Taliban'ın hızlı zaferini ve Afgan hükümet güçlerinin dağılmasını öngörmedeki başarısızlık yüzünden kimin suçlanacağını bulmaya yönelik anlamsız girişim, Afgan savaşının en önemli stratejik derslerini maskeliyor.
Tarihteki dönüm noktaları genelde gafil avlar çünkü o gün güç sahibi olanlar bu dönüm noktalarının yaklaştığını önceden görebilse, bunlardan kaçınmak için adımlar atarlardı. Hükümetler de halk da tarihte gerçekte olduğundan daha fazla kaçınılmazlık olduğuna inanmaktan hoşlanır. 1940'ta Fransa'nın düşüşü, 1979'da Şah'ın devrilişi ve 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşü gibi büyük önem taşıyan beklenmedik olayları, uzmanların bunları neden öngöremediğine dair sorgulamalar takip etti.
Bu sorgulamalar tarihsel değişimin temel nedenlerini araştırmak için derinlere dalar ve bu nedenleri her zaman bulur. Fakat Lord Northcliffe'in dediği gibi, insan "gelişigüzellik mefhumunu da asla kaybetmemeli". Mühim tarihi gelişmelerdeki temel unsurlar, kolaylıkla başka yöne sapabilecek karar ve eylemler olabilir. Mesela, 1990'da Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etmesi için uzun zamandır geçerli olan nedenleri vardı fakat Irak lideri fikrini son dakikada değiştirseydi bunların hiçbir önemi olmazdı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
10 yıl boyunca Afgan hükümetinin batmaya yüz tutmuş bir enkaz olduğunu ve olayların itici gücünün Taliban'ın güçlülüğü değil, hükümetin rağbet görmemesi ve kırılgan olması olduğunu savundum. Gerçi, bu pek istenilen bir durum değildiyse de, Donald Trump Şubat 2020'de Taliban'la son derece tek taraflı ABD geri çekilme anlaşmasını imzalamasaydı, uzun bir süre daha devam edebilirdi. Şayet Joe Biden, bu yıl 14 Nisan'da iç siyasi saiklere dayanarak ABD'nin 11 Eylül'ün yıl dönümünden önce Afganistan'dan ayrılacağını teyit eden konuşmasını yapmamış olsaydı, bu bile nihai bozguna sebep olmayabilirdi.
Biden, Afgan rejiminin temin ettiği dal parçasının ABD'nin sonsuza kadar oturamayacağı kadar çürük olduğunu söylerken haklıydı ve bunun ardından da aynı dal parçasında yukarı aşağı zıplamaya ve onun kırılmayacağını ummaya karar verdi. O gece her şeyin nasıl alt üst olduğuna ve bunun nasıl önlenebileceğine dair ayrıntılar hararetle tartışılıyor ancak Amerikan savaş tarzının işlevsiz olduğu ve kendiliğinden başarısızlığa yol açtığı çok daha önemli bir ders teşkil ediyor.
ABD'nin, Irak'taki savaş dikkatini dağıtmasaydı ya da Afganistan'da "ulus inşa etmek" için bu kadar fazla zaman harcamasaydı, Taliban'ın geri dönüşünü engelleyebileceğine dair iddialar, kendini beğenmiş saçmalıklar oldukları göz önünde bulundurularak reddedilmeli. 2001 ve 2021 arasında ABD yönetimleri, mesele Afganistan olduğunda her daim kendi iç siyasi çıkarları doğrultusunda hareket etti ki bunlar nadiren Afgan halkının çıkarlarıyla örtüşüyordu.
ABD'nin 2002'nin ilk aylarında savaşı kazanması, o esnada da ABD destekli güçlerin Taliban'ı devirmesi ve El Kaide'nin Pakistan'a gitmek için ülkeyi terk etmesi ilginç bir gerçek. Fakat Beyaz Saray teröristlerin yokluğunda bile "terörle savaş"a devam etti çünkü bu, 11 Eylül şokuyla fena halde yara almış ABD halkı için güçlü cazibesi olan bir slogan ve politikaydı. ABD kuvvetleri, eski savaş ağalarını geri getirip destekledi, onların 1992'yle 1996 arasındaki kana bulanmış eşkıyalıklarının yarattığı tepki de Taliban'ı doğurmuştu. Afgan tarzı büyük ve küçük mafya, güç ve para kazanmak için Amerikan desteğinden yararlanırken, genelde rakiplerini Taliban ve El Kaide'nin gizli destekçileri olmakla suçladı.
Bu sürecin Taliban karşıtı güçleri nasıl itibarsızlaştırdığı ve Taliban'ın geri dönüşüne nasıl yol açtığı Anand Gopal'ın dahiyane ve ayrıntılı kitabı No Good Men Between the Living: America, the Taliban and the War'da (Yaşayanlar Arasında İyi Olan Yok: Amerika, Taliban ve Savaş) bir Afgan'ın gözünden açıklanıyor. Çok miktarda röportaja dayanan kitap, ABD askeri müdahalesinin ilk başta Taliban'dan kurtulmayı nasıl sağladığını ama daha sonra onların yerini, yoluna çıkan herkesi "terörist" olmakla suçlayan talancı yerel patronlarla nasıl doldurduğunu ikna edici bir şekilde anlatıyor.
Bir zamanlar Taliban'ın merkezi olan, Afganistan'ın güneyinde yer alan yoksul Peştun'daki pek çok kişi ABD müdahalesinin demokratik seçim ve ekonomik yardım anlamına geleceğini umarak Taliban'ın gidişini görmekten memnun kalmıştı. Hayal kırıklığı, siyasi olmayan ya da Taliban karşıtı olan çiftçilerin Bagram Havalimanı'nda ve Guantanamo'da kötü muameleye ve hapse maruz kalmasıyla erkenden başladı. Verdiği pek çok örnekten birinde Gopal, bir bölgede "ABD kuvvetlerinin Ocak 2002'de okul ve valilik binasına saldırarak ABD yanlısı liderliğinin büyük kısmını tek gecede nasıl yok ettiğini" anlatıyor.
Bu tür "hatalar", 20 yıl boyunca her zaman gece yaptığı baskınları düzenlemek için hücum timi ve hava gücü kullanan, genellikle hatalı ve taraflı istihbarat sonucu hedef seçen ABD'nin, Taliban'ı diriltmeye katkı sağlama şeklinin ayrılmaz bir parçasıydı.
2014'te Afganistan'ın doğusundaki Herat'tayken, yerel polisin hava saldırısı istemesi üzerine ABD hava kuvvetlerinin bomba atıp 61'i çocuk 117 köylüyü öldürdüğü Farrar bölgesindeki üç köyü yazıyordum. Kocaman, 5 metre derinliğindeki bomba kraterlerine rağmen bir ABD sözcüsü, ilk başta katliamın Taliban'ın evlere el bombası atmasından kaynaklandığını öne sürmüştü.
ABD'nin kara birliklerini çekip genelde kendi bir araya getirdiği fiili ölüm mangaları olan Afgan hücum birimlerinin gerçekleştirdiği "gece baskınlarına" daha fazla bel bağlamasıyla son yıllarda bu vahşet daha da kötüleşti. ABD birliklerinin sayısı düşse de kullanılan bomba ve füzelerin miktarı azalmadı.
Tahmin edilebileceği üzere, yerel haberler genç erkeklerin son yıllarda Taliban'a katılma nedenlerinin çift yönlü olduğunu ve köktenci İslam'la hiçbir ilgisi olmadığını bildiriyor. Savaşçılar, hava saldırıları ve gece baskınlarıyla sivillerin öldürülmesi veya yaralanması ve ABD'nin kendilerine düşman olan kabile ve etnik grupları desteklemesi nedeniyle Taliban'a katıldıklarını belirtiyor.
Sonuç olarak (20 yıllık rakamların hesaplanış şekline bağlı olarak 1 trilyon ila 2,3 trilyon dolar (yaklaşık 8,5 ila 19 trilyon TL) arasında değiştiği) bu büyük maliyetle Washington, savaşların hiçbir zaman bitmeyeceğini sağlama alan bir savaş yöntemi geliştirdi. ABD hava gücü birçok Taliban militanını öldürmüş olabilir ama daha fazlasını da bünyesine kattı.
ABD, yorumlanması zor uydu görüntülerine ve şüpheli yerel muhbirlere dayanan hedefler üzerinde insansız hava araçları ve hava saldırıları kullanarak kendi askeri kayıplarını düşük tuttu. Buna uygun şekilde, ABD'nin Kabil Havalimanı'ndaki son doğrudan askeri eylemlerinden biri de intihar bombacılarını hedef alan ve 7'si çocuk 10 sivili öldüren insansız hava aracı saldırısıydı.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent