Sporun ruhu sahalara döner mi?

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Hem Avrupa futbolu, hem de Avrupa basketbolu uzun süredir ekonomik krizde. Koronavirüsün tetiklediği bu kriz durumu, aslında var olan çarpık spor ekonomisinin yarattığı bir sonuç.

Oyunun kendisi ile büyümeye değil, sürekli tüketerek büyümeye çalışan spor ekonomisi, bu krizlere de mahkûm oluyor. Ve sonra özellikle de futboldaki güçlüler, başkalarının payına göz dikiyor.

Geçen hafta dünya basınını meşgul eden Avrupa Süper Lig projesi, havası inmiş lastik gibi öylece duruyor. Tekrar şişer mi, şimdilik belli değil.

Süper Lig projesi, aslında bir zorunluluk ile ortaya çıktı. Bu açıdan futbol ekonomisi ile ilgili çalışmaları bulunan Swiss Ramble sitesinin rakamları, dikkat çekici.

Ligin arkasındaki 12 kulübün, geçen yıl pandeminin de etkisi ile tahmini 770 milyon euroluk bir kaybı bulunuyor.

Bununla beraber bu 12 kulüp, son 3 yıldır düzenli olarak bilançolarında zarar etti ve bu para kaybı, gelir probleminden çok, gider probleminden kaynaklandı.

Bu şımarık 12 kulüp, yüksek maaşlı ve maliyetli oyuncular ile futbol pastasından daha fazla para almaya çalıştıkça, ortaya kontrolü kaybeden bir canavar çıktı.

Zira bu 12 kulüp, Şampiyonlar Ligi'nin 2.5 milyar dolarlık yayın gelirine gözünü dikmişti.

Süper Lig projesinin merkezinde yer alan İtalyanların, 3 kulübü Juventus, İnter ve Milan'ın, son 3 yılda yaklaşık 740 milyon euro zarar ettikleri biliniyor.

İspanya'dan gelen haberler ise Barselona ve Real Madrid'i, zor günlerin beklediğini gösteriyor. Barselona ve Real Madrid'in, net 1 milyar eurodan fazla borcu bulunuyor ve Real Madrid Başkanı Florentino Pérez'in, neden Süper Lig'i çok istediği daha da iyi anlaşılıyor.

2005 yılında Manchester United'ı borçsuz satın alan Malcolm Glazer, 15 yılda kulübü, 455 milyon pound borcu olan bir kulüp haline getirirken, aynı sebeple  futbol pastasının en büyük dilimlerine gözünü dikti. 
 

Eurosport-.png
Görsel: Eurosport


UEFA, ligler arası rekabeti uzun süre önce bozmuştu

Avrupa Süper Ligi'nin yıkmaya çalıştığı UEFA'nın futbol sistemi de oldukça adaletsiz. Zira UEFA yıllardır futbolu, zengin kulüpleri mutlu etmek üzerine yönetti.

Finansal Fair Play'in ülkeye ve kulüplere göre uygulanmasında farklılık göstermesi, zaten rekabeti bozan unsurların başında geliyordu.

Örneğin, Paris Saint Germain ve Manchester City'de, transfer giderleri için kulüplere para enjekte yapılması, sorun yaratmadı.

UEFA'nın da katkısı ile uluslararası futbol bir pastaya dönüştükçe, yerel rekabet zarar görmeye başladı. Yerel rekabet bozuldukça, ligler arası eşik de daha açıldı.

Mesela uzun zamandır Şampiyonlar Ligi'ni kazanan orta sınıf bir takım bulunmuyor. Son 25 yılda, Porto dışında bu kupayı elit kulüpler dışında kazanan yok.

Bu kupayı daha önce kazanmış Nothingam Forest, Kızılyıldız, Hamburg ve Ajax gibi takımların bu kupayı tekrar kazanması şimdilik hayal gibi duruyor.

Bu durum, liglerin kalitesinin düşmesinden değil, haksız bir şekilde zengin olan kulüplerin,  orta sınıf takımları ezmesinden kaynaklanıyor.

İngiltere'de dördüncü olan bir takımın, liginde şampiyon olmuş bir takım yerine Şampiyonlar Ligi'ne katılması, Süper Lig projesi kadar futbola zarar veriyor.

Almanya ve İspanya üçüncüsü takımların şampiyon olmuş gibi ödüllendirilmesi, zaten kulüpler arasında adaletsizliği artırıyor.
 

1.jpg
Görsel: footballhistory.org


Futbolun geleceğini taraftarlar belirleyecek

Bu yüzdendir ki asi kulüpler, Ronaldo, Neymar, Mpappe, Kai Havertz, İbrahimoviç, Pogba gibi oyuncuların milyon euroluk maliyetlerini karşılamak için Süper Lig gibi projelere ihtiyaç duyuyor. 

Fakat her şeyin bir bedeli var ve kulüplerin borçlu hale gelmesi de bu süreçlerin sonucu. 

Oyuncu maaşlarındaki artış, şişkin bilet fiyatları, yayıncı kuruluşların yüksek ücretleri de her zaman olduğu gibi taraftarlara fatura ediliyor.

Ve bu şekilde de futbolun ruhu ve rekabeti kayboluyor ve futbol, eğlence platformları ve bahis için araca dönüşüyor.

Fakat her şeye rağmen, taraftarlar hala futbolun sahibi ve İngiliz taraftarlar, geçen hafta bunu gösterdiler.

Bundan sonrası için de sporun ve futbolun geleceğini, taraftarların istekleri ve beklentileri belirleyecek.

Ya müşteri olacaklar, ya da taraftar kalmayı seçecekler.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU