Körfez ülkelerinin İran'ın içişlerine karışmama politikası

Arap ülkelerinin İran'ın içişlerine karışmama politikası, Tahran rejimini Arap ülkelerine karşı aynı politikayı izlemeye sevk etmedi

Fotoğraf: AA

İran'da iki cephede çatışmaların patlak verme ihtimaline karşı Tahran'ın endişeleri gittikçe artıyor: Ahvaz ve İran-Afganistan sınırı.

Her iki cephede de Körfez ülkelerinin çıkarları mevcut. Fakat Körfez ülkeleri, İran'a baskı yapmak için bu koşulları kullanmaya yönelik herhangi bir ilgi göstermiyor gibi.

Başkaları, bizim içişlerimize karışırken Körfez ülkelerinin diğerlerinin içişlerine karışmama ilkesine bağlı kalmasından dolayı bu iki cephede kaybedilecek fırsatlar mevcut.

Ahvaz cephesinde İran rejimi, bu bölgeyi kaybetmeyi göze alacak kadar bölgedeki Arap ırkını yok etmeye hazır.

Bu bölgenin yüzölçümü, yaklaşık 375 kilometrekare olup nüfusu 8 milyondur. Ahvaz petrolü ise, tüm İran petrolünün yüzde 87'sini oluşturmaktadır ve en büyük doğalgaz miktarı da burada bulunmaktadır.

Bunun için İran rejimi, herhangi bir dış müdahaleye ya da uluslararası toplumun baskısına aldırmadan her türlü baskıyı kullanmaya hazır.

Şöyle ki; İran, önceden açıkladığı gibi Ahvazlıların bağımsızlık talep etmeleri halinde soykırım yapacak kadar ileri gitmeye hazır.

Uluslararası toplum ise meydana gelen gelişmeleri medyada kamuoyuna İranlıların hükümetin yerine getirmediği belirli hizmetleri talep ettiği gösteriler olarak sunuyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şu an İran rejimi, gerçek mermi kullanıyor. Ayrıca Ahvazlıların intifadasına karşı koymak için Devrim Muhafızlarını sahaya gönderiyor.

Şiddetli baskıya rağmen Batı merkezli sol hukuk sisteminin meydana gelen olaylara karşı herhangi bir tepkide bulunduğunu görmedik.

Taraflılık ve çifte standart, hak iddialarının doğruluğunu ortaya çıkardı. Körfez ve Arap ülkeleri olarak bizi ilgilendiren durum ise, işgal edilen bu Arap bölgesine karşı herhangi bir politikamızın olmamasıdır.

Oysaki uluslararası platformlarda hem siyasi hem de medya olarak Ahvazlıların meselesini ve meşru taleplerini benimseyebilirdik.

Avrupa, Ahvazlıları destekleyip Ahvaz'ın Kurtuluşu İçin Arap Direniş Hareketi'nin liderlerine ev sahipliği yapıyor.

Peki biz, bu kârlı durumun neresinde yer alıyoruz?

Ahvazlılar, pek çok kez yardım istemeye çalıştı. Körfez ülkelerine çağrıda bulundu. Körfez ülkeleri ise etkili olmayan bir şekilde medyada onlara destek verdi.

Öte yandan İran, diğer konular üzerinde müzakere yapmak için bu tür durumları kullanıyor.

Nitekim Tahran, şu an Hizbullah, Haşdi Şabi, Husiler ve Arap ülkelerindeki Şiiler kartından yararlanıyor.

İyi kullanamadığımız ikinci cephe ise Afgan sınırı cephesidir. İran ve Afganistan arasında yaklaşık 920 kilometrelik sınır ve üç tane de sınır kapısı mevcut. Yani ortada kontrol edilmesi çok zor bir sınır hattı var.

İran'ın bu sınır hattının tehlikelerini kontrol etmek amacıyla önceden harekete geçtiği bu kozu kullanmak için herhangi bir projemiz olmadı.

İran, tehlikenin bu uzun sınırı kontrol etmenin zorluğundan kaynaklanmadığını, aksine en büyük tehlikenin Afganistan'daki Sünni çoğunluk ile İran rejimi arasındaki ideolojik farklılıklardan kaynaklandığını biliyor.

Her şeyden önce İran, Afganistan savaşından bugüne kadar ülkedeki Hazara Şiilerini siyasi olarak destekledi. Arap Şiilerine yaptığı gibi Hazara Şiilerinin parlamentoda temsil edilmelerine yardım etti.

Diğer yandan Tahran, şu an Doha'nın yaptığı gibi Afganistan hükümeti ile Taliban Hareketi arasında arabuluculuk rolü oynamaya çalıştı.

Bunun için İran, istikrarı desteklemek için 7 Temmuz'da Afganistan hükümetini ve Taliban Hareketi'ni bir araya getiren konferansa ev sahipliği yaptı. Çünkü bu, İran'ın çıkarına bir durumdur.

Öte yandan İran, ABD'nin çekilmesinden kaynaklanan boşluktan yararlanarak kendi sınırını koruma gerekçesiyle söz konusu sınır hattının içine sızmaya çalışıyor.

Zira Tahran, Devrim Muhafız güçlerinin bir kısmını bu sınır hattına yerleştirdi. Bu görevi yerine getirmek için Irak Haşdi Şabi gruplarının kullanıldığına dair söylentiler de mevcut.  

İran-Afganistan cephesi, Tahran rejimini en çok endişelendiren cephelerden biridir. Çünkü en büyük uyuşturucu kaçakçılığı buradan yapılıyor.

Afgan mülteci grupları buradan giriyor.

Yine IŞİD örgütü, Afganistan'da yeniden konuşlanıyor ki bu en tehlikelisidir. Zira Afganistan, korkunç bir gerilim odağı olacaktır.

Paradoksal olarak silahlı milislerden uyuşturucuya ve kontrol edilmesi zor sınırlara kadar tüm Afgan tehlikeleri, İran'ın Arap ülkelerinin çoğunda kullandığı kozlarla aynıdır. 

Buna rağmen Araplar nezdinde bu kozların kullanımına yönelik hiçbir girişim bulunmuyor. Daha kötüsü de bu durum, İran rejimi tarafından asla öngörülmedi.

Arap ülkelerinin İran'ın içişlerine karışmama politikası, Tahran rejimini Arap ülkelerine karşı aynı politikayı izlemeye sevk etmedi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU