Antik Yakındoğu ekseriyetinde ortaya çıkan bir mesele de Yehovacılığın dayandığı temeller ve bu temellerin neleri ihtiva ettiği konusudur.
Arkaik Amori kültürünün boy gösterdiği erken dönemlerde bir Yehova'dan bahsetmek oldukça güç olmakla birlikte, bu kültürün inanç meselelerinde nasıl bir rol model oynadığını ancak M.Ö 7'nci yüzyıla gelindiğinde anlamak mümkün olmaktadır.
Siyasal varlığını henüz Yakındoğu coğrafyası içerisinde göstermesi pek mümkün olmayan İsrail'in Yehovacılıkla birlikte etkisini hissettirdiğini söylemek kaçınılmaz bir çıkarımdır.
Yeşu ve Hakimler kitapları M.Ö 642-609 yılları arasında hüküm sürmüş olan son Yahudi kralının idaresi sırasında yahut sonrasında derlendiği gerçeği göz önüne alındığında, bu kitapların aslında çok erken dönemlerden beri süre gelen kültürlerin tek elde toplanmasından başka bir şey değildir.
Bu eserlerde hiç şüphesiz Kenan halkının mutlak zaferlerinden, kadim ve kudretlerinden bahsederken, aslında bir bakıma ilk Yehovacıların barbari şeklinde çizilen imajları da oldukça dikkat çeker.
Aslında tam manasıyla teşkilatlanması bakımından yetersiz olan İsrail ordusunun gerçekten de çok da güçlü olmadığı sık sık vurgulanır.
Yehovacılık'a açıktan yürütülen nefret söylemlerinin yanında, bu söylemleri icra edenlerin idaresi altında olan Kenan topraklarının genişliği azımsanmayacak kadar fazladır.
İç siyaseten bir bunalımı yaşayan İsrail ordusu bu kıskaçtan sıyrılabilmesi için epey bir vakte ihtiyacı vardı.
Çok erken dönemlerdeki kadim söylencelerin bahse konu olan bu kitaplarda korunduğunu söylemek gerekir ki; bu da, bu söylenceleri mutlak surette doğrulamaktadır.
Kadim kültürü kendi içine sindiren, ancak 400 yıldan fazladır kendisine başkentlik yapan Kudüs'ün İsrail taraftarlığı tartışmaya açıktır.
Kudüs'ün İsrail etkisine rağmen Yebusi kimliğini koruduğunu açıkça ifade etmek gerekir ki; Davud ile olan bağların bariz ispatlarından biridir.
Amorilerin mevcut yerleşik olduğu sınırlarda İsrail etkisini görmek gerekirken, güney kıyılarda Filistin baskın yönetimi oldukça dikkat çeker.
Geç Tunç Çağın'da; yani ilk İsrail diasporasının ortaya çıkmasıyla birlikte Davud döneminde büyük şehirlerde Yehovacı olmayanların ikamet ettiğini belirtmek gerekir.
Bir federasyon haline gelen İsrail'in bu yerleşimcilere türlü katı baskılar yaparak topraklardan sürmüş olsa da anti-Yehovacıların etkileri şüphesiz devam etmekteydi.
Davud iktidarında bahse konu olan bu yerler işgal edildi ve kendi krallığına katmış oldu.
Süleyman döneminde bu siyaset devam ederken, kabile topluluklarına ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yürüterek tüm bağları koparmayı amaçladı.
Merkezi idarenin oluşturulmasıyla iktidar kuvvetlerinin monarşi yapısı kutsal devlet inancıyla mutlakıyet kazanmış oluyordu.
Daha önceleri de inanç kültleri ile toplumsal dizayn sağlanırken merkezi otoritenin bu inançlar yanında siyasal olarak birtakım kazanımları da beraberinde getirmişti.
Teşkilat yapısıyla monarşik dizayn aslında toplumsal düzeni derinden sarsmış oluyordu. Halk kutsiyet arz eden tüm etmenlerin siyasallaştığını hissediyor ve birçok gelenek terk ediliyordu.
Mutlak idare kurup monarşiyi yaratmak isteyen iktidar, böyle bir çalkantılı dönemde İsra-Yehova yapısı ile yeni bir idare kurmuş oldu.
Merkeziyetçi iktidar olan anılıyor olsa da aslında Yehovacı devlet yapısıyla öne çıkan İsrail imparatorluğu kendi bünyesinde kutsiyet arz eden 'Ahid Sandığı'nı Filistin ordusuyla giriştiği savaş sonrasında kaybetmesi derinden bir yıkıntı anlamına geliyordu (Ebenezer Savaşı M.Ö 1050).
Bu yıkıntı ile birlikte ilk Yehovacılık öğretilerinin dikte edildiği bir tapınak da yerle bir edilmişti. Peygamber Yeremya bu hususi olaydan 400 yıl sonra bahsetmiştir.
Filistinlilerin bu denli sert ve kararlı çarpışmaları neticesinde varlıklarını hala İsrail köylerinde sürdürmeye devam ediyor oluşları, bu devlet üzerinde hakimiyet kurma amacında olduğunun bir göstergesidir.
Yehovacılığın Antik Yakındoğu üzerindeki katı baskısı iktidar biçimini de şekillendirmektedir. Öyle ki bu inanç gereği bir merkezi otorite bir türlü kurulamıyordu.
Askeri açıdan yetersizliğin temel sonuçlarından biri de İsrail köylerinin sık sık istila ediliyor olmasıdır.
Antik İsrail köylerinde Filistinlilere ait izleri görmek, etkilerinin son derece katı olduğunun bir göstergesidir.
Ebenezer Savaşı'nın Yakındoğu'daki yankıları halihazırda devam ederken, Filistinlilerin merkezi eyaletlere saldırı hazırlığında oldukları da ayrıca ele alınması gereken bir başka husustur.
Ahid Sandığı: Hemen birçok antik toplumda kutsiyet arz eden fiziki materyali görmek mümkündür.
Köken itibarıyla böyle bir uygulamanın ilk defa ne zaman ortaya çıktığı konusunda çekincelerimiz olsa da çoğu kaynak Antik Mısır, Tutankhamun dönemini işaret etmektedir.
Tutankhamun'un sandığına benzer bir sandığı ihtiva eden ve Arkaik kaynaklara göre İsrail sandığı Sina Ahdi'nin tabletlerini saklamak amacıyla kullanılmıştır.
Kudüs'e naklinden sonra Yehova'nın tahtı olarak kabul görürken ilerleyen dönemlerde Tanrı'nın tahtı olarak anılmıştır.
Yehovacı İsrail devleti için oldukça önemli olan bu sandığın Filistinliler tarafından ele geçirilmesi, Aşdod şehrine getirilip Amori tanrısı olan ve tapınılmaya değer bulunulan Tanrı Dagon'a atfedilmiştir.
Filistinliler in Yehova inancına karşı Amori geleneklerini sürdürüyor olmaları Yakındoğu açısından oldukça dikkate değer bir konudur.
Günümüze atıf yapmak gerekirse bu durum hala aynı şekilde seyrini sürdürmektedir.
Ebenezer Savaşı'ndan ağır yenilgi alan İsrail Federasyonu bu başarısızlığını neye bağlar bilinmez, ama Filistinlilerin yayılmasını engellediğini söylemek çok güçtür.
Ahid sandığı İsrail federasyonu için oldukça önem arz eden bir konu olmakla birlikte, halkın bu sandığın akıbeti hakkındaki tereddütleri iktidara olan güveni de yerle bir etmiş olmalıydı ki; halk kendi koruyamayan bir devlet altında yaşamaktan son derece çekinmekteydi.
Bu yorumlar Antik Yakındoğu içerisinde kendine yer edinirken, bu federasyonun Yehovacılıktan ayrılıp tam bir monarşi idaresine geçmesine de bir dayanak değildi.
Samuel'in istikrarlı idaresi Yehovacılığı ayakta tutan bir sebep olarak görülmekteydi. Samuel, Ebenezer felaketinden sonra kaleme aldığı ve tam manasıyla bir karşılığı olmasa da Tesniye-32'yi gündeme getirmesi pek de bir anlam ifade etmemekteydi.
Peki, Antik İsrail Federasyonunun ilerleyen dönemlerdeki rejimi ne yönde olacak ve Yehovacılığın etkisi günümüze nasıl ve ne şekilde taşınacaktı...
Devam edecek…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish