Joe Biden'ın hüsnükuruntusu, Washington'la Tahran'ın anlaşma olasılığını mahvedecek

Göreve başlamasından bu yana neredeyse 8 ay geçen ABD yönetiminin artık İran'dan ne istediğini anlaması ve gerçekçi olarak neyi başarabileceğinin farkına varması gerekiyor

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Rafael Grossi, anlaşmaya varmak ve bu hafta Viyana'da arayı bozabilecek bir tartışmadan kaçınmak için 12 Eylül Pazar günü apar topar Tahran'a gitti (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetimi, Afganistan'dan beceriksizce çekilerek yol açtığı siyasi yaraları sararken bile Güneybatı Asya'da bir diğer potansiyel krizle karşı karşıya: İran'ın nükleer programı.

Afganistan'la İran nükleer programı arasında paralellikler olmasının yanı sıra, ABD dış politikasının soğuk gerçeklikten ziyade fantezilere ve ihtişam yanılsamasına dayanan ve bir kasılma gibi görünen olay da devam ediyor. Savaşları planlayanların hüsnükuruntuları, ABD'nin, ülkenin desteklediği Kabil hükümetinin en azından bir süreliğine Taliban'a direneceğine dair yanlış bir kanıya kapılmasını sağladı. Biden yönetimini İran'la aralarındaki mevcut çıkmaza da hüsnükuruntu soktu.

Bu hafta, dünyanın nükleer gözlemcisi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (IAEA) yönetim kurulu Viyana'da toplanıp müfettişlerin nükleer tesislerindeki faaliyetlerin kayıtlarına erişimine izin vermeyen İran'ı kınayıp kınamayacağına karar verecek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İran'sa, herhangi bir kınamanın, ülkenin nükleer programını frenlemek için titizlikle müzakere edilen 2015 Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı (JCPOA) diriltmeye yönelik diyalogların sonunu getirebileceği konusunda uyardı. IAEA Genel Başkanı Rafael Grossi, anlaşmaya varmak ve bu hafta Viyana'da arayı bozabilecek bir tartışmadan kaçınmak için son bir çaba harcayarak 12 Eylül Pazar günü toplantılar için apar topar Tahran'a gitti. İki taraf, kayıtlara erişim hâlâ mümkün olmasa da en azından IAEA teknisyenlerinin teftiş ekipmanının bakımını sürdürmesine olanak sağlanması üzerinde anlaştı.

İran, diplomatların 12 yıldan fazla zaman harcayarak unutturdukları bir meseleyi hayata döndürmekle suçlanmayı bir nebze hak ediyor olsa da mevcut krizden ağırlıkla ABD sorumlu. Donald Trump yönetimi; Fransa, İngiltere ve Almanya gibi en güvenilir ve en kararlı ABD müttefiklerinin liderlerinin de aralarında olduğu, bu konuda bilgi sahibi olan herkesin bunun işe yaramayacağı yönündeki uyarılarına karşı gelerek, 2018'de nükleer anlaşmadan çekilmiş, İran'ı "daha iyi bir anlaşma" yapmak ve masaya döndürmek için "azami baskı" yaptırımlarını ve zorbalık kampanyasını başlatmıştı.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Washington'un düşünce kuruluşlarındaki seçkin artıklarının kurduğu plan İran'ı dize getirmede tamamen başarısız oldu. Bunun yerine, Tahran'ı nükleer programının ve Ortadoğu'daki kışkırtıcı hamlelerinin gücünü artırmaya teşvik etti.

Biden, kampanyasında JCPOA'yı yeniden yürürlüğe koyacağını vaat etmişti. 20 Ocak'ta göreve başlayınca tek taraflı bir iyi niyet göstergesi olarak Trump yaptırımlarından bazılarını kolayca kaldırabilir ve İran'a uyum sağlaması için 30, hatta 60 günlük bir süre verebilirdi. Ama büyülü düşünce hakim geldi. Görünüşe göre yönetim, İran'ın çaresizce anlaşma yapmak istediği ve Amerikalıların, Trump'ın elde edemediği "daha iyi anlaşma" ya da en azından Tahran'ın, İran'ın füze programına ve Ortadoğu'daki silahlı gruplara desteğine odaklanan "müteakip" diyaloglara dair taahhüt vermesi için yaptırımların yarattığı "avantajı" kullanıp İran'ı zorlayabileceği fantezisine kapılmıştı.

Bugün de devam eden ve İranlıları müfettişlerin nükleer tesislerine erişimini azaltmaya sevk eden yaptırımlar gerçekte bir koz değil diplomatik zehirdir. Yaptırımlar gerginliğin azalmasına engel oluyor. Onlara uymak zorunda olduklarını söyleyen Avrupalılar arasında güvensizlik tohumları ekiyorlar. İran'da tutucu kişilere anlaşmayı kabul ettirmeye çalışan İranlı müzakerecilerin işini daha da zorlaştırıyorlar.

Ayrıca, İran yaptırımları atlattı. Ekonomisi gelişmiyor ama küresel pandemiyle geçen bir buçuk yılın ardından kimin gelişiyor ki? Yine de İran'ın petrol ihracatı artıyor ve çelik üretimi bu yılın şimdiye kadarki kısmında Çin'den daha hızlı büyüdü. Bloomberg'in haberine göre yeni limanların, demiryollarının ve enerji tesislerinin inşaatı devam ediyor.

ABD yönetimi, anlaşmayı eski haline getirmek için zamanın tükenmekte olduğuna dair defalarca uyarıldı. Yakında İran'da seçimler yapılacak ve Tahran'da uzlaşması daha güç bir ekip yönetimi devralacak. 7 Nisan'da CNN'in internet sitesinde yayımlanan bir makale, "İran nükleer anlaşmasının fırsat penceresi hızla kapanıyor" dedi. Akademisyen Vali Nasr, 2 Mart'ta Foreign Affairs akademik dergisine yazdığı yazıda, "Gecikme Biden'ın elini zayıflatacak ve 2015 anlaşmasını tamamen çökme riskine sokacak" dedi.

İran, uranyum zenginleştirmesini artırma ve nükleer silah programlarını hızlandırma tehditlerini sonuna kadar götürebilir.

Kıymetli haftalar kaybedildikten sonra ABD'yle İran arasındaki dolaylı görüşmeler hazirana kadar Viyana'da devam etmişti. Hazirandaysa İranlılar, pragmatist Hasan Ruhani'nin 8 yıllık yönetiminin sona erdiğini ve geçen ay göreve başlayan tutucu Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin iktidara gelmesiyle sonuçlanan seçimler için toplantılara ara vermişti.

İranlılar, Biden'ın ekibinin bu yılın başlarındaki verimli zamanını geçirirkenki açıklamasını tekrarlayarak, yüzsüzce yönetimlerinin müzakereleri yeniden başlatmadan önce alışmak için birkaç haftaya ihtiyacı olduğunu söyledi.

Göreve başlamasından bu yana neredeyse 8 ay geçen ABD yönetiminin artık İran'dan ne istediğini anlaması ve gerçekçi olarak neyi başarabileceğinin farkına varması gerekiyor. Anlaşmayı yeniden yürürlüğe koyarken hem İran'a karşı sert bir tavır alıp hem de Capitol Hill'deki Cumhuriyetçilerle şahinleri yatıştıramayacak. Yeni İsrail Başbakanı'yla birlikte diplomasinin başarısız olması durumunda "diğer seçeneklere yönelmeye hazır olduklarına" dair uyarıda bulunurken Ortadoğu'daki gerilimleri yatıştıramayacak ve Asya'ya ve diğer küresel meselelere yönelik heyecanla beklenen dönüşünü yapamayacak.

Belki de Biden ekibi, Trump'ın toksikliği yokken Washington'un Başkan Barack Obama'nın 2010'da yaptığı gibi dünya güçlerini İran'a karşı ideolojik hatlar üzerinden yeniden bir araya getirebileceğine inanıyor. O günlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, nükleer programı nedeniyle oybirliğiyle İran'a yönelik sert yaptırımları kabul etmişti.

Ama bu başka bir Washington fantezisi. 2010'un sert yaptırımları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 4 yıllığına geri adım atıp cumhurbaşkanlığını yardımcısı Dmitri Medvedev'in devralmasına izin vermesinden ve tutucu Şi Cinping'in Çin devlet başkanlığını üstlenmesinden önceydi. ABD ve Avrupa'daki rakiplerine karşı bir ticaret ortağı ve aynı zamanda hoş bir diken olan İran'ı cezalandırmak Putin ve Şi'nin çıkarına değil.

Rusya'nın IAEA delegesi Mikhail Ulyanov, konuya açıklık getirip İran karşıtı koalisyonu yeniden bir araya getirmeye dair hüsnükuruntuların tamamını ortadan kaldırmaya çalıştı. Cuma günü attığı tweet'te Ulyanov, "IAEA Yönetim Kurulu'nda masaya İran'la ilgili bir karar taslağı yatırılırsa Rusya karşı oy kullanacak" diye yazdı.

Kimse hayal kurmamalı.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU