Dünyadaki en güçlü adamın Amerika Birleşik Devletleri başkanı olduğu sıklıkla dile getirilir. Biraz klişe bir laf ama muhtemelen doğru ve o adam Donald Trump olduğu için de epey endişe verici.
Trump, ABD başkanının muhtelif sektörlerdeki küresel ilişkiler üzerinde ciddi bir etkisi olabileceğini gösterdi. “Önce Amerika” diyen ekonomi politikası küresel ticaretin mekaniğine dair olasılıkları yoğun baskı altına alırken, diplomasiye yaklaşımı da statükoyu tamamen yıkmasa da sarstı.
Açıkçası, başkanın Çin’le girdiği, tırmanan ticaret savaşı sadece Pekin ile Washington arasındaki temel ticari ilişkiyi sarsmıyor, aynı zamanda dünyadaki herkesin hissedeceği finansal dalgalanmalara neden olma potansiyeli de taşıyor.
Trump’ın “Çin’in haksız ticari uygulamaları” olarak gördüğü şeyle mücadele etme biçimi, Trump yönetiminin Huawei’yi “kara listeye” ekleyip, şirketin teknoloji edinmesini yasaklamasının ardından rezonans kazandı.
Amerikan hükümetinin dünyanın en büyük ikinci akıllı telefon üreticisine antipatisi, yalnızca Amerikan-Çin ticaretiyle ilgili değil. ABD’nin, Çinli firmanın İran’daki ticari çıkarları hakkında dürüst olup olmadığını sorgulaması, özellikle dikkat çekici. Bu sorgulama, Aralık ayında ABD makamlarının talebi üzerine üst düzey Huawei yöneticisi Meng Wanzhou’nun Kanada’da tutuklanmasına yol açtı. Ayrıca ABD Adalet Bakanlığı, bir dizi başka suçlamada da bulundu.
Bunların tümü, Trump’ın geniş ekonomik stratejisine dayanıyor ve en azından teoride, Amerikan ticaretine yabancılara karşı avantaj sağlamayı amaçlıyor. Başkan, ABD merkezli şirketleri onaylı lisansları olmadığı sürece Huawei ile ticaret yapmamaya zorlayarak, kirli işlerini başkalarına yaptırmış oluyor.
Google’ın Huawei kullanıcılarının Google güncellemelerine erişemeyeceği duyurusu (bu, Huawei marka akıllı telefonların ileride bazı Google uygulamalarını da kullanamayacağı anlamına geliyor), Trump’ın son kararlarının ne denli geniş kapsamlı sonuçları olabileceğini gösteriyor.
Çoğu cep telefonu kullanıcısı, Amerikan ekonomik izolasyonculuğunun doğru mu, yanlış mı olduğuyla ilgilenmiyor; yalnızca YouTube’a girebileceklerinden emin olmak istiyor. Kullanıcı bundan emin olamazsa, muhtemelen başka model bir telefon seçer. Bu, Huawei için uzun vadede bir fırsat yaratabilecek olmasına rağmen kısa vadede kötü haber. Peki ya Google için?
Google, Huawei’nin hem rakibi hem de tedarikçisi olarak özgün bir konumda. Huawei telefonlarına sağladığı uygulama erişimiyle elde ettiği gelirde yaşayacağı kaybı, kendi cihazlarını satarak kapatabilir. Kesin finansal sonuçları saptamak zor ama Google, Huawei ile ilişkisinden dolayı ne parlayacak ne de batacak.
Ancak internetin küresel çekiciliğinin üstatları, ağın en kullanışlı ve en cazibeli platformlarına erişimi sınırladıklarında bir mesele ortaya çıkıyor. Doğru, Google ABD yasalarının gerekliliklerine uymaktan başka bir şey yapmadığını söyledi. Peki internet özgürlüğünün kalesi, böyle bir harekete zorlandığı için nasıl hissediyor?
İnternet devriminin yıllar önce Silikon Vadisi’nin bereketli topraklarına ekilen tohumları, bilgi eşitliğinin olacağı bir dünyayı öngören kişiler tarafından sulandı. Dünya Çapında Ağ (WWW), açık erişimin ve açık katılımın tadını çıkaracak, tüm katılımcılara fırsatlar sunacaktı.
İronik biçimde, internetin ilk idealistlerinin özgürlükçü rüyası, önce Çin’de metaforik ve büyük bir duvara çarptı. Çünkü bu ülkedeki yetkililer, kullanıcıların çevrimiçi ortamda ne göreceklerini kontrol altına almakta epey başarılı. Şimdi öyle görünüyor ki, Google izolasyoncu bir megalomanın ezgisiyle dans ederken, internet doğduğu yerde bile politik karışıklıktan uzak kalamıyor. Belki de bu ezgiyle dans etmeye zorlanıyordur. Peki öyleyse, protest şarkı nerede?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken
© The Independent