Celalettin Can: HDP İzmir Milletvekili olan sayın Murat Çepni Rizeli. 22 Nisan’da İkizdere alanına çadırı ziyarete gitti. 28 Nisan’a dek İkizdere halkıyla beraber oldu. Kendisinden İkizdere ile ilgili olarak bu süre zarfındaki gözlemlerini, olanı biteni anlatmasını istedik.
Murat bey, İkizdere’de ne oluyor, sorusuyla başlasak…
Murat Çepni: Tahribatın bütününün anlaşılması açısından AKP iktidarının bu ülkeyi 20 yıldır karşı karşıya bıraktığı yoğun doğa tahribatını en kısa kısa şekliyle özetleyerek konuya girmek istiyorum.
Ege’de, Dersim’de, Karadeniz’de, bir bütün olarak tüm ülkede dağlar, taşlar delik deşik edildi. Bu aynı zamanda AKP’nin kendi sermayesini ve sermayedarlarını palazlandırma edinimi olarak gerçekleştirildi.
Tarım ve orman alanları, dere yatakları, kimi göller, yani sulak alanlar enerji ve inşaat şirketlerine peşkeş çekildi. HES’lerle akarsular yok edildi. Kentler betonlaştırıldı.
AKP döneminde en çok tahrip edilen alanlardan biri de Karadeniz Bölgesi oldu.
Önce sahil yolu, taş ocakları, sonra HES’ler ve Yeşil Yol projesi.
Karadeniz inşaat alanına çevrilirken, turizme kurban edildi.
Sıra, dünyada korunması gereken 200 vadi arasında 53. vadi olan İkizdere Vadisi’ne geldi.
Hatırlayalım, Ayder Vadisi’nde yaşanan talan ve doğa kırımını bizzat Cumhurbaşkanı açıklamıştı.
İkizdere Vadisi de Ayder Vadisi’nin yaşadığı “kirli” kaderle karşı karşıya.
İkizdere Vadisi'nde 6 HES, 20’den fazla da proje var. Duble yol çalışması sürüyor. Duble yolun önemli kısmı da tünellere alınıyor. Her tünelin bir orman kırımı, her tünelin vadinin doğal yapısının bozulması, her tünelin insanla doğal yaşam ilişkisinin kesilmesi olduğunu aklımızda tutmamız gerekiyor.
İkizdere Taşocağı projesi, İkizdere Vadisi'ndeki yıkıma yeni bir yıkım ekleyecek. Bunu da aklımızda tutmamız gerekiyor.
Celalettin Can: Taş Ocağı projesi kime ait, neden İkizdere seçildi, amaç nedir?
Murat Çepni: Projede, proje sahibi olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yazılmasına rağmen, iletişim adresine Cengiz İnşaat yazılmış. Bu hukuksuzluk bir yana, taş ocağı Cengiz İnşaat’ın Rize'nin İyidere sahilinde yapmak istediği lojistik limana deniz dolgusu yapmak için planlanmış. Deniz dolgusu için uygun olan bazalt taş bölgede çok yaygın. Ancak İkizdere ile liman dolgusu yapılacak yer olan İyidere arası 35 km. gibi kısa bir mesafe olduğundan burası tercih ediliyor. Gürdere ve Cevizlik köyleri arasında İkizdere Vadisi’nin yan vadisi olan İşkencedere Vadisi'nde yapılmaya çalışılıyor.
Hak hukuk yok. Uygulamalar vahşice… İyidere lojistik limanı ile ilgili olarak ÇED raporunda ‘yeni bir taş ocağı açmayacağız’ denmesine rağmen buna uyulmadı. Bu deşifre olan başka bir hukuksuzluk oldu.
Celalettin Can: O bölge halkın geçimini sağlayan bazı doğal zenginliklere sahip diye biliyorum, yani ağaçsız, ormansız bir bölge değil…
Murat Çepni: Doğru… Bölge doğal zenginliklere sahip. Çay tarımı, Delibal denilen özel bir bal üretimi yapılıyor. İçme suyunu karşılayan bir dere var. İşkencedere Vadisi’nde yılda 50-60 ton çay üretiliyor. 5 ton civarında da bal üretiliyor. Ancak taş ocağının çalışma sürecinde bitki ve orman örtüsü yok olurken beraberinde, özellikle tozdan kaynaklı, çay ve bal üretimi yok olacak. Dere yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Celalettin Can: İktidar halkın bundan doğan zararlarının nasıl telafi edecek, telafi edebilecek mi?
Murat Çepni: Gelen AKP’li vekiller, hatta Bakan İkizdere köylülerine zararlarını karşılayacaklarını söyledi ama köylüler yardım değil doğup büyüdükleri topraklarda yaşamaya devam etmek istediklerini söylediler.
Celalettin Can: ÇED raporu meselesi var.
Murat Çepni: İki yıl önce İkizdere projesinin durdurulma kararı verilmiş, fakat sonra başka bir şirket ismiyle, 20 hektarın altında projelendirildiği için ÇED gerekli değildir, raporu alınmış. Bir Ocak 20 hektarın üzerinde olursa ÇED gerekli oluyor. Altında ise gerekli olmuyor. Bundan dolayı şirket söz konusu ocağa yakın bir yerde ikinci bir ocak projesi devreye soktu. Böylece ÇED‘e ihtiyaç duymadan birbirine bağlayacağı iki ocak ruhsatı aldı. Ayrıca bu tip ocaklar düzenli olarak süre uzatır. Yani bir kez açıldığında kolay kolay kapanmaz.
Celalettin Can: İkizdere projesinin iki yıl önce durdurulması kararından bahsettiniz…
Murat Çepni: 2 yıl önce de aynı alanda başka bir isimle alınmaya çalışılan ruhsatta, tamamıyla başka bir alanın ağaçsız fotoğrafı kullanılmıştı. Bu nedenle de proje durdurulmuştu.
Proje onaylandı. ÇED gerekli değildir raporu alındı. Sonrasında acele kamulaştırma kararı çıktı.
Son olarak yeniden yürütmeyi durdurma başvurusu yapıldı ama başvuru sonucu beklenmeden alana kepçeler sokuldu.
Celalettin Can: Köylülerin tavrı, karşılıklı olarak şirket ve devletin yaklaşımı ne oldu?
Murat Çepni: Köylüler köyün girişinde bir ay önce bir çadır kurdu ve İkizdere köylüleri bu çadırda nöbet tutuyor. Amaç duyarlılık oluşturma ve kamuoyu yaratmaktı. Fakat Köyün girişinden taş ocağının yapılacağı alana kadar 3 km’lik bir yol açılmaya başlandı. Bu yolun orman içine açılması binlerce ağacın yok edilmesi demekti.
İşte o aşamada köylüler hemen direnişe geçtiler. İlk başta dozerin çalışması engellendi. Köylüler itirazlarını kararlı bir şekilde ortaya koydular. Çünkü taş ocağı yapılırsa, Cevizlik ve Gürdere köyleri* ciddi biçimde olumsuz etkilenecekti. Çay ve arıcılık üretimi yanı sıra dere de yok olacaktı. Dinamitleme doğanın dengesini bozacak, bölge toz ve gürültü içinde kalacaktı.
Şirket ısrarla projeyi hızlandırmak istiyor. Yukarıdan verilen emirlerle, talimatlarla jandarma, kolluk güçleri dozerin çalışmasını engellemek için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar. Ortada şirket yok, şirket yetkilileri de yok. Sadece polis ve jandarma var.
Burada taş ocağı dışında neler yapılacağını henüz bilemiyoruz. Bu ısrarın altında başka nedenler var mı, bunu önümüzdeki günlerde anlayacağız. Devlet bu çalışmayı tam da sokağa çıkma yasağına denk getirerek fırsatçılık yaptı. Köylüler, başta kadınlar olmak üzere sokağı çıkma yasağına rağmen her türlü cezayı göze alarak o alana indiler. Günlerce sabahın köründe kalkarak alana girdiler. Kadınlar kararlı bir biçimde seslerini yükseltti: ‘Bizim cesedimizi çiğnemeden burada bu taş ocağını yapamazsınız.’ Köylülere ilk hafta ağır bir saldırı yapıldı. Gaz bombaları atıldı ve sert bir fiziki şiddet uygulandı ve 6 köylü gözaltına alındı. Köylülere sokağa çıkma gerekçesiyle para cezaları kesildi. Bir taraftan dozer çalıştırılıyor, öte yandan para cezalarıyla halk sindirilmeye, korkutulmaya çalışılıyordu. Son günlerde süren şiddetli saldırılarla beraber, dozer de çalıştırmaya devam ediliyor. Zorbalıkla halk alandan uzak tutulmak isteniyor. Alan çok geniş ve yoğun asker bir ablukası altında.
Celalettin Can: Halk direndiğinde bir çözüm arayışı iradesi ortaya çıkmadı mı?
Murat Çepni: Dozerin alanda çalışmaya başlamasından 10 gün sonra, AKP vekilleri köylüyü ziyaret etmek zorunda kaldı. Köylüyü dinlemeden, projeye ikna etme gibi tuhaflıklara tanık olduk.
Ardından da çalışma başlamadan yapılması gereken ama yapmadıkları bilgilendirme toplantısını yapmak istediler. Bunu, köylüler protesto etti, toplantı salonunu terk etti.
Gelişler devam etti, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu alana geldi. O da projeyi savunmaya, köylüyü ikna etmeye çalıştı ama sıra köylünün konuşmasına geldiğinde, köylüyü dinlemedi ve adeta kaçarcasına alandan ayrıldı.
Tek yanlı, köylüyü dinlemeden yapılan ikna turları sonuç vermeyince kara propaganda hızlandırıldı. Eylemciler ve çevreden destek için gelenler, iflah olmaz marjinaller, devlet yatırımına karşı çıkan provokatörlerdi artık…
Celalettin Can: Direnişin neresindeydiniz ve halk kendi bünyesinden meclise giden Murat Çepni’yi benimsedi mi, HDP’ye yaklaşım ne oldu?
Murat Çepni: İlk başlarda doğma, büyüme bir İkizdereli “bizum uşak Murat” idim. Sonrasında HDP’li vekil ve ekolojist olarak başından itibaren direnişin bir parçası oldum. Bu önemli bir aşamaydı. Özellikle bana ve HDP’ye sistematik bir biçimde “kirli” bir saldırı örgütlendi. Devletin iletişim, haberleşme ve görsel araçları yoğun bir şekilde kara propaganda içinde oldular. Direniş alanında varlığım terörize edilmeye çalışıldı. Bana yönelik tüm saldırılara da bizzat köylüler yanıt verdiler. Halen de cevap vermeye devam ediyorlar. Halk beni sahiplenince, boşa düştüler. Ben bir İkizdereli olarak alandaki insanların çoğunu tanıyorum, bazılarıyla akrabalık ilişkilerimiz de var. Ancak HDP söz konusu olunca tüm bunlar görünmez olabiliyor. Şu da var: direniş süreci en etkili değişim aracı olabiliyor. HDP’yi gördüler. Önyargılar tümden aşılmasa da zayıfladı. İktidara itiraz eden AKP’li bile olsa iktidar açısından “terörist” ilan edilebileceğini bizzat yaşayıp gördüler.
Celalettin Can: Ya AKP-halk ilişkileri…
Murat Çepni: Olmayanı da vardı elbette ama İkizdere köylülerinin çoğu AKP seçmeni idi. AKP buna karşın nasılsa “bizimkiler” düşüncesi içinde baştan sona tam manasıyla usulsüz bir çalışma yürüttü. Öncelikle bu çalışma biçimi deşifre oldu. Tüm oyunları bozuldu. Halkın kararlı direnişi, AKP ve Cengiz İnşaat’ı bölgede hiç olmadığı kadar teşhir etti. Milliyetçilik, vatan, devlet hamaseti arkasına gizlenen talan siyaseti teşhir oldu. Ulaştırma Bakanlığı ve şirket Karadeniz’de “suçüstü” yakalandı. Bir gece yarısı Cumhurbaşkanı kararıyla arazisi kamulaştırılan halk, bir şirketin karı için ekmeklerinden olacaklarını gördüler. Kutsal gördükleri devletin kolluk güçlerinin kendilerine karşı dozeri, şirketi koruduğunu gördüler. Tüm ezberler alt üst oldu. Özellikle AKP’nin Karadeniz politikası tartışılır oldu. AKP ile şirketlerin kader ortaklığı görüldü.
Bu sorgulamalar kökten bir değişime henüz varmaz belki ama önemli bir eşik oluyor. 'Cin şişeden çıktı.’
Celalettin Can: Duyuyoruz, iş bitince taş ocağı çok geçmez kendini üretir ve eski haliyle doğadaki yerini alır dendiğini duyuyoruz, bu söylemin karşılığı nedir?
Murat Çepni: Karşılığı yok. Türkiye’de rehabilite edilen tek bir taş ocağı alanı olmadığı halde, ‘Taş ocağı alanını iş bittikten 2 yıl sonra eski haline getireceğiz’ yalanı söylendi. Arazinin eski haline gelmesi imkansızdır. Sonuçta milyonlarca ton taş alınacak, dağ eritilecek. Boşaltılan dağ alçı ile doldurulamayacağına göre eski haline getirilemez. Rehabiliteden kastedilen alanın yeşillendirilmesi. Fakat bu da arazinin erozyon kapasitesinin yüksek olması nedeniyle çok zor. Daha da önemlisi tüm bu süreçte ağaçlar, tarım, bozulan ekosistem yok olacak, olanların telafisi imkânsız.
Celalettin Can: İkizdere’den geliyorsunuz. Son durumu aktarsanız…
Murat Çepni: Abluka her gün artırıldı. Alanda süren tahribat ve talan sadece bu İşkencedere Vadisi’ndeki taş ocağı ile sınırlı kalmadı. İkizdere Vadisi HES’lerle saldırıya uğramış durumda. Ayrıca o bölgedeki Rize-Erzurum yolu duble yola dönüştürülüyor ve burada büyük tüneller yapılıyor. Tüneller yapılırken; ormanlar büyük oranda tahrip ediliyor. İkizdere toptan bir saldırı altında.
İkizdere’ye sahip çıkmak ve İkizdere’deki direnişi sahiplenmek çok önemli. Tahribat hızla devam ediyor ama öte yandan direniş de kararlılıkla devam ediyor. Çevre kentlerden, İstanbul’dan insanlar İkizdere halkına destek olmaya geliyor. Görünen o ki projenin sonuna kadar dozer ancak asker korumasında çalışabilecek. Askersiz bir dozerin orada çalışma ihtimali yok.
Süreç uzunca bir süre denebilir ki göğüs göğüse bir mücadele ile geçecek…
Fiili direniş bir aydır sürüyor. Ancak devlet en son 15 günlük eylem ve etkinlik yasağı kararı aldı. 23 Nisan Cuma günü sokağa çıkma yasağı başlar başlamaz dozerler alana getirildi.
Böylece İkizdere halkı OHAL ile de tanışmış oldu.
Alan tümüyle abluka altında. Çalışma alanına kimse yaklaştırılmıyor. Köylüler neredeyse tapulu arazilerine giremez haldeler.
Büyük bir kolluk gücü desteğiyle dozer çalıştırılıyor.
İktidar kara propagandaya ve provokasyonlarına devam ediyor. Kıramadığı direnişi kriminalize etmeye çalışıyor.
Celalettin Can: Son olarak köylülerin ve sizin, elbette ki mensup olduğunuz partinin, yani HDP’nin İkizdere Taş Ocağı’na itirazının özü nedir, diye bir soru sorulsa buna cevabınız ne olurdu?
Murat Çepni: İkizdere Taş ocağına karşı çıkarken “başka bir yerden alsınlar” demiyoruz. Hiçbir yerden alınmasın. Her yer bizim diyoruz. Karadeniz’de yüzlerce taş ocağı var ve bu ocaklar bölgeyi perişan etmiş durumda. Taşın nereden alınacağından ziyade liman projesine ihtiyaç yok diyoruz. Doğa ve insan yaşamına zarar veren projelere, doğaya ve insana rağmen kalkınmacılığa itiraz ediyoruz.
Celalettin Can: Teşekkürler Murat Çepni Bey...
© The Independentturkish