabiliriz.
Evet, iyi yönetişimin olduğu ülkelerde piyasa aktörlerinin ekonomilerine güveninin daha yüksek olduğu aşikâr.
Peki, iyi yönetişimden ne anlamalıyız?
Dünya Bankası'nın tanımına göre iyi yönetişim; açık ve öngörülebilir bir karar alma sürecinin varlığını; liyakati göz önünde bulunduran bir kamu yönetimini, Weberyen ifadeyle sorumluluk etiğini temel alan bir hükümeti, kamusal sürece aktif bir şekilde katılımda bulunan sivil toplumu ve hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir siyasal, toplumsal düzeni ifade ediyor.
İyi yönetişimin egemen olduğu bir toplumda merkeziyetçilik yerini çoğulcu ve demokratik bir yönetime bırakmaktadır.
Haliyle iyi yönetişimin egemen olduğu bir toplumda tek bir kişi söz sahibi olmamaktadır.
Dahası iyi yönetişim, kapalılık yerine açıklığı, hiyerarşi yerine karşılıklı etkileşimi gerektirmektedir.
İyi yönetişimin egemen olduğu ekonomilerde ülkenin kaynakları da doğru, etkin, verimli ve şeffaf bir biçimde dağıtılmaktadır.
O halde tam da bu noktada 20'nci yüzyılın etkili düşünürlerinden biri olan Karl Popper'ı anabiliriz.
Ne de olsa iyi yönetişim ancak açık bir toplumda, yani insanın eleştiri yetilerine özgürlük tanıyan, bireylerin kişisel kararlarını verebildiği, üyelerine etkin siyasal katılım sağlayan, iktidarın ve politikalarının etkin şekilde eleştirilebildiği bir toplumda egemen olabilir.
Diğer bir ifadeyle, iyi yönetişim, politikalarını her yurttaşın görebileceği şeffaflıkla yürüten, hukukun üstünlüğünü savunan, serbest piyasa ekonomisini temel alan, yurttaşlarının hak ve özgürlüklerini gözeten bir yönetim anlayışını gerektirir.
İşte böylesi bir toplumda, yani açık ve iyi yönetişimin egemen olduğu bir toplumda piyasa aktörlerinin ekonomiye güveni yüksek olacaktır.
Piyasa ekonomisinde en büyük aktörün piyasa olduğu göz önünde bulundurulursa, gerek ekonomi gerekse de diğer politikalara piyasanın güven duyması son derece önemli bir konudur.
Sonuçta, piyasa ekonomisinde deyim yerindeyse en büyük oyuncu olarak tanımlayabileceğimiz piyasanın ekonomiye güven duyması adına iyi yönetişim belirleyici bir faktördür.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish