Türkiye'de dini grupların insan kazanma yöntemlerinin sosyolojik izahı

Abdullah Yargı Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Sosyal bir varlık olan insan, doğumundan itibaren 'aile' adını verdiğimiz grup içerisinde yaşamaya başlar. Aile, insanın aidiyet duygularını geliştirdiği ilk toplumsal gruptur. Yalnız yaşamanın istenmeyen bir durum olarak kabul edildiği insan psikolojisi, bunun sonucu olarak grup oluşturma, mevcut gruplara katılma, grup içerisinde dayanışma ve güven ilişkisine girme eğilimine sahiptir (Alptekin; 2011: 16).

Doğumla birlikte bir veya birden fazla grup veya toplulukla kuşatılmış olmak, bireyin yaşamı için kaçınılmaz bir durumdur. Grupların kalabalıklardan farklı yönü, ortak amaç ve kurallara sahip etkileşimde bulunan birden fazla insan tarafından meydana getirilmiş olmasıdır.

Bir organizmaya benzetilebilen gruplar, oluşum ve gelişim sürecine sahiptirler. Şerif'e göre (1996; 144), 'belirli statü ve rol ilişkileri içinde bulunan kişilerden oluşan' grupların, üyelerin davranışlarını düzenleyici değer ve normları bulunmaktadır.

Bireyin içerisine doğduğu veya zamanla ait olduğu grupların sosyolojik olarak farklı işlevleri bulunabilir. Bu gruplar; ekonomik, etnik, kültürel, sanatsal, siyasi ya da dini fonksiyonların bir ya da birden fazlasına sahip olabilir.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bununla birlikte insan örgütlenmeleri ve grupları içerisinde tarih boyunca en baskın ve en etken olan gruplar, dini gruplar olmuştur (Kınsün; 2016: 213).

Dini gruplar yapıları, büyüklükleri, işlevleri, dayandıkları düşünsel temelleri gibi çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Dini gruplar denildiğinde genellikle dini yöneliş ve hassasiyetlerden kaynaklı gruplaşmalar anlaşılsa da, sosyoloji literatüründe dini gruplar, 'doğal/özdeş dini gruplar' ile 'sırf/dinden doğan dini gruplar' olarak ayrılmaktadır (Wach; 1995: 393).

İbadet ve inanç birliği haline gelen kan birliğine dayalı; aile, klan, kabile, mahalli birlikler, milli din birlikleri, cinsiyet ve yaş üzerine temellenmiş ibadet birlikleri gibi gruplar 'doğal/özdeş dini gruplardan' sayılırken; dinin kendiliğinden yarattığı tarikat, mezhep, kilise, kardeşlik cemiyetleri gibi gruplar ise 'sırf/dinden doğan dini gruplar' olarak değerlendirilmektedir (Akyüz; 2016: 468).

Bu bağlamda çalışmamızın esas konusu Türkiye'deki dinden doğan/sırf dini gruplardır. Araştırmamızda sırasıyla entellektüel movitasyon, dindarlık teklifi, sosyal bağlantılar, kurtarıcılık ve seçilmişlik doktrini başlıkları konu edilerek Türkiye'deki dini grupların insan kazanma yöntemlerinin sosyolojik izahı amaçlanmaktadır. Bu sebeple, din bilimleri literatüründe konuyla alakalı monografik bir çalışma bulunmadığı için önemlidir.


1. Entellektüel motivasyon

Türkiye'deki dini grupların insan kazanma yöntemlerinin başında 'entellektüel motivasyon' gelmektedir. Entellektüel motivasyon, tarikat ya da cemaate kazandırılmak istenen insanlara, din bilgisi ve yaşama kültürüne dair geniş çaplı ve derinlemesine entellektüel düzey kazandırma teklifidir.

Nitekim konuyla ilişkin yapılan araştırmalarda dini gruplara girmek isteyen insanların 'dinini daha iyi öğrenmek' isteğine sahip oldukları tespit edilmiştir (Karataş; 2004: 90).

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde resmi kurumlar aracılığıyla ilk ve ortaöğretim düzeyinde yaygın din eğitimini veren ilk kurum olan imam hatip okulları, 1924 yılında açılmış; öğrenci sayısının azlığı nedeniyle 1930 yılında resmen kapatılmıştır.

İmam hatip okullarının 1951 yılında tekrar açılana kadar ülkede resmi kurumlar aracılığıyla ilk ve ortaöğretim düzeyinde dini eğitim veren bir kurum bulunmamaktadır (Kaymakcan & Aşlamacı; 2011: 72).

1930'lu yıllardan 1950'li yıllara kadar resmi olarak Kur'an Kurslarının sayısı ise; 1934-1935 öğretim yılında 1, 1935-1936'da 2, 1937-1938'de 4, 1938-1939'da 6, 1941-1942'de 17, 1943-1944'te 24, 1945-1946'da 41, 1948-1949'da 101 şeklindedir.

Resmi izinli kursların olmadığı bölgelerde Kur'an eğitimi ve öğretimi gizli bir biçimde, evlerde, eski binalarda, yakalanma korkusuyla ahırlarda, mağaralarda ve yer yer ormanlık bölgelerde devam etmiştir (Jaschke; 1972: 76).

Devletin din eğitimine yönelik olumsuz politikaları ve baskılarına rağmen Müslüman bireylerin zor şartlar altında dahi olsa en azından Kur'an eğitimi almaya çalışmaları, din eğitimine verilen önemi ortaya koymaktadır.

Konumuz açısından önemli olan kısmı ise Kur'an ve ilmihal eğitiminin, resmi din görevlisi sayısının yetersizliğinden dolayı derviş, molla, şeyh gibi dini grup temsilcileri tarafından verilmiş olduğudur.

Nitekim Fığlalı'ya göre (1997; 32) dinî hayat ile ilgili çeşitli yasakların uygulandığı dönemde dini gruplar, dinî hayatın taşıyıcılık misyonunun üstlenmiştir. Bu durum dinden doğan cemaat ve tarikatların tabanlarının genişlemesinde oldukça etkili olmuştur.

Günümüzde de yaygın olarak tarikat ve cemaatlerin özel eğitim kurumları vasıtasıyla din eğitimi verdikleri görülmektedir. Din eğitimine yönelik entellektüel motivasyon, din grupların insan kazanmasında önemli bir yöntemdir.


2. Dindarlık teklifi

Dini grupların dini formasyona yaptıkları vurguya, dindarlık seviyesinin yükselmesi teklifi eşlik etmektedir. Halk kitleleri için dini ve Tanrıyı daha iyi bilmenin amacı; dini tam manasıyla yaşamak, dini görevleri daha iyi yerine getirmek, Tanrı'nın yolunda gitmek ve iyi bir kul olmakla çoğu zaman paralellik arz etmektedir. Efe'ye göre (2008: 88), insanların cemaate bağlanmalarının ana nedeni 'ileri seviyede dini yaşama arzusudur'.

Tarikatlar, halkın gevşek dindarlığının aksine, daha üst bir takva boyutu ve zahidane bir yaşamın, daha kapalı ve teşkilatlanmış şeklini temsil etmektedir.

Örgütlü sufilik olarak da değerlendirilen İslami tarikatlar, ahireti kazanmak endişesiyle nefsin bayağı isteklerine karşı gelmek, dünyadan yüz çevirmek, riyazet ve inziva teknikleriyle ruhu terbiye etmek gibi bir 'üst-dindarlık' hedefi koymaktadır.

Nitekim, Gülşen Karataş'ın 'Tarikatlara Yönelmenin Sosyo Kültürel ve Psikolojik Nedenleri' adlı (2004; 91) araştırmasında, mülakat yapılan tarikat üyelerinin en çok, 'Allah'ın emirlerini, dini görevleri daha iyi yerine getirmek daha iyi kul olmak, Allah yolunda gitmek, İslam'ı tam manasıyla yaşamak' gibi arzularla intisab etmeleri, tarikat ve dini cemaatlerin 'daha üst bir dindarlık profili' sergiledikleri gerçeğinin toplumsal açıdan da paylaşılan bir kanaat olduğunu göstermektedir.

Dini daha ileri düzeyde yaşama arzusu, inananları, 'daha üst dindarlık profili' sergileyen dini gruplara yaklaştıran en önemli maddelerden biridir.


3. Sosyal bağlantılar

Dini cemaat ve tarikatların en etkili insan kazanma yöntemlerinden biri de sosyal bağlantılardır. Sosyal bağlantılar, kişinin dini grup yapılanmasına aile, arkadaş ya da sosyal çevresindeki bireylerden herhangi birinin telkinleri ya da dini grupların sosyal ve kurumsal organizasyonları marifetiyle dahil olmasını ifade etmektedir.

Yapılan birçok bilimsel araştırmada dini gruplara dahil olan insanların, ailesinden, dostlarından, iş arkadaşlarından ya da çevresindeki herhangi bir bireyden etkilenerek böyle bir karar verdikleri tespit edilmiştir (Okutan; 2013: 386; Yetik; 1996: 122-124).

Dini gruplarla ilgili geliştirilen 'sosyal ağ' yaklaşımına göre, potansiyel üyelerin en fazla grup üyelerinden etkilendikleri belirtilmektedir.

Halihazırda dini yapılanma içinde olan bireyler, yaşadığı içsel coşku, feyiz ve kurtuluş duygularını, yoğun iletişimde olduğu sosyal çevresiyle de paylaşmakta, dahası onların da aynı atmosferi yaşamaları için cemaate ya da tarikata dahil olmasını istemektedirler.

Karataş'a göre (2004: 101) tarikata, anne-baba, akraba, arkadaş, komşu, eş, nişanlı ya da diğer kişilerden etkilenerek dahil olanların oranı oldukça fazla. Potansiyel üyelerin en çok etkilendikleri kişiler sırasıyla; dini grubun lideri (tarikat şeyhi), cemaat içerisindeki hocalar, dini cemaate ya da tarikata bağlı arkadaş, komşu, tanıdık, eş, nişanlı ve anne-babadır.

Dini gruplarla kurulan kurumsal ilişkiler de dini gruba dahil olmakta önemli işlevsel sosyal bağlantılardır. Birçok insan, kentleşme ve modernleşmeye ayak uyduramamak neticesinde sosyal mahrumiyet yaşamakta ve dayanışma ilişkisi içine girmek istemektedir.

Nitekim Bauman'a göre (2016: 1-5);

Cemaat 'sıcak' bir ortam, keyifli ve rahat bir yerdir. Şiddetli yağmurda altına sığındığımız bir saçak, dondurucu soğukta içinden çıkmak istemediğimiz şömineli bir oda gibidir.


Dini cemaat ve tarikatlar, bu durumun farkında olarak gerek yurt içi, gerekse yurt dışında dernekler, vakıflar, yurtlar, pansiyonlar ve tatil köyleri gibi sosyal hizmet tesisleri kurarak potansiyel üyelere 'tanıdık' imkanlar sunmaktadırlar (Efe; 2017: 297).

Örneğin Nurcu grupların, öğrencilere yönelik açtığı öğrenci evleri (dershane), burada kalan öğrencilerin Nurculukla tanışması ve cemaate bağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Hatta bu evlerde kalan öğrenciler, daha üst bir bağlanma tipi ve adanmışlık örneği olarak 'vakıf ağabey' olabilmektedir (Demiryürek; 2017: 90).
 

4. Kurtarıcılık ve seçilmişlik doktrini

Hoffer'a göre (2011: 36), dini ya da seküler olsun bütün kitle hareketleri, gücünü, ortaya koyduğu öğretiden değil, imkânsızlıklar, anlamsızlıklar ve endişeler içindeki hayatından kurtulmak isteyenlere bir alternatif sunmasından alır.

Yukarıda sunulan diğer etkenler göz önüne alındığında özellikle İslam alemindeki dini cemaat ve tarikatların taban bulmasında etkili tek faktör 'kurtarıcılık doktrini' olmamakla birlikte, önemli bir rol oynadığı da teslim edilmesi gereken bir hakikattir.

Özellikle genç bireylerin dini gruplara bağlanmasında öte dünyayla ilgili korkular gibi metafiziksel kaygıların etkili olduğu bilinmektedir (Armaner; 1973: 104).

Tasavvuf klasiklerinden biri olan Şihabüddin Sühreverdi'ye ait Avarifü'l-Mearif adlı eserde (2004: 96) büyük sufilerden kabul edilen Bâyezid-i Bistâmî'ye (ö. 874) nisbet edilen "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır" sözü de bu minvalde önemlidir.

Öte hayatın (ahiret) kurtarıcı bir Allah dostunun (veli) yardımıyla kurtulacağına dair inanç, bireylerin dini cemaat ve tarikatlara bağlanmalarında etkili olmaktadır.

Nitekim internet üzerinde Müslümanların dini sorularına cevap veren dini soru-cevap sitelerinde birçok insanın, "Mürşide​ bağlanmak gerekli midir?"; "Bir​ mürşide bağlanmak şart mı?" gibi sorular sorduğu görülmektedir.


Weber'in 'doğaüstü, insanüstü ya da en azından özel olarak istisnai güçler ya da niteliklerle donatılmış kişiler' için kullandığı 'karizma' nosyonu, dini grup ve cemaat liderleri için de geçerlidir.

Ona göre 'peygamberler, kurtarıcılar, savaş kahramanları, şamanlar, büyücüler' karizma sahibi kabul edilirler (Weber; 1968: 358-359).

Nitekim bir üstteki yöntem olan 'Sosyal Bağlantılar' başlığında ifade ettiğimiz gibi potansiyel üyelerin en çok etkilendikleri kişiler sıralamasında birinci sırada, karizmatik etki bırakan dini grup lideri (şeyh/veli) bulunmaktadır.


İslami cemaat ve tarikatlarda Allah dostu olarak tabir edilen 'veli', grubun doğal lideridir. Allah dostu olarak kabul edilen şeyhin, seçilmiş olduğunun ispatı, gösterdiği kerametlerdir.

'Velilerde görülen olağanüstü hal olarak' olarak bilinen keramet, İslam Ansiklopedisi'nde şu şekilde tanımlanmıştır:

Kerâmet, tıpkı mûcize gibi tabiat kanunlarıyla açıklanamayan olağanüstü ve sıra dışı bir olay olup mahiyeti itibariyle mûcizeden farklı değildir; aralarındaki fark meydana geliş şekliyle ilgilidir. Mûcize peygamberlerden, kerâmet tam olarak ona bağlı olan velîlerden zuhur eder. Ancak peygamber peygamberliğini iddia eder ve bunu ispat için mûcize gösterir. Gösterdiği mûcize ile inanmayanlara meydan okur. Peygamberi örnek alan velî ise velîlik iddiasında bulunmadığı gibi kimseye meydan da okumaz. Birinde mûcizenin izharı, diğerinde kerâmetin zuhuru söz konusudur. Mûcize gibi kerâmetin de yaratıcısı ve hakiki sahibi Allah'tır.

(Uludağ; 2002; XXV: 265)


Karataş'ın araştırmasındaki (2004: 124) 'Mistik Motif' başlığında, 36 üyeden 3'ünün (yüzde 8) metafizik ruhi tecrübe ve keramete şahit oldukları için tarikata bağlanmaları, seçilmişlik doktrininin etkili olduğunu doğrulayan bir başka veridir.

Yine aynı araştırmada, deneklerden 5'inin (yüzde 14) tarikata girme amaçlarından biri olan 'Ahirette faydası olacağı için, şeyhin şefaati için' maddesinde geçen 'şefaat' kavramı da, kurtarıcılık doktrinini güçlendirmektedir.

İslam Ansiklopedisi'nde (2010; XXXVIII; 411-412);

"Âhirette peygamberlerin ve kendilerine izin verilen kimselerin müminlerin bağışlanması için Allah katında niyazda bulunmaları anlamında bir terim" olarak tanımlanan 'şefaat'; İslam düşüncesinde genel olarak kabul edilmektedir.


Sonuç

Çalışmamızda Türkiye'de dini grupların insan kazanma yöntemleri sosyolojik açıdan izah edilmiştir. Buna göre dini cemaat ve tarikatlar, öncelikle potansiyel üyeleri 'entellektüel motivasyonla' ikna etmektedir.

Entellektüel motivasyon, dini gruplara bağlanma noktasında 'dinini daha çok öğrenmek, Allah'ı daha iyi bilmek, dinî konulardaki problemlerini hallederek ruhi sıkıntılarını gidermek' isteyen insanlar için oldukça etkilidir.

Bir başka yöntem dindarlık teklifidir. Dini grupları tercih nedeni 'dini daha iyi bilme' olan insanların nihai hedefi 'dini daha iyi yaşayabilmektir'.

Dolayısıyla dindarlık teklifi, daha üst bir dindarlık görünümü arz eden İslami cemaat ve tarikatlar için önemli bir motivasyondur.

Tarikat ve cemaat üyelerinin yakınlarını, arkadaşlarını, eşini, dostunu, anne-babasını ya da çocuğunu etkileyerek üye kazandırması ise bir başka neden olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sosyal etki; eş, dost, arkadaş gibi bireysel ilişkiler vasıtasıyla gerçekleşebileceği gibi dernek, vakıf, yurt, öğrenci evi gibi kurumsal düzeyde de gerçekleşebilir.

Çalışmamızda bahsettiğimiz son yöntem olan kurtarıcılık ve seçilmişlik doktrini ise diğerlerine göre daha metafizik bir tekliftir. Tarikat liderinin karizmatik kurtarıcı profili, birçok insan için cezbedici bulunmaktadır.

Türkiye'de dini gruplar, insan kazanma noktasında birçok yöntem ve teklife sahip. Özellikle dini gruplar mozaiğinde baskın olan geleneksel İslami tarikatlar ve tarikatvari gruplar, kentleşme ve modernleşmeyle birlikte geleneksel yöntem olan tekke sufiliği yerine proaktif davranmakta; sosyal hizmetlere daha ağırlık vermektedir.

Eğitimden, turizme; ekonomiden sağlığa varıncaya kadar çok çeşitli alanlarda faaliyetlere yönelmekte ve tabanlarını genişletmektedirler.

 

 

Kaynakça

  • AKYÜZ, Niyazi, (2016), Din Sosyolojisi, Ankara: Grafiker Yayınları.
  • ALICI, Mustafa, (2010), “Şefaat Mad.“, DİA. Cilt: 38, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
  • ALPTEKİN, Duygu, (2011), Toplumsal Aidiyet ve Gençlik: Üniversite Gençliğinin Aidiyeti Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma, Konya.
  • ARMANER, Neda (1973), Psikopatolojide İlk Dinî Belirtiler, Ankara: Demirtaş Yayınları.
  • BAUMAN, Zygmunt, (2016), Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı, çev. Nurdan SOYSAL, Say Yayınlar.
  • DEMİRYÜREK, Ahmet Selim, (2017), Dini Gruplarda Adanma: Meşveret Cemaatinde “Vakıflık”, Bursa.
  • EFE, Adem, (2008), Dini Gruplaşma ve Cemaatleşme Olgusunun Sosyolojik Açıdan İncelenmesi (Isparta Örneği). Isparta: Tuğra Matbaası
  • EFE, Adem, (2017), Kolektif Dindarlık Türü Olarak Tarikat/Cemaat Dindarlığı, Journal of Islamic Research Dergisi, Cilt: 28, Sayı: 3.
  • FIĞLALI, Ethem Ruhi, (1997), İslâm‟ın Bugünkü Meseleleri, Türk Yurdu, Cilt: XVII, S. 116-117, Ankara.
  • HOFFER, Eric, (2017), Kesin İnançlılar - Kitle Hareketlerinin Anatomisi, çev. Erkıl GÜNUR, Plato Film Yayınları.
  • JASCHKE, Gotthard, (1972), Yeni Türkiye'de İslâmlık, çev. Hayrullah ÖRS, Ankara: Bilgi Yayınları.
  • KARATAŞ, Gülşen, (2004), Tarikatlara Yönelmenin Sosyo Kültürel ve Psikolojik Nedenleri, Doktora Tezi, İstanbul.
  • KAYMAKCAN, Recep & AŞLAMACI, İbrahim, (2011), İmam-Hatip Liseleri Literatürü Üzerine Bibliyografik Bir İnceleme, Değerler Eğitimi Dergisi, Cilt: 9, No: 22, s: 71-101.
  • KINSÜN, Abdülbaki, (2016), Dini Gruplar Sosyolojisi, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: IV, Sayı: 8.
  • OKUTAN, B. Banu (2013), Türkiye'de Popüler Kültür Din ve Kadın, İstanbul: Düşün Yayınları.
  • SÜHREVERDÎ, Şihâbüddin (2004), Gerçek Tasavvuf: Avârifü'l-Meârif (çev. Doç. Dr. Dilaver
  • SELVİ), İstanbul: Semerkand Yayıncılık.
  • ŞERİF, Muzaffer & ŞERİF, Carolyn W., (1996a), Sosyal Psikolojiye Giriş I, Çev.: Mustafa
  • ATAKAY, Aysun YAVUZ, İstanbul: Sosyal Yayınları.
  •  
  • ULUDAĞ, Süleyman, (2002), “Keramet Mad.“, DİA. Cilt: 25, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
  • WACH, Joachim, (1995), Din Sosyolojisi, çev. Ünver GÜNAY, İstanbul: M.Ü İ.F.V.Y. NO: 98.
  • WEBER, Max, (1968), The Theory of Social and Economic Organizations (İngilizce çev. A.
  • M. Henderson & Talcot Parsons), New York: The Free Press.
  • YETİK, Erhan, (1996), Tarikatlar ve Dini Hayat, Samsun: Kardeşler Ofset.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU