CHP Aydın İl Başkanlığı'nın "128 milyar dolar nerede?" yazılı afişleri "Cumhurbaşkanı'na hakaret" gerekçesiyle toplatıldı!.. Ardından soruşturma başlatıldı.
Şimdi bununla dalga geçsek, bu yazıdan başka bir "hakaret" çıkartabilirler. O sebeple hepimiz bu gibi konularda fazlaca yorum yapmamaya çalışıyoruz.
Ama gerçeği söylememiz lazım: 128 milyar dolar bir şekilde uçtu. Para spekülasyonu yapanların cebine girdi.
Ve halkın cebinden çıktı.
Çok basit bir hesap yapalım…
Bir emekli öğretmen 2004'te emekli maaşıyla 25 adet çeyrek altın alabilirken, bugün ancak 4 adet alabiliyor.
Eskiden düğünlerde çeyrek altın takmak ayıplanırdı, şimdi büyük servet belirtisi olarak görülüyor.
Geçen yıl, salgının ilk aylarında, bir parti ilçe başkanıyla sohbet etmiştim.
"Vallahi ben bir yandan seviniyorum bu işe, herkes düğüne çağırıyor, altın takmasan olmaz, şimdi salgını bahane edip hiçbir düğüne gitmiyorum. Yoksa iflas edecektim" demişti. Durum bu şekilde.
Aslında altından söz edince insanın aklına parıltılı bir zenginlik geliyor ve durumun vahameti o kadar belli olmuyor.
Gerçek, çarşıyı pazarı gezdiğimizde en çıplak acımasızlığıyla suratımıza çarpıyor: Halk artık yeterince beslenemiyor.
Pazarlarda eskiden kilo kilo alınan meyveler, sebzeler karşısında insanlar şimdi ihtiyatlı, "şu kadarlık" diye alıyorlar.
Ucuz market zincirlerinde sık sık çok çarpıcı bir manzaraya rastlıyorum: Ürünleri alıp kasada bir kısmını parası çıkışmadığı için bankoya bırakanlar…
İhtiyaç üzerine alınan ürünlerin bir kısmından, yani temel ihtiyaçlarından vazgeçmek zorunda kalan dünya kadar insan...
Ve herkesin bildiğini burada saklamayalım: O marketlerde satılan ucuz ürünler kalitesiz, kötü ürünler.
Kalitesiz ve kötü ürün tükettiğini bilen, bunu bile bile o ürünlere mahkum olan koskoca bir nüfus var. Kötü yumurta, kötü tavuk, kötü et… Kötü salça, kötü pirinç…
Kanser saçan bir sürü "temizlik" gıda ve malzemesi…
Plastik atık dolu sular…
Evet, bu toplumu bile bile kötü ürünleri tüketmeye alıştırdılar.
Başlı başına musluklardan içilebilir suyun akmaması bile bu halka verilen çok büyük zarar, yapılan çok büyük kötülüktür.
Halkın geneli bu "leş gibi" standarda mahkum bırakılırken, gözümüzün önünde muazzam servetlere sahip olan, lümpence yaşam tarzını lükse boğan ve görgüsüzce teşhir eden küçük bir yığın ortaya çıktı.
Her şey gözümüzün önünde ama bunun hesabını sorabilecek tek bir kurum kalmadı. Bırakmadılar.
Çaresizlikten deliye dönmüş ve evlerinde televizyonlara söven bir insan tipi doğdu.
Özellikle belli bir yaşın üstünde, geçmişte en azından pazarlarda sakınmadan para harcayabilen; emperyalist tarım şirketlerinin değil, Anadolu'nun yerli tohumlarından üretilmiş o güzelim sebze meyvelerin tadını hatırlayan; yemeklerini, tatlılarını mahallece paylaşmanın keyfini unutmamış olanlar her gün daha fazla konuşuyor o televizyonlarla.
Evet, cebimize giren el kıt kanaat geçindirdiğimiz evlerimizin rızkını bir güzel alıp duruyor ve bizim elimiz kolumuz bağlı. Manzara tam olarak budur.
Daha geçenlerde yeni bir "ekonomik reform paketi" açıkladılar, "kamuda israfa son verileceği" söylendi ve dün Saray'a milyonlarca liralık iki yeni makam aracı sipariş verildiği ortaya çıktı!
Hakikaten hayret verici!
Bir yanda küçük bir azınlık safahat ve israf dolu bir yaşam inşa ederken, emekçi ve yoksul yığınlar kötü koşullarda yaşamaya, sağlıksız beslenmeye, hatta beslenememeye mahkum oluyor.
Malumunuz, beslenmeyle zeka arasında doğrudan bir ilişki var. Yani dünyada sadece iktisadi olarak küme düşmüyoruz, Türkiye'de gelecek kuşaklara yansıyacak bir IQ sorunu tecrübe edeceğimiz konusunda herkesi uyarmak isterim.
Bütün bunların ötesinde, güncel bir halk sağlığı tehdidiyle yüz yüzeyiz.
Artık komik bir hal alan vaka, hasta ve vefat sayısı açıklamaları dünya ortalamalarını altüst ediyor.
Aşı konusunda ise tam bir bilinemezlik hali yaşıyoruz. Muhtemelen ülkenin kasası tamtakır olduğundan, çok önemli makam araçlarına, garanti ödemelerine, müteahhit alacaklarına kaynak ayırmamız farz olduğu için aşı işi sallantıda!
Ekonomi dayanamayacağı için tedbir de alınamıyor. Göstermelik önlemlerle gün geçiriyoruz.
Yanımızda, yöremizde, arkadaşlarımız, arkadaşlarımızın arkadaşları, yakınlarımız birer birer yaşamını yitiriyor.
Velhasıl, kötü yaşıyoruz, kötü ölüyoruz. Memleketin ahvali özetle böyle…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish